#kısa: Enjoy the ride

Bölümden bir arkadaşımız için veda seramonilerinden biri "team activity" . Aktivitenin go car olmasına karar verildi. Allah biliyor ya işim olmaz ama işte iş aktivitesi konseptine kurban gittim.

Lunapark, dönmedolap ve saire çocukların sevdiği aktiviteleri bırakalı nereden baksan 40 sene oluyor (evet doğru bildiniz, evvel ezel hoşlaşmam! Manasız!) Bu aktiviteleri çok seven lker'e de Arca'yı yaptım, birlikte takılıyorlar.



Go-kart olayı (ay bir de Paintball) bir ara İzmir'de de vardı, modası geçti diye epey sevinmiştim, zira gidenler pek seviyor, illa bir ekip aktivitesini orada yapmak istiyorlardı. Burada zaman yavaş ilerlediğinden olsa gerek, hala varmış. Neyse gittik.

Bende topuklu botlar, üzerimizde garip tulumlar, oyuncak arabamsı bir şeylere binip yarışacağız. Hatır için çiğ tavuk yenir, yapmam mı diyeceğim? Yaptım. Biri bana çarptı, boynum incindi, başlarım yarışınıza dedim çektim sağa. Canımı sokakta bulmadım ben! Küsmedim ama iyice hızımı azalttım. Kanımca o go-kart tabelası benim skorun seviyesini ilk defa görmekteydi.

Sanırsın Kordon'da günbatımını seyrederken vitesi üçe takmıyorum, hani o kadar takmıyorum. Enjoy the ride!

Departmandan ayrılan arkadaşta bir hırs, birinci oldu. Hayır yani, onun gerçek trafikte beni toplantının birine, yarım saat geç bıraktığını bilmesem boş zamanlarında Formula 1'de yarışıyor diyeceğim.

Sonunda yarış (benim sürüş sefam) bitti. Ufak tefek yarış kritikleri yapılıyor, biri birini geçmiş beriki öbürünün önünü kesmiş... Derken biri bana "biraz risk al" dedi. Ay bana bir gülme geldi. Ben riskin babasını almış gelmişim bu bilmediğim memlekete, nasıl bir geleceğin bizi beklediğinden bihaber... Bir oyuncak arabanın tepesinde mi risk almıyor oluyorum? Hay allah iyiliğini versin, sen bas pedala, ben hep "enjoy the ride" bebeyim :)