Demiş miydim, ben buralarda hasta yatar iken İlker de İzmirlerde şifayı kaptı diye? Kaptı da akabinde geldi diye? Demediysem de öğrendiniz hayırlı olsun. Geldi beraber karşılıklı iki kanepede nalları diktik yattık. Hatta ben geçen pazar gününün tamamını uyuyarak geçirdim. Ben böyle virüsün taaa…
Ama geçti bitti, an itibariyle makarna için domates sosum tencerede tıkırdarken, tüm gün yıkadığım çamaşırlar kururken, evin pipilileri maç izlerken ve tüm ülke noel kutlarken şarabımı açtım, tanıdığım hristiyan arkadaşlara noel kutlama mesajlarımı yazdım, bloguma sığınıyorum. Canım blog seni özledim. Yazmayı özledim aslında. Tatlı tatlı yazmayı özledim.
Bir gün bir evim olacak, bir manzaraya - orman göl veya deniz olabilir ama bence deniz olsun çünkü manzaraların en güzelidir deniz - bakan pencerenin önünde bir yazı masam olacak, o manzaraya bakarken yazacağım, saatlerce günlerce…
Yazmanın yaratmanın tam da yaratma sürecinde ne muhteşem bir his olduğunu bilir misiniz?
Ben biliyorum, yaşadım çünkü, o tatmin o neşe, o keyif nasıl bir şeydir çok iyi biliyorum. Sırf o his için romanlarca yazmak istiyorum, sırf o his için … birilerinin okuması için değil. Geçen bu geldi aklıma, roman yazan arkadaşımın yazma süreci değil de editörle geçirdiği süreci anlattığında “iyi de yazdığın şey olmamış ki bastırdığın? Yazmışsın ve düzeltilmiş ya da sen fikrini birinin düzeltmelerine göre şekillendirmişsin, nasıl tatlı bir yaratım süreci olabilir ki?” Demiştim. Onun için bastırmak, bastırdığı kitabın çok güzel satmasıydı tatmin. Benim için yazma işinin süreci. Bunu duyduğumda biraz sarsıldım, bambaşka bir yaratım hikayesi beklerken, biraz mekanik geldi bana. Bundan sebep dostlarım, buysa kitap çıkarmanın raconu muhtemelen benim basılı hiçbir romanımı okumak nasip olmayacak kimseye. Benim de imza günüm filan olmayacak muhtemelen.
Bugün noel arifesi. Çocukken de hep karıştırırdım, ne vakit noeldir bu filmlerde gördüğümüz insanlar hangi akşam oturup yer içerler filan. Çok da ilgilenmediğimden tabii ki. Belçika’da yaşamaya başladığımızdan beri tüm süreci öğrendim haliyle. Bugün yani 24 aralık arife, hemen her yer açık, insanlar son alışverişlerini yapıyorlar özellikle yiyecek alışverişleri için uzun kuyruklar var dükkan önlerinde. Bugün yürüyüşe çıktım, yakındaki orman yerine semtin dükkanlarla dolu merkezini seçtim zira hediye paket kağıdı almam gerekiyordu. Caddelerdeki o hareketlilik, herkesin bir yerlere yetişme telaşı, kasalarda uzun kuyruklar, dükkan camekanlarında yazan “noel arıfesi sadece 6’ya kadar açığız, mutlu noeller!” Duyuruları, bana bizim bayramlarımızın arife günlerini anımsattı. Burada bizimkinden farklı olarak, aileler noel yemeklerini 24 aralık akşamı bir araya gelip yiyorlar. 25 aralık evet noel ama o gün yer gök tatil herkes evinde, hediyelerini filan açıyor.
Herkesin noel kutlaması kendi geleneklerine göre. Mesela ben de bilmiyordum yeni öğrendim, Belçikalılar noel arifesinde akşam yemeğinde geyik yerlermiş, öyle dana eti filan yenmezmiş. Mesela İtalyan arkadaşım anne evindeki noel sofrasını paylaştı, karides ızgara, kalamar dolması gibi deniz mahsülleri var masada… Kolombiyalı arkadaşım ta Aralık başında bütün aile bir araya gelip etli bir börek hazırladıklarını (bizim mantı gibi) yılbaşına kadar buzdolabından çıkarıp çıkarıp kızartıp yediklerini söylemişti. Herkesin noeli kendine :)
Biz kutlamıyoruz evet ama aslına bakarsan kutlamaları, bir araya gelmeleri, birlikte geleneksel bir yemeği paylaşmaları nasıl da bizim bayram sofralarımıza benziyor. Ailece kalabalıklarla bir arada olmak hangi kültürden olursan ol, nasıl da kıymetli. Bana noelde ne yapacağımızı sorduklarında, biz kutlamıyoruz noeli, nasıl kutlanır hiç fikrim yok dediğimde, “ama olur mu hiç ? Arkadaşlarınızla kutlasanız” diyen arkadaşıma ne diyeceğimi bilememiştim ama gülümsemiştim, naif tatlı bir temenniydi, kimse beni haram hristiyan geleneğine adapte etmeye çalışmıyordu, evet işte sevdiklerinle kutladığın bir şey bu, bunlar noel diyor, biz bayram sofrası kuruyoruz… Hepsi en nihayetinde birlikte olmak, mutlu anları paylaşmak.
Biz de şimdi çekirdek ailemle lezzetli bir yemeğe hazırlanıyoruz, kocamın nefis köftesi benim domatesli makarnam, ve enfes börülce salatası … fonda Türkçe şarkılar çalıyor, şarabımız var mis. Hemen hiçbir şeyin noelle ya da kutlamayla alakası olmamasına rağmen bize her gün kutlama, birlikte sağlıklı huzurlu olduğumuz sürece her gün bize bayram her gün bize noel :)
Ofisin “ugly christmas sweater day” konseptine hasta olduğum için evden katıldığım fotomu bırakıyor (üzerimdeki Arcanın kazağı ) ve her ne iseniz, neye inanıyorsanız sevdiklerinizle geçirdiğiniz her gününüz bayram olsun diyorum, sevgiyle:)
3 yorum:
Canim yeliz... Hala yazman ❤️
Çok geçmiş olsun iyi yıllar ne güzel çıkmışsınız yüzünüz hep gülsün. Arca'yı öpüyorum. Hülya
Mutlu,huzurlu,sağlıklı yıllarrr ^.^
Yorum Gönder