9 Kasım 2016 Çarşamba

Kabuk

Benden büyük, müdahale edemeyeceğim şeyleri engelleyemediğim zamanlarda toparlanmakta güçlük çekiyorum. Üzerimden etkisini atamıyorum ve sürekli sorguluyorum. Ülke gündemindeki hemen her olay, eskisinden daha derin izler bırakıyor, tahammülümün sınırına geldiğimi hissediyorum.


İşime gücüme bakmak istiyorum ama bir sabah kalktığımda internetimin olmadığını fark ediyorum. Fark ediyorum ki -beğen ya da beğenme-  seçimle milletvekili olmuş kimseler tutuklanmış. Başka bir sabah okyanusun öte yakasında bir seçim oluyor ve sonuçları benim cebimdeki parayı eritiyor. Bir başkası güne bomba haberiyle uyanıyorum, "aa nerde?" diye sorma, bugün Diyarbakır'da yarın her gün metroya bindiğin istasyonda, ne fark eder?

Bir gün Elvan bana, başa çıkamayacağımız kadar büyük olaylarda, kendimize dönmenin daha sağlıklı olduğunu söylemişti. Kendi içimize, kendi hayatımıza.

Bir nevi kabuğuna çekilmekti en iyisi.


Kiminin kabuğu ceviz, kiminin fındık. Benimki yumurta kabuğu kanımca, zırt pırt kırılıyor zira. Beni sirkenin içinde bekletmeli, kabuğumu iyice seyreltip esnetmeli.

4 yorum:

Bir Terazi Kizi... dedi ki...

icim aciyor benim cok.

Duygu dedi ki...

Tarih kitaplarına geçecek kadar yoğun bir gündeme, ülkenin akıl almaz bir dönemine, kötü bir dünyaya denk geldik sanırım biz ve tanıklık ediyoruz tüm bu yaşananlara, giderek artan bir yorgunluk ve umutsuzlukla..

Nil dedi ki...

Bana dokunmayan yılan... misali yaşıyorum hayatımı artık. Bencilleştim.

KirazKahve dedi ki...

Ne kadar güzel özetlemişsiniz..