30 Ekim 2012 Salı

"KOLİ GELDİ!" ... Ege Sepeti'nden

Yurtta kaldığım son iki sene eve çıkmayı çok istemiştim. Elvan'la ev hayallerimiz vardı. Allah biliyor ya İlker'le müstakbel evimizi o kadar hayal etmemişimdir. Yıllar sonra annemlerin eve çıkmayayım diye Elvan'ın anneleriyle işbirliği yaptığını öğrendim. Birbirimizsiz çıkmayacağımızı bilirlerdi. Yurtta kaldık.

Yurt insana çok şey öğretiyor. Tam yatakhane gibi değil, ev hiç değil. Arada derede kalmış bir toplu yaşam. Yurt günlerinin en güzel tarafı memleketten koli gelmesiydi. Koli mühimdi. Kimin kolisi geldiyse onun odasında toplaşılır, anne sarmasından, böreğinden nasiplenilirdi. İlk yılımızdı, Emel'e Kırşehir'den annesi koli içinde kestane göndermiş. Kestane yav, iki adım yukarı çıksan Taksim meydanında zilyon tane kestane kebapçı bulursun. Ama yok Emel'in annesinin gönderdiği o kestaneler gecenin bir vakti öyle iyi gitmişti ki, bak hala hatırlıyorum.
Her annenin her yörenin spesiyalitesi vardı. Benim kolimin serçe parmak inceliğinde zeytinyağlı sarmaları ile domatesli köfteleri, Karadenizli Tuba'nın (Gülayşe miydi yoksa?) kara lahana sarması (ki hayatımda ilk defa karalahanayı o zaman gördüm, koyu yeşilmiş yav ben bildiğin siyah sanıyorum) , Elvan'ın annesinin tembel böreği, kavanoz kavanoz kavurmaları hey gidi...

Biri beni durdursun! Sahi niye anlatıyorum bunları? Liseden arkadaşım Ergül bir koli gönderdi bana. Onun ve kardeşlerinin yatılı yıllarının öyküsü bizim yurt günlerimizden pek farklı değil. Ege çocukları olarak aslında ne kadar şanslıyız.

"Ege sepeti" adında çok doğal çok lezzetli bir yola girmişler ailecek (hatta sülalecek).

Özenle hazırlanmış numune kavanozlar, şişeler geldi, maydonoz ve dereotu ofisteki kısır partisine dahil oldu hemen. Fotoğraflarını çekemedim:) Adaçayı da pek tabii ofiste içilecek. Limonların bir kısmı yeşil çaya katılacak.

Zeytin sevmem ama zeytinyağını içebilirim ne de olsa bizimkiler zeytinci, uzman sayılırım, öhöm öhöm:))  Ergül'lerin gönderdiği zeytinyağını sadece kahvaltıda kullandım, yemeklere koymaya kıyamadım (ki bizim evde her şey zeytinyağı ile pişer). Nefisti. Zeytin de müthişmiş, yiyenlerin yalancısıyım:) (Zeytin ve zeytinyağı)

Salçayı parmakladım, sonra dayanamadım, ekmeğe sürdüm. Bizim zamanımızda domates kışın olmazdı. Sabah kahvaltılarına üzerine nane serpilmiş zeytinyağı tabağında ev salçası baç tacı edilirdi. Hoş ben hala öyle yapıyorum kışın. Miniş salça kavanozunu domatessiz kış kahvaltıları için sakladım:) Ve bu lezzetin üzerine damates sosunu açmaya kıyamadım, muhtemelen Arabiata sosu için kullanacağım. (Salça ve domates sosu)

Zeytinyağlı sabun bitmekte olan defne sabunuma alternatif. (zeytinyağlı sabun mucizedir, kozmetiğin yağlı saça çare bulamadığı yıllarda ablam saçlarını sadece zeytinyağlı sabunla yıkardı ve çok iyi gelirdi.) Pekmez ve balı Arca'ya itinayla kaktırıyorum şifa niyetine, nar ekşisi de marketten aldığımın pabucunu dama attı:)

Galiba insan gerçekten yüzde yüz doğal olduğuna inandığı ürünlerle huzur buluyor. Arkadaşımın annesi yapıyor yav ötesi var mı:)) Şaka bir yana o kadar amatör bir ruh ama o kadar profesyonel bir yaklaşım ki ben çok güzel sürdüreceklerine inanıyorum.

Arca cevizlere dayanamadı, fotoğraflarını çekerken arakladı, pis arakçı cüce:P


Sipariş vermek isterseniz, buraya bir tık. Benden de selam söyleyin :)

5 yorum:

Adsız dedi ki...

ünv.de yurtta kalanların gözdesi koli:) ilk duyduğumda şaşırmıştım, yemek yapıp otobüse veriyorlar ne acayip diye. sonra baktım herkese geliyor annemi arayıp sende bişeyler yap gönder diye veryansın etmiştim. kadın ilk kolisinde ne koyacağını bilememiş meyve falanda alıp göndermişti :)) en çok kıymalı gül böreği yapar gönderirdi ısıtıp üzerine yoğurt dökünce yalancı mantı olurdu. bizimde fenomenimiz arkadaşa antepten gelen kolisiydi, antepin meşhur havuç dilimi tatlısı(tane fıstık ile yapılan), içli köftesi hiç unutulmaz. ah yeliz beni nasıl mutlu günlerime götürdün gençtik be:( ha burada yurdun çok büyük anlamı vardır, hayatı öğretir onca kız, herbirinde ayrı hikaye. mercan..

Adsız dedi ki...

valla benim de gözlerim yaşardı; aklımdan türlü yurt sahneleri geçti; yaşayan bilir.
Beyhan.

Fatma dedi ki...

Hayırlı uğurlu olsun Ege Sepeti:)

elvan dedi ki...

Benim de gözümde canlandı :) Annecim pişmiş çorba, karnabahar kızartması dahil bir sürü şey gönderirdi. Meyveye gülerdim ben de, ben buradan Alırım derdim ama anneler dayanamaz cocukları da kendisinde olanı paylaşsın ister. Kavurmanın yanına Yelizcim pilav yapardı salata, acı biber... Ahh ağzım sulandı. Guzel gunlerdi. Ailemizin komplosuna kurban gittik ama iyi ki kalmışız yurtta. Bu arada iceriginde artik meyve, sebze de olsa bana hala koli geliyor :))

Unknown dedi ki...

ben de yatılı okudum.okulda zaten yemek olduğu için yemek yapıp koli yollayan olmazdı. sadece yunanistanlılara koliler gelirdi. onların da içi çikolata filan ıvır zıvır dolu olurdu.hiç de paylaşmazlardı :P
bu arada benim ananemde zeytinciydi. zeytinin içinde büyüdüm ama zeytini hiç sevmem ve yemem. yağına,sabununa,ezmesine bayılırım ama kendisini sevmem.
gariplik ben de değil demek ki :)