26 Ocak 2016 Salı

Kitap yorumu: Büyük Sihir // bölüm 2

Elizabeth Gilbert’in TED Talks’taki konuşmasından bahsetmiştim. 

O konuşma beni Büyük Sihir isimli kitabıyla buluşturdu. Ne tesadüf ki, kitap Türkiye’de daha yeni yayınlanmış. 
--- LAN yoksa bir pazarlama stratejisinin kurbanı mı oldum lan! --- 


Beni en etkileyen sanatçılar hep çok çalışkan kişilerin arasından çıkanlar olmuştur. Mesela Picasso. Bence Picasso’nun en değerli yönü çok üretken bir sanatçı olması. Binlerce eser vermiş. Sonra çok çalışan, yazıya çok emek veren Orhan Pamuk. Hadi Orhan Pamuk aileden varlıklıydı, yapmak istediği tek şeyi yapabilme lüksüne sahipti diyelim. Ursula K. LeGuin’e ne demeli? İşten gelip, çocuklarını uyutup kocasını da gece mesaisine gönderdikten sonra yazan Ursula’ya?

Belki bana yakın gelmediklerindendir, bilemem ama intiharı seçenler, madde bağımlılığına direnemeyenler, sonu akıl hastanesinde bitenler benim rol modellerim değil. İnsan müthiş zevk aldığı bir şeyi yaparken neden acı çeksin? Ya da üretmek için illa acı çekmek mi gerekir?

Elizabeth Gilbert’ın sanata rasyonel yaklaşımını çok sevdim ben. Çok çalışın diyor, dehanız sizin iş ortağınız, sizin içinizden gelen değil, yanınızda olan diyor. Siz dahi değilsiniz, sadece ara sıra uğrayan deha cinleriniz var. Bu biraz da aracılık gibi. İlahi bir şey insanlara iyi bir şey sunulmasını arzu ettiğinde bunu en iyi yapacak olanı seçiyor ve onun aracılığı ile sunuyor.

Bu bakış açısı bize neyi anlatıyor, diyeceksiniz.

Öncelikle sanatla, yazmakla, çizmekle uğraşan insanların omuzlarına bindirilen “dahilik” yükünü hafifletiyor. Bir şey yaratma konusunda zorluk çektiğin anda, “artık yaratamıyorum” diye dertleneceğine suçu deha cininin üzerine atabiliyorsun. Gelmedi de ondan, yoksa bak ben çalışıyorum, elimden geleni yapıyorum. Olursa olur olmazsa rakı içeriz diyor yani. Yok bunu Elizabeth söylemiyor bunu geçen hafta istifasını veren, on yıllık çalışma arkadaşım, yeni kuracağı işi için söyledi, ama her kalıba cuk oturur yani. Amerikan kültüründe "rakı içmek" olsaydı, Elizabeth muhtemelen kitabın adını "büyük sihir" yerine "olursa olur, olmazsa rakı içeriz" diye koyardı.

Neyse sonra çocukken hemen hepimizde var olan yetenekleri sorgulamamızı sağlıyor. Bir kadın arkadaşının gençliğinde buz pateni yapmayı çok sevdiğini fakat yarışmalarda derece alacak kadar iyi olmadığı için paten kaymayı tümden bıraktığını anlattığı bölüm çok heyecan vericiydi bence. Sistemin fena tarafı bu işte, çok yetenekliler yoluna devam ediyor fakat yeteneği toplum ve otoriteler tarafından yeterli bulunmayanlar sürüden ayrılıyor. Neyse bahsettiği arkadaşı kırk yaşına geldiğinde kendisini mutsuz ve huzursuz hissettiğini fark ediyor ve hayat muhasebesinin sonucunda en son kendini neşeli hafif ve mutlu hissettiği anların paten kayarken olduğunu keşfediyor. Ve merak ediyor acaba yine aynı şekilde hisseder miyim, diye. Hikayenin sonunda kırkından sonra olimpiyat şampiyonu olmuş birinin başarı öyküsünü okumuyorsunuz tabii ki! Hatta hikayenin bir sonu bile yok. Okuduğunuz şey yaratıcılığı, güzelliği hayatına katmış bir kadının öyküsü. Hayatını değiştirmeden de hayatına yaratıcılık ekleyebilir ve varoluşunu güçlendirebilirsin.

Gilbert mühendis bir baba ile hemşire bir annenin çocuğu. Yani öyle bohem, sanatçı bir aileden gelmiyor. Belki de bu yüzden yazma işine çok rasyonel ve disiplinli yaklaşıyor. Her şeyden önce kendi giderlerini karşılayacak kadar çalıştığını ve kendine kalan zamanlarda yazdığını anlatıyor. Yazarın yazarlık öyküsünü dinliyorsun bir şekilde. 

Ve soruyor: Neden yazıyorsun, kim için, ne için?

Kitap uzun buradan uzun uzun anlatmaya kalksam kitabı baştan yazmam gerekir. Herkes için olmayabilir, belki sanatında tıkananlar için, belki yazar olmak isteyenler için bir yol gösterici ve cesaretlendirici olabilir Büyük Sihir. Benim için ise oldukça ilginç bir şeyi fark etmemi sağladı. Neredeyse “Büyük Sihir” denen büyüye inanacaktım. Yo, inanacaktım değil, cidden inandım!

Onu da bir sonraki yazıya bırakalım. (Küfretmeyin, rica edeceğim:) vallahi sadede geleceğim, söz:))

4 yorum:

kadriye dedi ki...

Devamını merak ettim. Çok severim böyle kitapları.

GeCe dedi ki...

Mühendis baba ile hemşire baba kısmı doğru mu ?

yeliz dedi ki...

yanlış:) ben yanlış yazmışım düzelttim:)

Unknown dedi ki...

Küfretmedim daha çabuk yaz, merak ettim ;).