Bu Vol.2'nin tamamını okul ve eğitim sistemine ayırsam, Vol.2.1 - Vol2.2... diye uzar gider aslında.
Belçika eğitim sistemi hakkında çok derin bilgilere sahip değilim. Dilini daha kolay öğrenir düşüncesiyle Flamanca eğitim veren bir okula yazdırmak için epey uğraştım. İyi mi kötü mü oldu zaman gösterecek. Zira pratikte ve okuldaki öğrenciler tarafından Fransızca konuşulan bir muhitte Flamanca eğitim cesurca bir karar aslında, şimdi fark ediyorum. Ama sanırım başa dönsem yine Flamanca eğitim veren bir okula gitmesini isterdim. Çünkü öğrendiğime göre Flaman hükümeti eğitime daha fazla bütçe ayırıyormuş. Böylece sınıflar daha az kişilik, eğitim olanakları daha fazla oluyormuş. Arca'nın Flamanca öğretmeni dediydi. Doğru aslında, bak mesela Arca'lar 14 kişilik bir sınıfta eğitim görüyorlar. İzmir'de yılda 35.000 TL civarı bir okulda okurken sınıf 23 kişilikti. Lego kursuna gitmesi için fazladan ücret ödememiz gerekirdi, bunların şimdi kocaman bir lego sınıfları var. Geçen dönem futbol oynarken bisiklet binen çocukları rahatsız ediyorlar diye hemen bir futbol sahası ayarlanmış.
Okulla ilgili bize hala garip gelen birçok nokta var.
Mesela... Okula götürecekleri bisküvileri, paketlerinden çıkararak götürmeleri gerekiyor. Çünkü paketi gören çocuklar da sonra aynısından isteyebilir ve her ailenin alım gücü aynı olmayabilirmiş.
Mesela... Global ısınmaya ve enerji tasarrufuna dikkat çekmek için okuldaki iç ortam sıcaklığını 3 C daha düşük ayarlayacaklarını bildiren bir yazı göndermişler. Tabii bunu okula mal etmek ne kadar doğru? Kanımca mesele baştan kokuyor. Yani bizim devletin de dikkat çekmek istediği konular okul gündemine taşınıyor ama konular farklı: 15 temmuz nere global ısınma nere?
Arca'nın okulundaki çocukların milliyetleri çok farklı. Brüksel kozmopolit olduğu için sanırım. Suriyeli, Faslı, Macar, İspanyol bunlar benim bildiğim. Allahtan Türk yok da bizim cüce el mahkum Flamanca konuşmak zorunda kalıyor. Başka dillerde konuşan başka milletlerden çocuklar Arca için masal değil, bizim için biraz öyleydi aslında... 23 Nisan'da Ankara'da ağırlanan yabancı çocuklar öyleydi, Kuşadasında aynı otelde tatil yaptığımız turist çocuklar gibi...
Millet milliyet demişken, yeni öğrendim, Belçikalıların öyle ülkeleriyle gurur duyma gibi bir özellikleri yokmuş. Hani bayrak asmak, marşı dinlerken gözlerin dolması filan... Karşıdan bakılınca biz yani Türkler ülkeleriyle çok gurur duyan bir milletmişiz. Ya evet, sorma ne gurur ne gurur! Yıllarca jeopolitik önemimizin ekmeğini yedirdiler, herkes bize düşmanmış herkes gözü bizim memleketimizdeymiş, herkes bizi kıskanıyormuş... Kenar mahalle kadınları gibiyiz!
Herkes, her işini kendi yapıyor. Aklına ne gelirse. Ve tabii ki bundan erinmiyor. İzmir'deyken kulakları çınlasın, bizim ofisin eli ayağı Gül, bizi şımartırdı. Önümüze kahvaltımız, çayımız, kahvemiz, öğle yemeğimiz. Mikrodalgayı kullanmışlığımız yoktu neredeyse. Burada önüme kahve getirenim olmayınca ilk zamanlar içmeyi unutuyordum.
Sadece ofiste değil, hayatın her alanında böyle. İş gücünün değerinden işte. Buraya gelmeden evvel, İlker, iş bulamazsam benzincide pompacı olurum diyordu. Öyle bir iş kolu yok! Tamircisi, ustası o kadar pahalı ki, insanlar marangozluğu da, boyacılığı da kendi yapıyor. Bundan sebep caddeler station wagon araba dolu. Mini Cooper Clubman modelini İzmir'de hiç görmemiştim, burada sürüsüne bereket.
Bazen diyorum ki tam babama göre memleket. O da kendi yapabileceği hiçbir iş için hizmet almaz. Yaşından genç görünmesinin sebebi bu olsa gerek, bir de dinç ve sağlıklı. Belçikalıların hiç kilolu olmaması annemin dikkatinden kaçmamıştı. Gerçekten de öyle. Ben bunu spor disiplinlerine bağlıyorum. Yaşları kaç olursa olsun adamlar spor yapıyor. Dahası yapmayana da şaşırıyorlar. Bizim Belçikalı müdür (yaş en az 50), hafta sonu toplam 90 km bisiklet bindiğini anlatıyordu ve biz iki Türk elemanının hiç spor yapamadığımıza şok oldu. Çünkü soru "spor yapıyor musun" değil burada, hangi sporu yapıyorsun?"
Adamlar için spor yapmak, yemek içmek yıkanmak gibi bir ihtiyaç. Öğle tatilinde spor salonuna gidiyorlar ya da koşuyorlar ve "oh bugünkü sporumu yaptım" diyorlar. Biz spor salonuna üye olduk daha kapısından girmedik.
Bu disiplinin derinine inmek lazım aslında. Arca'ların haftada üç gün spor dersi var (geçen dönem birinde yüzmeye gidiyorlardı) ayrıca kar, yağmur, soğuk demeden her gün 1 mil koşuyorlar, okul projesiymiş. Bizde beden derslerinden alınıp test çözdürülürdü. Uzun vadede spordan kaytarma bahanesi bol nesiller yetişti. Kendimde asla geliştiremediğim bu bilinç ve disipline umarım Arca sahip olur. Hani bu ecnebi memleketin bir katkısı olsun değil mi ya? Gerçi yer cücesi yumurtladı, asla 1 mil koşmuyormuş, kestirme yol keşfetmiş! Türk çocuğu koşar mı?
Koşmaz elbet. Türk çocuğu grevi de pek bilmez anlamaz. En azından bizimkinin başına ilk defa geldi, ablamların bavulları daha doğrusu Türkiye'den beklediği legoları greve kurban gideyazdığında, olayın bilincine vardı. Neden grev yapılırmış, neden bize böyle sinir bozucu şekilde yansırmış, hepsini öğrendi.
Geldiğimden beri rastladığım grevler 1-2 gün sürdü. Üçü toplu taşıma grevi. Dertleri ne acaba? Para mı? Haklar mı? "Patron kalleş işçiler kardeş" mi? Hiç bilmiyorum. Bildiğim, öyle haftalar aylar filan sürmüyor. Geçen yılki İzban grevi neydi öyle, aylar sürmüştü. Belçika'da grevlere bakış bizdekinden biraz farklı. Sosyolojik bir açıklaması var mıdır bilmiyorum ama bizde toplum işçiden ziyade patronun yanında. Burada ise grev hak ve olağan. Bugün sen hakkını ararsın, yarın ben hakkımı ararım diyor ve negatif bir tepki vermiyor.
Yine mi uzattım? O zaman keselim şimdilik, sonra devam ederiz.
2 yorum:
Bugün Hollandalılar ve Türkler arasındaki farklılıkların asıl nedenini kökenini irdeleyip açıklayan bir seminere katıldım, bahsettiğin farklılıkların bir çoğu bu kökene dayanıyor. Resmen ufkum açıldı ve daha iyi anlayacağımı düşünüyorum artık. Bir ara yazmaya çalışacağım.
Burda da grevler aynen yazdığın gibi hatta önümüzdeki çarşöğretmenlerin grevi var. Ve diğer vatandaşlar da imza ile destek oluyorlar
Harika bir seminere benziyor. Yazıyı sabırsızlıkla bekliyorum:) A bir de ben sana bir ara amsterdamla ilgili öneriler soracağım.
Yorum Gönder