O yüksek topuklu krem rengi ayakkabıların numarasının kalmamasının tesellisi +
İstediğim kabana 150 vermeye hazırken, vitrinde 100 yazması hatta kasada 80 vermenin sevinci+
Sevgililer gününde kokoş bir lokantada dünyanın parasını vermeyi Gizli bahçede kahvaltı ve Zeyneplerde PES partisine dönüştürmenin bütçeye katkısı +
Ne zamandır elimde sürünen birkaç kitabı bitirmenin ödülü +
Bir süredir arayıp bulamadığım birkaç kitabı D&R'ın sitesinde görmenin heyecanı +
"internetten mi kitaplardan mı öğreniyorsun bunları" şeklinde burun kıvıranlara bilenip gaza gelme(*) =
kocaman bir kitap siparişi
Yine epey araştırıldı, mail gruplarına kulak kesildi, önerilerine değer verilen blogların kitap etiketli yazıları tekrar gözden geçirildi ve aşağıdaki liste oluşturuldu.
OSHO (Hain Hülya, yaramaz Özgür :)) !! sizin marifetiniz bu OSHO, meraktan çatlamadan alayım dedim:))
Tom Hodgkinson : The Idle Parent (bu da özgürün marifeti, huuu duyuyor musun çan
çing çonglardan!!)
Haluk Yavuzer - çocuğunuzun ilk 6 yılı (huysuzum senden galiba - freudlu kitabın tadı damağımda kalmıştı:))
Thomas Gordon kitabı
elisa medhus - kahraman cocuklar yetistirmek
Bu son ikisi yeni takip etmeye başladığım, kitap konusunda önerilerini çok beğendiğim Cem uyurken okuyan :) Yaseminden... (aslında idle parent da kendisinin bir önerisi)
Mahallenin en mutlu yumurcağı
(kalanlar da montessori eğitimi grubundaki annelerin önerilerinden)
Hem aklıma geldi, blog yazarı olup da kitap okumayan, sevmeyen, kitap kokusunu içine çekmeden yaşayabilen biri olabilir mi? Okuyan insan yazmayı da o derece sevmez mi? En basitinden söyleyecek sözü olmaz mı? Olur elbet. Kitap almadan önce illa ki blog yazarlarının deşilmesi bu yüzdendir.
Sonracığıma kitaplığın düzenlenme vakti geldi. Okunmuşları arka odada bırakıp, okunmamışları her daim gözümün önünde olsun diye oturma odasındaki - nam-ı diğer Arcanın oyun odası:) - raflara dizmeye karar verdim. Hem bi görelim, dünya kadar kitap alıyoruz, ne kadarını okuyorum? Aslında ufaktan dertliyim, çünkü bazı günler sadece birkaç sayfa okuyabiliyorum. Hemen sızıyorum. Bazen Arca beni umursamaz kendi kendine oynarken okuyayım diyorum, hoop benim kitaba musallat oluyor. Arca'nın bana benzeyen tek yönü kitaplara karşı ilgisi, İlker pek okumaz. Tabii bu da pek küçükken (5 aylıktı galiba) kendisini kitapla tanıştırmanın sonucu. Umarım tüm hayatı boyunca kitaplara ilgi duyar. Okumak güzel şey...
Bu haftaki bayi toplantısı sırasında biraz asosyal takılıp evde okumaya fırsat bulamadığım kitapları kemirmeye niyetim var. Zaten baktım da okuyabilmek için iş seyahatlerini iple çeker olmuşum. Arcanın büyüyeceği, beni daha az yoracağı, kendi kendine oynayacağı, arkadaşlarında kalıp geceyi bana bırakacağı günleri de... Sahi çok mu var daha:)
(*) : okumanın ve internette çocuk eğitimi üzerine vakit geçirmenin küçümsenmesi, "biz sizi böyle yetiştirdik, fena mı oldu" şeklindeki sığ yaklaşımlar, "tecrübeye saygı göster" derken bilgiye, araştırmaya, öğrenmeye tepeden bakmalar konusu bırak postu kitap olur benim dünyamda!! Ama şimdilik tek şikayetle kapatıyorum mevzuyu.
NOT 1: Doruk ve kirazımın gönderdiği hediye tam bir sürpriz oldu:) Arcanın çekiçle pata küte girişmesinin fotolarını çekip koymalı, çok eğlenceli.
NOT 2: Kaybettiğimiz Gülnur teyzemin torunu oldu dün; Alp Doruk... Aynı Arcaya benziyor. Aynı onun ilk doğduğu gün gibi. Dün hastaneye kısa süre için tebriğe uğradık, ayrılmak istemedim. Arca evde İlknur ve Emre ile kudurmakla meşguldü, anne baba yokmuş umru değil veletin! Emreyi tanıyor artık ama hala İlknur konusu hala karışık:)
NOT 3: Hadi bakalım Ezel mi daha karizmatik, Dayı mı?? Dünkü bölümden sonra oyumu Dayıya veriyorum ve Ali olacak o adama acıyorum, hala akıllanmadı. Ya Dayı sen nasıl adamsın ya!!!
4 yorum:
Yeliz, okunmayan kitaplar üzerine, ben çok beğendim:)
http://filucusu.blogspot.com/2010/02/okunmayanlarn-sarks.html
ay çok teşekkür ederim.
imza: aç kurt (kitapkurdu :P )
OSHO deyip beni de anmadın ya aşkolsun ne diyim !!
:)
Sobelesem nasıl olur dedim ve sobeledim bi de.
Duydum duydummm... Kulağımda bi çınnn çınnn.
Yorum Gönder