25 Nisan 2017 Salı

Kendine küçük bir dünya yaratmak mı? Ya başına yıkılırsa?

İlker'in kuzeni Serhat ve karısı canım Nihan (tea&pot eltilerimden küçük olanı) evsiz kaldılar. Yani Urla'daki evlerinin inşaatı bitinceye kadar... Yani aslında evsiz kalmak değil de evleri tamamlanasıya kadar kiralık bir evde kalmama tercihi denebilir. Kah teyzelerinde, kah Serhat'ın abisinde, kah Nihan'ın ablasında kalıyorlar. Göçebe hayat.

Bazı günler bizde de kalıyorlar. Arca Nihan teyzeleri gelecek diye acayip seviniyor, alıştı artık her perşembe soruyor. Zira evlerinde televizyon olmayan bu garibanları, işkence olsun diye özellikle Cesur ve Güzel'in yayınlandığı (takip ettiğimiz iki diziden biri) perşembe akşamları misafir etmeyi tercih ediyoruz. Sadece Sühan'ın iğrenç kıyafetlerine değil, muhterem ile 60 yaş üstü kaynana kritiklerimize de maruz kalıyorlar, kıyamam. Yemin ediyorum muppet show'daki o iki ihtiyar, Statler ve Waldorf gibiyiz, bık bık bık, sürekli konuşuyoruz. Bizimle dizi izlemek bir ayrıcalık! Bekleriz:P


Yine böyle bir akşam, referandum öncesiydi, yemeğimizi yedik, sofra muhabbeti sırasında İlker işçilerinden birini hayır demeye ikna etmesinin mümkün olmadığından girdi, ümitsizliğin dibine vurdu. Cümleten saydırdık. Yapamıyoruz, nasıl bir türlü ikna edemiyoruz? Hani halkın seviyesi muhabbeti var ya, biz elitistler inemiyormuşuz, kurban olayım ben de halkım, benim seviyemde kim icraat yapacak!? ... noktasındayız...

Sohbetin belli bir yerinde sessizce bizi dinleyen Nihan'a söz sırası geldi ve dedi ki (tam kelimeleriyle anlatmam mümkün değil, biraz yorum katıyor olabilirim):

Yüzyıllar boyunca süregelmiş haksızlıklar, savaşlar, insanların çektiği - bugün bu coğrafyada önceden belki binlerce km uzakta - acılar var, hep oldu, hep olacak. Dünya bir sahne ve muppet masterlar tarafından tüm bildiğimiz gerçeklik manipüle ediliyor. Zaten ne olacağına çoktan karar verilmiş, bizler birer kuklayız sadece.

Benim yapabileceğim tek şey bireysel olarak üzerime düşen yegane görev olan oy kullanmak. Başkaca bir etkim olması mümkün değil ise, bunu kabullenip, kendime ait küçük dünyama çekilmek yapabileceğim tek şey. Sağlıklı mıyım? Ailem, sevdiklerim afiyette mi, peki o halde sadece kendi günlük meselelerimle uğraşacağım bir dünya yeterli.

Bugün işten eve dönüş yolunda, şehrimin akşam güneşi tarafından filtrelenen nefis silüetine bakarken, Nihan'ın düşünceleri yine aklıma geldi. Bu güzel, uygar, görece modern şehirde, kendime kurduğum küçük dünyada mutlu olmaya çabalayabilir miydim? Evet! zira gayet mutluyum buradaki hayatımdan.

Birden fark ettim ki, ben bunu zaten yıllardır yapmaya çalışıyorum, her terör saldırısında, her masumun canına kast edildiğinde, her seçim sonrasında... kendi kabuğuma çekilip kozamı örüyorum, içeride ailemden, dostlarımdan, kitaplarımdan ve yazılarımdan ve hatta beynimi mıncıklayan yerli dizilerimden ibaret bir dünya var. Gel gör ki, bunun bana faydası kalmadı.

Ya ben kendime artık küçük bir dünya yaratmayı başaramıyorum, ya o küçük dünyalarım bir araya gelip başıma yıkıldılar!

Ve inanmayacaksın ama tüm güzelliklerine rağmen bu memleketi, terk etmenin eşiğinde olmanın bana verdiği rahatlama hissinin tarifi mümkün değil!

10 yorum:

GeCe dedi ki...

Biz yurt dışına çıkarken bir deneyelim beğenmezsek döneriz diye geldik hatta evimizi bozmadık. Hep dönme tarafı ağır basıyordu, iki yıl önce ev sahibi doğumuma bir ay kala evi satmak zorunda kaldığını söyleyip de çıkmamızı isteyince, ne yapsalar etsek derken en kolay yol olarak evi almaya karar verdik, kira yerine ortgahe ödeyecektik birşey değişmeyecekti. Üstelik tırım tırım ev arayan arkadaşlarımızın yaşadığı sıkıntıyı hiç yaşamadan komisyon vs ödemeden pazatlıklagayet uyguna (burada pazarlıklar yukarı doğru oluyormuş ayrıca) aldık. Ve ben bunu annenlere nasıl söyleyeceğim diye günlerce düşündüm, telefonda ev aldık diye ağladım düşün ruh halimi. Ve şimdi hayatın bizim çok da elimizde olmayan yönlendirmesine minnettarım. Gerçekten şuan İstanbul'da olduğum için farkı çok daha iyi görüyorum.

Colorful dedi ki...

6.5 yil oluyor Yeliz ben ayrilali. Ondan bir 2 yil once de gitmenin esiginden kilpayi donmustum. Sanirim o zaman hazir degildim. Norvec'e giderken tum esyalarimi bir depoya koyup esyali ev kiraladim Bergen'de. Bende doner miyim acaba sorusu vardi. Ama gitmek istedigimi de cok iyi biliyordum. Yanliz gittim ben, erkekarkadasim, esim yada cocugum yoktu, kismen kolaydi cikip gitmek. Sonra esimle tanistim, evlendim, hamileyken esimin memleketi Ingiltere'ye tasindim, kizim dogdu, 3 yasinda oldu. Simdi donup bakiyorum geriye; ve ulkenin durumu bu hale gelmeden ayrildigim icin iyi ki diyorum. Cunku bende senin gibi kendi dunyasini yaratip orda mutlu olabilecek, kapinin disinda olanlara kulak tikayabilecek biri degilim cunku. Boyle yasamayi tercih edenleri asla yadirgamiyorum ben sadece onlardan biri degilim.
Ve 6,5 yil sonra ki tecrubemle sunu diyebilirim ki; verdiginiz karar dogru. Seni yazilarindan kendime cok yakin buluyorum hep; o yuzden herseyin cok daha iyi olacagindan, stres seviyenin duseceginden, huzur katsayinizin artacagindan eminim.

Leylak Dalı dedi ki...

Ben yazının içeriğinden sapıp Sühan'a döneceğim. Kıyafetler konusunda "çak" diyorum, iğrenç değil, iğrenç ötesi. Ayrıca kırlarda katil kovalarken topuklu pabuçlar, kış günü gobeee açıkta bırakan bluzlar. Ya o yürüyüş, Ankara'da Cinnah yokuşunu bilir misin acaba, kızcağız o yokuştan iner gibi yürüyor sürekli :)

Evde Yazar dedi ki...

Ben kafamdaki kozalarla yaşıyorum. Zaman zaman sorduğum oluyor kendime; imkanım olsa gider miydim? Bu sorunun yanıtını henüz bulamadım..

okuyanguzel dedi ki...

Merhaba Yelizcim,
Rahatlama hissetmen çok normal sakın kendini kötü hissetme. Muhtemelen ben de aynı şeyleri hissederdim.
Ayrıca kendi küçük dünyamızda mutlu olmak diye bir şey yok ki. Gün gelip bir şey gelip sana dokunuyor çünkü bu ülkede yaşıyoruz. Nasıl kendimizi ayrıştırabiliriz ki anlayamıyorum ben. Devlet memuru olmadığım için henüz bana dokunan bir şey olmadığı, olmayacağı anlamına gelmiyor. Gün geliyor kuzenimin savcı olan eşinin malum örgüt mensubu olmaktan tutuklandığını öğreniyorum. Tek suçu onlardan olmaması. Sonra serbest bırakıyorlar. İşe geri dönemediği gibi avukatlık yapma hakkını da elinden alıyorlar. Eeee kuzenim maddi ve manevi zorlukları yaşarken nasıl kendimi soyutlayacağım ben. Bana bir şey olmadı yaşasın deyip hayatıma mı dönmeliyim. Bilemiyorum ya da yapamıyorum. Soyutlayamıyorum kendimi Türkiye Gerçeklerinden!

Bezen Hindistan dedi ki...

Kendin icin hissetmemis olsaydin da Arca icin hissedecektin. Bir secenegi olacak. Bu cok hafifleten bir dusunce. Ben ayni rahatlama hissiyle gideli 16 yil olmus. Gitme kismindan hic pisman olmadim, gerci o zaman sectigim ulkeden su an pismanim (bkz kirli gecmisi bir turlu pesini birakmayan kezban hissi), ama bu ayri bir konu. Belcikadan pisman olmazsin. Kucuk ulke candir, nerde cokluk orda bokluk dogru gercekten.

Gulcin dedi ki...

Hep dönmeyi istedim. Ne istemesi dusledim ve dusledim. Rüyalarında İstanbul sokaklarında yürüyordum. Hala İzmir'e koşarak geliyorum. İstanbul'u çok çok çok seviyorum. Insanların inanmadığı bir gönül bağı var Türkiye ile aramda. Bir arkadaşım en son Gülçin sen Ahmet kayaya benziyorsun dedi. Ben böyle gurbet çeken bir de onu gördüm. Zaten öldüğünde için sizlamisti. Tercih Edip uzakta olmak başka. Donemeyecek olmak başka. Ne zaman onun ölümünü konuşsak, biliyorum kahirdan oldu derim. Çünkü bana bir daha Türkiye'ye donemeyecek deseler kahrolurum biliyorum. Bunca yıl eşya almadım eşyalı kiralık evlerde oturdum çünkü dönecektir hem de ilk fırsatta. Ama bu sene ev alıyoruz. Çünkü kızıma bir alternatif yaratmadan onu buraya geri getiren yorum. Ve bana bunu düşündüren düzene lanet ediyorum. Deniz de buraları severek büyüsün istiyorum. Türkiye'ye gelince mutlu olsun istiyorum. Ama işte gözümü Karayip kendi ülkeme çocuğumu direk getiremiyorum.bir şansı olsun istiyorum çünkü buralar donulemeyecek gibi olursa elinde bir vatandaşlığı olsun. Geçenlerde bir başka arkadaşım Gülçin sen bile böyle düşünüyorsan evet ülke zor durumda dedi.dusunuyorum elimde değil. Utanıyorum bu durumdan ama düşünüyorum. Yine de İzmir'de nefes alırken kendimi bambaşka mutlu hissediyorum. Bunu da olmasınlar elimden nolur.

pelin dedi ki...

yeliz aynı küçük dünya kurma fikri bende de vardı hala da devam etmeye çalışıyorum. blogda falan da yazmışımdır hep. ailem, çocuğum, arkadaşlarım iyiyse tamam...ama benim ilk darbe arkadaşlar cephesinden geldi havaalanı saldırısında maalesef birlikte çalıştığım insanları kaybettim, hayatta kalanlar için öldüm öldüm dirildim o gece...ben ne kadar kendi dünyamı da kursam olmayacak, anladım...tehlike hep var...ne diyeyim Allah korusun sevdiklerimizi...

Ozlem dedi ki...

Geleli 6 yil oldu. Ilk bir yil cok zordu Nil 2,5 yasindaydi.Sonra kendimi buldum.O zamanlar memleket simdigi gibi de degil, herkes neden gittiniz diye soruyor. Simdi, canim ulkeme gelmeye korkuyorum. Riske deger mi, sevdiklerimiz zaten zaman zaman geliyor. Skype, whatsup var oglu var. Ilk zamanlar marketten alisveris yaparken annemi arayip yemek icin malzeme sordugum cok oldu. Teknoloji artik ucuz hem de ulasimi kolay (20 yil once telefon donemlerini, yurtdisi faturalarini dusunerek soyluyorum)

Öykücü dedi ki...

Keşke ülkemizi, cumhuriyeti değiştirmek isteyenler gitse. Neticede istedikleri düzenin var olduğu bir sürü ülke var. Suudi Arabistan, Katar filan. Ben gidemiyorum. Gitmek istemiyorum da. Burada doğdum, benim dedelerim bu ülke için savaştı, benim büyük dedelerim bu ülke için öldü. Benim istediğim garip bir şey değil ki.