16 Ekim 2015 Cuma

Ev düzeni nasıl gidiyor? Merak edenlere…

Evi derleme toparlama günleriydi. Taşınacaktık, yılların çöpü, kullanılmayanları, istifi evdeydi. Taşınmak, arınmak ve sadeleşmek için iyi bir vesile. İlker’in her şeyi attığını, benimse arkasından çöpleri eşeleyip geri tıktığımı anlattığım yazımı okuyunca, Özlem bir mesaj attı ve hayatını değiştiren bir kitabı önerdi. Türkçesi var mı bilmiyordu, neyse ki vardı. Bir kitabın, özellikle de kişisel gelişim vaat eden bir kitabın bir insanın hayatını değiştirmesi fikri biraz iddialı gelmiş olsa da kitabı hemen sipariş ettim. Çünkü ben kitap tavsiyelerine asla hayır diyemem. İyi ki de görmezden gelmeyi seçmemişim. İyi ki de kitabı alıp hemen okumuşum.

Zaten uzun uzun öncesini sonrasını anlatmıştım. Kitabın en önemli kısmının “atmak” olduğundan ve tek tek neler yaptığımdan bahsetmiştim.

Peki sonra ne oldu? Artık düzenli miyim? Marie Kondo’nun yöntemlerini uyguladıktan sonra devam ettirebildim mi? Şimdi durum ne? … Diye merak edenler için gelsin bu yazı. Merak etmeyenler ekranın sağ üst köşesindeki çarpı işaretini tıklamak suretiyle aramızdan ayrılabilir, kalanlarla devam edelim:

Giysileri dik katlamak ve dikine çekmecelere yerleştirmek, hala devam ettiğim, çekmecelerimi açtıkça gülümsememe sebep olan bir yöntem. Neden önemli biliyor musun? Çünkü görüyorsun. Çekmeceni açtığında tüm giysilerin gözünün önüne geliyor. Ve evvelden atmış olduğun için, sadece gerekli olanlarını görüyorsun. Giyecek bir şeyim kalmadı diye düşünürken, şimdi bir dolu alışveriş yapmam gerekecek diye korkarken tam tersi oldu. Sahip olduklarım o kadar iş görüyordu ki, yenisini almaya ihtiyacım olmadığını fark ettim. Fark ettikçe de motivasyonum arttı.

Dikine giysi yerleştirmek Arca’nın da giysilerini kolaylıkla alıp giymesini sağladı.

Kitapta yazıyor muydu hatırlamıyorum ama işlevine göre ayırma da düzeni kolaylaştırdı. Mesela banyo dolabı. Dolabın her bir rafına bir işleve ait eşyaları koyduğum küçük sepetler yerleştirdim. Sepetleri Arca bebekken almıştık, birinde bezleri dururdu, birinde ıslak mendil, pişik kremi, diğerinde ateş ölçer, vitamin vs, diğerleri ne işe yarıyordu hatırlamıyorum. Zamanla o sepetler onun odasından çıktı, kimi bizim odaya kimi dolap odasına sepetlendi. Kullanıldı ama hiçbir zaman şimdiki kadar işlevsel olmadı. Şimdi banyo dolabında, biri günlük cilt temizliği, biri kremler, biri saç ürünleri (tarak, köpük, şekillendirici, bandana…) biri epilasyon gereçleri için kullanılıyor. Dolap hiç dağılmıyor, çünkü kullandığını yerine koymak düzeni sağlıyor.

Marie Kondo bazı noktalarda spiritüel yaklaşım sergiliyor. İşte o parça eşyanın sana ne hissettirdiği mesela. Yok uğraşamam öyle ruhsal dalgalarla diyebilirsin, haklısın ben de aynı kafadayım. Çoraplar mesela, sıkı sıkı katlamayın, top haline getirmeyin, sıkmayın onları diyor. Ben de çorapları top top sevmiyorum ama başka da eşleştirme yöntemi bilmiyordum. Dikine yerleştirme çoraplarda da çok işe yarıyor özellikle de top yapmadığın zaman. Çorap çekmecesi hiç bu kadar düzenli olmamıştı, artık çorapların mutluluğu mu bize yansıyan, yoksa bizim çorap toplarından kurtulmamız mı bizi mutlu kılan bilemeyeceğim… (küçük mutluluklarla avunan basit insanlarız, yargılayanı tepelerim!)

Marie Kondo, eve girerken ve çıkarken eşyalarıyla, giysileriyle sohbet ettiğini, onlara teşekkür ettiğini filan da anlatıyor. Dediğim gibi bunlar hep işin ruhsal tarafları. Üstelik bu teşekkür kısmına çokça gülmüştüm ben. Gel gör ki, o kısımda önerdiği ve benim müthiş küçümsediğim bir yöntem – küçümsemiştim çünkü çantanız da dinlensin, boşaltın rahatlasın gibi bir çıkış noktası vardı - hayatımı inanılmaz kolaylaştırdı. Çanta. Evet, çantanızı ertesi gün kullanacak bile olsanız, eve girdiğinizde mutlaka tamamen boşaltın diyor. Portmantoya bir kutu koydum. Eve gelir gelmez çantamın içindeki her şeyi çöpü bile içine boşalttım. Ertesi sabah çantamı hazırlarken çok zaman kaybedeceğimi sanıyordum, yanılmışım. Almam gereken her şey o kutunun içinden bana bakıyordu, hızlıca çantamı hazırlayıp çıktım ve bil bakalım ne oldu, hem hiç vakit kaybetmedim hem de hiçbir şey unutmadım. Zira ben, çantamı sabah çıkarken kontrol etmek için epey vakit harcardım, üstelik mutlaka bir şeyler diğer çantada kalırdı. Bu yeni alışkanlığıma bir sevinen de İlker. Çünkü telefonuma, cüzdanıma, şarj aletine, yani çantamda olan bir şeylere ulaşmak, onun için define aramaktan farksızdı. Bir şey sorduğunda, aldığı cevap “çantamdadır” ise suratını ekşitmesi de gayet normaldi muhteremin. Ben bile çanta deşmekten nefret ederken… Şimdi bir şey lazımsa kutuya bakması yeterli!

Kitapların aynı odada durması da hayatımı kolaylaştırmaya yeten başka bir önerisi. Üç ayrı kitaplıktaki kitapların hepsi şimdi bir odada, bu toplanma kafayı da topluyor, ciddi söylüyorum. Biliyorsun ki bütün kitapların çalışma odasında bitti.

Küçük objelerin, dekoratif eşyaların haz vereceğini düşünüyor insan. Halbuki tam tersi. Onlar birer iş. Toz alırken, iş çıkarıyorlar. Sonra etrafta bir şeylerin üzerinde bir şeylerin olması bir kalabalıklık yaratıyor. İnsanın önce kafa sakinliği ve ruhunun rahatlaması için ortalıkta hemen hiçbir şeyin bulunmaması yeterliymiş. Artık sadece Arca’nın benim için yaptığı seramik birkaç obje var yakınlarımda. Zaten onlar da ruhuma iyi geliyor:)

Kitabın sonlarına doğru, müşterilerinden bazılarının tüm bu işler bittiğinde, bir süre sonra karınlarının düzleştiğini, bazılarının kilo verdiğini anlattığı bölümde normal şartlar altında, “hadi ordan” tepkisi vermem gerekirdi, vermedim, zira gerçekten bir-iki kilo vermiş olduğumu hayretler içinde fark ettim. Hani biraz daha uğraşsam o kotun içine bile gireceğim - laf aramızda girdim ama düğmeyi ilikleyemedim, hay gayret yeliz! (Bu arada o kotu da atacaktım ama bana haz verdi, başarma hazzı, bıraktım, atmadım.)

Hayatımı değiştirdi diyebilir miyim? Bilemiyorum. Benim için hala iddialı bir cümle. Kitaptan beklentim, sürdürülebilirlikti. Şimdi bu kitabı okuduğumdan bu yana dört ay, yeni evdeki yaşamımıza uyguladığımdan beridir iki ay geçmişken rahatlıkla söyleyebilirim ki, beklentimi karşıladı. Belki de benim en ihtiyaç duyduğum zamanda, NA’nın ayrıldığı, evde kıçımızı toplayacak birinin artık olmadığı, düzene en ihtiyaç duyduğum bir dönüm noktasında karşıma çıktığı içindir, bilemiyorum. Bildiğim tek şey bana ve bizim evin düzenine Marie Kondo çok iyi geldi, gelmeye de devam ediyor.

10 yorum:

Unknown dedi ki...

Sende görüp bir hızla almıştım ama ortalarda bıraktım. Uygulanabilir bölümlerini denemeyi istiyorum aslında evde, önce kitabı bitirmeliyim gerçi :)

Gulcin dedi ki...

bu dikine yerlestirme esyalari benim cok sevdigim bir yontem.
Bu arada aklima coraplarimla mucadelemi getirdin Yeliz :) Ne gulmustum o coraplarla bak :)
http://gulcince.blogspot.co.uk/2012/04/yalnizlik-senfonisi-2.html
http://gulcince.blogspot.co.uk/2012/04/yalnizlik-senfonisi-4.html

ahu dedi ki...

Yeliz, sende okuduktan sonra bende sanal ortamda biraz araştırma yapıp giysilerde bu yönteme geçtim lakin tshirtler çok fena kırışıyor :( Sen de durum ne?

Adsız dedi ki...

Ben de sizde okuduktan sonra hemen kitabı alıp az da olsa uygulamaya başladım. Ne kadar her eşyayı bir yerde toplayıp, atma işlemlerini tam yapamasam da bu haliyle bile çekmeceler, dolaplar bayağı düzenlendi.Ancak benim de en büyük derdim yetişkin tişörtlerinin çok buruşması :( Onu da çözebilirsem harika olacak. Esas çocuk çekmeceleri için gerçekten harika bir yöntem senin dediğin gibi ( artık izninle sen diye yazacağım, çünkü yazılar o kadar samimi ki sanki yıllardır tanışıyormuşuz gibi hissediyorum: Umarım mahsuru yoktur. :) ) Bu arada düzenleme konusunda tam bir guru olduğunu düşündüğüm bir yabancı bir blogger var. Belki ilgileneler için güzel fikirler verebilir. https://thehomesihavemade.com/2012/10/our-family-command-center/ Sevgiler,Petek

yeliz dedi ki...

hemen hepsi uygulanabiliyor, kafa olarak hazır olduğun bir zamanı seçmeni öneririm:)

yeliz dedi ki...

@gülçin; ben bu yazıları hatırlıyorum, harikaydı ya. Bak o zamanlar bu dikine katlama dikkatimi çekmemiş demek, enteresan:)

@Ahu & @Petek; aslında biraz buruşuyor ama tam olarak önce ikiye sonra da ikiye katlanmış halini üçe katlayınca bende çok buruşma olmadı. Ama şöyle bir şey var, İlker o yakalı t-shirtlerden çok giyer hani lacoste tarzı, onları asıyorum ben, yani kondo da benzer bir şey söylüyor, buruşabilecekleri asın, gerisini katlayın.

Jardzy dedi ki...

Yazıyı hatırladım da kitabın adını hatırlamıyorum.
Acilen benim de okumam lazım :)

yeliz dedi ki...

yazı burada, link vermemişim:( http://gununcorbasi.blogspot.com/2015/07/marie-kondo-ile-sadelestirmek-icin.html

Adsız dedi ki...

Arkadaşlar, beny katlama olayına yıllardır son verdim. Ben tüm kıyafetleri askıya asıyorum.T-shirt, kazak vs. herşey yalnız iç çamaşırları hariç haliyle...Çok rahat oluyor, herkese öneririrm. Dikine katlama pek bana göre değil galiba...Gözüme çok hitap etmedi sanki ama sizin işinize yaradıysa ne mutlu size:)

GeCe dedi ki...

Geçen seferki yazıda bunu gösterecektim ama unuttum, ben de çorapları böyle katlıyorum ve dikine koyuyorum http://simdievhanimioldum.blogspot.com.tr/2011/09/corap-katlama.html