Sabah bakkala giden
(muzlu süt için yer cücesi tarafından zorla gönderilen) İlker, "sabah serini var,
üzerine bir şey al", dedi. Halbuki ben daha kot monta hazır değilim, ayağımda
spor ayakkabı üzerimde incecik elbiseyle çıkmak üzereydim. Dünkü yağmurlu İstanbul’un
serin sonbahar havasını hatırlayınca, buna da şükür dedim içimden, hala ılık
buralar.
Her sabah metroya bir
patikadan iniyorum. Sağı solu ağaçlı. Mevsimleri ve mevsimlerin birbirine
dönüşmelerini, o patikada yaptığım yürüyüş sırasında fark etmek çok keyifli
oluyor.
Bugün, 23 Eylül Ekinoks,
yani gece ile gündüz eşit, sonbaharın resmi başlangıcı bugün. Ve Persephone’un
yerin altındaki aşkına kavuşma zamanı geldi. İlkbahar ve yazın yeryüzü üzerinde
saçtığı neşe, sona eriyor ve doğa uykuya dalıyor, bahara kadar mevsim kışa
dönüyor.
Doğanın geçici ölümüne
üzülmeli mi? Yoksa aşıkların kavuşmasına sevinmeli mi?
Kışı sevmeyen ve titreten
ilk sonbahar rüzgarlarıyla yüzü asılan bir bahar çocuğu olarak bu mitolojik
hikayeyi okuduktan sonra bakış açım değişti, artık yer altında uykuya çekilen aşıklara
seviniyorum, nasıl olsa Persephone’un sözü var Demeter'e, annesine, bahar geldi mi yine
yeryüzüne çıkacak ve doğayı neşesiyle kutsayacak.
İçimde kabullenmenin
(doğa lan bu, ya n’apacaktım! Küresel ısınma da bir yere kadar!) verdiği o
derin huzur ve gülümseme ile istasyonun merdivenlerinden inmeye başladım. O da
ne? Bir ağustos böceği, nasıl olmuşsa girmiş bir yerlere, sesi istasyonun
girişindeki duvarlarda yankılanıyor.
Persephone sen misin?
Daha gitmedin mi?
Öyküyü merak edenler
için;
Sonbahar ekinoksu birçok mitolojide yer eder ama en yaygın
bilineni Antik Yunan mitolojisinden geçen Kore’nin kaçırılmasıdır.
Çok özetle, Yer altı Tanrısı Hades, Kore’yi bakire Tanrıça’yı gördüğü anda ona
aşık olur. Kore, bakire anlamına gelir. Hades, Zeus veya Posiedon gibi sürekli
aşık olan ve dünyevi ilişkilere giren bir tanrı değildir. En ağır başlı ve
ölümün sessiz bilgeliğine sahip bir Tanrı olarak, aşık olmuştur bir kere, hem
de çok derinden ve yürekten… Ama o Hades’tir, ölümün Tanrısı ve karanlığın
lordu. Kimsenin girmek istemediği bir alana hükmetmeyi seçmiştir en büyük
kardeş olarak, herkesin korktuğu karanlığı bir pelerin gibi giymeyi seçmiştir.
Ve o karanlık ile yalnızlığında, Kore’ye, aşık olduğu o güzel Tanrıça’ya
bağlanmıştır bir kere. Kaçırmaktan da başka şansı yoktur, O’ndan ve onun
diyarından çok korkulduğu için.
Kore, bir gün çiçek toplarken, çok parlak ve muhteşem güzellikte
bir Nergis görür. O denli muhteşemdir ki… Kore onu koparmak istediği sırada tüm
yer sallanmaya veya yarılmaya başlar. Karanlığın içinden karanlık diyarın
efendisi Hades yükselir.Ve Kore’yi yer altı diyarına kaçırır. Ona bir ziyafet
çeker. Ölüler diyarının bir kuralı vardır, ölüler diyarından herhangi bir şey
yiyen kişi, sonsuza kadar oradan çıkamaz. Kore, Hades’in ona sunduğu narın
cazibesine kapılır ve dayanamayıp narı tüketir. Artık Hades ona “Persephone”
demeye başlar artık o da bir ölüm getirendir… Belki de o nar, ölüler diyarının
meyvesi, Hades’in o denli saf ve derin sevgisini taşıyordur ki, Persephone’un
bu gerçek sevgiye hayır demesi olası olmamıştır. Ve sonsuza kadar ölüler
diyarının bir parçası haline gelir bakire Tanrıça. Böylece kutsal evlilik
gerçekleşir ve Persephone, yaşamın genç bakiresi, ölüler diyarının leydisi
olur.
Persephone’un annesi, bereket ve hasat Tanrıçası Demeter, o
sırada acı içinde kıvranmaktadır. Çünkü kızının çığlığını duymuş ama ona
yetişememiştir. Çocuğunu kaybeden bir annenin yapamayacağı bir şey yoktur… 9
gün boyunca yaşlı bir kadın kılığında her yeri dolanır ama bulamaz biricik
kızını. Ve kutsamaların Dünya’nın üzerinden çeker ve tüm tanrıların üzerinden.
Yas tutar ve kış hükmeder Dünya’ya.
İnsanların ağlamaları ve duaları en nihayetinde gökleri titretir
ve Zeus, Demeter ile konuşarak kızının ölüler diyarına ait olduğuna ikna etmeye
çalışır. Ama Demeter’in ikna olmaya niyeti yoktur… Persephone ise Hades’in
mütevaziliğine ve derinliğine çoktan aşık olmuştur, onun da pek niyeti yoktur
oradan çıkmaya.
En nihayetinde ulu Zeus, bir orta yol bulur ve Hades, Persephone ve Demeter ile bir anlaşma ortaya koyar çünkü insanlığa dengeyi yeniden getirmelidir. Persephone mevsimin bir kısmını yer altı diyarında geçirecektir, bir kısmını ise yer üstünde ve hepsi bu konuda anlaşır.
En nihayetinde ulu Zeus, bir orta yol bulur ve Hades, Persephone ve Demeter ile bir anlaşma ortaya koyar çünkü insanlığa dengeyi yeniden getirmelidir. Persephone mevsimin bir kısmını yer altı diyarında geçirecektir, bir kısmını ise yer üstünde ve hepsi bu konuda anlaşır.
Antik Yunan mitlerine göre, bahar ve yaz boyunca Persephone
Dünya üzerinde yürür, sonbahar ekinoksunda yer altına geri döner ve Demeter yas
tutmaya başlar. Yası boyunca kış hükmeder Dünya’ya. Kış gelir ama yer altında
aşıklar buluşur. ve Persephone Dünya üzerine çıktığında, Demeter sevinir ve
bahar gelir. Ama aynı zamanda buruk bir ayrılıktır bu.
Bu mitoloji bizlere ölüm ve yaşam arasındaki dengeyi tanımlar.
Nar, ölümün içinde var olan yaşamın ateşidir. Nar kelimesinin aynı zamanda ateş
anlamına gelmesi tesadüf değildir. Nar kuraklığa ve aşırı soğuğa dayanabilen
bir kış meyvesi olarak ölümün sonsuzluğunu da temsil eder. Tüm o kışın
soğuğunda, ölümün ve zorlu koşulların ortasında, kıpkırmızı rengiyle yavaşça
ortaya çıkan nar meyvesi, insanlara kan, güç, yaşam sağlayacak olan Hades ve
Persephone'un tutku ateşinin meyvesi olarak kış aylarınca rehberlik edecektir.
Kış boyunca, yaşam ateşi olarak insanları ve hayvanları hayatta tutacak olan
meyvelerden biridir.
Sonbahar ekinoksuyla birlikte Tanrı, eril veçhe ölmeye başlar,
kendini feda eder. Ama bu bir ölüm değildir aslında, Toprak annenin rahmine
geri çekilmedir, karanlığa ve kış boyu enerjisini orada saklayacak ve oradan
yeniden doğacaktır.
Bu mit ile Bakire Tanrıça’nın, Anne Tanrıça’ya dönüşümünü
(Demeter) ve artık Anne formundan, Yaşlı Koca karı formuna, Karanlık Tanrıça
oluşuna şahit oluruz. (Persephone). Bu bize gelen kışı anlatır. Yine de tam bu
anda iki zaman arasında, yaşam ve ölüm arasında bir denge vardır.
6 yorum:
çok güzel bir paylaşım ...
Çok güzel teşekkürler.
Sıla'dan dinlemedin yani henüz... En kısa zamanda dinle bence bu masalı, çok güzel anlatıyor...
Çok güzelmiş. Teşekkürler..
Yılın en sevdiğim zamanı bu benim. Mutluluk tavan�� Bayıltan sıcaklardan sonra tekrar sahilde kilometrelerce yürümeye başlamak. Sararan, kızaran yaprakları toplamak, gri havaların tadını çıkarmak. Her anının tadını çıkarıyorum. Sanki sonbaharı sevmeyenler genelde Ege'de, Akdeniz'de yaşayanlar gibi geliyor bana. Plaj, yazlık insanı olmayan benim gibilere göre değil yaz. Üstelik ben yaz çocuğuyum, çok da üşürüm.
Merhaba, Blog Atlası'nda blog sayfanızdan kısaca bahsettim. Bilgi vermek istedim. Bu adresten ulaşabilirsiniz: http://blog-atlasi.blogspot.com.tr/2016/09/gunun-corbasi_23.html
Kolay gelsin.
Yorum Gönder