19 Haziran 2020 Cuma
Bana iyi gelenler - 4
13 Haziran 2020 Cumartesi
Bana iyi gelenler - 3
Saksıdaki domateslere epeydir biriktirdiğim filtre kahve posalarını vermek üzere terasa çıktığımda, yağmur başladı.
İnce ince , usul usul, sindire sindire...
Yılın sekiz ayı mütemadiyen güneş gören memleketten gelme bir insana göre yağmura, bana çocukluğumun kırk ikindi yağışlarını hatırlatan bu bahar yağmurlarına ziyadesiyle düşkünüm..
Tazelenmiş hissediyorum ve nefes alıyorum. Bence bitkiler de aynı hissiyatı paylaşıyor:) bugün saksıda iyice palazlanan domates fidemi bostana dikme zamanını tam da yağışın öncesine denk getirdim. Üstüne de bu yağmur, o kökleri saksıdan fışkırasıya büyüyen fideye ilaç gibi gelmiştir. Umarım.
Bostanda eşelenmek, günün en sevdiğim aktivitesi... umumiyetle yalnız oluyorum, diğer bostanların sahibi komşulara denk gelirsem de ne ala... kırık dökük fransızca ingilizce karışık sohbet ediyoruz. “Senin çilekler pek güzel..” “aman efendim senin domateslerin kabakların yanında lafı mı olur?” Minvalinde sohbetler dönüyor.
Yalnız oldum mu, daha da güzel. Her gün yeni bir gelişmeyle karşılaşmak, tek tek dokunmak, çapaladıkça toprağı, çıkan kokuyla mest olmak... toprakla bir olmak...
Bostandan ayrıldım mı hemen eve girmiyorum. Tam da bizim eve bakan ağaçların altındaki banka oturuyorum bir süre. İyi geliyor. Gerçi bugün yağmur ufaktan çiselemeye başlayınca
erkenden topukladım.
Yağmur... evet bana iyi geliyor. Serin mis...
11 Haziran 2020 Perşembe
Bana iyi gelenler - 2
7 Haziran 2020 Pazar
Bana iyi gelenler - 1
1 Haziran 2020 Pazartesi
Herkesin normali kendine!
29 Mayıs 2020 Cuma
Kitap yorumu: Mutsuzluk Zamanlarında Mutluluk
23 Mayıs 2020 Cumartesi
Karahindiba tohumları
Her yerdeler !
Sadece yürüyüşte gözümüze, burnumuza, kulağımıza girmesinden bahsetmiyorum. Pencere kapı açmayagör bütün evi ele geçiriyorlar.
Öğleden sonra başlaması muhtemel yağmuru iple çekiyordum. Ortalık mis gibi yıkanacak, hava bile temizlenecek ve tabii karahindiba tohumları sonsuz uçuşlarına ara verecekler...
Diye seviniyordum ama yağmur şöyle bir yağıp geçmiş, bizim saksıların toprakları bile ıslanmamış. Mış çünkü uyuyordum ben. Öğlen uykusu. Yaşlandıkça babama benziyorum. Öğle uykusu düşkünü oldum. Hiç olmazsa 15 dakikalık kestirme yapıyorum. Müthiş bir tazelenme!
Martın ortasından beri evden çalışıyorum. Ofiste çalıştığımdan daha fazla çalıştığımı gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Hatta önümüzdeki hafta kullanacağım izin mecburi olmasa tercih etmezdim.
Pandemi günlerinde ekmek yapamamış olabilirim, arayı temizlik ile kapatmayı planlıyorum.
Evin pisliği epeydir gözüme batıyor. Aslında temizleme ihtimali doğduğundan beri batıyor, yoksa üç senedir umrumda değildi. Pislik derken, cam silme, dolap dip köşe temizleme, perde yıkama gibi bahar temizliği bahsediyorum üç bahardır dokunmadığımız alanlar bunlar. Temizlik yapmayı o kadar unutmuşum ki, YouTube videolarına bile baktım: cam nasıl silinir? Sirkeyi biliyordum da şampuan müthiş bir sürpriz bilgi oldu!
Uzun lafın kısası domestiğe bağladım, ev paklanacak, o kadar!
11 Mayıs 2020 Pazartesi
Kitap yorumu: 4 Hane 1 Teslim, 2666, M treni, diziler ve diğerleri...
10 Mayıs 2020 Pazar
Tüm o anaç duygulara gelsin
27 Nisan 2020 Pazartesi
Bugün ofis
23 Nisan 2020 Perşembe
Manyak mıyım, neyim?
Kaç gündür gözüm terastaki koltukta. Güneş çıkıyor ben açmaya niyetleniyorum ama duruyorum akabinde, zira feci rüzgar dışarıda durulacak gibi değil.
Bugün hava durumuna, ve hatta bir haftalık hava durumuna, rüzgar hızına baktım bir cesaret “açalım” dedim, ne olacaksa olsun!
Ay bir güzel oldu. Yılın bu vakitleri 16:00 civarı bizim terasa gölge gelir, geldiği gibi attım kendimi dışarı, mesaiyi masada,
mesai sonrası bira keyfini koltukta bitirdim. An itibariyle saat 20:53 henüz güneş batmadı takılıyorum...
Hani öyle şort t-shirt sanmayın canım, eşofmanım çorabım... ama en azından temiz hava. Buna da şükür.
İyiden iyiye bu evde kalma meselesine alıştım. Pazartesi toplantı için iki saatliğine ofise gideceğim bir acayip geliyor. Sokağa çıkınca yürüyemeyecekmişim gibi, arabaya binsem süremeyecekmişim gibi.
Bana evde olmak öyle bir özgürlük ki, sanki “çık dışarı” deseler isyan edecekmişim gibi...
Manyak mıyım neyim!
14 Nisan 2020 Salı
32.gün
- Bence en az bir yıl daha cebelleşeceğiz
- Virüs bitse bile, şirketin kullandırdığı yıllık izinler yüzünden iznim kalmayacak
- Büyük ihtimal yazın okullar açılacak ve ilk iki maddeyi çözsek bile okula gidecek bir cüce yüzünden burada kalacağız.
10 Nisan 2020 Cuma
Karantina manifestosu
- Kimseye ne yapması gerektiğini söyleme (ekmekse ekmek yogaysa yoga kim ne isterse onu yapsın)
- Kimseyi kendini rehabilite etme şekilleriyle eleştirme (büyük resimcileri bile eleştirmemeye çalışıyorum)
- Kimseyi müsait olup olmadığını sormadan görüntülü arama (özellikle de beni)
7 Nisan 2020 Salı
Aman işte
1 Nisan 2020 Çarşamba
Corona günlerinde sosyal hayat
23 Mart 2020 Pazartesi
Meğer ben evcimenmişim
21 Mart 2020 Cumartesi
Karantina günleri - 9.günden bildiriyorum
13 Mart 2020 Cuma
Karantina günleri
8 Mart 2020 Pazar
Bu ara...
Birazdan fırında pişmekte olan balıklara eşlik edecek salataları yapmak üzere kalkıp mutfağa gideceğim, yani bana ve blogla geçirdiğim sürenin sonuna geldik.
Bir pazar gününün hakkını verdik kanımca. Kitap fuarı vardı, aslında İlker yapı fuarını gezerken biz de Arca ile kitap fuarı gezecektik ama virüs filan yemedi, vazgeçtik. Günün tek ev dışı etkinliği sabah kahvaltıyı yapmadan balık ve sebze pazarına gitmek oldu. Özlemişim. Sebzeler meyveler çeşit çeşit balıklar... Epeydir gitmemiştim. Şanslıymışız ki, çıkmaya yakın yağmur başladı ve bütün gün aralıksız devam etti. Öyle de güzel yağıyor ki şerefsiz! Usul usul ince ince... Yağmuru çok sevdiğimi söylediğim bu memleketin yerlileri garipsiyor beni ama napayım seviyorum işte.
5 Mart 2020 Perşembe
Yeni yayın dönemi
Neden? Çünkü İlker dil kursunda bir seviye daha atladı (yakında Flamanca özel ders vermeye başlayacak - hayır kıskanmıyorum) ve bu yeni seviye öğretmeni sadece öğleden sonra ders yapabiliyor ve dolayısıyla İlker Arca'nın okuldan gelişine yetişemiyor.
Yaşasın esnek çalışma saatleri !