Döndük. Ankara'dan.
"Bugün git yarın gel" nakaratının sadece Türk devlet dairelerine özgü bir şey olduğunu sanıyordum, yanılmışım. Belçika konsolosluğu da bu konuda bizimkilerle yarışırmış meğer. Meğer aklına esmiş de bu hafta çalışma vize başvurularını kabul etmeye amma ve lakin ailenin kalanının vize başvurusunu kabul etmemeye karar vermiş. Öyle işte...
Daha kötüsü vize merkezi, bunu bize bildirmeyi atlamış, hatta bu bildirimi yapma konusundaki hatasını telafi edebileceği pek çok fırsat çıkmasına rağmen (aylardır gerek e-mail ile gerekse telefon ile onlarca defa soru sorduğumdan merkez beni artık sesimden tanıyor) düzeltmemiş, yani uzun lafın kısası İlker ve Arca haftaya tekrar Ankara yolcusu. Daha kötüsü İlker sonra bir de mülakata gidecek ve daha da kötüsü vizelerimiz aynı anda çıkmayabilir.
Halbuki müthiş hazırlıklıydık. Hiçbir eksiğimiz yoktu. Belgelerimizi fazlasıyla hazırlamıştık. Her biri ayrı ayrı dosyalarda, muntazam sırasıyla konmuş, vize merkezi ile yapmış olduğum yazışmaların birer çıktıları alınmış, Belçika'ya ödenecek paralar fazlasıyla hükümetlerinin hesaplarına geçmişti.
Bir belge Ankara'dan temin edilecek diye randevu tarihinden iki gün evvel seyahat planı yapmıştık. Devlet dairesi bu, belli mi olur, biz önceden gidelim baktık hallettik Ankara'yı gezeriz dedik, hiç dert etmedik. Yola çıkmadan evvel arabanın farları bozuldu, birkaç saat geç yola çıktık ama yine de keyfimizi kaçırmadık.
Nitekim son belgeyi almaya yetiştik bile.
Keyifli olmamamız için sebep yoktu ki...
Tabu vardı. Ablam Arca'ya doğum günü hediyesi Tabu Junior almıştı. Yolda oynadık epey eğlendik.
Kiraz ve erik vardı, Arca ile pazar günü topladığımız meyveleri yolluk yapmıştık, karnımız ağrıyasıya kadar tıkındık.
Kahve vardı, dans vardı. Afyon'da kahve alıp arabada müzik açınca epey eğlendik, kahve candır, müzik candır, dans eden İlker cancandır. Allah biliyor ya sosyal medyaya servis etmemek için kendime çok zor hakim oldum. Hayır ısrar etmeyin, evliliğimi tehlikeye atamam. Çektiğim videoları dost meclislerinde, içki sofralarında meze yapacağım, kamuya açmayacağım.
Arca vardı. Devlet dairelerinde gördüğü badem bıyıklı adamların hepsini Melih sanıyordu, kolumdan çekiştirip fısıltıyla soruyordu: "anne bu adam Melih mi?"
İlker vardı. Ankaralılar yağmurlu ve serin havada normal olarak montla gezerken bizim muhterem şort t-shirt ve terlik üçlüsüyle pek ilgi gördü.
Ankaralılar vardı. Arkadaş ne alem memleket yav... Caddelerde arabalardan çok insan var. Melih bunlara, bunların parasıyla üst geçitler yapmış ama yok onlar kendilerini yola atıyorlar. Çoluk çocuk bakmıyorlar, trafik akıyormuş sallamıyorlar, her yerdeler! Navigasyonda trafik sıkışlığını kontrol ediyoruz, ama tabii teknoloji henüz Ankaralının cadde işgalini gösterecek kadar ilerlemedi, insan trafiğini hesaba katamıyoruz. Ankaralılar siz bizi güldürdünüz, Allah da sizi güldürsün.
Double Zero pizza vardı. Vallahi süper bir yer. Fiyatı uygun pizzası nefis. Biliyonuz mu Angaralılar?
Pizzacıda yan masadaki aile vardı, o canım pizzaların üzerini, şaşkın bakışlarımız karşısında, hunharca ketçap ve mayonez ile kapladılar! Birer dilim yediler, yetmedi bir daha sıktılar, bir daha sıktılar! Ağladı o pizzalar Allah seni inandırsın ağladı. Var ya ben o lokantanın aşçısı olacağım, yeminle mutfaktan çıkar, bunları kovalardım! Ay bak şimdi yazarken aklıma geldi, yeminle içim titredi. (buraya dip not; biz de İzmirliler olarak Pizza Pizza'daki pizzalara ketçap mayonez sıkarız ama onlar hamur topağı üzerinde serpiştirilmiş sosis ve mantardan ibaret saçma bir pizzadır, mındar edilmesinde sakınca yoktur. Double Pizza'nın İtalyan usülü pizzalarına ketçap sıkmak cinayettir, o aile bir pizza katildir!)
ASPAVA vardı. Efsaneymiş, illa yiyelim dedik. Aslında Ankara'da büyümüş ve yemek konusunda zevkine son derece güvendiğimiz Elvan'ın hayatında ASPAVA'yı hiç duymamış, yememiş olmasından kıllanmamız gerekirdi. Vazgeçer gibi olduysak da Arca'nın yoğun ısrarı üzerine en meşhuruna gittik oturduk. Önden ikram bol, salata patates cacık mantar (bu arada hepsi soğuktu)... önce gözünü doyuruyor ama gele gele dürüme sarılı döner geliyor önüne. O sofrada sadece salatayı sevdim, doymadan dünya para verip çıktık.
Anadolu medeniyetleri müzesi vardı. Bayıldık.
Anıtkabir vardı, hayran kaldık.
Ve hatta müthiş bir sürpriz Asortik Krep vardı, "İzmirliler!" diye yanımıza geldi, bizi tanımıştı, çok çok sevindik, sohbet ettik, fotoğraf çekildik...
Dedim ya keyifli olmak için çok sebebimiz vardı.
Keyifsiz olmak için ise bir konsolosluğun kararı... Haksızlığa, mantıksızlığa, katlanamıyorum, bol bol bıkbıkladım, ama İlker her zamanki gibi etraf gişelerden dinlediği malzemeyle beni neşelendirmeyi başardı. Solumuzda Avusturalya'ya gitmek için ailece gelenler vardı, gişe görevlisi "evraklarınız hazır mı" diye sorunca, kadın "ne evrağı?" dedi, biz orada koptuk. Meğer bunlar aile ya meğer kocasının belgeler var ya, maaile gidebilecekler sanıyormuş.
Sağımızda Antepli bir amca vardı, telefon numarasını, Antep'in kodunu bir türlü hatırlayamadı, gişedeki kızı delirtti, en sonunda "amca aç telefonunu sor gözünü seveyim" noktasında bıraktık, ama eminim böylesinin işi çözülür, bizim gibi içtimaya hazır asker gibi her haltı tam olanlarınki kalır.
Aman neyse ne...
Ara sıra keyfimiz kaçsa da müdahale edemeyeceğimiz şeylerin neşemizi kaçırmasına izin vermedik, sonuçta birlikteydik.
Günün çorbası ailesi iyi bayramlar diler:)
17 yorum:
Double Zero pizzayı bilmiyorum :( Neyse 3 senedir Ankara'da yaşamadığıma için kabul edilebilir durum bence.
Hepiniz çok tatlısınız. İyi bayramlar diliyorum size.
Ankara'yı dışarı danbakan gözle bakmak ilginç. Aspava'yı önermem biz ramazanda gittik.Fiyat kazık .İşinizin olmamasına üzüldüm. Sevgiyle kalın.
Aspava'nin Ankara'da ogrencilik yapanlar icin yeri ayridir herhalde, ramazanda ailecek gitmelik degil de daha cok arkadaslarinla barda eglendikten sonra gece 2den 3ten sonra gitmelik bir yer Aspava, ucuz oldugu ve 24 saat acik oldugu icin tercih ediliyor universite ogrencileri tarafindan, Ankarali degilim ama ogrencilik yillarinda Aspava'da sabahi karsiladigimiz cok olmustur :)
Isbasi yapacagin tarih belli mi Yeliz? Kalacak yer vs ayarladiniz mi bilmiyorum ama bir seye ihtiyaciniz olursa haber et lutfen.. Kolay gelsin islerinizde :)
Hoş gelmişsiniz memleketimize :) Bahsettiğiniz pizzacıyı ben de bilmiyorum.Deneyeceğim bir ara :) Sevgilerimle :)
Kendinden olmayani ulkeye alirken boyleler. Cunku Avrupa. Duymamis miydiniz daha once benzer hikayeler? Su an yeni evli bir tanidigimiz 6 aya yakindir vize cikmasini bekliyor Istanbul'da. Esi Bruksel'de. Cok zor bir hayat yasamaya mecbur birakildilar.
Daha gecen iftara misafirimiz vardi, anlattilar. Turk pasaportuyla basvurunca sonuclanamamis bir turlu. Avustralya pasaportuyla basvurunca 1 haftada almis vizeyi. "Oysaki ayni insaniz." dedi misafirim. Onlar icin insan olup olmama onem tasimiyor maalesef :) Harika Avrupa'nin harika yuzu!
Ben de esimin Ingiliz pasaportundan dolayi 1 haftada vize alabilen sansli kesimdenim. Kara kasimiza gozumuze vermiyorlar iste. Durum bu.
Belki yeni bir yerdir ahucum biz galiba foursquare gibi bir siteden bulduk. İyi bayramlar:)
Biz de çok üzüldük ama napalım her şeyde bir hayır vardır diyelim:) sevgiler
Evet bak doğru bence de gece iyi gider:) belki de ramazan olduğu içindir. İşbaşı tarihi vizeye bağlı maalesef. Araya bayram vs girdiği için vizenin çıkması 3 haftayı bulur sanıyorum. Çok teşekkürler böyle destekleyici mesajlar içimi rahatlatıyor sevgiler:)
Güzel bir yerdi gerçekten:) ankara hep güzel ya seviyorum ben:) sevgiler
Ne evragi sorusuna cok guldum. Biz iki kardes, babamizin etkisiyle bir devlet dairesine giderken herseyi hazir ederiz, onceden stres yapariz, ya bir eksik olursa diye, ne is yapilmasi gerekiyorsa son gune birakmadan yapariz falan, sonra konsoloslukta, nufus idaresinde boyle akil almaz konusmalari duyunca hayrete dusuyoruz ama sonucta valla onlarinda bir sekilde isi goruluyor. Ankara'yi cok ozlemisim, Anitkabir resminize de bayildim. Belcika'yi bilemiyorum ama Ingiltere'de de bir nevi burokrasi var, en guzel tarafi ise her seyin mektupla halledilmesi, fazla oraya buraya gidip sira bekleme olmuyor. Yani az oluyor. Iyi sanslar. Banu
Siz özellikle mi negatif bir tablo çiziyorsunuz yoksa genel ruh haliniz mi böyledir? Daha önceki yorumlarınızda da aynı şekilde hissetmiştim de, sormadan edemedim. Elbette insan sayısı kadar hikaye vardır elbette avrupa kimseye kollarını açmak mecburiyetinde değil. Diğer taraftan biz de gitmek mecburiyetinde değiliz:) Amma ve lakin bize "buyurun gelin " dediler biz de davete icabet ediyoruz, yolumuzu bu şekilde çizmeye karar verdik. yani her şey olacağına varır. Ama size naçizane tavsiyem belçika'da yaşama kararınızı gözden geçirmeniz. Zira buradan bakınca avrupayı hiç sevmediğiniz, orada çok mutsuz olduğunuz anlaşılıyor. Sanırım pek uyum sağlayamadınız?
Banucum aynen:) bizimkilerin vizesi henüz çıkmamış değil. Sadece haftaya gelin başvurnuzu o zaman alacağız dediler. Yeni uygulamayla parmak izi de alınması gerektiği için şahsen gitmek gerekiyor. Çok üzüldüm birlikte gidememe ihtimaline de çok korktum ama yapacak bir şey yok işler maalesef böyle:( olumlu bakmaya çalışıyoruz. İzmirde konsolosluk olmaması biraz bizi sıkıntıya soktu. Çok öpüyorum sevgiler:)
Daha once paylastiginiz bir yorum benim de dikkatimi cekmisti. Acaba neden demokrasisine cok guvendikleri Turkiye'de degil de ikiyuzlu dedikleri Avrupa'da yasiyorlar diye dusunmustum. Bu yorumunuzu da okuyunca yazmadan edemedim.
Buna "insan olup olmama" meselesi olarak bakmamak gerek diye dusunuyorum. Zira Turkiye'de yasayanlarin Suriyeliler ile ilgili yaptigi paylasimlari ve yorumlari da goruyorsunuzdur mutlaka, Suriyeliler "insan olmadiklari" icin mi istenmiyorlar? Harika Turkiye'nin harika yuzu mu demeliyiz yoksa ikiyuzlulukten mi dem vurmaliyiz?
Avrupalilar, Turkler, Dogu ulkeleri vatandaslari, Amerikalilar, Uzak dogulular... vs. farketmez, herhangi bir ulkenin vatandaslariyla ilgili genelleme yapip, yargilarda bulunmak ne kadar dogru? Herkesi birey olarak degerlendirmek, herkesin ayni olmadigini kabul etmek, birilerinin yanlislarini herkese yuklememek icin bir seyler yapmak dogru degil mi?
Avrupa'da iyisiyle kotusuyle, dogrusuyla yanlisiyla kendilerine ozgu bir duzen varken, sahte evliliklerle, kacak isci olarak vs illegal yollarla ulkede kalmaya calisan ve her seyi gectim, cok basit bir sey ama henuz trafikte yayalara yol vermeyi bile beceremeyenleri digerlerinden ayirmak icin tedbirli davraniyorlar diye suclamak sacma degil mi?
Evet adaletsiz bir dunyada yasiyoruz ve ne yazik ki insanlik olarak kendi kurdugumuz duzenden, cizdigimiz sinirlardan dolayi dogdugumuz ulke hatta sehir bile hayatimizin geri kalanindaki bir cok seyi etkiliyor, ama ben sizin yerinizde olsaydim imkanim varsa nerede mutlu olacaksam orada yasardim ya da yasadigim yerin iyi, guzel taraflarinin tadini cikarmaya, eksikliklerini tamamlamaya, guzellestirmeye calisirdim. En azindan ben oyle yapmaya calisiyorum ama herkesin kendi tercihi tabi ki. Yasam hic bir yerde mukemmel degil, her zaman sikayet edecek bir seyler bulur insan. Benim icin hayat surekli bir seylerden sikayet etmeye, surekli bir seyleri kotulemeye degecek kadar uzun degil.
en zoru bu ama biliyorsunuz degil mi yeliz? vize en en en zor. gececek bitece gor bak :)
Oyle bir izlenim birakmama sebep, gerceklerden birtakim olumsuz seyleri soylemis olmam sanirim. Uyum saglayamama yorumunuz pek dogru degil. Evet, buranin dilini bilmedigimiz icin kimi zaman sorun yasayabiliyoruz (ornegin sayisiz kez yasadigimiz posta magduriyetimizi Ingilizce sikayet edebilecegimiz bir muhatap bulamamamiz) ve bu anlamda uyum sorunu cekiyor olabiliriz. Ancak ben bebegimle sosyal hayatta oldukca aktifim ve buradaki sosyal hayati cok seviyorum. Biz gorev icabi geldik, aklimizda olan bir ulke hic degildi ama genel olarak hayatimizdan memnunuz, cunku biliyoruz ki 4-5 yildan fazla yasamayacagiz burada.
Ben samimiyetinize dayanarak yorumumu yapmistim ama sizi negatiflige suruklediysem kusura bakmayin. Artilari cok ama eksileri de yok degil. Ozellikle de vize isleri bence en sancili kismi.
Kolayliklar dilerim. Dilediginiz gibi olur her sey, umarim.
brugges ah ah :)
Yazıyı kaçırmışım .. Şimdi okudum.Senelerdir İzmir'de görmek istediğim bloggerı Ankara'da yakalayınca nasıl şaşırdım bilemezsin :) Birde yolda giderken instagramda yoldaki araba resminizi görmüştüm, Ankara'da olduğunuzu biliyordum. Eh tabii iki Atatürkçü Ankara'da nerede karşılaşabilir? Anıtkabir'de :)) Arca çok tatlıydı, sarılıp , sıkıştırıp çocuğu korkutmak istemedim. İnsan çok eski bir blogger arkadaşını görünce akrabasını görüyor gibi oluyor.. Hele en sevdiklerinden biriyse.
Biz Adalet yürüyüşünden geldiğimizden biraz yorgunduk fazla konuşamadık, ama sizi görmek ilaç gibi geldi ��
Yorum Gönder