11 Aralık 2012 Salı

Geleneksel yılbaşı ağacı süsleme merasimi

“aa yılbaşı bizim dinimizde yok, bunlar hep gavur icatları!! kültürümüzü yozlaştırıyorsun, tuh sana!” gibi saçma sapan düşünceleri küçük beyinlerinden geçirenler için her yıl olduğu gibi bir bilgilendirme yapayım, hiç zahmet etmesinler! (buraya bir tık)

Gelelim bizim yılbaşı ağacı süsleme merasimimize.

Pazar günü hiç dinmeyen yağmur fonu eşliğinde, aheste bir kahvaltı.

10 Aralık 2012 Pazartesi

HAYALKURDUM

İstanbul’daki arkadaşların çocuklarını götürdükleri çocuk kitabevlerini ve oralardaki aktiviteleri gördükçe Allah biliyor ya, “benim bebemin neyi eksik! ah ulen İzmir’de yok böyle kitabevleri!” şeklinde eziklendiğim çok oldu.

Hani bir şey isteseymişim olacakmış! OLDU! Dört şahane kadın, dört İzmirli anne “hayal kurdu” ve hayallerinin balkabağına dönüşmesine çok az kaldı.

12.12.12'de saat tam 12:12'de
1398 sok. No:6/1 Ulvi Apartmanı Alsancak (tabii ki İZMİR)

Darısı hayal kuran bütün hayalkurtlarının başına!


Her çocuk böyle mi bilmem ama bizim evdeki numune kitapçıları seviyor, bir raf kadar çocuk kitabı sunan sıradan kitapçılarda bile saatlerini harcayabilen bir veledin HAYALKURDUM’da tüm günü geçireceğine kalıbımı basarım!

Bizi kapıdan kovalayacaklar, bacadan gireceğiz, onları bu kitabevini açtıklarına pişman edeceğiz!! nihahahohahah :)  

Pezzettino

Kitap siparişleri iş adresine geliyor, Arca’dan önce ben okuyorum. Evet çoğu kitabı gidip de kitapçıda incelemek gibi bir vaktim olmadığından ya eleştirisini BDK’dan okuduğum ya da Esra Özlem’in Ada’sı gibi Arca ile zevkleri tutan çocukların önerilerini not edip gözü kapalı sipariş veriyorum.


Artık mikemmel bir kitap seçicisi olduğumdan mı (:P) yoksa Arca’nın kitaptan yana seçici olmamasından mı bilinmez, yüzde doksan dokuz tuttururum zaten.

Eskiden bütün kitapları aynı gün getirirdim eve. Hurrarra bütün gece dilim damağıma yapışırdı hepsini okuyacağım diye. Akıllandım, şimdi tek tek getiriyorum.

Pezzettino’yu da ofiste okudum götürmeden önce.

Bayıldım. Bu yaşımda bayıldım! Çocuk kitabı çok ciddi iştir, hani yazdım oradan biliyorum :P Yok benim yazdıklarım kör gözüne parmak şeklinde mesajlar içerdiği için fena halde kıskandım bu kitabı. Dokundurmuş çekmiş! Kısa, öz, alttan mesaj! bitti.

Gri'nin elli tonu

Dönemin popüler kitaplarını çok sonları okumak gibi saçma bir adetim var ve neyse ki yalnız değilim. İyice sindirilsin, okunsun, işin erbapları tarafından yorumlansın diye beklerim. Hemen çıktı, ilk ben okuyayım gibi bir derdim yoktur. Hatta aradan aylar geçmesine rağmen hakkında hala iki laf ediliyorsa, daha makbuldür.

Amma velakin bu defa merakıma yenik düştüm. “Gri’nin elli tonu” diye bir kitap. İzmirli anneler mail grubunda bir muhabbet başladı. Allah! Daha kitaptan tek satır okumadan, alt dudağımı ısırırken bulduğumda kendimi, bir anıyı hatırlar gibi gülümsemeye başladım. Harbi diyorum bak, artık nasıl anlattılarsa?
Hani yemek için derler ya (daha doğrusu babam der) aklında duracağına midende dursun. Hah bu kitap için de “aklımda duracağına listemde dursun, dur hatta elimde dursun bir sipariş vereyim” dedim verdim.

“Lizbon’a gece treni” dehasının ardından çerez olacağını biliyordum, kendimi hazırlamıştım, beklentiyi yüksek tutmayacaktım. Arca ile sızıp gecenin geri kalanında cin gibi uyandığım o gün başladım … ve bitirdim… dermişim: ))))

Sırtım tutulmasa bitirebilirdim ama bitirmedim. Kitabın bendeki mesaisine iki gün ömür biçen dostlar yanılmamıştı.

Kitap mı? Yorum mu?

Ne yapalım canım, her kitap da edebi anlamda doyuracak değil, değil mi ya?

Fazla detaya girmeyeceğim, merak kediyi öldürür mü cidden bilmem ama beni uykusuz bıraktığı kesin!

8 Aralık 2012 Cumartesi

Dumur diyalog #82

Verdiğin sözü tutmak mesajını içten içe enjekte etmeye çalışan İlker; "bak Arca söz verdim oyun açtım değil mi? Sen de verdiğin sözleri tutuyor musun babacım?"

Arca "bundan sonra seninle uyumak için söz vermiycem! Her gün bile söz vermiycem!"
..............

Bir tane de dumur diyalog #yeliz special edition:
Y: ekmek yok İlker eve girmeden alalım
İ: ne yemek var?
Y: bezelye
İ: aa bezelye ekmeksiz yenmez
Y: o zaman bezel-YEME puhahaha

Evet iğrencim biliyorum.

7 Aralık 2012 Cuma

Muhterem...

Nedeni olmak zorunda da değil ama karşımızdakini sevmemizi sağlayan bir şeyler vardır, detaylar. Kaşı gözü orası burası soyu sopu huyu değil, genel değil, ayrıntı…


Ettiği bir laf mesela…

6 Aralık 2012 Perşembe

Tespitim geldi!! Vol.2

İlk gençliğinde çocukluğunda yeterince Türk sineması izlememiş orta yaşa yakın bireyler mutluluğu yeni dönem Türk dizilerinde arar!


Bakınız : Muhterem kocam.

5 Aralık 2012 Çarşamba

Aşure

Sosyal medyada bir tek kare daha aşure fotoğrafı görürsem düşüp bayılacağım! Bana mı bu sene geldiler yoksa görsel paylaşım medyasında daha mı fazla dolanır oldum bilmiyorum, bildiğim bir şey varsa; aşureyi sevmiyorum. Dünyanın geri kalanının aksine sevmiyorum.


Tatlının içine giren bakliyattan haz etmiyorum. Sütlacı da benzer sebeplerden sevmem. Pirinç olsa olsa çorbada ıspanakta olur, tatlıda ne işi var?

Aşure konusundaki hassasiyetim çocukluğuma dayanıyor, biliyorum.

Annem ve “komşuya gönderme” konsepti!

Dumur diyalog #81

A: Annem, bizim okuldaki kıvırcık Ege saçlarını kestirince ne oldu biliyor musun?
Y: Bilmem ne oldu?
A: KIVIRCIKSIZ EGE OLDU! Puahahhaha
...........................

4 Aralık 2012 Salı

Büyüyorlar!

Cuma gecesi yorgunluktan kucağımda uyuyakalmıştı, yoksa soğan kokulu kafasını yıkamaktı niyetim, olmadı, leş gibi uyandı yeni güne. Berk’in doğum günüydü, Berk’in hediye ettiği parfümü sıkar, kokudan kurtuluruz dedik. Ama saçların iğrenç görünümünü ne yapacaktık? Limon! Limon sürdük kafasına dik dik yaptık saçları, sprey sıkılmış gibi oldu.


“Parti saçlarım oldu!” diye sevindi garibim büyüyor yav!

3 Aralık 2012 Pazartesi

Tespitim geldi!! Vol.1

“Yemek tarifi” ile “diyet” anahtar kelimeleri satar abicim, havada karada satar!


Bugün bir ara kendi bloguma girdim, okuyorum. Evet böyle narsis bir insanım, kendi yazdıklarımı okuyorum. (laf aramızda çok gülüyorum yav!) Neyse sağ alt köşede o anda sayfayı ziyaret etmekte olanların sayısı görülür. 33 gördüm! Oha niye lan? Benim bildiğim 20’yi geçmez. Hatta gece geç bir saat girmişsem “1” gözükmesin diye iki ayrı sayfada açarım bloğumu, maksat “tek ben mi okuyorum lan!” hissiyatı oluşmasın. Böyle manyak yönlerim var, tanıyın beni! buyum ben!

Kim çapkın?

Hafta sonunun pazar partisi Deniz’indi. Evet Deniz bebek, Arca tarafından kafası gözü yarılmadan sağ salim 1 yaşını doldurdu. Bu sene sağ çıktı kanımca bundan gayri hayat mücadelesinde sırtı yere gelmez.
Öncesinde Arca’yı arabada uyuması konusunda telkin ediyoruz ki partide arıza yapmasın. Deniz’in partisine giderken de arabada kestirdi. Gözünü açtı, balonlar, çocuklar, nefis yiyecekler… sersemledi haliyle. Bir gün önceki partide bütün çocukları tanıyordu ama o gün o kadar çocuğun arasında yalnızdı.

30 Kasım 2012 Cuma

an itibariyle... gelmiş geçmiş en iyi romantik komedi!

"When Harry met Sally"....

Gelmiş geçmiş en iyi romantik komedi!

Kaç defa izlediğimi saymadım. Umrumda bile değil! Bu film ne olursa olsun günü kurtarır!

Çocuk haklı kokuyormuş cidden!

Arca akşamları yanıma yanaşıp yanaşıp “annem banyo yapayım, kokuyorum” deyip duruyor. Bu hafta üç oldu talep. Yazın bu kadar talepkar değildi, anlamadık gitti, derken jeton düştü!


Çocuk haklı harbi kokuyor, soğan kokuyor! Leş gibi!

Her şey bir gün Hayat’ın Ela’nın öksürüğünden şikayeti ile başladı. Ela çok öksürüyordu ve Hayat ne yapsa kar etmemişti, Nurturia’da danışmıştı. Annelerden pek çok öneri gelmişti, ben de hepsini okudum, aralarından bildiklerim var bilmediklerim var.

Arca’nın malum Sümkürüfüs’ünü evden bir türlü kovamadık. Her gün sabah akşam burunlar temizleniyor ki rahat nefes alsın, gece oldu mu tıkanıyor, akıntı genizde gıcık yapıp öksürtüyor haliyle. Bir akşam burun temizleme rutinimiz şaştı, yer cücesi yerde uyuyakalmıştı. Pek tabii Sümkürüfüs canavarı hemen işbaşı yaptı, daha gece yarısını bulmadan saatler, Arca öksürük nöbetine başladı.

Yastığı kaldırdım, yok! Odanın nemi tamam 50% daha ne olacak? Öksürmekten uyanıyor, o uyku haliyle burnuna bir şey de sokturmuyor, hey allahım!

29 Kasım 2012 Perşembe

Sabah insanı değilim kardeşim zorla mı!

Ben "aman sabahlar olmasın" tarzını benimsiyorum. Hatta hayat felsefem yapabilirim pekala. Evet yav, gece seviyorum ben, sabahın körünü vapurları güneşin doğuşunu aydınlanmayı filan sevmiyorum! Hiç sevmedim. Evet Arca hayatıma girdi beridir yedi dedin mi "anneaa ben uyandımmm!" naralarıyla ayaktayım ama hoşnut olmak zorunda değilim.

28 Kasım 2012 Çarşamba

Büyük resim

Siz cumhuriyet ile yönetildiğimizi mi sanıyorsunuz? Hayır, Türkiye’de yönetim biçimi : “ben yaptım oldu”culuktur.


Artık okula forma ile gidilmeyecek, kıyafet serbest olacak. Bak “ben yaptım oldu”, bu kadar basit. Hayırlı olsun cümlemize.

Daha üç yaşında iken arkadaşı giyiyor diye her Allahın günü salopet ile okula gitmek isteyen bir bebem vardı. Buna rağmen kaygılı değilim, gelecek günlerin olası sorun konu başlıkları “markalı giyinme, trend yakalama, bilmem ne çantasından isteme” beni korkutmuyor açıkçası. Bir şekilde çözülür.

Hepsibenimyum

Arca banyo talep etti. Kokuyormuş. Ulen ben koca kadınım senin kadar yıkanmıyorum allahsız! Hatta ben cidden yıkanmıyorum yav. Parfümü icat eden Fransızlara hürmeten değil, kayıtlara geçsin; tembelim! Eh haliyle kendim beş dakikalık duşa üşenirken cücenin banyosunu hazırlamamak için türlü numaralar çekiyorum, dokuz takla atıyorum. Ama bugün yemedi, talebinde diretti. Baktım kendi bencil tembelliğim için inat ediyorum, fazla uzatmadım, soktum banyoya. Kıyamam lan, suyu seviyor (Balık işte, hiç bana çekmemiş:P)

Bu arada İlker uyuyakalmış. Ben o anda Arca'ya Sümkürüfüs ile Hepsibenimyum'u okumaktaydım. Baktım Hırçınella'ya gelmeden onun totosu da pirelerle münasebete girmiş, kaldım bir başıma.

26 Kasım 2012 Pazartesi

"imza: kızın" tadında :)

Bizimkilerde ortam hep curcunadır. O filmlerde gördüğün geniş gürültülü İtalyan aileleri gibi… Herkes yüksek sesle konuşur ama istisnasız herkes. Hayır babamın işitme kaybıyla alakası yok : ) Kırk senedir böyle bu aile… Herkes konuştuğu için ve aynı anda konuştuğu için bir süre sonra kişi kendi sesini duymaz olur, dolayısıyla desibel arttıkça artar, an gelir herkes bağırıyor sanırsın. Aramızda en az konuşan öğretmen ablam bile mesleki deformasyon sağ olsun, yüksek perdeden kapatır arayı.


Arca anneanne evinde kafayı yer. Kimse değildir suçlusu. Arca ortamın kurbanıdır. İnanılmaz aktive olur ve enerjisini sönümleyecek bir Duru yoksa o anda, evi birbirine katar. Tek derdi ilgi çekmektir ama karşıdan baktın mı “laf dinlemiyor”dur. Dinler aslında Arca, laf dinler ama o curcunada lafları duyamaz sadece.

24 Kasım 2012 Cumartesi

Süper anne? YOK BE GÜLÜM HİKAYE - devam

Ne demiştik? Evet, öyle aman aman iyi idare etmekle filan bir ilgisi yok bu kadının diyordum.
Bu kadın = Ben :)

Gittiğim yolda doğru yaptığım bir şeyler var mı, diye düşündüm, Defne’nin yorumunu okuyunca. Yardım, öneri istemişti. Yapabileceğim bir şey var mıydı?

“Hayır öyle değil işin aslı böyle yalnız değilsin bacım, hepimiz Defne’yiz, hiç birimiz süper değiliz.”

İşin özü cidden bu ama birkaç küçük dokunuşla bir şeyler daha kolaylaşabilir. Sadece bunu anlatmaya nasıl başlamalı? Ahkam kesmeden, bilmişlik yapmadan…

23 Kasım 2012 Cuma

Süper anne? YOK BE GÜLÜM HİKAYE:)

Geçen hafta Defne’nin bir yazıya bıraktığı yorumu paylaşayım önce;


--- Merhaba, Eski günler deyince şu an yaşadığım hissiyatı, Sizi ve burayı takip edenleri çok yakın bulduğumdan paylaşmak istedim. Eski günlerde acaba annelerimiz; hem iş yerinde başarılı olacak, tüm işleri biterecek günde bilmem kaç maile telefona vb cevap verecek, aynı zamanda televizyondaki dizilerin hepsini takip edip yorum yapabilecek, interneti takip edecek, hem evinde cocuk bakacak, hem yemek temizlik yapıp hem bulaşık çamaşır yıkayacak, kocasına vakit ayıracak, bu sırada kitap okuyacak, spor yapacak, kilosuna dikkat edecek blaaa blaaa olacaklarını düşünmüşler midir? Simdi ben bu super kadın,anne vb sorumluluklarından bunaldım, ama cevremden surekli olarak bu beklentilerin oldugunu hissediyorum. Bu konuda ne yapabilirim, yardımcı olabilir misiniz? Cunku okudugum kadarı ile siz bu konularda gayet iyi idare ediyorsunuz :) Bunun icin de sizi takdir ediyorum,Sevgiler Defne..---

Kendisine uzun uzun yanıt vermek istediğimi yazmıştım cevaben ama söylemek istediğim çok kısa ve özdü aslında; “Süper anne? YOK BE GÜLÜM HİKAYE:)”

Nerden başlasam nasıl anlatsam? “Senin blog penceresinden gördüğün kadın değilim ben” demek isterdim ama doğru değil, bizde olduğundan farklı bir profil çizmek yok bacım, ha sadece hayatımızın her milimetrekaresini yansıtmanın mümkün olmadığı yadsınamaz, o ayrı.

Bu sayfaya yansımamış milimetrekarelerden bazı noktaları açıklayayım, hem ben içimi dökeyim hem okuyanların içi bir soğusun önce.