Oradan entel dantel takılıyormuş izlenimi veriyorsam, bu durum tamamiyle bir yanılsamadır. Daha önce hiç izlemediğim filmler izleyeceğim derken bir Fellini, bir Almodovar izleyip yorumlayacağımı, bir festival filmi önereceğimi iddia etmedim.
Zaten Fellini için İlker hala yeterli olgunluğa ulaşamadığımızı iddia ettiğinden o koleksiyona dokunmak zinhar yasak! Bir an evvel Fellini olgunluğuna erişsek diyorum (Acun’un yarışmalarını izleyerek nasıl erişeceksek?), DVD player’ların ve DVD’lerin sonu VHS videolar gibi olacak, biz izleyemediğimizle kalacağız bu gidişle.
Neyse…
Bizim evin okumazmuhteremi çok iyi bir edebiyat izleyicisi olduğu için arşivimizin büyük çoğunluğu edebiyat uyarlamalarıdır. Ama bir kitabı okumadan önce mümkünse filmi izlenmeli. Daha doğrusu bir eser ya okunmalı ya izlenmeli. Bugüne kadar henüz okuyup üzerine izlediğim filmini beğendiğim bir eserle karşılaşmadım. (Aynı anlama gelen en az beş cümle kurma konusundaki manasız çabama burada bir alkış deyip geçiyorum.) Diğer taraftan önce filmini izlediysem de o kitabı okumuyorum. Niye? Bilmiyorum vallahi, yani zaman kaybı olarak mı görüyorum, artık sükut-u hayal içinde kalırım mı diyorum bilmiyorum.
13 Nisan 2015 Pazartesi
Bugün #2015tehareket için ne yaptın?
Pazardan 5 tl'ye "keep calm and workout" t-shirt'ü satın aldım:)
Veeee evdeki oğlanların yoğun muhalefetine rağmen -pek sakin kalamasam da:/ - 30 dakika work out baby:))
Body toning workout video için https://youtu.be/uNrqrk2xcAo
Night night:))
10 Nisan 2015 Cuma
Spora spiritüel yaklaşımda motivasyon tekniklerine giriş
Çok havalı değil mi? Evet
biliyorum, saçmalığın daniskası gibi görünüyor. Ama kulağa komik geldiği kadar
değil. Yani gerçeklik payı var.
Bu aralar “çorbacı ne
okuyor” kısmına dikkat edenler, kişisel gelişim kitaplarına merak saldığımı
fark etmişlerdir. Ben ki, kişisel gelişemeyenlerdenim ama bir süredir bu
kitapları okumaktan zevk alıyorum hatta arkadaşlarımdan öneriler alıyorum,
öneri almayı bırak, ödünç alıyorum.
Kişisel gelişim kitapları
ile ilgili bu süreçte öğrendiğim en önemli şey, ödünç alamıyorsan, ikinci el
alacaksın. Kitapçıdan alma, çok pahalı. Herhangi bir kitaptan daha pahalı.
Ancak ikinci eli de tam tersi, herhangi bir kitaptan çok daha ucuz. Çünkü bir
heves alıp da umduğunu bulamayanların, baş ucu kitabı yapmaya layık görmeyenlerin,
“ulan bi halta yaramadı, hayatım hala bombok” deyip göresi gelmeyen ve elinden
ilk çıkarılacaklar arasına koyacakların kitaplarıdır kişisel gelişim kitapları.
Bu kitaplar şöyle bir okunup direkt sahaflara sepetlenir. Dolayısıyla
sahafların ellerinde çok sayıda olduğundan en düşük değer biçtikleri türdür ve
ucuza kapatırsın. Üstelik kitabı senden önce okumuş olanların notlarına ve
altını çizdiği satırlara, kısacası hazıra konarsın.
Bu küçük “faydalı bilgiler
kılavuzu”ndan sonra sadede gelelim. Evet, kişisel gelişim kitaplarına sardım.
Bunda “bir sanatçı gibi araklayın” isimli kitabın çok hoşuma gitmesi, dahası
işime yaradığını görmem etkili oldu. Dur ben bir kişisel gelişivereyim dedim.
Geliştim mi bilemem, bildiğim tek şey son dönem okuduklarım, şu gündemdeki spor
mevuzusunda da işime yaradı, yalan yok.
9 Nisan 2015 Perşembe
KÜTÜPHANEDEKİ ASLAN İLE AKTİF OKUMA
Not: Arca ile okuduğumuz kitaplar ve kitaplarla yaptığımız etkinler kidolindo.com 'daki köşemde, bu haftanın kitabı: Kütüphanedeki Aslan.
.................................
Kurallar yıkılmak içindir.
İşte bu yüzden kuralları iyi bilmek gerekir:)
Kütüphane kuralların en sıkı uygulandığı yerlerin başında gelir. Koşmak, yüksek sesle konuşmak zinhar yasaktır. Kütüphanedeki kurallar o kadar kesin çizgilerle belirlenmiştir ki, kuralların içinde yazmayan çok sıra dışı bir şey için ikileme düşebilirsiniz.
Mesela bir aslanın kütüphaneye girmesi…
Masal bu ya…
8 Nisan 2015 Çarşamba
Ulan benim gibi kadına yapılır mı bu be!
Bilge Karasu’yu okumak
her baba yiğidin harcı değil. Ben de kendisinin en baba eserlerinden birini
“Gece”yi kitaplığımda öpe okşaya saklıyorum, daha kapağını açmaya cesaretim
yok. Kitap kulübünde Türk yazar okuyalım, Bilge Karasu okuyalım denince tarifsiz
bir coşku sardı ruhumu. Tek başıma cesaret edemezdim, mümkün değildi.
Bilge Karasu aşığı –
aşkından kızının adını bile Bilge koyan – Selda, tahminlerimin tersine Gece ile
başlamamızı önermedi. Göçmüş Kediler Bahçesi, dedi. Peki, dedik, bir bilene
bıraktık seçimi. Hafiften başlamalıymışız, biraz Bilge Karasu’ya
alışmalıymışız, ısınma turları. Peki.
Geçen haftayı birkaç
kişisel gelişim kitabı birkaç tane de çocuk kitabı ile geçirince, edebiyatın
dibine vurmak iyi gelecek dedim, Göçmüş Kediler Bahçesi’ne başladım.
Bazı kitapları okurken
heyecanlanır, elinizden bırakamazsın. Sonunu merak edersin, akıcıdır da, bir
sayfa bir sayfa daha derken bir de bakmışsın eline yapışmış. Bazı kitapları da
sıkıcı bulur, bitse de gitsek dersin, okumuş olmak için okur geçersin.
Ama bazı kitaplar var ki…
6 Nisan 2015 Pazartesi
kısa #2
Twitter yasağını twitter'dan öğrenmek... ve yasak hakkında yasak mecradan dalganı geçmek...
Yeni Türkiye'de yaşamak bu olsa gerek.
"başarılı" operasyonda can veren savcımızın görüntüleri yayınlanıyor diyeymiş.
Peki.
hadi twitter'ı kapattın, youtube'tan ne istedin allahsız?
Hani ben spor yapacaktım? Hani o youtube videolarıyla koca dötümü göbeğimi eritecektim, ha?
Bak buraya yazıyorum, o kota giremez, o düğmeyi ilikleyemezsem müsebbibi yeni türkiyenin özgürlük anlayışıdır!
Yeni Türkiye'de yaşamak bu olsa gerek.
"başarılı" operasyonda can veren savcımızın görüntüleri yayınlanıyor diyeymiş.
Peki.
hadi twitter'ı kapattın, youtube'tan ne istedin allahsız?
Hani ben spor yapacaktım? Hani o youtube videolarıyla koca dötümü göbeğimi eritecektim, ha?
Bak buraya yazıyorum, o kota giremez, o düğmeyi ilikleyemezsem müsebbibi yeni türkiyenin özgürlük anlayışıdır!
Dumur diyalog #140
Y: Arca pazara gidiyorum, çağla badem çıkmış alayım mı?
A: O ne? seviyor muyum ben?
Y: Yeşil eriğe benziyor, tuzlu tuzlu yiyorsun.
A: Peki al, elin değmişken erik de al annem.
......
A: O ne? seviyor muyum ben?
Y: Yeşil eriğe benziyor, tuzlu tuzlu yiyorsun.
A: Peki al, elin değmişken erik de al annem.
......
5 Nisan 2015 Pazar
Fitchallenge baby!
Ne demiştik? O kota girecek o düğmeyi ilikleyecektik.
An itibariyle, çiğdem çıtlayıp bira ziftleniyor olmam her ne kadar abesle
iştigal olsa da (ne lan bir cumartesi gecesi de bir şişe bira içemeyecek
miyiz!???) sen beni yine de ciddiye al bacım. Planım sağlam, donanımım güçlü,
hevesim yerinde, az buçuk gazım eksik, onu allahın izniyle okuyanlardan almayı
umuyorum.
Plan sağlam derken harbi sağlam, ilk adımları atmaya başladım bile.
3 Nisan 2015 Cuma
Ölüm bir varmış bir yokmuş
Kitap kulübünün bu ayki
kitap konuğu Saramago’dan “Ölüm bir varmış bir yokmuş” idi.
Saramago, Ölüm bir varmış bir yokmuş |
Ben okurken önce
yadırgadım, zira sana anlatır gibi anlatıyor yazar, konuşur gibi. Diyaloglarda tırnak
işareti yok, sonra bir kahraman yok, dahası kimsenin ismi yok. Alışageldiğim
tarzın oldukça dışında bir tarzı vardı romanın.
Sonra baktım, kitap
şahane. Anlatmak istediğini öyle güzel hicvediyor ki, gülümsemeni tutamıyorsun.
En sonlara doğru yine
daral geldi, itiraf ediyorum. Bu sebepten kulüpte kitabı çok sevenlerden değildim.
İşin ilginç tarafı, toplantıda öyle keyifle tartıştık ki, ölümü, kitap hakkında
fikrim değişti.
Hep diyorum, "okumak
güzeldir, birlikte okumak daha güzeldir."
1 Nisan 2015 Çarşamba
Neden çocuk kitapları okuyorum?
---- Çok affedersin dötüm gibi gündemde benim çocuk kitaplarını neden okuduğuma dair yazı yayınlamam tam da nisan bir şakası saçmalığı oluyor ama idare ediverin gari, malum iç güvenlik yasası çıktı, bundan gayrı içim soğumadan gündemi sıcağı sıcağına yazamam, yazarsam duramam, duramazsam kafa göz dalarım, dalarsam çıkamam, çıkamazsam.... anladınız siz onu:) -----
Arca’nın üç basamaklı sayılarla ifade edilebilecek miktardaki kitabını sadece Arca için almadığımı fark edeli çok olmadı. Özellikle Kumkurdu arayışında kendimi hırslanmış, saçmalamış, sahip olamadıkça kitabı daha çok arzu nesnesi haline getirmiş bir zavallı olarak görünce, hop dedim, n’oluyoruz? Arca’nın bu kitabı okumasına daha çok var. Bu ne acele? Bu ne hırs?
Arca’nın üç basamaklı sayılarla ifade edilebilecek miktardaki kitabını sadece Arca için almadığımı fark edeli çok olmadı. Özellikle Kumkurdu arayışında kendimi hırslanmış, saçmalamış, sahip olamadıkça kitabı daha çok arzu nesnesi haline getirmiş bir zavallı olarak görünce, hop dedim, n’oluyoruz? Arca’nın bu kitabı okumasına daha çok var. Bu ne acele? Bu ne hırs?
30 Mart 2015 Pazartesi
#2015tehareket challenge: O kota girilecek, o düğme iliklenecek!
“…Sağlıklı beslenmeyi alışkanlık haline getirmemiz lazım…”
“…Sporu yaşantımızın bir parçası haline getirirsek, sıkılmadan yorulmadan yapabiliriz…”
“…Bel ve sırt ağrılarım için müthiş bir çözümüm var, yogaya onbeşmilyonuncu defa başlıyorum…”
Daha kim bilir neler yumurtladım? Bu blogu takip eden niceleri, 2015’teki hedeflerim arasına hareketi koyduğumu okuyunca ağzını bırakıp başka bir organıyla gülmüştür, eminim. Hayır, gayet sakin karşılıyorum, çünkü haklılar. Her yıl yılın belli dönemleri spora meyleder, sonra yan çizerim. Sporu hayatımın hiçbir döneminde düzenli yapmadım. Neden?
27 Mart 2015 Cuma
Arca neden piyano dersleri alıyor?
Babasının müthiş yeteneği olduğu ve evladına da bu yetenekten bahşettiğini umduğumuz için mi? Anasının “aman her bir şeyden öğrenesin eksikli kalmasın yavrucak!” diye özendiğinden mi? Yoksa halasının bir müzik okulu olması yüzünden mi?
Hem hepsi hem hiçbiri…
Açıkçası Arca’nın müziğe yeteneği var mıdır, yok mudur, bunu ben anlayacak yetide değilim. (Bak dansa kabiliyetsizliğini benden almamış, bunu anlayabilirim :) )
Her sanatçı akrabası olan da o yetenekle doğmuyor, hayal kurmayalım.
Peki neden?
Öncelikle ben çocuğumun hayatta çok yönlü olmasını istiyorum. Sporla, sanatla, edebiyatla iç içe olmasını. Bu demek değildir ki, çocuğumu o kurs senin bu kurs benim dolaştıracağım. Bu demek değildir ki, ondan sıkıldı, buna, bundan sıkıldı, şuna diyerek tatminsiz ve her işi yarım bırakabileceğini öğreten bir yol çizeceğim.
Her sporla ilgilenen çocuk sporcu, her müzik aleti çalan sanatçı, her okuyan yazar olacak diye bir kaide yok.
Yok, ama biliyoruz ki takım sporlarında yer almış gençler, geleceğin iç disiplini yüksek yetişkinleri; okuma alışkanlığı edinmiş bireyler, geleceğin düşünen beyinleri; bir enstrüman çalmaya çaba göstermiş çocuklar, geleceğin disiplinli çalışmanın, bu çalışma sonucunda başarmanın ve yaratmanın tadına varmış büyükleri olacak.
Peki, neden piyano?
26 Mart 2015 Perşembe
Ayakkabı Kardeşliği Projesi ile Hem Ayaklar Hem de Yürekler Isındı!
TakaTuka.com
ve TOÇEV’in, ihtiyaç sahibi çocuklarla kardeşlik bağı kurmak ve ayakkabı
tasarrufuna dikkat çekmek amacıyla hayata geçirdiği “Ayakkabı Kardeşliği
Projesi” ile yüzlerce ayakkabı, Ordu ve Kars’taki çocuklarla buluştu.
Online ayakkabı sektörünün lider markaları arasında yer alan TakaTuka.com ile geçtiğimiz yıl 20. Yılını kutlayan Tüvana Okuma İstekli Çocuk Eğitim Vakfı (TOÇEV) tarafından, Mayıs 2014‘de başlatılan “Ayakkabı Kardeşliği Projesi” çerçevesinde, yüzlerce hediye edilebilir durumda ayakkabı toplandı. TakaTuka.com tarafından, bağışçılardan ücretsiz olarak toplanan ayakkabılar, Ordu Çatalpınar ilçesindeki Gündoğdu Köyü İlkokulu ile Kars Sarıkamış Hamamlı İlkokulu’nda eğitim gören ihtiyaç sahibi öğrencilere dağıtıldı. Sömestr tatili sonrasında hediyelerini alan çocuklar, yeni ayakkabıların heyecanını yaşadı.
Özellikle 0 – 12 yaş arası ihtiyaç sahibi çocuklarla
bir kardeşlik bağı kurmayı amaçlayan Ayakkabı
Kardeşliği Projesi, TakaTuka.com müşterileri tarafından büyük ilgi gördü.
Proje kapsamında giyilebilir durumda olan toplam 382 çift ayakkabı toplandı.
Projenin yoğun ilgi gördüğünü ve sürdürülebilirliğini sağlamak istediklerini
belirten TakaTuka.com Kurucu Ortağı
Sevda Oğuz, “TOÇEV’in desteğiyle
hayata geçirdiğimiz projemiz ile ihtiyaç sahibi çocuklara ulaşmayı ve
TakaTuka.com’dan ayakkabı alışverişi yapan müşterilerimize zahmetsiz şekilde
bağış yapma olanağı sağlamayı hedeflemiştik. TOÇEV ile birlikte önümüzdeki
dönemde de sürdürmeyi amaçladığımız projemize, tüm Türkiye’nin katılımını
bekliyoruz.” dedi.
TakaTuka.com tarafından, Nisan ayında yazlık ayakkabı bağışlarının
tekrar kabul edilmesi hedeflenen projede, toplanacak ayakkabılar yine TOÇEV’in belirleyeceği farklı
şehirlerdeki ihtiyaç sahibi çocuklarla buluşturulacak.
Proje ile ilgili duyurulara ulaşmak için Toçev ve
TakaTuka.com’un sosyal medya hesaplarını takip edebilir. Bağış yapmak
isteyenler ise info@takatuka.com adresine mail atabilirler.
TakaTuka.com Hakkında
TakaTuka.com, dünyanın sayılı
ayakkabı markalarının gücü ile Temmuz 2012’den beri faaliyettedir.
Ayakkabı sektöründe
Türkiye’nin en iyi alışveriş sitelerinden biri olma vizyonu ile kurulmuş olan
TakaTuka.com, üyelerine bekledikleri en iyi hizmeti sorunsuz bir şekilde
vermeyi ve müşteri memnuniyetini en üst düzeyde tutmayı kendine ilke
edinmiştir. Müşterilerine ücretsiz kargo, farklı ödeme seçenekleri ve 30 gün
iade garantisi sunmaktadır. 60 farklı marka, yüzlerce marka ve renk seçeneği sunan
TakaTuka.com, yapacağınız alışverişlerde ise güvenliğiniz ön planda
tutulmaktadır. Güvenli ve kolay alışveriş yapılabilmesi, her türlü istek ve
talebin karşılanabilmesi için alt yapımız en son teknoloji ile
desteklenmektedir. TakaTuka.com’da düzenlenecek kampanyalar
ile sezon ürünlerine ve indirimli ürünlere, uygun fiyatlar ve ödeme koşulları
ile sahip olabilirsiniz.
TOÇEV (Tüvana
Okuma İstekli Çocuk Eğitim Vakfı) hakkında
TOÇEV, Türkiye’nin çeşitli illerinde maddi yetersizlik nedeniyle
okuyamayan çocuklara bütün eğitim hayatları boyunca maddi-manevi destek
vermekte ve çocukların temel ihtiyaçlarını karşılamaktadır. 1994 yılında
kurulan TOÇEV, Türkiye genelinde 15’in üstünde ulusal proje yürütmektedir.
Yaşasın Okulumuz, Bir Şey Değişir Her Şey Değişir, Günebakan,
İlk Yardıma İlk Adım, Parlak Gülüşler Parlak Gelecekler, Evimdeyim,
Yarının İzleri, Paylaşmayı Seven Parmak Kaldırsın, İyi Beslenmek İyi Gelecek,
Temiziz, Kütüphaneler, Enerjimiz Çocuklar İçin, Benergenim, YBO TOÇEV’in
yürüttüğü projelerdir. TOÇEV faaliyetleri ve projeleriyle beş milyonun üstünde
çocuğun hayatına dokunmuştur. Daha fazla bilgi için www.tocev.org.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.
Bugün
bir hoşnutsuzluk var üzerimde allah hayra çıkarsın.
İşler kötü diyeceğim, yok harbi kötü belki ondan, belki bazı hayal kırıklıklarından, belki hormonlardan, belki de okuduğum kitaptan. Bu ara yine çok okuyan az paylaşan içe dönük günlerdeyiz. Yeşil Peri Gecesine fena sardım bugünlerde, geçen kütüphaneden almıştım. Genel bir hüzün hali var kitabın belki o da tetikliyordur keyifsizliğimi, bilemiyorum. Bildiğim tek şey havada asılı duran yüklü bir bulut gibi ha yağdı ha yağacak bekliyorum. Neyi bekliyorum? İşte onu bilmiyorum.
İşler kötü diyeceğim, yok harbi kötü belki ondan, belki bazı hayal kırıklıklarından, belki hormonlardan, belki de okuduğum kitaptan. Bu ara yine çok okuyan az paylaşan içe dönük günlerdeyiz. Yeşil Peri Gecesine fena sardım bugünlerde, geçen kütüphaneden almıştım. Genel bir hüzün hali var kitabın belki o da tetikliyordur keyifsizliğimi, bilemiyorum. Bildiğim tek şey havada asılı duran yüklü bir bulut gibi ha yağdı ha yağacak bekliyorum. Neyi bekliyorum? İşte onu bilmiyorum.
25 Mart 2015 Çarşamba
Mantar soslu bonfile
Bizim muhteremin elinden her iş gelir, ama özellikle mutfak. Anası iyi yetiştirmiş ama adamın içinden de geliyor haksızlık etmeyelim. Tek sorun mutfağa girdi mi, bana, benim gibi kadına yamak muamelesi yapması. Onu soy bunu doğra, etrafı topla… (demiyor ama ben o mutfaktayken ayağımı uzatıp yatmayı sevmiyorum, mutfakta kıç kıça çalışmak daha eğlenceli)
24 Mart 2015 Salı
Kafamda bir tuhaflık
22 Mart 2015 Pazar
Dumur diyalog #139
Galatasaray maçı izliyorlar, gol oluyor, İlker "babacım gol attık gol attık!"
Arca: Baba lütfen biz deme! Ben büyüyünce hakem olacağım, hakemler takım tutmaz!
.................
Arca'nın elektrikle teması doğal olarak yasak. Defalarca ipad'i şarjdan almaması konusunda uyarılan cüce, bu defa şarja taktığını gururla bildirir: "Annem ipad'in şarjı bitmişti, taktım"
İç ses "iyi bok yedin" dış ses: "annecim niye takıyorsun, kaç kere söyledik tehlikeli!! aaaa!!"
Arca: Ama annem şarjdan çıkarma dediniz, çıkarmıyorum, takma demediniz ki!
................
Arca: Baba lütfen biz deme! Ben büyüyünce hakem olacağım, hakemler takım tutmaz!
.................
Arca'nın elektrikle teması doğal olarak yasak. Defalarca ipad'i şarjdan almaması konusunda uyarılan cüce, bu defa şarja taktığını gururla bildirir: "Annem ipad'in şarjı bitmişti, taktım"
İç ses "iyi bok yedin" dış ses: "annecim niye takıyorsun, kaç kere söyledik tehlikeli!! aaaa!!"
Arca: Ama annem şarjdan çıkarma dediniz, çıkarmıyorum, takma demediniz ki!
................
20 Mart 2015 Cuma
Multitasking olmak ama nasıl olmak?
Geçen yazıda, aynı anda
çok iş kotaracağım derken verimsizlik açmazına düşmekten bahsetmiştim. Bir de
işlerin kontrolünün dışına çıkması var ki, aman evlerden ırak olsun. Biri bir
soru sorduğunda o an o işle ilgilenmiyorsam, kafamda hiçbir data olmadığını
fark ediyorum, uzun bir geri dönüş yapmak ve hatırlamak için zaman harcamak
gerekiyor. Halbuki ne kadar konularıma hakimim sanıyorum, değil mi? Hikaye…
Verimliliği elden
bırakmadan, kontrolü kaybetmeden, az zamanda çok iş, eş zamanda birçok iş
yapabilmenin bazı yöntemleri var. Daha doğrusu varmış, ben de okuyarak
deneyimleyerek kendime adapte ederek öğrendim.
Multitasking olmak ya da olmamak ya da olmak ama nasıl olmak?
Hiç online değildim bu
aralar. “Kendimle baş başa kaldım, kendimi dinledim, iyi geldi uzaklaşmak”
filan diyebilmeyi çok isterdim ancak maalesef o da değil. Daha fena hatta. Hiç
kendimle kalamadım, pek çok işimi de tamamlayamadım, desem daha doğru olur.
Kafayı resetlemek mümkün mü bilemiyorum ama açık sayfaların bazılarını kapatıp
temizlemek eminim iyi gelirdi. Çünkü özünde işi bitirici bir insanım, daha
doğrusu işleri bitirdikçe kendimi daha iyi ve daha motive hissediyorum.
Sayfalar açık kaldıkça ve bir türlü kapanışı yapamadıkça psikolojim bozuluyor.
Dahası yoruluyorum. Sürekli yorgun hissetmem, ne kadar dinlenirsem dinleneyim,
ne kadar uzaklaşırsam uzaklaşayım, bir türlü kendimi enerjik hissetmememin sebebi
bu galiba, yok yok ne galibası, kesin bu!
Bugün aynı dertten mustarip
işten bir arkadaşımla sohbet ederken suçu yaşımıza attık (ben 37 o 40) ama tek
sebep bu değil bence. Konuşurken “a evet ya yaşlandık artık bünye kaldırmıyor”
diye düşünüyordum ama yemekten sonra beş dakikalık bir kahve molasında, başka
hiçbir şeyle ilgilenmeden sadece kahve içiyor olmama yoğunlaştığımda, parçalar
yerine oturdu.
13 Mart 2015 Cuma
Böyle bir okul var mı?
Eski bir Türk filmi var,
Perihan Savaş oynuyor, bir de Sezercik. Esas oğlan rolündeki sanatçıyı
hatırlamıyorum. Perihan Savaş gencecik bir köylü kızı iken zengin oğlandan bir
çocuğu oluyor, ama köylü ya, çocuğunun babası olacak alçak bizim kızı almıyor,
köyde bırakıyor, çocuğu alıp şehre götürüyor. Seneler çocuğunun hasretiyle
geçiyor. Çocuk da az büyüyüp Sezercik oluyor. Bir şekilde bu Sezercik anasına
kavuşuyor ve onu babasının beğeneceği bir kadın yapmak için uğraşıyor.
Külkedisinin zilyonuncu versiyonundan bir demet. Neyse bu külkedisinden
hanımefendi yapma çalışmalarından birinde bir eğitmen (şimdi çevrilse bu film,
yaşam koçu filan derdik herhalde) bizim bu köylü kızımıza özgüvenini artırıcı
önerilerde bulunuyor: “Ben çok güzel bir kadınım” cümlesini tekrar ettirmeye
çalışıyor. Ah tabii bizimkinin ağzından da “Beeen çoh gözel bi gadınım” gibi
şiveli bir cümle çıkıyor. Aklımın bir yerinde takılmış kalmış. Ne zaman
özgüvenim sarsılsa o sahneyi ve çoh gözel gadını hatırlarım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)