Arca ile günümüzün bir kısmı onun tarafından “sınırları genişletmeye çalışmak”, benim tarafımdan “sınırları net belirlemek” üzerine yapılan workshoplarla geçiyor.
Alınmaca gücenmece yok, herkes üzerine düşeni yapıyor.
O, sürekli deniyor, ben sürekli posta koyuyorum. Geçinip gidiyoruz.
Bunlar olağan şeyler…
25 Mayıs 2012 Cuma
24 Mayıs 2012 Perşembe
Makarnayı neden en güzel ben yapıyorum?
Çünkü Arca makarnayı sadece benim yaptığımı sanıyor:) Çorba, et, pilav, sulu yemek... Bunları hep Nadire abla yapıyor sabahtan ama makarna dediğin taze olcak.Bir de İlker'den isteyince bilmiyorum cevabını alıyor. Sonuç : Yeliz the makarna queen:)
özgürlük, kime göre neye göre?
Anne baba arasındaki ikilemden çocuklar ve disiplinsizlik beslenir. Sen kocanla birbirini yerken cüceler isyan bayrağını eline alıverir.
Biz İlker’le umumiyetle birbirimizi kollarız. Cüce de yalnız kalır. Bu yüzden ikinci çocuğu düşünmüyoruz, eşitlenmesinler diye:P Böyle de bencil bir çiftiz.
Ama bazen bizim gibi müttefiklerin bile fikir ayrılığına düştüğü oluyor.
Biz İlker’le umumiyetle birbirimizi kollarız. Cüce de yalnız kalır. Bu yüzden ikinci çocuğu düşünmüyoruz, eşitlenmesinler diye:P Böyle de bencil bir çiftiz.
Ama bazen bizim gibi müttefiklerin bile fikir ayrılığına düştüğü oluyor.
23 Mayıs 2012 Çarşamba
Adamı böyle döt ederler!
Arca bir ara tuvalet eğitimi almakta olan arkadaşlarına özenip ılık ılık salıyordu çişleri. Ulen başa döndük, “tüh Allah kahretsin” derken, şimdi de yeni icatlar çıktı.
Arca’nın sınıfında kendilerinden epey küçük bir arkadaşları var, Yasemin. 18-20 aylık filan. İnanılmaz tatlı bir çocuk. Önce bizim canavarlar zarar veriyor mu acaba dedim, öğretmenleri “çok kolluyorlar, koruyorlar Yasemin’i” dedi. Acayip sevindim. Farklı yaşlardaki çocuklarla bir arada olmaları çok güzel bence. Bir de fark ediyorum ki Yasemin sınıfa katıldığından beri Arca, hemen hemen aynı aylarda olan Poyraz’la oyunlarında daha dikkatli davranır oldu. Şahane, değil mi? Evladım küçükleri koruyor kolluyor, diye sevinirken bu işin yan etkilerini hiç düşünmemiştim.
Arca’nın sınıfında kendilerinden epey küçük bir arkadaşları var, Yasemin. 18-20 aylık filan. İnanılmaz tatlı bir çocuk. Önce bizim canavarlar zarar veriyor mu acaba dedim, öğretmenleri “çok kolluyorlar, koruyorlar Yasemin’i” dedi. Acayip sevindim. Farklı yaşlardaki çocuklarla bir arada olmaları çok güzel bence. Bir de fark ediyorum ki Yasemin sınıfa katıldığından beri Arca, hemen hemen aynı aylarda olan Poyraz’la oyunlarında daha dikkatli davranır oldu. Şahane, değil mi? Evladım küçükleri koruyor kolluyor, diye sevinirken bu işin yan etkilerini hiç düşünmemiştim.
22 Mayıs 2012 Salı
Ortadoğu ve Balkanların en hızlı pazar alışverişi
Allah cümlemizi “farkındalık” illetinden korusun! Amin!
Vaktiyle “Bacılar! Analar ! toplaşın, mühim izahatlarım var!" derslerime iştirak etmiş analar
bacılar benimle empati kuracaklardır. Zira “farkındalığın” karanlık yüzüyle baş
başayım.
Uzatmadan anlatıyorum...
Bu hafta sonu çok acı bir gerçeğin farkına
vardım. Farkına vardığımdan beridir de kendimden hiç hoşnut değilim. Farkındalığın artması işte böyle yan etkilerini de beraberinde getiriyor.
21 Mayıs 2012 Pazartesi
İçimde kalmasın
Kalmasın vallaha çatlarım.
Dün akşam her zamanki gibi amaçsızca açık TV'ye gözüm takıldı. Amaçsız çünkü kimse bir şey izlemiyor ama TV açık? Niye ki?
Ben bizim evden alışkınım aslında, sabah açılırdı televizyon. "ses olsun" diye. Ama annemin eli hep işteydi. Kulağı TV'de. Yalan rüzgarındaki seslendirme sanatçısı değişince annemin nevri dönerdi. Hiç bakmamış ki ekrana. İlker de çok farklı değil, elinde iphone onu bunu karıştırıp duruyor ama televizyon açık. Neyse blog köşelerinde muhterem kocamı çekiştirecek değilim, zira farklıyız kardeşim.
Dün akşam her zamanki gibi amaçsızca açık TV'ye gözüm takıldı. Amaçsız çünkü kimse bir şey izlemiyor ama TV açık? Niye ki?
Ben bizim evden alışkınım aslında, sabah açılırdı televizyon. "ses olsun" diye. Ama annemin eli hep işteydi. Kulağı TV'de. Yalan rüzgarındaki seslendirme sanatçısı değişince annemin nevri dönerdi. Hiç bakmamış ki ekrana. İlker de çok farklı değil, elinde iphone onu bunu karıştırıp duruyor ama televizyon açık. Neyse blog köşelerinde muhterem kocamı çekiştirecek değilim, zira farklıyız kardeşim.
Arca'yı çekirdek aileden çıkarma procesi Vol.2, sanal paylaşımın dibi ... vesaire
Yazlık her geçen gün keyifli bir yer oluyor...
Orada geçirdiğimiz vakit her hafta sonu biraz daha uzuyor.
Arca'yı çekirdek aileden çıkarma procesi tam gaz devam. Babanne hafta sonu şirketin organizasyonunda olduğumuz sırada Arca'yı yazlığa getirmeyi teklif etti.
Orada geçirdiğimiz vakit her hafta sonu biraz daha uzuyor.
Arca'yı çekirdek aileden çıkarma procesi tam gaz devam. Babanne hafta sonu şirketin organizasyonunda olduğumuz sırada Arca'yı yazlığa getirmeyi teklif etti.
19 Mayıs 2012 Cumartesi
an itibariyle...
Efes fıçının yanına iç fındığı katık ettim.
Bundan sonra "kilo almışım bık bık bık " söylemlerime "hadi len!!" demek serbest, hakettim ben bunu.
18 Mayıs 2012 Cuma
İskender sonunda
İskender’e daha okumadan b.k atmıştım. Okumamıştım da. Ama okuyacaktım. Pek popüler kitapları sonraya saklamak gibi bir huyum var. Çok merak etmiyorsam bekleyebilir. İskender’i yaza saklamıştım ama dayanamadım, uzun yolculukta yedek kitapların arasına aldım. Elif Şafak benim için şimdiye kadar sadece “Aşk”tı. Artık “İskender”. Bazı insanlar ekrandan okunamaz mesela, onların kitabını alıp eline okuman lazım. Elif Şafak da gazeteden okunmuyor anladım, elinde kitabı olacak.
17 Mayıs 2012 Perşembe
Dumur diyalog # special edition - yeliz version
Y: Taze fasulye yiyelim mi akşam?
İ: hmm 2 kilo almışım
İ: hmm 2 kilo almışım
16 Mayıs 2012 Çarşamba
Okulda sergi, anneler günü vesaire...
Trafik ışıklarında durduğum zaman iyi ki fotoğrafını çekmişim zira akşama kadar kelebekler elimde kaldı :) Arca'nın anneler günü hediyelerinden bir tanesi bu, okulda yaptığı hediye.
Verecekleri zaman acayip heyecanlandım, mini eteğimle (yaşlandıkça etek boylarım kısalır oldu:P) elimde kocaman fotoğraf makinesi ve fuardan beri ağrıyan dizimle diz çöktüm. Tek evladım kollarıma atlayacak, "anneler günün kutlu olsun annem" diyecek, bu muhteşem sahneye tanıklık edenler gözyaşlarına hakim olamayacaktı. Evet, gözümde canlandırdığım sahne buydu.
15 Mayıs 2012 Salı
Makarna en iyi çocuk bakıcısıdır.
Öyledir. En azından Arca için. Koy bir tencere makarnayı, git ne işin varsa yap.
İlk söylediği kelimelerden biri "makka" idi. Bkz. yaklaşık iki yıl önce çekilmiş bir makarna videosu...
İlk söylediği kelimelerden biri "makka" idi. Bkz. yaklaşık iki yıl önce çekilmiş bir makarna videosu...
14 Mayıs 2012 Pazartesi
12 Mayıs 2012 Cumartesi
Tam zamanında!
Sabah Alsancak'taydık. Nil'in tavsiye ettiği atletlerden alıp Tea&Pot'a uğradık.
Cüce hapşırıyordu, burnu sümüklü.
İyi ki oyalanmamışız, tam zamanında kaçmışız...
An itibariyle...
Cüce hapşırıyordu, burnu sümüklü.
İyi ki oyalanmamışız, tam zamanında kaçmışız...
An itibariyle...
11 Mayıs 2012 Cuma
10 Mayıs 2012 Perşembe
Azmin kitabını yazıyorum şerefsizim
Demiştim ya bu herif uyumuyor, dalacağım kendisine… Evet daldım. Hemen despot anne mode on yaptım. Bak en başarılı olduğum konu, demek içimde var despotluk. Anlattım güzel güzel, bak evladım kitap okuduktan sonra ben yanında oturacağım sen uyuyacaksın, hani okuldaki gibi.
Yemedi tabii.
Bundan sonrası fiziksel darp, psikolojik şiddet, vicdan sömürüsü, “bak travma geçiririm, manyak olurum” sinyalleri, trajedi, komedi, anarşizm içerikli bir filme dönüştü.
Yemedi tabii.
Bundan sonrası fiziksel darp, psikolojik şiddet, vicdan sömürüsü, “bak travma geçiririm, manyak olurum” sinyalleri, trajedi, komedi, anarşizm içerikli bir filme dönüştü.
Hurried Child Sendromu = Acele ettirilen çocuklar
Acele işe şeytan karışır
Acele giden ecele gider
…
Benim gibi telaşe memurlarını biraz sakinleştirmek için atalarımız tarafından söylenmiş, pek sevilmiş, bugüne kadar gelmiş sözler. Bir de bizim zamanımızda “Acele işe, ben de işeyeceğim” geyiği vardı değil mi? Evet biliyorum iğrencim:P
Geçtiğimiz günlerde İzmirli anneler mail grubunda tartışılan konu başlığını görünce evden çıkmazdan önceki “hadi hadi”lerden bahsedilecek sanmıştım. Meğer bambaşka bir şeymiş.
Hurried Child sendromu
Acele giden ecele gider
…
Benim gibi telaşe memurlarını biraz sakinleştirmek için atalarımız tarafından söylenmiş, pek sevilmiş, bugüne kadar gelmiş sözler. Bir de bizim zamanımızda “Acele işe, ben de işeyeceğim” geyiği vardı değil mi? Evet biliyorum iğrencim:P
Geçtiğimiz günlerde İzmirli anneler mail grubunda tartışılan konu başlığını görünce evden çıkmazdan önceki “hadi hadi”lerden bahsedilecek sanmıştım. Meğer bambaşka bir şeymiş.
Hurried Child sendromu
9 Mayıs 2012 Çarşamba
Arca’yı çekirdek aileden çıkarma procesi Vol.1
Biz İzmir’in nimetlerinden katiyen faydalanmıyoruz. Katiyen!
Kabuğu pek sert bir çekirdek aileyiz. Yanı başımızdaki ailelerimize Arca’yı teslim edip birkaç saatliğine ya da birkaç günlüğüne baş başa kalamıyoruz. Hep bir bahanemiz oldu. Yok dişiydi yok çişiydi, yok ağlardı yok düzeni bozulurdu.
Arca'nın başka çevrelerde olmaya, onu seven akrabaları ile yeni deneyimler kazanmaya ihtiyacı var desem de inanma, asıl bizim biraz düdükten nefes almaya ihtiyacımız var:P
Kabuğu pek sert bir çekirdek aileyiz. Yanı başımızdaki ailelerimize Arca’yı teslim edip birkaç saatliğine ya da birkaç günlüğüne baş başa kalamıyoruz. Hep bir bahanemiz oldu. Yok dişiydi yok çişiydi, yok ağlardı yok düzeni bozulurdu.
Arca'nın başka çevrelerde olmaya, onu seven akrabaları ile yeni deneyimler kazanmaya ihtiyacı var desem de inanma, asıl bizim biraz düdükten nefes almaya ihtiyacımız var:P
8 Mayıs 2012 Salı
"Arca, oğlum, senin annen bir salaktı..." Vol.11
İlker geçen hafta doğum günüm dolayısıyla İstanbul’a geldi. Eski günlerin hatırına İstiklal’de kol kola gezdik, güzel öğrencilik yıllarımızı yad ettik. Derken bir binanın önünde durduk. Başladık engin mimari bilgilerimizi konuşturmaya. “Vay be!! Nasıl güzel restore etmişler, bak gördün mü, çok şık olmuş. Hmm neymiş bu otel mi?” … “yok yok cafeler var baksana”.. “AVM galiba?” … “aman Demirören’i de hiç sevmem ama bak adam ne güzel yapmış işte, takdir edeceksin” … “ya ya… bak bu caddedeki bütün binaları böyle yapsalar ne iyi olur”
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)