16 Ağustos 2018 Perşembe

"Belçika'da en sevdiğin şey?"

Belçika'ya geleli şaka maka bir yılı geçti. Bu birinci yıl vesilesi ile İnsan Kaynakları departmanı yüz yüze bir toplantı talep etti. Maksat, nasıl gidiyor, her şey yolunda mı, yaramazlık var mı öğrenmek. Hala kimden kaynaklandığından emin olamadığım bir mesai fazlalığından rahatsız olduğumu belirtmek dışında, işle ilgili bir sıkıntım yok, hatta meslek hayatımda zorlnmama rağmen ilk defa yaptığım işten epey keyif aldığımı söylemeliyim.



Söyleşinin büyük çoğunluğu Belçika'ya adapte olabildim mi, minvalinde geçti. Ve bir soru ilginçti, "Belçika'da en sevdiğin şey?" Pardon soru değildi ilginç olan, benim cevabımdı: "İnsanlar".

Bir Belçikalı için bile Belçikalıları bir Türkün sevmesi ilginçti. Yani neticede Türklere göre müthiş soğuk denebilecek tipler bu Belçikalılar. Ama ben sevdim bunları. NEDEN? Cevabı çok basit, çünkü çok saygılı insanlar ve seni yargılamıyorlar! Olduğun gibisin!

Senin hayatın kimsenin umurunda değil! Bunu o kadar çok seviyorum ki.

Geçen pazar parka giderken kısa jean şortumu giymekte önce tereddüt ettim. Türkiye refleksi. Tabii ki yazlık muhitlerde rahatça giyiyorum, yadırganmıyor ama İzmir'de bile öyle değil. Bilemiyorum belki ben abartıyorum ama en azından korkunç selülitlerime yönelik yargılayıcı bakışları hissetmiyor değilim. Hava çok sıcaktı, yemişim selülitleri (keşke yesem de bitse) dedim, gittim parka.

Kimse sallamadı beni, şortumu, oturuşumu... Kimse. Herkes kendi halindeydi. Kimi slip mayosuyla frizbi oynuyordu, kimi uzanmış sütyeni ile güneşleniyordu. Acemi patenciler düşüp kalkıyor, neşeli gruplar bira içip şarkı söylüyordu. Bir ağacın altında, ara sıra, ötedeki gölde beceriksizce kürek çekenleri izleyerek, ara sıra sağımda solumdaki insanlara bakınarak kahve içip kitap okudum. Huzur anı dediklerinden...

Benzer bir sohbeti bölümdeki arkadaşlarla yapmıştık. Japon arkadaşım Haruka da benimle tamamen hemfikirdi. Evet, galiba doğu kültürlerine aitti bu çevresindeki insanlarla fazlaca ilgili olmak.

Bundan rahatsızsan, Belçika gibi bir Avrupa ülkesinde mutlu olman normal. Peki ya değilsen ve seviyorsan, özlüyorsan?

Lübnan asıllı Amerikalı Romi, ki kendisi 26'sına yeni girdi, Anadolu'da çocuk gelin, olsaydım teknik olarak çocuğum olabilirdin, diye ara sıra takılıyorum kendisine, bu ilgisizlik karşısında son derece rahatsız-mış! Kimse benim hayatımla ilgilenmiyor, diye dertlenince Haruka ve İdil ile derhal sazı elimize aldık, başladık sorguya çekmeye. Kimsin, kimlerdensin, kimlerle yaşıyorsun, kız arkadaşın kim, neci, kim?.... Yetmedi, gittiğimiz lokantada masamıza gelen bir hanım arkadaşı hakkında da bir güzel sorguya çektik. Ee abla olmak bizim kültürlerde bunu gerektirirdi :) O geceden sonra kanımca daha da ilginin hasretini çekmez.

10 yorum:

okuyanguzel dedi ki...

Ben kesinlikle çok mutlu olurum Avrupa'da ! Net !

Colorful dedi ki...

Avrupa'da ki mutlulugumun ilk sebebi bu Yeliz, cok net!!

Işın dedi ki...

Daha başlığı gördüğüm anda cevabın bu olduğunu tahmin ettim ben. Bizim vıcık vıcık, mesafesiz kültürümüzden fenalık
geldi. Havası da insanı da serin Avrupa’yı kesin tercih ederim. Çok seviniyorum gidenler ve orada mutlu olanlar için ve bu bir şekilde politik durumdan tamamen bağımsız bir şey benim için. Sonuçta 25 sene önce de çok arakadaşım gidiyordu, burada aile bağları bile insanı boğuyor.
boğuyor.

Evde Yazar dedi ki...

Ben de kesin severdim bu durumu. Hoyratlıktan, pervqasızlıktan son derece rahatsız oluyorum çünkü.
Keyfini çıkar, sevgiler :)

yeliz dedi ki...

eğer etrafta sana karışan insanlardan bıktıysa kesin seversin:)

yeliz dedi ki...

:)) aynı kafayız biz :)

yeliz dedi ki...

insanları çok özlüyorsun, yakınlarını, özlem hep var ama o boğulma kısmını kesinlikle özlemiyorum.

yeliz dedi ki...

teşekkürler. O hoyratlık her alanımızda nüfuz etmiş durumda, yolda yürürken bile ... onlardan biri olmamaya çalışıyorsun ama seni beni bile içine çekiyor:(

GeCe dedi ki...

Bazı insanlar Avrupadaki bu mesafeli hayata adapte olamıyor ama ben de doğuştan öyleymişim ki hiç garip hissetmedim. Resmen yolda gördüğüm komşular benimle konuşmasın diye yollarımı değiştirdiğimi bilirim.

yeliz dedi ki...

Ben de! İçli dışlı ilişkileri sevmek kadar sevmemek de normal. Kişiden kişiye değişir. Mesela bir gün check in sırasında bkırk yaşlarında Belçikalı bir kadınla sohbet etmiştik. Anne babasını ziyarete Kuşadasına gidiyordu. Yıllar evvel Türkiyeye tatile geldiklerinde insanların sıcaklığını o kadar sevmişler ki, Kuşadasının bir köyüne yerleşmişler. Onlar da demek ki sıcaklığı, sevecenliğin özlemini Türkiyede giderebilmişler. Kişiden kişiye değişen bir durum:)