13 Ocak 2024 Cumartesi

Filan…

 Başlayıp da yarım kalan blog yazılarımdan biri mi olacak yoksa yayınlayacak mıyım? ekranda önüme boş bir sayfa açınca ilk aklıma gelen bu oldu. Başlayıp da birkaç paragraf sonra bir şekilde ortada kalan yazılarımı derlesem roman olur. Yok ya ne romanı? Denemelerden derleme. 


Cumartesi öğleden sonra. Birazdan İlkerle bir randevumuz var çıkacağız. “Çok bunaldım az erken çıksak da yürüsek” dedim. Lakin bunu dediğimde randevu saatine epey olduğu için kendimi okuyarak oyalamayı seçtim. Körleşme. Bu kadar ürkütücü bir kitabın bu kadar keyif vermesi… Şaşılacak şey. Ne kadar okudum bilmiyorum, karnım acıkmasa daha devam ederdim.


Mercimek çorbası kalmış geçen günden, çocuk gibi sevindim. 


Muıhterem kocam mercimek çorbasını pek güzel yapar. Soğanını sarımsağını geçtim, bol tavuk suyunu ihmal etmez. Lezzetini tavuk suyunun hazırlanırken birlikte piştiği sebzeler ve taze otlar eyvallah lakin püf noktası mercimeğin temizlenmesi. Mercimeği suya koyup bir çırpma teliyle çırpa çırpa üç beş su temizleyeceksin ki o pisi kiri arınacak. Pişerken karabiberi taze çekilecek, illa ki de defne yaprağı konacak aman diyeyim. Muhterem havuç un filan koymaz, kıvam artırmak için minik bir patates ilave eder, tadını bile almazsın. Kuru ekmek de buldum, sıktım limonu, daldırdım kaşığı, oh be içim ısındı. 


Çorbanın insanın psikolojisine iyi gelen bir yanı var. Sanki sadece seni değil ruhunu da besliyor. Artık çorba mı iyi geldi, kitap mı mutlu etti, yoksa hava durumuna baktım da üç dereceyi gördüm de dötüm mü yemedi yürümeyi bilmiyorum, vazgeçtim, blog yazıyorum. Bak bu da çok ruh besleyici bir aktivite ;)


Soğuk sevmiyorum. Belçika havasında kışın iki seçenek var gibi, ya güneşli ve soğuk (derken -4 filandan bahsediyorum)  ya da yağmurlu ve ılık (işte +5 civarı diyelim). Hiçbir işe yaramayan güneşin çıktığı birkaç gün herkesin kahve makinası önü sohbetleri aynıydı… Ayyy güneş var ne güzel. Ne güneşi annem o gü ancak. Güneş dediğin ısıtır. Ben yağmuru tercih ederim deyince de şok oluyorlar. Yağmur seven tek insan olabilir miyim? Yok ya tek olamam. 


Geçen hafta sabahları yataktan çıkmayı bile istemediğim günler geçirdim. Evet yatak sıcak, evet dışarısı soğuktu. Ama daha ötesi ofiste stresli günler bitmek bilmedi. Yılbaşının ertesi başladı, neredeyse iki hafta oldu ve sorun çözmeye çalışmaktan planladığım hiçbir işimi yapamadım ve ziyadesiyle yıprandım. Bazen elinden geleni yapmak işe yaramıyor. Bundan sebep pazar günüm, planlayıp da tamamlayamadığım işlerim için çalışmakla geçecek ve biliyorum ki, pazar günü çalışmanın tüm keyifsizliği bütün haftaya yayılacak. Ve bu daha başlangıç, zira istifasını veren arkadaşım ay sonunda gidecek ve ben iş yığınlarının altında kalmamak ve dengemi korumak için sabahları yogalar meditasyonlar gün sonunda gevşemek için papatya çayları, şarap açmalarla geçireceğim günlerimi. Belki İlkerle komik bir şeyler izleyeceğim, güleceğiz, Arca yine beni hayrete düşürmeyi başaracak, derin nefesler alacağım, kitap okuyacağım, biraz yazacağım filan…


Filan…


3 yorum:

parıldayan çiçek dedi ki...

Selam Yeliz bende başlayıp bitiremediğim yazılarım var. şimdi de yazdım ham hali ile bıraktım. Bir köşede demleniyor. Aynı ikilem içindeyim. Blog yazmak mutlu ediyor. yürümek mutlu ediyor ,Kitap okumak mutlu ediyor. ve sürekli ikilem halindeyim. hangisinden başlasam diye düşünürken elimin altında ne varsa onla devam ediyorum.. Eşinin eline sağlık. Güzel bir çorbadır. Kış gününde iyi gider.Sevgiler.

Adsız dedi ki...

Basit bir mercimek çorbasını bile bu kadar güzel anlatamazsın Yeliz:) Nasıl canım istedi ve çorbanın benim de ruhuma iyi geldiği doğru.
Pınar

Okuyanguzel dedi ki...

Yağmur sevmem, kar sevmem sadece güneş severim. Burası çok güzel Yeliz, o kadar mutluyum ki burada kış dedikleri şey bizim Ankara'nın sonbaharı. Allahım hava sıfırın altına düşmedikçe niye üşünür ki deyip duruyorum işte :))