2 Ocak 2014 Perşembe

2013'ü gömdük... Yaşasın 2014!

Arca takriben sekiz defa hasta oldu. Son olarak portföyüne sinüzitin de eklenmesiyle "bitti artık" diyenlere nanik yaptı. Ancak bütün yazı hiç hasta olmadan geçirmesi, "bu çocuğa bakamıyoruz anneannesi ve babaannesi daha iyi bakıyor" düşüncesinin belleklerde yer edinmesini sağladı.

Yeliz zatülcenp olarak on gün yattı ve bir üç gün de anjin olarak yattı. Uzmanlar yelizin artık yaşlandığında hemfikir.

28 Aralık 2013 Cumartesi

Yılın son günleri

Yılın bu zamanlarını çok seviyorum. Her ne kadar an itibariyle hastalıktan kafamı kaldıramasam da seviyorum. O kadar kötüydüm ki, yılbaşına kadar bütün yıllık izinlerimi aldım. Biliyorum, eşek gibi maillerime bakacağım, beş yüz tane filan telefon gelecek ama yok hasta hasta işe gitmeyi denedim olmuyor, hastanelik olacağıma varsın tatilde biraz çalışayım, napalım.
Dediğim gibi yılın bu zamanlarını seviyorum. Yılbaşı ağacının yanıp sönen ışıkları simli süsleri… romantizm değil lan, insanın içini sevinçle dolduruyor. Bilmeyenler için söyleyeyim, dinimizde çam ağacı süslemek olmayabilir ama kültürümüzde var. 21 Aralık Türkler için günlerin tekrar uzamaya başladığı gün yani güneşin dünyayı tekrardan ısıtmaya başlamasının bir kutlamasıymış. Türkler, akçamları süsler, çaputlar bağlar, tanrılarına hediyeler koyarlamış. Sonra Hristiyanlara geçmiş Türkler üzerinden. Yani gavur icadı filan değil. Dolayısıyla batı özentisi olmuyoruz, sadece yeni bir yılın gelişini kutluyoruz.

26 Aralık 2013 Perşembe

Ateş öksürük istifra istifa noel baba aaaa

Bu defa ben!
Gözümü açamıyorum yeminle pert oldum! Ama son nefesimi vermeden iki satır yazacağım.
Ne lan bu memleketin hali? Kokuşmuşluğun kokusuna tıkalı burnum bile direnemiyor.

24 Aralık 2013 Salı

Dumur diyalog #114

A: Anneannemi çok seviyorum
Y: Anneanneler çok sevilir.
A: Hayır ondan değil. Hep istediklerimi yapıyor.
Y: Ne yapıyor mesela?

23 Aralık 2013 Pazartesi

"Arca oğlum senin annen bir salaktı!" Vol.18

Eveeett nerede kalmıştık?

Yavrucuğum senin bu anan son bir senedir salaklıklarını yazmıyorsa, bittiğinden değil evladım, satır aralarında oku bulursun, başlık atmamış demek ki... 

Ah evladım, senin bu anan seni ter testine götürmeden önce bir güzel laboratuarı aramıştı da ne yapılmasını gerektiğini öğrenmişti ya... Hani önceden banyo yapılacaktı, bol su içirilecekti, sağlam bir kahvaltı ettirilecekti sana, hatırladın mı? Hah her bir şeyleri öğrendi. Anneannen pek güzel yıkar seni bir de gözeneklerini bir güzel açar diye önceki gece oraya sepetlenmiştin. Hatırlamıyor olamazsın hani o gecenin bir vakti mantının üzerine sucuk ekmek pişirttiğin akşam. 

20 Aralık 2013 Cuma

#beyazyakalı : yazarı bilinmiyor ama çok komik yav:)

Esnaf lokantasına giden harbi adamsın

Köfteyi pul bibere en çok banansın

Plazada real genius, sokakta yamansın

Zekanla bizi yak #beyazyakalı

Bodrum apaçi doldu, Olimpos bitti

Senden duyan yüzbinler hep Kaş'a gitti

Bozcaada on yıl önce pek yiğitti

Tatil trendlerini yaz #beyazyakalı

Eyçar, faynens, edmin köpeğin olsun

Yıl sonu cebin bonusla dolsun

İnternal meetinglerde sen bir idolsün

Bunu dayına anlat #beyazyakalı

Sünnet çocuğu gibi kol düğmelerin

İşi gücü bırakıp Kaş'a gitmelerin

Staj için gelen yeni yetmelerin

Beynini business planla ye #beyazyakali

Kahve bağımlılığıyla övüneceksin

Kimsenin bilmediği balığı sen bileceksin

Ölürsen Alaçatı'ya gömüleceksin

Toplantı schedule et #beyazyakali

Bebek, Arnavutköy, Mangerie, Lucca

Erkek AcetoBalsamico'cu kızlarsa Pucca

Cabarnet Savignon'a yeter mi cukka

Hesabını bilmedin #beyazyakalı

Limonata 13 lira, adres House Kafe

Şarap dev kadehte, önce kokla sonra şerefe 

Kız olursa Ada, erkekse Efe

Fena klişesin #beyazyakalı

Aaa o mekanın fajitası çok güzel

Baban o paraya depo fuller (dizel)

Herkes sana vurgun, herkes seni süzer

Hortumla dövülesi #beyazyakalı

Arkadaş arasında mekan översin

Sonra mekana gider garson döversin

Dev salatayı nar ekşili seversin

Ciddi bir problemsin #beyazyakalı

Hendıl edersin İngilizcen çoktur

Skecyul işinde üstüne yoktur

Maaşın yarısını fitness'e kaptır

Ömrünü forvırdla #beyazyakal ı

GYM'ler, SPA'lar salaklığına minettar

Stajyere gider yap, vendor'a atar

Bizde maaşlar 29'unda yatar

Kölenin dibisin #beyazyakalı

Kadınsan dev çanta, erkekte pabuç parlak

Günün yarısı goygoy, yarısı laklak

Bir akşam hep birlikte fasıl mı yapsak?

Nereye kadar #beyazyakalı

One shot espresso, latte, moccha

Kızlar kurşun kalemi yapıyor toka

Sözde büyük alemcisin meze, rakı, roka

Dengen izanın yok #beyazyakalı

Business, smart casual, free friday

Giysiye harcadığını duysa dövecek peder

Raporu görünce yönetim ne der

Küçük dünyada kaldın #beyazyakalı

Makarnaya vermişsin 23,5 lira

Maaşın yarısı kredi kartı, yarısı kira

Mojito çıktı çıkalı içmez artık bira

Ömrün geçti triple #beyazyakal ı

Karaköy'de yeni bir mekan açılmış

Menüsünde ahtapot taşşağı varmış

Makarnalarını Şiliden ısımarlarlarmış

Hayatın antin kuntin #beyazyakalı

Sen de bi gün yapacaksın kendi işini,

Senelerdir kuruyorsun bunun hayalini,

Sermayen olsa affetmezsin tabi

Yoksulluğunu seveyim #beyazyakalı

Mailler birikmiş deyu ağlarım

Haftasonu trekking scuba bağlarım

Junior eleman görsem döver çağlarım

Naçar yakam beyazdır dostlar

Tatilden sonra ada överim

Pazartes'leri benden bekleme verim

Müdüre head, toplantıya meeting derim

Naçar yakam beyazdır dostlar

18 Aralık 2013 Çarşamba

Kim lan büyücü?

Şu sol taraftaki Goodreads şeysini ihmal etmiş değilim. Hatırı sayılır bir süredir “Büyücü” isimli kitabı okuyordum. (Yazar: John Fowles Ayrıntı yayınları) 670 sayfa yav!
Aslında her şeyi ama her şeyi anlatmak istiyorum ama okumayanlar için çok büyük pislik olur, insan olup susacağım. Ama okuyun yani, korkmadan…
Şu kadarını söyleyeceğim, yazar ilk ağızdan yazmış ve ben okurken kendimi bu kişi ile özdeşleştirdim. Ki o salak herifle hiçbir ortak yönüm yok, yazarın başarısı diyelim, saygıda kusur etmeyelim. Dolayısı ile başına gelenler benim başıma gelmiş gibi sürekli bir beyin jimnastiği içine girerek çözmeye çalıştım. Sürmenaj olacaktım şerefsizim.
Kitabın bitmesini hem istiyorum, insanım merak ediyorum sonuçta hem de istemiyorum, zira bu çapta bir beyin mıncıklamasını tedarik edecek başka bir kitap bulabilir miyim, bilmiyorum. Öyle deli manyak bir hal içerisindeyken…
Allahıma şükürler olsun ki, edebiyatta aradığımı gündemde buldum.

17 Aralık 2013 Salı

Bratislava

Bir şeyin olacağı varsa oluyor. Nitekim onca aksiliğe ve aceleye rağmen Bratislava’ya sorunsuz gittim, inanılır gibi değildi. Vize çıkmasını bir kenara bırak, uçuşlarımı son anda değiştirmem, aktarma havalimanının Atatürk değil de Sabiha Gökçen olması bile işlerin tıkırında gitmesine yetti. Tüm evren ve ilahi güçlerin tamamı güçlerini birleştirmişti, o eğitim o insanlara verilecekti.

15 Aralık 2013 Pazar

Dumur diyalog #113

A: aa annem bişey oldu ağaca
Y: noldu
A: yanıp sönüyor ışıklar
Y: evet ayarını değiştirdim

9 Aralık 2013 Pazartesi

Bizi biz yapan seçimlerimiz

Der özlü sözün dibine vururum.
Ama yok hayır, ben böyle kısa cümlelerle vurabilseydim, twitter fenomeni olurdum. Blog dediğin kısa olmuyor bacım bir gevezelik bir sohbet ohooo…

6 Aralık 2013 Cuma

Vize

Tarih yazmak üzereyim.
Eğer 3 gün içinde vize çıkarsa tarih yazacağım, sonra da ekmekte soğan çorbamı yudumlarken Bratislava’dan bir post girerim artık, eşek değilim ya:P

5 Aralık 2013 Perşembe

Çocuklar hayatı hafifletiyor

Pazar günü, miskinlik diz boyu. Al şu çocuğu bir etkinliğe götür bir faaliyet bir sanatsal aktivite değil mi ya? Yok! Yaymış oturuyoruz. İlker bir kanepeye uzanmış, elinde ipad, ben karşısındakine konumlanmışım, elimde ne var hatırlamıyorum vallaha, kitap da olabilir, telefon da. Ama salep olmadığı kesin. Zira az önce balkona çıkıp da içmiştim.

3 Aralık 2013 Salı

Hafıza kartları ve Matematiğin büyüsü

Arca artık hezimete uğratmanın ne anlama geldiğini biliyor. Sık sık ana babasının ve hatta bu oyun kartlarını kendisine hediye eden Nadire teyzesinin üzerinde tecrübe ediyor. Hangimiz daha az hezimete uğradığımızın çetelesini tutuyoruz. Yani Arca ve diğerleri şeklinde bir rekabet söz konusu.

Nietzsche ağladığında : AMOR FATİ

“Bir kitap okudum hayatım değişti” klişesiyle bir girizgâh yapmak pek yerinde bir tercih olmayacak. Zira “Nietzsche ağladığında” daha çok kendimle ilgili sorgulamalarımın saygı duyulacak bir dehayla kurgulanmış bir eserin satır aralarında vücut bulmuş haliydi.

2 Aralık 2013 Pazartesi

Ondan bundan şundan…

Kalmış 4. İzleyici sayısının 499 olmasına diyorum, 4 kişi kalmış. Sonra bırakacağım bu blog işini, 500’ü beklemeyeceğim…
Dermişim puhahah! Yok lan bırakır mıyım? Ne güzel yazıp okuyup eğleniyoruz.
Gerçi bir değişiklik, banner’da bir farklılık ne bileyim bir şeyler dürtüyor beni ama ne bilmiyorum.
499 numero da gelsin, geleneksel öpücüğümü vericem.

29 Kasım 2013 Cuma

Ümit kötülüklerin en kötüsüdür çünkü işkenceyi uzatır.

Bu aralar…
Yorgunum ve uykum var. Bir an enerjinin zirvesindeyim, bir bakmışsın sürünüyor bedenim. Öyle bir hal. İstanbul seyahatlerinin üst üste tesadüf etmesidir belki kimbilir.

26 Kasım 2013 Salı

Sa-kar ca-dı vi-ni ve ko-ca ka-ra ke-di-si Vil-bur….

Çok okuyoruz ya hani, işte ana-baba eğitim kitapları, uzmanlar filan… Az çok yaşının gereklerini öğreniyoruz bir şekilde. Allah biliyor ya bizim numune, umumiyetle tutturuyor uzmanları. Hani bizim bir Tracy ablamız vardı ve “kitap bebek”leri. Hah Arca o kitap bebeklerden oldu genelde, ara sıra daha çekingen, ara sıra daha sosyal ama ortalama bir kitap bebek.

25 Kasım 2013 Pazartesi

tövbeeığgk

“Biraz samimi bir adam yani ben şimdi n’apabilirim?!... Aşkım aşkım neden konuşmuyorsun ay ben burada telefonu kaybettim sandım elim ayağım boşaldı diyorum… a ama niye kızıyorsun? Sadece yemeğe gittik, yani başkaları da vardı, ama ama…”
Bekleme salonundaki bir uçak dolusu insan olarak, o akşam hattın öbür ucundaki şahsın kıskanç, güvensiz üstelik de psikopat olduğuna şahitlik edecek kadar uzun bir süre, kadının nefes almamacasına sıraladığı cümlelere maruz kaldık.

Yağmur

Yağmur, sabah İzmirlilerin başına geleni isimlendirmek için hafif kalıyor. İlker metro durağına gidebilmem için taksi çağırmayı önerdi, düşün yani alt tarafı 5-10 dakika yürüyeceğim. Yürüdüm tabii! Deli misin, yağmurda yürüme fırsatını kaçırır mıyım?

21 Kasım 2013 Perşembe

Dumur diyalog #112

Arcanın odasındayız, İlker arcaya madaj yapıyor sohbet ediyoruz. 
A: annem sen çok gevezesin
Y: sen geveze ne demek biliyor musun
A: çok konuşanlara denir
Y: aa ben çok mu konuşuyorum?
A: aynen öyle