Arca ayaklarına yapılan masaj neticesinde uyuyakalmış,
masaya muhteremin dün arkadaşının Güzelbahçe'deki bahçesinden getirdiği tazecik
çiçekleri koymuşum, yanına kahvem, dışarıda dünden beri dinmeyen yağmurun
sesi... Abidin mutluluğun resmini çekebilseydi, bundan farklı bir kare
yakalayamazdı, kanımca.
Az önce "gel benim yanımda yaz" diyen muhteremi
mutfaktan tüm sevimliliğimi kullanarak uzaklaştırdım, hayır yazar kaprisi
değil, onun yanında konsantre olamıyorum, ne yapabilirim?
Yazacak çok şey var. Mesela Anne, baba ve çocuk arasında
isimli kitaptan bahsetmek istiyorum. Son dönem okuduklarımdan. Keyif Evi ve
özellikle de M treni.
M Treni kitabını geçen hafta işten bir arkadaşıma önermiştim
hatta bir pasajının fotoğrafını çekip gönderdim. Bayi toplantısı için İzmir'e
gelmişti ve İzmir'de bayi toplantısı yapılınca bir kısmına iştirak etmek icap etmişti.
Sinem'le sohbet etme şansım oldu, bu iyi bir şey. Ama bu defa sohbetin bir kısmı oldukça can sıkıcıydı. Özellikle
erkek egemen bir sektörde çalışmaya çalışan kadınların hakkında konuşulanları
öğrenmek. Evet ben gerçekten bazen - bazen mi? çoğu zaman! - çok saf salak bir
tip oluyorum. Farkında bile değildim. Şok oldum, rahatsız oldum ve bir süre
etkisinden kurtulamadım. Ama sonra ne oldu biliyor musun? Can dostum arkadaşım
Elvan'ın dediği bir şey aklıma geldi.
Bizim dışımızdaydı bu. Bizim hakkımızda insanların ne
düşündüğü bile bizim dışımızda. Sınırımız var ve o sınırın bu kısmına geçme
hakkı olmayan her insan, her düşünce, her eylem bizim dışımızda. İnsan
sınırının dışında olanları engelleyemeyeceği gibi bunlara sinirlenemez değil
mi? Yani... en azından sinirlenmesinin anlamı olmaz.
Neyse... Öyle işte...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder