Geçen bir okuyucu (adı yoktu da o yüzden okuyucu dedim) fark etmiş, niçin blog listesini kaldırdın demiş. Böyle böyle eksile eksile blog kendini imha edecek haberiniz yok : ) Hehe tabii ki ondan değil. Blog listesini kaldırıyorum arkadaş! Ne gerek var? Sanki millet blog mu yazıyor? (sık yazanlar alınganlık yapmasın!) Yazmıyor tabii… Bir bloga bakayım diyorsun en son dört ay önce içerik üretmiş. Sen blog yazıyorum deme. (Bak nasıl da profesyonel blogger’lar gibi “içerik üretmek” terimlerini kullanıyorum, allahım sana geliyorum!)
İstatistiği tutulmuş mudur bilmiyorum ama açılıp da birkaç post yazıldıktan sonra internet çöplüğünde yerini almış kimbilir kaç blog olmuştur.
Bu son dönem blogların kategorize edilmesiydi, yok efendim uzmanlıktı filan derken benim blogumun tamamen bir yazma egosunu tatmin merkezi olduğunu fark ettim. Sağ olsunlar hakkında yazdığım kitapları almadan geçemediğini söyleyen arkadaşlarım oluyor, ya da ismini vermek istemediğim denediğim bir ürünü illa paylaşmamı isteyenler… Ama hiçbiri olamam, sadece kitap, sadece Arca, sadece film, sadece ürün tanıtımı, sadece bilmemne yazsam çok sıkıcı olmaz mıydı? Buna uzmanlık diyorlar. İşte anahtar kelime bu ve ben hiçbir konuda “uzman” değilim.
Gerçi salakanne, zevzekanne, yok efendim acayipanne, uzaylıanne, gevezeanne (bu arada bunlardan biriyseniz nolur kızmayın ama artık b.ku çıktı yav) gibi nicklerim olaydı, "annelik" başlığı altında şahane uzman yazılar yazabilirdim. Ama zaten bu da imkansız, zira ben blog yazar iken, Arca portakalımın vitaminiydi.
Neyse, ne diyecektim?
Bir de disipline olma meselesi var. Yaptığın bir şeyde sürekliliği yakalamak mühim. Tabii ki değişimlere ayak uydurarak...
Elvan’la bir sohbetimizde, beni profesyonelce fikirleriyle beslemeye çalışmış, “bir gün mutfak yazıları, bir gün kitap, bir gün diyalog yaz, günün yazısının ne olacağını bilsin okuyanlar” demişti. Harika bir fikir! Ama bende o disiplini devam ettirecek göt var mı bilmiyorum. Ntvmsnbc için çocuk kitabı yorumları yazarken inanılmaz ciddiydim, editörüm Esra'ya iş seyahatine çıkacağım zamanlarda yayınlasın diye birkaç yazı filan gönderirdim. Ama burası tam bir serbest atış alanı. Uzun lafın kısası cesaret edemedim. Şu yandaki kategorilerin bile bir kısmını devam ettiremedim ki bu çok normal. Zira blog yazmak oldukça organik ve sürekliliği olan bir olgu. Kendin değiştikçe, hayat değiştikçe blogun da değişecek, ya ne olacak?!
İşte şimdi sadede geliyorum, Allah belamı versin geliyorum…
Değişiklik arayan kadın saçıyla oynar, benim gibi kuaförden nefret eden de blogu ile oynuyor işte…
İşte bu sebepten blogumun hali hazırdaki ekran görüntüsünü arşivime aldım, hatıra niyetine ve yepyeni bir görünüm üzerine çalışıyorum. Bilmeyen de beni tasarımcı sanacak:P Bugünden yarına olacak iş değil zaten, yavaş yavaş, hele benim gibi bir yeteneksizin işi hayli zor. Adım adım sadeleştirmeye çalışıyorum. Mesela blogroll'umu şimdilik kaldırdım, şimdilik çünkü dört ay önce yazmış adam o listede olmasın. Kimse kusura bakmasın ayıklayacağım. Ama tamamen kaldırmam da mümkün değil, çünkü biliyorum ki oradan faydalananlar var. Üstelik yeni yeni takip ettiğim pek çok blog var, hiç buradaki blogroll'da gözükmüyor. Sonra tweet'lerimi kaldırdım şimdiden. Ay gören de beni twitter manyağı sanacak. Yok ayol, RT ediyorum, kendi blog yazılarımı linkliyorum filan... Ben kim twitter kim? Peh!
Dediğim gibi yandaki kategorilerin pek çoğunun sürekliliği olamadı, Arca büyüdü ve “Arca diyor ki” postları sona erdi, ya ne olacaktı, benim konuşturmama ya da aklından ne geçiyor diye düşünmeme ne gerek var, adamın dil pabuç zaten! Ya da kılavuzlar… “Annelik konusunda ahkam kesmiyorum” üst başlığı altında ne çok ahkam kesme alt metni oluşturmuşum, vurun lan beni! Yani hiç darılmaca gücenmece yok, o kısım kırpılacak! Zaten bu kadar resim olması, ekranı zor açılır hale getirdi, kendi blogunu okuyan benim gibi bir narsist manyak için daha sade, daha farklı bir şeyler var aklımda.
Header denen meret süper düper mühim.
Kendi yaratımım olsun istiyorum, beni yansıtsın, zira madem içeriğini ben üretiyorum (bak bak bak nasıl da cümle içinde kullanıyorum, allahım içselleştiren hücrelerime zeval verme yarabbi) , tasarımı da benim zihnimden çıkmalı. Gerçi zihin pek yaratıcı değil bu aralar, ne edeceğim bilmiyorum. Var ya çizim yeteneğim olsa attırırdım tozunu buraların. Fotoğraf filan koyacağım muhtemelen ama daha az, daha sade... Baktım olmuyor mevcut banner’ımı seviyorum, der, aynen devam ederim, böyle de rahat bir insanım.
Ha bir de renk mevzusu var. Bu pembe hiç olmadı. Olmadı. Beni gıcık etti. Turuncu olmasın dedik, benim şirket bana sponsor mu ki renklerini kullanıyorum dedim, iptal ettim de bu da olmadı yav. Geçen baktım blogcu annenin pembesi grisi gibi ne o öyle taklitçi zihniyet … Iyy elif vur yav beni!
Neyse bacım renk için bazı tonlar var aklımda, bak pastel tonlar olabilir, hani sıcaklarla soğuk renkleri karıştırdığın bir renk skalası... Kahve ve mavi mesela... ya da pembe, nude, bej, krem ortaya karışık.... En çok mürdüm ile koyu yeşilin gri, siyah kombinasyonuna aklım yatıyor. Ben hazırlayasıya kadar sonbahar gelir, renkler ruh halimize cuk oturur, nasıl ama?
Bak kardeşim buraya kadar uzun uzun yazdıysam, senden fikir bekliyorum demektir. Şu ana kadar hikaye okur gibi okuduysan dön başa tekrar oku, sonra benim için öneriler hazırla, ne bileyim şöyle yap böyle yap, bak şu blogun tasarımı hoş sade buradan fikir arakla de, de yani boş durma! Allah boş duranı sevmez. Geliyonuz, okuyonuz ama bir elinizi taşın altına sokun yav! Hep benden beklemeyin! Bak size söz, performansınızı beğenirsem bir dumur diyalog yazacağım, çabanıza değecek...
Hem rüşvetçiyim, hem hazırcı hem atarlı hem de pisliğim! beni böyle sevin! Ama sevin!
42 yorum:
Kelin merhemi olsa başına sürermiş gerçi ama iki sütunlu blogger şablonları sanki daha sade gibi geliyor bana... Tabi ki bana :))
Sade olsun.Ne kadar sade o kadar iyi.Ben şahsen sadece yazılarınızı okuyorum.
Ama bu haliyle de okuyorum sonuçta değişmese de olur yani:)
Sevgiler.
NOT: blog adım hopelovefunetc ama eski bloğum öykücü idi imzamı öykücü olarak atıyorum hitap konusunda sorun çıkmasın diye vs vs.
Öykücü :P
Dış görünüş mühim değil, mühim olan iç güzellik:) sen yaz da ben her türlü okurum yeliz
pınar
Ahahahahah :)))
Yeliz'cim, şu blog aleminde gördükçe ''fesüpanallaaaa'' çektiğim bi' cartanne-curtanne, az yabancı dil bileni cartmom -curtmomma :)))
İkincisi de ota boka müdür olanlar :)))
zartmüdürü-zurtmüdürü ve hatta yönetmeni, direktörü ahahahah :)))
Uzmanlık ise bambaşka bi' şey!
İlla tek konuda yazmak, -bak instagramda da var öyle bi' şey, her gün ayakkabı, kolye, kedi, köpek, bulut, çiçek, yemek ıyyyyy!
Uzman bunlar. Ben uzman olmak istemiyorum. Hiç bi' konunun profesyoneli olmak da istemiyorum şahsen.
İşte ozman bi' gün gülücüklü bi' gönderi yaptığında ertesi gün kodum mu oturturumlu gönderi yapabiliyosun. Uzman olucem diye kasmaya gerek yok.
Arkadaşının fikri bana -nasıl desem- tuhaf geldi.
Şimdi sen bu hesapla, pazartesileri yemek tarifi veriyosan, ızgara kalamar dolması için pazartesiyi mi beklemek zorundaydık?
Veya, diyelim çok komikli-gülücüklü bi' olay yaşadın bugün...ama Arca ile bu olayları yazma günün çarşambaysa haftaya çarşambaya dek bekleyecek misin?
Kız içinden geldiği an yazamazsan için şişer!
Kendin diyorsun, yazma egomu tatmin ettiğim yer burası diye...her telden, kafana her esenden yazamayacaksan, kendini günlere-saatlere- kategorilere böleceksen, özgürce kullanamayacaksan -egonu istediğin an tatmin edemeyeceksen- anlamı kalacak mı blog tutmanın?
Hayır, meraktan soruyorum. Öyle daha tatlı olacaksa ben de öyle yapayım ama bana kendi kendimize sınır çizmek, klavyemize kilit vurmaktan başka bi' işe yarayacakmış gibi gelmiyo da...
''Profesyonellik'' kelimesi hayatımızın içine zıçmak, elimizi kolumuzu kendi kendimize bağlamak için üretilmiş bence.
Yorumlamam bu gaddan :)))
Sadece sik yazanlardan da olusuyor olsa blog listesi olsun yav.faideli.
Ben böyle karışık kuruşuk yazmanı seviyorum. Bakalım ne yazmış diye sürpriz oluyor, bence onu değiştirme. Blog listesinin yok olduğunu ben de farkettim ve çoook yararlanıyordum. (bir de leylak dalının listesinden çok yararlanıyorum) tekrar koyarsan iyi olur. Bir de benim gibi yaşlıları düşünüp, okunması kolay renkler olursa iyi olu:))))) mesela bazen alt fon siyah olunca gözler karışıyor. gerisi bence de önemli değil. dış görünüş önemli değil, iç güzellik önemliye sonuna dek katılıyorum. ben buraya seni, arcayı okumak için geliyorum. sevgiler
Çenebaz
Sittirella " Kız içinden geldiği an yazamazsan için şişer!" demiş ya , aynen katılıyorum,planlı programlı yazmak benim blogdan tanıdığım Yeliz'e hiç uymaz bence :)Hem biz de böyle okumaya alıştık, böylesi daha güzel.. Pembe renk konusunda sana katılıyorum, ben de çok sevmedim pembeyi ama neden bilmiyorum çok pastel,çok romantik tonlar da sanki senin bloguna olmazmış gibi geliyor..Senin enerjin yüksek,turuncular,fıstık yeşilleri falan seni hatırlatıyor bana,şahsen tanışmıyoruz ama seni hep hızlı hızlı konuşan,her işini pratik halleden,öyle aheste takılmayan bir kadın olarak algılıyorum ben,yavaşlığa tahammülün yokmuş gibi sanki..Belki de yanılıyorumdur bilemem :) Amma çok uzattım yahu, sözün özü, canlı renkleri sana daha çok yakıştırıyorum diyecektim,sen yaz da her türlü kabulumüz zaten,sevgiler :)
Sittirella " Kız içinden geldiği an yazamazsan için şişer!" demiş ya , aynen katılıyorum,planlı programlı yazmak benim blogdan tanıdığım Yeliz'e hiç uymaz bence :)Hem biz de böyle okumaya alıştık, böylesi daha güzel.. Pembe renk konusunda sana katılıyorum, ben de çok sevmedim pembeyi ama neden bilmiyorum çok pastel,çok romantik tonlar da sanki senin bloguna olmazmış gibi geliyor..Senin enerjin yüksek,turuncular,fıstık yeşilleri falan seni hatırlatıyor bana,şahsen tanışmıyoruz ama seni hep hızlı hızlı konuşan,her işini pratik halleden,öyle aheste takılmayan bir kadın olarak algılıyorum ben,yavaşlığa tahammülün yokmuş gibi sanki..Belki de yanılıyorumdur bilemem :) Amma çok uzattım yahu, sözün özü, canlı renkleri sana daha çok yakıştırıyorum diyecektim,sen yaz da her türlü kabulumüz zaten,sevgiler :)
Yıllardır ama yıllardır seni okuyan biri olarak tek diyeceğim "seni böyle seviyorum"...Hep böyle kal.
Seviyorum
Bir daha söyle
Seviyoruuum
Bir daha söyle
Seviyorum ulen şrakk!
:D
Çoooookkkkk Çooooookkkk seviyorum seni ve blogunu.
Günün Çorbası olmayan bir hayat düşünemiyorum desem abartmış olurum ama inan ki yeni yazılarını heyecanla bekleyip çooookkk keyifle okuyorum.
İyi bir öneri olmayacak belki ama sen yaz sadece içinden gelenleri. Ne yazarsan yaz biz okuruz. Şu günü bu günü fikri bana cazip gelmedi. Ben heyecanla senin tamamen doğal,içten yazılarını bekliyorum.Hangi konuda yazarsan yaz. Ama en önemli husus bu bence evet SIK YAZMAK. Senden beklediğim bu. Bir ara 5-6 gün olmuştu yazıların arası.Çok sabırsızlandığımı hatırlıyrum.
Bu arada aynen dediğin gibi blogunda herhangi bir alanda uzmanlık iddian falan yok.Seni niye bu kadar keyifli okuduğumu düşündüm. DOĞALLIK bence senin en önemli özelliğin dibine kadar doğalsın veee ÇOK AKICI ve ÇOK KEYİFLİ yazıyorsun.Seni seviyorum. Bu arada blogun karmaşıklığıyla ilgili söylediklerin belki doğru olabilir ama bunu sen yazınca farkettim. İsterse simsiyah olsun ben yine bu blogu açar okurum sen merak etme.
BOL BOL YAZ bizi kendinden mahrum etme yeter.
Çok uzattım. Çok öptüm.
Ahu
Ben dediydim ama pembe olmasın diye :p (Renk seçimi için fi tarihinde bi sorduydun ya hani)Değirmen mi ne bi foto vardı onu seviyodum ama bak...
Ortaya karışık iyidir. Herkes yazmış zaten, o kadar kurumsallığa ben de gelemem :) Yeter ki sen yaz, ben de okurum ki... (Bilge)
Yorum yazmanın da acemisiyim damdan düşer gibi yazmış görünebilirim ama kurcalama bozarsın diycektim ben :) Belki benden kaynaklanıyor ama alıştığım düzen bozulunca sinir olanlardanım. Programların bile ikidebir update versiyonu geldiğinde kızarım. Uzun lafın kısası bu haliyle ve her haliyle güzel bu blog. Elleme Yeliz derim :)
Ben de eski rengini seviyordum başlığın, ben de pembe olmasın diyengillerdendim lakin çoğunluk pembeyi seçtiydi. Şahsen ben de sana canlı ama ne bileyim (kahve seviyosun ya) mesela kahve-mavi ya da (şarap seviyon ya) bordo gibi renkleri yakıştırıyorum. Bir de 3 sütun hakkaten göz yoruyo, onu 2'ye indirsen yeter bence de. Onun dışında hergün başka deli bişey yazmanı ben de arkadaşlar gibi beğeniyorum, kalıplara girme, boşver. Böyle çok güzelsin, çok seviyom seni valla! :)))
Oh beee, gündüz işyerinden sadece okuyabiliyorum, şirket ağı yorum şeysine kapalı (Kahrolsun bağzı internet yasakları) yorum yazamayıp şişmiştim. Rahatladım ;)
Yoruma cevap yazma gibi bi fonksiyon eklemek oluyor mu yeliz? Ben mesela şimdi çenebazın yorumuna yazmak istiyorum : yıllardır senin blog listenden giriyorum okuduğum bloglara çenebaz:) sık kullanılanlarımda bu yüzden sadece 2 blog var. Günün çorbası ve -artık yazmasa da- çenebaz:)
Pınar
Supersin Yeliz, hep boyle kal hep canayakin:))
Beyhan.
Bence senin rengin yeşil olmalı,
mavi daha melankolik ve soğuk bir renk hiç bulaşma derim,
yeşil ise içerisinde tazeliği ve dinamizmi barındırır aynen senin blogun gibi taze yazılar ve dinamik bir içerik (güzel tanımladım ama di mi)
Sağ taraftaki uzzzzzuuuuunnn kısayol ve linklere gelince;
Profilini geliştirebilir ve güncelleyebilirsin.. ilk defa sitene girecek olanlar illa ki merak eder bi okurlar..
Çorbacı ne okuyor kalsın.. Hatta geçmişte okuduklarının da kapak sayfalarını koyup o kitapla ilgili yazdığın yazıya linkler vererek geliştirebilirsin...
Instagram kalsın..
Bir de arama butonun kalsın... Diğerleri gidebilir...Yerine belki yıl yıl ya da ay ay önceki yazılarının olduğu bir sekme gelebilir...
seni her gün okuyanlar (bunlardan biri de benim) zaten yeni yazına bakıyorlar.. eskileri biliyorlar... ben şahsen sağdaki sekmelerin hiçbirini kullanmıyorum... bloglovin falan çok yer kaplamış .. gerek yok yani :)
Bir de Arca için ayrı bir sekme açıp yalnızca Arcaya yönelik yazdığın yazıları orada toplayabilirsin.. doğumundan bu zamana kadar kronolojik olarak.. böylece yeni anne olanlar ya da anne adayları faydalanabilirler... okurlar kıyaslarlar öğrenirler...çok da faydalı olur onlar için....
Naçizane önerilerin bunlar...
(Sen sordun diye yazdım.. bu haliyle de kalsa.. herkes zaten kullanma bakımından bir alışkanlık geliştirmiştir kendisine.. burayı düzenli takip eden kimsenin pembenin tonuyla bir derdi yoktur aslında)....
Hatice ST
evet sütunlardaki kısımları eleyince muhtemelen tek sütuna düşecek:)
evet evet kahvemi sade içerim, herşeyi sade severim, blog da kesinlikle sade olmalı:) öperim
teşekkürler Pınarcım:)
evet!! sittirellam harika bir konuya barnak basmışsın! profesyonel olursan hareket özgürlüğün kısıtlanıyor. uzun yorumun için teşekkür eder, gözlerinden öperim:)
sık yazan ve farklı türlerdeki bloglardan bir liste oluşturuyorum. hem kendim hem beğenirseniz sizler için:)
çenebazım estağfurullah ne demek yaşlı:) ama ben de siyah zemin sevmiyorum. ne olursa olsun mutlaka beyaz zemin olacak:) tşkler
pembe bana ters oldu haklısın. Ve karakter tahlilinde de çok çok haklısın. en tahammül edemediğim şey yavaşlık sanırım. hatta aceleciliğim yüzünden çok hatalar bile yapıyorum:)
öpüldünüz... :)
ben de seni sevgiliiiiiiimmmmmm
çok çok öperim kucak dolusu sevgiler
Pınarcım bir ara çok spam yorum geliyordu. Yorum stilini değiştirirsem işe yarar mı dedim, değiştirdim, öyle kaldı. Ama sen hatırlattın iyi oldu hemen eski haline döndürdüm. Zaten işe yaramıyordu. teşekkürler hatırlattığın için benim için de böylesi daha kolay oluyor. sevgiler:)
beyhancım çok çok teşekkürler, sevgiler:)
Haticecim allah seni inandırsın yorumun üzerine elime aldım kalemi not defterime not aldım. harikasın:) iyi ki de not defterini çıkarmışım, diğer önerileri de ekledim, şahane oldu:) Yeşil ben de seviyorum ama koyu yeşil. Pastel tonların cezbetmesinin en önemli sebebi de sadeliğin dibi olması:) öyle işte.... ama harika oldu bu öneriler herkeslere teşekkürler...
:)) kesinlikle sütun sayısını düşüreceğim, net:)
Mavi hk haticenin yazdığına takıldım, soğuk bir renk bakalım...
Aklımda çam yeşili ve bordo/mürdüm tarzı bir şeyler var, bakalım uydurabilirsem.
çok teşekkürler öneriler için, sevgiler, kokulu öpücükler....
Bilgecim evet pembe miyadını doldurdu bence de tamam artık değiştireceğim.
o yel değirmenini çok seviyorum ben de.. iyi hatırlattın bulursam bir deneyeyim.
ay yok alışkanlıklarımdan ben de zor vazgeçerim ama elleyeceğim, bu çok sıktı beni:) ama söz fazla kurcalamayacağım:)
Yaz da istersen suya yaz, yine de okuruz. Zemin beyaz olsun yeter. Yukardaki uyuyan pozcu Arca fotosu da dursun gerisi möhüm deeel :)
Pınar, İzmir'li, Yağmur'un annesi Pınar mı? Nerelerdesin, sen de yazmıyorsun artık., kızın kocaman olmuştur. Çanakkale'deydin, ayrıldınız mı? Sevgiler, seni ve kızını çoook öpüyorum
Çenebaz
Sevgili Yeliz, siz böyle içten yazdığınız müddetçe ben takibe devam. Arşiv kısmı ve arama butonu kalsa yeter. Fatma Nur
Yeliz benden de bir kucak dolusu sevgiler :) harikasın!
Çenebaz evet yağmurun annesi pınar. Yelizin yorumlarını daha fazla meşgul etmeden blogundaki adresine mail yolluyorum:)
pınar
Günlerdi listemde bekliyor bu yazı, oysa okudum, sırf yorum yazayım diye :) ama usenmedim bi daha okudum hatta yorumları da okudum ki bence de sütun sayısı, sadelik, 'çorba' karakteristigi mühim ama en mühimi samimiyet bence o da sende gani. Bir de hep derim senden aldığım kitap tavsiyeleri vazgeçilmez hem bana hem bebeye. Bu vesile ile selam eder...
zemin beyaz kesin. Benim de gözler fena bozuk hiç olmuyor koyu renk:)
tamamdır:) sevgilerimle....
çok teşekkür ederim yorumun için üşenmedin yazdın ne diyeyim ben sana öperim severim sadece:)
Yorum Gönder