23 Haziran 2017 Cuma

Ankara

Döndük. Ankara'dan.

"Bugün git yarın gel" nakaratının sadece Türk devlet dairelerine özgü bir şey olduğunu sanıyordum, yanılmışım. Belçika konsolosluğu da bu konuda bizimkilerle yarışırmış meğer. Meğer aklına esmiş de bu hafta çalışma vize başvurularını kabul etmeye amma ve lakin ailenin kalanının vize başvurusunu kabul etmemeye karar vermiş. Öyle işte...

19 Haziran 2017 Pazartesi

Haftanın Menüsü

"Günün çorbası" "Haftanın menüsü"ne dönüşmek üzere. Hani gece vakti uykum da kaçmasa nasıl blogun başına oturacağım da iki satır yazacağım bilmiyorum.

Az önce vize için başvuru formlarımızı doldurduktan ve elindeki telefonla oynayan ve bir türlü yatmayan muhteremi fırçaladıktan sonra uykuya yolladım, ama davulcular sağ olsun, benim uyumama müsaade etmediler. Güzel de çalmıyorlar ki arkadaş. İnsan bir oyun havaları çalar, maksat uyandırmak değil mi, ne var azıcık keyiflensek?

Yok ama küfretmedim, kendime bir papatya çayı koydum, bilgisayarın başına oturdum. Boş gezenin kalfası olmanın böyle rahatlıkları var, üç saat sonra kalkıp işe gideceğim stresi taşımıyorum, oturup "Haftanın Menüsü"nü yazabiliyorum.

9 Haziran 2017 Cuma

Arca, Belçika, karne, okul ve daha fazlası...

Arca'nın Belçika hakkındaki hislerinin değişim hızına yetişemiyorum.
Hayır, hiçbir zaman olumlu bakmıyor ama negatif hislerini, bazen daha ılımlı, bazen daha sakin, bazen daha duygusal ve bazen iç acıtıcı ortaya koyuyor. Bazen sanki hiç gitmeyecekmişiz gibi davranıyor, her seferinde tekrardan alıyorum, baştan, tek tek...

En son geçen Cuma günüydü. Akşam üzeri okuldan geldi, sohbet ederken tatil konusu açıldı, onu motive ederken en büyük kozumuz Avrupa'da görmek istediği her yere sık sık seyahat etme planlarıydı. Fakat o gün ters tepki etti.

6 Haziran 2017 Salı

Samos'a gidin ama...

Biz gibi bayramda filan gitmeyin. 19 mayıs tatilini değerlendirmek için kötü bir alternatifmiş, düşünemedik. Gidişimiz ve dönüşümüz kabus gibiydi. Şöyle anlatayım, feribot 08:00'de kalkacaktı güya, bir buçuk saat rötar yaptı ve Karlovasi'deki pasaport kontrolünü geçip de otele vardığımızda saat 15:30 civarındaydı. Dönüş de aynı.

Ha bir de unutmadan, Sığacık-Karlovasi feribotunu tercih etmeyin, mümkünse Kuşadası'ndan gidin. Bizim gittiğimiz hat sanırım çok yeniydi, organizasyonsuzdu, yığılmalar oldu, belki tatildendir bilemiyorum ama özellikle feribot seyahatini üstlenen firma çalışanlarından çok şikayet oldu. Free-shop da yok maalesef, hani içki, parfüm almayı free-shop'tan halletmeyi düşünürseniz, aklınızda olsun.

Kitap yorumu: Sıcak külleri kaldı

Oya Baydar'ı Melek Ulagay ile hazırladıkları söyleşi kitabı sayesinde tanımıştım: Bir Dönem İki Kadın  Yo, hayır galiba Deniz Gezmiş'i okuduğumda tanımıştım.

Edebiyatçı yönünü de o kitap sayesinde öğrenmiştim. Lisedeyken epey ses getirmiş bir roman yazmış. Sonrası hep politika.

"Sıcak Külleri Kaldı", kitap kulübünde seçilince ve ben Oya Baydar'ın edebi yönüne hayran kalınca, keşke bütün hayatı boyunca yazsaymış, roman yazsaymış diye aklımdan geçirdim. Öyle güzel, öyle akıcı bir dil...

1 Haziran 2017 Perşembe

an itibariyle

İlker işten erken geldi, sağdaki odada Buselik Makamına şarkısını seslendiriyor. Arca şu anda ipad oynarken bir yandan kankası Poyraz'la telefonda konuşuyorlar. Oynadıkları maçı spiker gibi anlatıyor, o da solumda odada. Ev tımarhaneden hallice.

Ben de Samos ile ilgili birkaç satır bir şey yazacaktım, nerde?

30 Mayıs 2017 Salı

#gezi4yaşında

İşten ayrılalı neredeyse bir ay oldu, henüz televizyon açıp kadın programı izlemedim. Halbuki Müge Anlı ve bir de Seren Serengil'in programlarını çok merak ediyorum. Televizyon açma alışkanlığı olmayınca olmuyor. Bir tek geçen hafta ütü yaparken Aşk-ı Memnu'yu bakayım dedim, gitmedi, Fi'yi açtım. Zaten ancak ütü yaparken...

Bu sene İlker'le izlediğimiz iki dizi de final yapıyormuş, İçerde zaten hikayesi belli, uzasa saçmalayacak bir dizi olurdu, bitmesine sevindim. Cesur ve Güzel ise, oyuncularının hatırına izler olduğumuz dizi, uzatmayıp bitirmeleri yerinde bir karar olmuş.

Bu sabah kahvaltı yaparken twitter'ı açtım, illa bir şey açılacak. Aslında biliyor musun, yemek yerken bir şey okuyup izlememek lazımmış. Bu hem yediğin her lokmanın farkında olmamızı sağlarmış hem de yavaş yediğin için kilo vermende faydası olurmuş. Tabii ben zaten hep bu yüzden kilo veremiyorum, televizyon olmasa da telefona bakmak yüzünden, yoksa dal gibi olacağım.

24 Mayıs 2017 Çarşamba

Haller, haberler, son günler

Bir defterim var, Belçika'ya karar verdiğimizden beri okuduklarımdan, iletişimde olduğum kişilerle yaptığımız görüşmelerden notları tutuyorum. Ayrıca randevuların bilgileri, soracağım soruların notları da o defterde. Bir de sık sık yenilenen bir "yapılacaklar liste"m var.

18 Mayıs 2017 Perşembe

Dumur diyalog #167

Ipad'i hemen kapatmasını ve acil çıkmamız gerektiğini söylüyorum.
Dinlemiyor. Uzun tartışmaların sonunda arabaya nihayet bindiğimizde de bu defa beni babasına şikayet ediyor.
A: Annem beni strese sokuyor, maçı bitmedi ama hadi hadi diyor. Bu şekilde davranması yasalara aykırı!
Y: Bu evin ANA-Yasalarına göre aykırı değil.
(İğrenç espirime babasıyla birlikte gülünce iyice dellendi.)
A: Anayasa ne? Bilmiyorum ben ve siz ikiniz konudaki bilgisizliğimi istismar ediyorsunuz!

16 Mayıs 2017 Salı

Yapacak ne çok iş ve ne kadar az zaman...

Arca'nın ilk aylarında, kısa gündüz uykularını nasıl değerlendireceğim diye düşünürken sürem dolardı! Yapacak çok şey vardı ve çok kısa bir süre. Gece uykusuzluğumu telafi etmek için biraz kestirebilirdim, ev işi yapabilir ya da kahve keyfi yapabilirdim, ya da blog yazabilir, kitap okuyabilirdim.

Bugünlerde kendimi böyle hissediyorum. Yapacak çok şey için çok az zamanım varmış gibi.