Bizim gibi blog
köşelerinde köşe yazarcılık oynayanlardan değil, bundan para kazananlardan
bahsediyorum. Hele ki anne-çocuk köşesi filan yazıyorsan, daha da kolay. Biraz
klavye tıngırdatman, biraz da facebook’tan makale okuman, azıcık yabancı
yayınlardan araklaman (pardon kaynaklaman) yeterli. Hatta kaynak, uzman görüşü
filan bildirmene bile gerek yok. Temcit pilavına çevireceğin konuyu sosyal
medya mecralarında ses getirecek cinsten seçtin mi, sırtın yere gelmez.
Herkesler senden bahseder, sakız olur uzarsın…
Geçen çok dikkatimi çeken
bir hatta birkaç olaya denk geldim, ve taşları yerlerine yerleştirince fark
ettim ki, herkes köşe yazarı olabilir.
Nasıl bak anlatayım.
Geçen yıl bir yazıma, “adsız”
bir yorumcu (bu arada kayıtlı olmasa da
yorumunun altına adını bahşeden arkadaşlarımdan bahsetmiyorum, bu süzme “adsız”)
şu linkteki yazıyı okumamı tavsiye etmiş. Yorum bıraktığı yazı ile linkteki
yazı da alakasız ama neyse… Kendimce, dumur diyaloglarda “annecim-babacım”lı
cümlelere denk geldiyse herhalde beni uyarmak istedi, dedim. Ama yazı da o
kadar rahatsız edici bir üsluba sahip ki, yazdığı psikolog görüşü bile
iticiliğini gerçekçiliğe taşıyamıyor. Yazım hatalarını, sosyal medya ergeni
gibi “değil”e “diil” yazmasını hiç saymıyorum. Bana bu linki vermeselerdi ve
sadece yazıyı gönderselerdi, ünlü olmaya çırpınan bir anne blogger derdim, hani
sansasyon yaratsın da iki ürüncük atıversinler helalinden… Meğer Radikal’de
yazıyormuş.
İçim rahat etmedi, Deniz’e
sordum. Onun psikolog tanıdığı varsa benim de var! Hatta bence herkesin olmalı!
Deniz yazıyı evvelden okumuş, biraz abartılı olmakla birlikte özünde doğru
bilgiler içeriyor dedi ve ekledi; hangimiz dil alışkanlığı ile yapmıyoruz ki?
Bu kadar takılmaya ne gerek var…
Ben psikoloğun böylesini severim arkadaş,
rahatlatacak seni, intihara sürüklemeyecek!
O “adsız” yorumcuya da yuvarlak
birkaç cümle ettim, fazla da detaya girmedim. Zira bence çok da üstünde
durulası bir konu değil. Kendini köşe yazarı sanan, anneliği üzerinden klavye
tıngırtan birini ciddiye alacak değildim.
Malum yazıyı kimse de sallamamış olacak,
ablanın karnının şişi inmemiş, konuyu tekrar ele almış. Bu defa çocuğuna “annecim-babacım”
diye hitap edenlere çemkirerek, yerin dibine batırarak, hakaret ederek! Üstelik
bunu öyle de üstten bakarak, öyle de “elitistliğe” bağlayarak yapmış ki,
sanırsın bu dünyadaki tek mikemmel anne o, bizler çocuklarımızı psikolojik
manyak yetiştiriyoruz. Ne kıroluğumuz kalmış, ne varoşluğumuz. Tabii ya, Türkiye'yi bu hitabet illetinden korumak bu ablamızın görevi. Onun sayesinde analar kendine çeki düzen verecek, bir nesil onun sayesinde kurtulacak...
Ama işte burada testi
kırılmış. Zira sosyal medyadaki anneler de öyle boş insanlar değil yavrum.
El birliğiyle, yazıyı kaldırtmışlar. Helal olsun. (Yine de merak ettik,
okuyacağız diyen olursa diye, copy-paste olarak yazının sonuna koydum)
Helal olsun derken,
üsluba gereken cevap verilmiş, bunu söylüyorum, yoksa konuyu işleyen, bilimsel
olarak ele alan pek çok uzmanın yazısı var, kimse onlara bulaşmıyor
farkındaysanız. Ne söylediğinden ziyade nasıl söylediğin mesele…
Demem o ki; Evrim Sümer
kimdir, necidir, ne iştir, bilemem lakin benim nazarımda gereksiz bir kalemdir,
özellikle de anne-çocuk meselelerinde. Ve yine benim nazarımda herkesin köşe
yazarı olabileceğinin kanlı canlı ispatıdır.
Bitirirken; konu kapandı
sanıyorsanız, fena halde yanılıyorsunuz, zira konu boku çıkarılmaya, ince
noktalara dokundurulmaya o kadar müsait ki, Evrim Sümer bırakmış, başkaları
sazı eline almış. Al işte Ayşe Kulin. Bu ablamız sayesinde de sapık olduk,
buyrun buradan yakın!
Kaldırılan yazı:
Türkiye'de "annecim" diyen
çocuktan daha fazla, çocuğuna "annecim" diyen ebeveyn var.
Evvelki
akşam İKSV Müzik Festivali kapsamında hayata geçen harika fikir, “Fazıl Say ile
Mozart Maratonu” konserlerinden birine gittim. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki
Albert Long Hall’deydi.
Boğaziçi
Üniversitesi malum, dillere destan müthiş bir kampus. Tarih, mimari, doğa ve
Boğaz içiçe. Üzerine Mozart, Fazıl Say ve İKSV eklenince , entelektüel dozu
yüksek, bir kesimin sevmeyeceği yorumla “elit” bir ortam söz konusuydu. Bahçe
ışıklandırılmış, zarif bir ikram, katılımcılar pek şık. Müzikal kısmı derseniz,
zaten anlatılamaz, orada olup o duyguyu yutmak lazım.
Ara
oldu, bahar akşamının sıcağını alalım diye bahçeye çıktık. Merdivenlerde herkes
kibarlıktan kırılıyor, birbirine yol vermeceler, ay lütfen siz buyrunlar…
derken kulağımı tırmalayan o cümle: “Annecim sana dikkat et dedim, düşeceksin
şimdi!” Küçülmüş göz bebeklerimle kafamı o yöne çevirdim. 10 yaşlarında bir
kıza, annesi seri şekilde “annecim” diye hitap ediyor.
Yakın
arkadaşlarımın zehirli oklarına maruz kalmaya hazır şekilde devam ediyorum:
Çocuğunuza annecim demeyin! Bu, varoş kültürünün hayatımıza soktuğu bir
kıroluktur. Dünyanın hiçbir ülkesinde, hiçbir kültürde benzeri yok. Çok
istiyorsanız paşam deyin, prensesim deyin, muhteşemim deyin ama çocuğunuza
annecim, babacım demeyin. Etrafınızdakilerin çoğu böyle diyor diye gaza
gelmeyin. Cambridge Düşesi Kate Middletone’u düşünün mesela, kızını şöyle
seviyor mudur: Where is my princess Mommy! (Hanimiş benim prenses annecim!)
Biliyorum
çok hoşunuza gidiyor, çok tatlı buluyorsunuz, çocuğunuzu ne kadar sevdiğinizi
ifade ettiğinizi falan zannediyorsunuz ama inanın öyle değil. Balon köpüğü dizi
kültürünün yücelttiği varoşluğa teslim ettiniz kendinizi. Bunun bir sonraki
adımı, erkek yeğeninize “halacım”, restorandaki komi oğlana “ablacım” demek.
Kendinize nasıl hitap edilmesini istediğinizi, başkalarına, hele ki çocuğunuza
zorla empoze etmeyin. Takmayın bunları; çocuğunuz sizi zaten her şeyden daha
çok seviyor.
Hadi
ben vatandaş olarak kılım; uzmanlar da hiç sevmiyor, bilesiniz. Bir kere,
yukarıda yazdığım, söylem dayatma konusu var. Çocuklar, seçimlerini kendileri
yapmalı. Siz sadece önerebilirsiniz. Bu söylemle, bilinçdışı bağımlılık
yarattığınızı (hatta talep ettiğinizi) biliyor musunuz?
Sonracıma,
kendisine şizofrenik bir şekilde “Annecim, babacım, halacım, babaannecim,
ablacım” denen çocuk karmaşaya düşüyor. Ben kimim, sen kimsin? Neden herkes
bana başka bir şey diyor? O çocuğun, uğruna ne kavgalar verilmiş bir ismi var
arkadaş! O günleri hatırlayın bari. Kocanızla, kaynananızla, dedenizle tatlı
tatlı nasıl mücadele ettiniz kendi tercihinizi koymak için. Çocuğunuzu ismiyle
çağırın, özgüvenini örselemeyin.
“Ben
senin annensem, neden annelik taslayan sensin” diye arıza çıkarıp itaatsizlik
yapınca şaşırmayın. Yapmıyor öyle şey demeyin. Şimdi yaşı küçüktür. Ergenlikte
hatırlarsınız bu yazdıklarımı.
Toplumca
bazı söylemlerin değişimi için uğraşıyoruz. Kadına bayan demeyelim, haberlerde
cinsiyetçi dil kullanmayalım diye bağırıp duruyoruz ama daha kendi evimizde
yanlışla başlıyoruz. Bir de bu perspektiften bakın lütfen.
22 yorum:
Okuyamamıştım bu yazıyı, okudum rahatladım :)))
Hakikaten ne kroymuşum ben :))) Varoşukta son noktayım arkadaş :))
Ayşe Kulin'de coşmuş :))
Hey allahım :))
Yazıyı okumuştum. Ben de o yazıya, en az yazarın bu söyleme gıcık kaptığı kadar gıcık olmuştum. Söylemine de, fikrin acizliğine de. Ayşe Kulin'i ise şimdi okudum. Olayı "tüm ülkeler" diye desteklemesi çok zayıf geldi bana. Ne biliyorsun demek istedim. Farklı kültürler ve farklı çocuk yetiştirme şekilleri var. Kendi içinde değerlendirilmesi ve yargılanması gereken. Bu mudur olay yani?
Ülkede çocukların ve kadınların ciddi olarak ele alınması gereken pek çok sorunu var. Bunlar ekonomik olduğu kadar sosyal ve siyasal sebeplerle de bağlantılı. Bunların farkında olmaya çabalarken, kısır medyamız yerine sözü dinlenir yazarlardan yararlanmaya çabalıyoruz. Bunu yapabilme şansına sahip yazarların da saçma sapan yazılarla gündem oluşturmalarını garipsiyorum doğrusu. Sonuçta kendince, kişisel bir blogda görüş ve anı yazmak başka, bir medya kuruluşunda bu konuda "köşe yazısı" yazmak başka.
Neyse sinirlendim işte yazılara, düşünceler uçuştu kafamda.
sevgiler...
varoşlukta çığır açmışım ya ben! zaten iksv'nin düzenlediği şekilde entellektüel seviyesi yüksek etkinliklere katıldığım da yok..yalnız şunu merak ettim; yazar "sonracıma" kelimesini kullanırken ayaklarını poposunun altına almış mıdır acaba? yüsekl entellektüel kimliği buna elvermiş midir?
ayy şiştim vallahi millet aya çıktı kafamıza taş atıyor biz hala vırvırvır..yazık bir de köşe vermişler..
Anne olmadigimdan cocuk gozuyle bakiyorum olaya.
Ne zaman bana annecim, babacim, halacim dense (ki bizim ailede hep bunlar kullanilir) kendimi mutlu hissettim. Hala da soylediklerinde mutlu hissederim. Annemi telefonla ne zaman arasam, Alo annecim derim o da beni annem diye cevaplar. Ve bu benim icin dunyanin en guzel kelimelerinden biri. Babamin bana babacim demesi gibi, dayimin dayicim, halalrimin halacim. Biraksinlar da insanlar istedigi gibi sevsin birbirini. Buna da karismasinlar. Ay her seye de karismasinlar. Lutfen karismasinlar.
Yazar ve muadilleri bu kelimeyi kullanmadıklarından olsagerek içindeki yoğun sevginin farkına varmamışlar. Seni yaradana kurban olurum annnemmm şeklindeki bir annem lafını duyunca çocukların kelimeden çok o duygu yogunlugunu hissetiğini dşünüyorum
Tabi canım iki yazar(!) da haklı. Zaten bu ülkenin başına ne geldiyse çocuklarına "annecim, annem, babacım" diyen insanlar ve onların yetiştirdikleri çocuklar yüzünden geldi. Te Allahım, sen akıl fikir ver.
"Sizi varoşlar, sapıklar, pislikler" kısmını ve bu yazarımsıları (evet ayşe kulin de yazarımsıdır benim gözümde yıllardır) zaten dikkate almıyorum. Ama diğer yandan bu görüşe hiçbir şekilde katılmıyorum da. Çocuk psikolojisi "annecim, babacım, aferin benim oğluma/kızıma..." gibi sevgi belirtilerinden olumsuz etkilenecek kadar zayıf değil ki. Bunları duyan bir çocuk olsa olsa mutlu olur, hepsi bu.
Birinden herhangi bir konuda ders / kurs / hizmet alacaksam önce o kişinin kendisine bakarım. Kuaförüm bakımlı olmalı, spor hocam fit olmalı vb. vb..
Bu iki yazı sahibi sözde önemli bir bilgi verirken kullandıkları üslupla sınıfta kalıyorlar ne yazık ki... Sen doğruyu göstermek istiyorsan, öncelikle saygı duyacaksın karşındakine... Senin gibi düşünmeyen / davranmayanlara varoş diyen senin önerilerinin zerre kadar değeri olabilir mi acaba nazarımda?
Ebeveynlik konularında bir moda / akım çıkıyor, herkes onun peşine takılıp gidiyor... Annecim de derim, kuzum da derim, prensim de derim, ismiyle de seslenirim.. Kime ne? Aslolan içimdeki sevgiyi evladıma geçirebiliyor muyum, önemli olan bu....
Köşe yazarı mevzusunda sana sonuna kadar katılıyorum bu arada....
Sevgilerimle...
(çok sinir olmuşum yazıları okuyunca toparlayamadım resmen....)
aynen katılıyorum.
anne-babalıkla ilgili binlerce kez aynı konuların paylaşılmasına çok fena uyuzum. İster köşe yazarı olsun ister blogger, söyleyecek farklı bir şeyi olmayan susabilir mi :S aynı konuları aynı şekilde yazan kişiler görmekten fenalık geliyor, hayır herkes blog yazmak zorunda değil ki di mi.. niye aynı şeyleri yazıp duruyorlar sanki ev ödevi
Bu konuyu biz de eşimle çok konuşuyoruz... Ne kadar varoş olursa olsun "annecim", "babacım", "ablacım" bir hitap tarzıdır ve bence Türkçe'de vardır, çocuğa özel bir şey değildir. Ancak çocuğuna "aşkım, sevgilim" vb. hitap etmek ve bunu alışkanlık haline getirmek konusu bence de hatalı... Zira ebeveyn-çocuk ilişkisi yerine farklı bir ilişkiyi temsil ediyor. Yine de benim gözlemlediğim kadarı ile, ki epey bir örneklem var elimde, ebeveynlik ile ilgili o kadar sorunlarımız var ki, bu kısım çok çok önemsiz kalıyor... Sanırım bir gün ben de ya kitap ya köşe yazısı bir şeyler döküleceğim bu konuda... :P
Yeliz, bak "ANNEM"... :)
Dayanamıcem ben yine bi' şey diyecem :)))
Yazıya bakarken yazım hatasına, noktalama işaretlerine takılmadım ben de... şu cümlede kahkahayı attım :D
"...Küçülmüş göz bebeklerimle kafamı o yöne çevirdim..."
Göz bebeklerinin küçüldüğünü nasıl anlamış? O sırada rimel sürüyormuş da aynada göz bebeklerinin küçüldüğünü görmüş? :)))
Ay çok güldüm ya, gerçekten :)))
Sinirlenerek, endişe, korku, tedirginlik hissederek başını "Annecim!" diyen kişiye çevirdiğini yazsa tamam, hadi anlarım amaaa, hiç ama hiiiiç kimse kendi göz bebeklerinin büyüyüp küçüldüğünü anlayamaz! Bunu da cümle içinde bu şekilde kullanamaz!
Geçecek bi' kere o :))))
Ahahahahah
Ayşe Kulin'i de günahım kadar sevmem zaten, al birinden vur ötekine işte; aynı elitist, batı hayranı, babamın deyişiyle "ükelâ dümbeleği" tarz.
Neyse, "cıks cıks çok ayıp bana" diyerek gideyim iyisi mi :P
"Bi' şe daha dicem" editi:
En çok yalancıların göz bebekleri küçülür! :)))
İnsan yalan söylerken göz bebekleri küçülüüür! :)))
Bu da burda dursun :P
(Cıks cıks cıks bana... ayıp bu yaptığım, tü-kaka)
Yazdığım onca şeyi silmiş bir insan olarak sadece özet geçeyim diyorum artık. :)
Kesinlikle köşe yazarlığı bu değil. Konu kıtlığı ile çırpınırken en naif sözlerle çocuklarına hitap eden insanları hedef almak ve dönüp dönüp o insanları dövmek ruhlarındaki ağır hasarı yansıtmış sanki.
yahu nelere takılıyorz yaaa!!!!bu aralar çevremdeki bazı annelerin annecim muhabbetini yaptığını duyar oldum.Nedir allahın sen ya onu demiycen bunu yapmıycan noluyooo ya robot mu bunlar.Annem benden bişi isterken konuşurken benimle annecim der bana ve benim çok hoşuma giiderr bak sen bak alt mesaja..
şaştım kaldım...en varoş benmişim haberım yokmuş :) ogluma annecım ve annem- yegenlerıme halacım- teyzecım,anneme de annem derim.şimdiye kadarda bır sakıncasını gormedım oglum 20 yasında.anne-baba-cocuk ılıskılerınde cocu yetıstırmede egıtım sıstemınde okullarda o kadar cok sorun varken buna takılmak hatta göz bebeklerı uculecek kadar takılmak komik ki ne komik :) ayrıca ınsan şaşırınca goz bebeklerı buyumez mı yaaa ? :)
Sapık olsaydık hakkımızda bu kadar yazı yazılmazdı bence ! 23 yaşında koca adama annecim diyorum, anneme de.. Onlardan başka kimseye de bu sevgi sözcüklerimi kullanmıyorum. Hem biz daha önce tv lerde yayımlanan dizileri hatırlamıyoruz, yaşım da tutuyor ama diziyi hatırlayamadım. "Halam" bana "halacım " dediğinde beni sevdiğini düşünüyorum.Bence varoş diye başkalarını kınayabilen kişiler köşe yazısı dahil yazı yazmamalı,insanın yazıya ve insana saygısı olmalı..Yani varoş biz İstanbulda büyürken başkalarını küçümsemek adına kullanılan bir kelimeydi,anlamı mı değişti..? Varoş olsalar bile insanlara varoş demek ayıptı.. Ya da başkalarını küçümseyerek yazdığımız yazılar bizi mi çok yükseltiyor ? Yazı dili böyle olunca çok okunmak için yazıldığını düşünebiliyor insan. Ayşe Kulin severim ama sevgi sözcüklerimi de kendim seçmek isterim.Köşe yazılarına bu konuda bakmak aklıma bile gelmedi. O da eksik olsun. Ben çok yüksek sesle bağırmak harici genelde Türk insanını seviyorum ve genelin aksine başka ülkelerdeki annelerle karşılaştırınca evet samimiyiz ama iyi buluyorum.Benim fikrim tabii ki.
Eklemeyi unuttum.. Bu ülkede İstanbul dışında da hayatlar var! Köşe yazarları da , yazarlar da tatiller dışında bir çıkıp "yurdumuzu " gezmeli diyorum.
Köşe yazarı abla hızını alamamış, üstüne bir yazı daha yazmış demek ki:) Psikolog ve üstüne aile danışmanı olarak -daha cafcaflı oluyor böyle yazınca:)))))- ben kendi kızıma zaman zaman "annecim" diyorum-aşkım, sevgilim olayı başka.. o zaman da demiştim, onu dememek lazım. Ki bence "paşam" daha sakat bir ifade "annecim" demekten- Valla şiştim Yeliz bir daha okuyunca, karşılıklı olup ağız dolusu gülmek geldi içimden... Çünkü bunlara gülüp geçmek gerek, konuşacak, tartışacak o kadar çok konu varken...mesela ben bugünlerde "biz biraz kardeşimizi kıskanıyoruz" ya da "bizim karnımız ağrıyor" gibi ifadelere takıldım bu ara.
Varoş ya da başka bir şey diyerek aşağılamak ve kendisinin entellektüel ortamlarda gezdiğinden bahsederek yazıya girmesi ise ayrıca bir başka konu..Bak buna gülemiyorum!
Ben bu konudaki hiç bir yazıyı okumamıştım. Sinir olmayayım boşver diyordum. Ama aklımın bir köşesinde ya bilimsel bir açıkmaysa diye düşünmeden de edemiyordum. Ahanda saçma sapan kendini elit dantel entel sanan bir takım kadınların kendi kendilerini bir halt sanmalarıymış.
Annecim deyince çocuğumu sevdiğimi değil. Bak terlik geliyor delirtme beniyi anlatmaya çalışıyorum. Çünkü annem o annecim kelimesinin altında yatanın bu olduğunu öğretti :D Gözlerinden çıkan şimşeği anlamayınca uzup giden bir "Anneeeciiimm" le birlikte en ince et noktasına cimcik yerdim. Aynısı kızım ve gelen oğlum içinde geçerli olacak :)
bir cambridge düşesi kadar olamadik, vay halimize !!! :-))))) bogazicinde İKSV caz konserlerine katilan elit ortamlarin elit insanlarindan konusma dersleri alsaydik; "falan, sonracima, kıl olmak, gaza gelmek" gibi has turkce kaliplari ogrenir; "annecim, babacim "gibi varos varos konusmazdik..
Kesilikle katılıyorum.
herkesin başkalarının annelik davranıslarına bukadar karışmasını sadece çok sapma buluyorum.Bu onun fikri olabilir ama varoşluk falan diye etiket yapıştırmak ne demek ne haklı bu ne cürret neyse yazısı kaldırılmıs gereken cevabı almış zaten :)
Yorum Gönder