4 Ocak 2018 Perşembe

Brüksel ve İzmir ya da Türkiye ve Belçika arasındak farklar - karşılaştırmalı tam liste Vol.1

Bu akşam eve erken geldim. Daha doğrusu normal saatte geldim ama genelde fazla çalıştığım için bizimkiler şaşırdılar. Tatil sonrası beş dakika fazla kalamadım. Beş gibi eve damlayınca, kaç gündür salladığım patatesli yumurtayı yapmamak için haliyle kaçamadım. Ama yanına annemin mis gibi tarhanasıyla havuçlu marullu salatayı da kattım ki, kızartmaya dadanmasınlar.

Ay bunlar pek fena! Bak yine şikayet edeceğim. Geldiklerinden beri benim moral tavan, bir de muhteremin yemekleri pek şahane olunca kilo aldım yav! Neyse işte sebzeden yana fazla da seçenek olmayınca, böyle çorbaydı, salataydı, derken sağlıklı beslemeye çalışıyorum.

Ne diyordum? Akşam. Yemeği yiyince bana bir miskinlik çöktü, girdim battaniyenin altına, o ikisi PES maçı yaparken uyuklamışım. Tabii şimdi akşamın bu saati cin gibiyim. Söylemesi ayıp bir bira açtım keyfine, Zara'nın online indirimini değerlendirirken Leffe triple yuvarlamışım.

İlginçtir (aslında hayır değildir, zira ülkenin alım gücüne göre aynı mala farklı fiyat uygulaması global şirketler için olağandır) burada bok gibi para ödediğin aynı malı Türkiye'den neredeyse yarı fiyatına alabilirsin. Aldım. Ay sonu gelecek ablamların bagajını biraz şişireceğim artık :)



Katiyen daha ucuz olduğunun başka bir emsaline az önce mutfakta rastladım. Starbucks mugları! 30 Eurodan aşağıya bulamazsın burada ama İlker İzmir'den gelirken aynı mug'ı 17 Euro'ya aldı.

Tespit No.1 : 100% aynı markaya ait aynı malın fiyatı Türkiye'de neredeyse yarı fiyatına 

Fakat diğer taraftan pek özellikli malların fiyatları burada daha uygun. Derhal bir örnek ile açıklıyorum: İlker'in annesinin glutene alerjisi var. Geçen hafta gelecek diye Carrefour'un Gluten Free reyonundan epey alışveriş yaptık. Annesi gelince de fiyatları karşılaştırdık. İnanılır gibi değil, ekmekten makarnaya kadar, Türkiye'de gluten free aldığın ürünler Belçika'dakinin neredeyse iki katı! Tabii ne yaptık? Babaanneyi uğurlarken ekmek stoğu yaptık :)

Tespit No.2: Özel ürün farkındalığı daha fazla, hemen hemen normal ürün fiyatına.

Dünyanın en iyi biralarını çok uygun fiyata bulabiliyorsun. Eh Türkiye'de biraya alınan neredeyse 70% vergiyi hesaba katarsak... Yok ya karşılaştıramıyorum. Geçen hafta bazıları tarafından DÜNYANIN en iyi birası olarak tanımlanan Westvleteren almak için manastırının yanındaki cafe'ye gittik. Bak bu aklı da bize Katrien verdi (Arca'nın Flamanca öğretmeni) Bu kız bizim Belçika rehberimiz oldu yav:) (Mehmet Ali cennette yerin hazır kardeşim)

Tamam, baştan anlatıyorum. Bu Westvleteren denen birayı keşişler manastırda üretiyor (bizim imamların rakı ürettiğini düşün, puhahahha, ulen akepe şerefsizi evde rakı üretmeyelim diye etil alkole zehir karıştırılmasına karar vermiş, tabii ya uyandı). Arabanın plakasını vermek (ve takip eden üç ay boyunca aynı plaka ile alım yapmamak) koşulu ile bira almana izin var. Markette filan bulamazsın, barda içmek istersen de 20 Euroyu gözden çıkarman lazım. Kiralık araba ile rezervasyon yaptırmaya kalktık, bir ay sonrasına gün veriyor! Katrien bize dedi ki, gidin Brasserie'sinde oturun, birer Westvleteren söyleyin, sonra oradan kişi başı 12 tane 12 numero en babasından bira alırsınız, kasayla almak için kasmayın. Harbiden aldık, hem de bize hardal ile servis ettikleri nefis peynirden de kaptık. Ve bize bir şişe dünyanın en iyi birası 4 euro civarına geldi. An itibariyle depoda 24 adet mevcut. ah ulen babaannenin gelişini bekleyeydik de ona da aldıraydık demedik değil :)

Tespit No.3: Biranın en iyisi en ucuza!

Sebze bulabiliyorsun. Garip ama gerçek! Ispanak çok lezzetli. Geçen aldığım Fas üretimi taze fasulyenin hastası oldum! Korktuğum gibi sebze özürlü bir Avrupa ülkesinde değiliz!

Tespit No.4: Biraz paraya kıyarsan taze ve lezzetli sebze ve meyveye ulaşmak mümkün.

Çöp kuralları. İnanmazsın, uyguluyorlar. Biz İzmir'deyken de şişemizi, kızartma yağımızı mesela ayırırdık. Ama şişe kumbarası iki sokak altta, ancak arabayla gitmelisin. Kızartma yağlarını galiba sadece bir defa ilgili kuruma verebildik, en son ne yaptık bilmiyorum, epey birikmişti ben ayrılırken. Kağıt filan hiç sallamıyorduk, hepsi aynı çöpe! Ama burada azami özen gösteriyoruz. İlker internetten tüm kuralları okudu, bana da anlattı. Anlatırken sorguladım, "biz bu kadar ayırmıyorduk İzmir'deyken, niye ki?"

Cevabı basitti aslında. Bu ayrıştırmanın gerçekten ne işe yaradığını, amacına kesinlikle ulaştığını biliyorsun. Yani sana bir kural koyarken bir yaptırımda bulunurken, geri bildirimlerini alıyorsun. Sırf kural olduğu için değil motivasyonunun sebebi, aynı zamanda işe yaradığını bildiğin için. Çocuk eğitiminde de böyle değil midir? Kuralların bir mantığı vardır ve çocuğuna güzelce sebeplerini ve sonuçlarını anlatırsan, seninle işbirliği yapar.

Tespit No.5: Çöp ayrıştırması mühim!

Kural demişken, trafik kuralları. Bakıyorsun herkes trafik kurallarına uyuyor. Hız sınırına dikkat ediyor, emniyet şeridine, otobüs yoluna girmiyor. Neden? Çünkü cezası çok ağır. Neredeyse asgari ücretin üçte biri veya yarısı. Sen bir kira parası ver bakalım, bir daha yapıyor musun? Ve en önemlisi de uygulanıyor. 

İzmir'de Mithat Paşa Caddesi, özellikle akşam saatleri cadde üstündeki esnaftan alışveriş yapmak isteyenlerin çift sıra park edip cehenneme çevirdikleri bir cadde. Yolu kapatmanın cezası var mı bilmiyorum ama uygulanmadığı kesin. Uygulansa, bir tanesi aracını bırakıp gitmez. 

Emniyet şeridi ayılarında büyük suç var ama ya ceza kesmeyende? Emniyet şeridinden niçin gitmemesi gerektiğinin farkında olmayacak kadar cahil ve düşüncesiz kimileri "parası neyse veririm, emniyet şeridinden de giderim" diye düşünüyor, çünkü cezanın bedeli çok düşük.

Tespit No.6: Trafik cezaları Türkiye'dekini beşe katlar.

O-ha ! Çok uzun oldu! Instablogger'ların üç paragraf yazısına katlanamayan günümüz okurundan beklentiyi abartmayalım buraya virgülü koyalım. Bende malzeme çok, bu geyiklerle kafayı biraz dağıttıysanız, yine yazarım:) 

8 yorum:

Evde Yazar dedi ki...

Ben bayılıyorum bu tarz kültür farkı yazılarını okumaya; devam lütfen :))

okuyanguzel dedi ki...

Ben okuyordum daha aniden bitti. :(

Adsız dedi ki...

Ben de bayılıyorum bitmeyeydi iyiydi:) tespit 1de dediğin gibi tekstil bizim buraya göre çok pahalı ama gratis tarzı dükkanlarda satılan kişisel bakım ve makyaj ürünleri bizim buralara göre uygun oluyor. Bir de dünya mutfakları çeşitli ve uygun fiyatlı oluyor. Giderseniz tespitlerini bekliyorum Yeliz:)
Pınar

Adsız dedi ki...

volume 2'yi sabırsızlıkla bekliyorum
Çenebaz

GeCe dedi ki...

Ben tekstili özellikle çocuk tekstilini daha ucuz buluyorum. Ama neden, İstanbul’da indirimler başladığında ben daha alamadan biterdi ürünler hiç faydalanamazdım. Nüfus çok haliyle. Ama Amsterdam’da öyle değil neredeyse hep indirim dönemi alıyorum ve üstelik çocuk reyonlarındaki indirimli ürünler hiç bitmiyor. Kış sezonunda bitmemiş yaz ürünleri de duruyor mesela (üzerine ekstra indirimlerle) çok ucuza geliyor. Gerçi şimdi kızım illa son moda istiyor tabi o ayrı mevzu 😒

Banu dedi ki...

Devamını merakla bekliyorum :))

Gulcin dedi ki...

ya yeliz her sey var diyorum ben sana.
Doktorunu turkiyede hazirda tutacaksin. Gidince tarhana, eriste alip geleceksin. gerisi buralarda var.
Biz burada tereyagli iskender bulduk! Gelsenize goturelim sizi :)

Colorful dedi ki...

Gulcin'e siddetle katiliyorum :) Yillik saglik kontrollerim hala Izmir'de (hatta surekli kullandigim tiroid hormonumu da Turkiye'den yillik stok halinde tasiyorum) Gerisi bir sekilde halloluyor burda :)