- Dikkat! Okumak üzere olduğun yazı "Before Sunrise" , "Before Sunset" ve "Before Midnight" filmleri hakkında acımasız bilgiler içermektedir. Hani izlememişsindir, izlemeye niyetlisindir, filmin bütününden ziyade sonu filan önemlidir, sonra vay efendim ne bok yemeye anlattın, tuh allah kahretsin rezil kadın demek serbest değil, uyardım, diyene dalarım! -
Serinin ilk filminde Julie Delpy için tatlı hatun, budur demiş, Ethan Hawk’ı pek önemsememiştim. Benim için geç kalmış bir filmdi. Yani çekildikten çok sonra izlediğim için fazlaca ortak yönümüz olmaması normaldi, üstünde durmadım, ama gelmiş geçmiş en muhteşem aşk filmlerinden biri olduğunu düşündüm.
İzleyenler de benim gibi düşünmüş olmalılar ki, yapımcılar derhal dokuz yıl sonrasını çekmişler.
İkinci filmde anlıyoruz ki bu ikisi altı ay sonra yapacaklarına söz verdikleri buluşmayı yapamıyorlar ve ortaya çıkıyor ki, kız cenazeye gittiği için gelememiş çocuk da sap gibi gelmiş, beklemiş ve gitmiş. Kanımca bu acıya dayanamayarak o tek gecelerinin romanını yazmış ve bestseller olmuş.
Kitap tanıtımı için Paris’e geldiğinde bizim hatun kişi onu görmeye gidiyor ve uçak saatine kadar yani “gün batımından önce” yine sohbet yine yürüyüş yine muhteşem diyaloglar… Ve biz ayrı geçirdikleri dokuz yıl hakkında öğrenmemiz gereken ne varsa öğreniyoruz.
Serinin bu filminde Ethan Hawk’tan nefret ettim, nedir abicim o öyle, bildiğin çirkindi. Ya da Julie Delpy’nin otuzlarına yaklaşmış (küçük bir hesapla 28-30 arası olduğunu tahmin ediyorum?) kadınlara özgü o çekiciliği, adamı - tabiri caizse - ezmekteydi. Cidden Julie Delpy nefisti, özel hayatı sallantıda olsa da mutsuz da olsa, karakteri oturmuş ne istediğini bilen modern kadın profiline cuk oturuyordu. Gönüllü çalışmaları, müzik tutkusu, kültürü ve özgürlüğü ile bana “vayyy işte bu” dedirtmişti.
Neyse film kavuşmalarına gönderme yapan bir son ile perdeyi kapattığında seriyi üçlerler mi diye aklımdan geçirmemiştim. Bana göre tamamdı, olmuştu.
İzleyenler benim gibi düşünmemiş olmalılar ki, yapımcılar derhal bir dokuz yıl sonrasının daha filmini çekmişler.
Evli değiller ama ikizleri var. Herhalde 5-6 yaşlarındalar. Adam 41 yaşında, kadın hmm hatırlayamadım ama demek ki kırkına merdiven dayamış o da. Adam dış görünüş itibariyle formunda, bu süreçte birkaç kitap daha yazmış, kadın ise sene başına en az bir kilo eklemiş bedenine ve işi pek de iyi gitmiyor.
Diğer taraftan, adam belki kadının yanına taşınarak hayatını değiştirmiş görünüyor ama asıl bütün hayatı alt üst olan kadın. Sebebi de çocuklar tabii ki. Anne olmanın getirdiği sorumluluklarla mücadele ve hala kendine gelememiş bir kadın. Ya ben bu kadını bir yerden çıkaracağım ama nerden:P
Çocuklardan başka daha birçok sorunu var çiftin. Genelde de hasıraltı edilmiş sorunlar… Baş başa kaldıkları o gece, “gece yarısından önce” hepsi deşiliyor, en ince ayrıntısına kadar ve biz birlikte geçirdikleri geçmiş dokuz yıl hakkında öğrenmemiz gereken ne varsa öğreniyoruz.
Film, tam da adamın aşkını, hayatlarını, ilişkilerini özetlediği gibi…
“Kusursuz değil ama gerçek”
3 yorum:
Sinefili hastası olmaya emin adımlarla ilerliyorsunuz sanırım. :D
Ah be nerdekeşke:)) vakit olsa da izlesek:)
Ben ilk filmi tesadüfen televizyonda denk gelince izlemiş ve çok beğenmiştim. İkincisi olduğunu da yine tesadüfen öğrendim ve hemen izledim. Sıra üçüncüye geldi ne yapıp edip izlemeliyim.
Yorum Gönder