24 Şubat 2023 Cuma

Ondört yaş Arcatomisi : “Of anne yaaa”

 Vaktiyle neşeli yazılar yazardım. Özellikle Arca’nın bıdıklık yılları, onca sıkıntı derde rağmen neşeyle yazacak ne çok şey bulurmuşum, hayret. Ya yaşlandım iyice, “benden geçti” kıvamına geldim ya da hayat iyice boktanlaştı. 

Sıradan hayatımın tatlı telaşelerini anlatmak utandırmasa da - üzgünüm evet ama aldığım nefesten utanmıyorum - gereksizleşiyor, önemsizleşiyor, hatta manasızlaşıyor. 

İnsanız nihayetinde. 

Neredeyse üç haftadır böyle… 

Ama bugün küçük hayatımın tatlı telaşelerinden, küçük mutluluklar çıkarma zaferleriyle avunulan zamanlarından bahsetmek için gelmedim bloguma. Bugün benim küçük hayatımın en büyük en önemli gününü kutlamak ve hatırlamak için geldim. Ve not düşmek için… on dördüncü analık yıldönümümü dolayısıyla ergenim Arca’nın doğumgünü. 

5 Şubat 2023 Pazar

Kendi memleketini tanıyamamak üzerine

 Geçtiğimiz haftalarda birkaç gün İstanbul’daydım. İş için. Yarım gün Hendek sonrası Anadolu yakası, yani aslında İstanbul sayılır mı bilmiyorum. Bizim zamanımızda Anadolu yakası İstanbuldan sayılmazdı.

İstanbul’da okumam, annem için ne kadar endişe kaynağı olduysa babam için de o kadar gurur kaynağı olmuştu. Annem benim okula başladığım yaşta evlenip başka şehre taşınmış, üst üste iki çocuk doğurmuş, ben kıçı kırık bir okulda mı okuyamayacağım, diyor, endişesini bir türlü anlayamıyordum. Öte yandan babamın gururunu da bir o kadar anlayabiliyordum. Oralar, Beyoğlu, Beşiktaş babamın onbir yaşında tahta bavulla bir başına ayak bastığı şehrin yıllarını geçireceği semtleriydi, benimle kırk sene sonra o semtleri yeniden yaşıyordu. Hatırladığı kravatsız çıkılmayan Beyoğlu’nu şimdi görse kanımca oturur ağlar zira 90’ların sonunda bile özlemini çektiği Beyoğlu bambaşka bir yer olmuştu. 

Cumartesi yazısı, diyet öncesi demlenmeler

 Bugün blog yazmak için üçüncü girişimim içindeyim. Öncekilerin her birinden ağzımın payını aldığım için bundan da umutlu değilim ama işte bakacağız.

Sabah… 

Nefis bir yağmura uyandık. Hafta sonu için bundan daha güzel bir başlangıç düşünemiyorum. Kahvemi aldım sabahlığımla terasa çıktım ve yüzümü gökyüzüne çevirdim, yüzümü yağmur yıkadı. Ablamların bir haftalık ziyaretlerinin sona ermesi bile neşemi kaçıramaz çünkü burda oldukları süre içinde biriktirdiğimiz anılar, kahkahalar, kimseden daha yakın olamayacağımı bildiğim birinin yanında olması hissi o kadar güzeldi ki, ancak şükredebilirim. İyi ki geldiler ve fakat her şey gibi bunun da sonu geldi. 

21 Ocak 2023 Cumartesi

Okumalara doyamamak

Geçen haftaydı…

Baktım yağmurun dineceği yok, baktım, bizim evin pipilileri öğlenden başladılar maç izlemeye, bastım çıktım dışarı. En favori parkım, kuvvetli rüzgar sebebi ve emniyet kaygısıyla kapatılmıştı. Ben de güzergahımı değiştirdim, mahalle aralarında yeni evler yeni dükkanlar, semtler keşfetmeye yöneldim. Bariz bir düzenleme dikkatimi çekti, tepelerde büyük bahçeli, çok pahalı olduğu her halinden belli evler göze çarparken, tren istasyonu ve tramvay duraklarına yakın sokaklar görece küçük, bitişik nizam sıra evlerden oluşuyor. Merkez cadde ise dükkan üstü evlerle dolu. Vaktiyle esnaf altta dükkanı üstte dairesi şeklinde yaşarmış buralarda. Gelenek devam ettirilmiyor, üst evler daire daire bölünüp kiralanıyormuş şimdilerde. 

Böyle böyle yağmur altında sekiz kilometre yürümüşüm. 

14 Ocak 2023 Cumartesi

Söz büyüdür, dil büyülü bir şeydir ;)

Saatlerdir durmaksızın yağan yağmur yüzünden, açık havada yürüyüş yapma planımı erteleyip duruyorum. Evde yapılacak dünya kadar iş varken (duş temizliği, ayakkabı dolabı düzenlemesi, blog yazmak :) ) yürümek de ne? İşte tam da bu yüzden yürüyüşe çıkmalıyım bence. Çünkü bana yürümek ve açık hava iyi geliyor. 

İki gündür departmanla takım çalışması adı altında Durbuy’deydik. Akşam yemek içmek, sabah toplantı yapmak ve doğa yürüyüşü ile kapanış. Yağmur çamur ve türlü mücadeleler (kalçayı kırmayalım, kaymayalım mücadele bu yani :))) bana müthiş bir enerji verdi. Hatta inanmazsın aklım daha iyi çalıştı, çalışanların yararına diye anlatılanlardan bir türlü “şirkete ne faydası var”ı çıkaramamışken bir anda tüm meseleyi çözdüm mesela. 

5 Ocak 2023 Perşembe

Yorumlara cevaplar

Teknoloji özürlü müyüm yoksa bir ayarları yanlış mı yapıyorum bilmiyorum ama bilgisayardan yorum girebiliyorken ve tüm yorumları cevaplayabiliyorken Ipad veya telefondan hiçbir şekilde yorum yazamıyorum, ne kendi bloguma ne de başkalarına. Yoksa ben her bloga girdiğimde sağ yandaki blog listemdeki bütün yazıları okuyorum ama yorum yazamıyorum, lanet! 

Demokrasilerde çare tükenmez. Pragmatik yaklaşımda dünya markası bendeniz yeliz geçen yazıya yorumların cevaplarını post olarak giriyorum. Oh!

Baştan başlıyorum;

@terspabuclar : harika bir temenni. 45 de olsak 85 de içimizdeki çocuk hep bizimle olsun, şefkatimizle sarmalayalım onu sevgiyle :)

@pelinpembesi : Yaşlanmak diye bir şey var ve ben son beş yıldır fiziksel olarak çok hissediyorum, artık inkar edemeyeceğim kaçamayacağım şekilde her tarafımdan belli oluyor ama ne yapacağız farkında olacağız ve kendimizi seveceğiz.

@ahu : Canım Ahu erkeklerin bizim kadar hızlı hissetmediklerini düşünüyorum. Baksan ilkerle aynı yaştayız çoğu insan onu daha yaşlı sanıyor ama o tüm o kilolara saçlarda beyazlara rağmen benim gibi hissetmiyor.

@Sadece C. : Canım Ceren. Ne güzel kitaptır Tezer Özlü’den Leyla Erbil’e mektuplar. Şimdi sen yazınca açtım birkaç mektup okudum :) birden aklıma geldi acaba Leyla’dan Tezer’e mektuplara ne oldu, hiç yayınlandı mı? Tezer’in “yeryüzüne dayanabilmek için” kitabını da oku mutlaka yani okumadıysan. Dün Brükselin çok eski bir semtinden geçerken benzer bir şeyi düşündüm, 50 yıl önce de hatta 100 yıl önce de buralar hep böyleydi gibi, sanki değişmiyor, belki şehrin dokusu hiç değiştirilmediği içindir.

@Sibel : Bak doğru o hafiflik bende de var. Kendimi daha özgür hissediyorum hatta biraz daha gevşeyiversem görüntüme bile takmayacağım :) Güzel 45 yaşlarımız olsun :)




4 Ocak 2023 Çarşamba

“Bir sal yahu!”

 Bugün artık birbirimize iyi seneler dilemeyi bıraktığımız gün olsun mu? 


Kendime yılbaşının üzerine dört gün daha izin verdim. Hiç öyle “aman zaten kimseler gelmeyecek işler yavaş olacak, izinlerim cebimde kalsın, ofiste yayarım” hesapları yapmadım, aldım iznimi sadece kendim için, sadece kafa dinlemek için. Ve dinlenmek için. 

24 Aralık 2022 Cumartesi

Bugün

Demiş miydim, ben buralarda hasta yatar iken İlker de İzmirlerde şifayı kaptı diye? Kaptı da akabinde geldi diye? Demediysem de öğrendiniz hayırlı olsun. Geldi beraber karşılıklı iki kanepede nalları diktik yattık. Hatta ben geçen pazar gününün tamamını uyuyarak geçirdim. Ben böyle virüsün taaa…

Ama geçti bitti, an itibariyle makarna için domates sosum tencerede tıkırdarken, tüm gün yıkadığım çamaşırlar kururken, evin pipilileri maç izlerken ve tüm ülke noel kutlarken şarabımı açtım, tanıdığım hristiyan arkadaşlara noel kutlama mesajlarımı yazdım, bloguma sığınıyorum. Canım blog seni özledim. Yazmayı özledim aslında. Tatlı tatlı yazmayı özledim. 

Bir gün bir evim olacak, bir manzaraya - orman göl veya deniz olabilir ama bence deniz olsun çünkü manzaraların en güzelidir deniz - bakan pencerenin önünde bir yazı masam olacak, o manzaraya bakarken yazacağım, saatlerce günlerce… 

16 Aralık 2022 Cuma

3N bir ben Aralık özel hastalık sayısı

 Ufaktan boğazım gıcıklandığında sadece üşüttüm diye düşünmek ne kadar büyük bir gafletse, başıma bunların geleceğini bilmeden sadece içimiz ısınsın diye koca bir tencere tavuk suyuna çorba pişirmek de o kadar büyük isabet olmuş. Noel pazarında sıcak şarapları ılık ılık boğazımdan geçirirken bunların hiçbirinin farkında değildim. Hem tramvaya binerken maske takmaya geri dönmüştüm, bana ne olabilirdi ki?

12 Aralık 2022 Pazartesi

Karşı konulamaz bir yazma isteği ile uyanmalar vol.3: “ Kendini iyileştirme işi nasıl yapılır?”

 Nerde kalmıştık?

Noel pazarında. Döndüm. Ben sadece sosisli ve sıcak şarapla yetirken Arca sosisli, empanada, souvulaki , iki sıcak çikolata ve waffle ile doymak bilmeyen ergenliğin tüm gereklerini yerine getirdi. Kusmadan eve gelmemiz büyük başarı. 



Şimdi matematik çalışıyor, az sonra yılbaşı ağacının süslerini takacak. 

Son zamanlarda okuduğum ve mutlaka yazmam lazım dediğim kitapta. 

Karşı konulamaz bir yazma isteği ile uyanmalar vol.2 : x y z kuşaklar ve daha fazlası

 *** önceki yazıdan devam ***

Yemekten bahsetmek karnımı acıktırdı. Aç olduğum fakat ne yemek istediğime karar veremediğim zamanlarda, ya tuzlayıp biberlediğim zeytinyağına ekmek banarım ya da sahanda yumurtaya. Bugün ikincisini tercih ettim. 

Karar vermek benim için diğerlerine göre hep çok uzun süren bir eylem olmuştur. Kişilikle alakalı, yanlış karar verme korkusuyla…