Halbuki haftabaşından beri köpek dişlerinin sorumlu olduğu uykusuzluğum için karar almıştım. Arca ile birlikte uyuyacaktım ki, hem gece nöbetlerine dinç kalkayım hem de biraz uykumu alayım, Leyla modunda dolaşmayayım! Tüm planlarım magnum double çikolata yalarken biraz zaplayayım dediğim anda değişti. Hani çok sevdiğin bir film çıkar karşına, hadi birkaç sahneyi izleyeyim dersin. Dün akşamın sürprizi “The Notebook” idi. Defalarca izlediğim ve içim çıkasıya kadar ağladığım filme anında kilitlendim. Ve adet olduğu üzere salya sümük ağladım. Hani baksan bizim Yeşilçam melodramlarından ne farkı var değil mi?
Fakir oğlan zengin kız, yaz aşkı, ailenin karşı çıkması, istemeden ayrılma, mektupların saklanması vesaire vesaire… Ama işte o filmde öyle bir sihir var ki her izlediğimde istisnasız ağlattı beni. Galiba aşklarındaki sonsuzluk hissini çok güzel veriyorlar.
Şiş gözlerle yatağa gittiğimin 10. Dakikasında nöbet başladı. Arcanın sağ alt köpek dişi küçük bir baloncuk, güldükçe bize nanik yapıyor. Diş jeli ve calpol bundan gayrı derdimize çare değil, anlamış bulunuyoruz. Arca en geç 22 gibi yattığında melekler gibi uyuyor, o kadar yorgun ki ilk 4 saatlik uyku deliksiz. Derken uyku hafifliyor, diş ağrıları hissedilir oluyor ve gece 2 nöbeti başlıyor. Eğer o vakte kadar henüz uykuya dalmamışsam vay halime! Dün gece – önceki 4 gece olduğu gibi - yatak-Arca arası defalarca mekik dokumaya dayanamadım, aldım yastığı yerde yattım. Arca dümbeleği yanında yatırmıyor ki şöyle ana-oğul koklaşa koklaşa uyuyalım. İlla ki çarmıha gerilmiş gibi yayılacak. Bizim yatak? Yok biz garanti ezeriz Arcayı, yemiyor. Diyordum, dün gece – kesinlikle hatırlamıyorum- almışım yanımıza. Bi uyandık saat 6. Kendi yatağına götürdüm, kaşınıyor, uyuz gibi. Soydum, sivrisinek ısırığı, fenistil sürdüm, bu arada ishalimsi kaka ve artık uyku kaçtı, gitti, kül oldu. Toplasan 2 saat uyumadım. Son 4 gecenin bilançosu maksimum toplam 10 saattir. Böyle zamanlarda çalışmamayı çok isterdim. Çünkü Arca bu uykusuzluğa garanti 9 gibi bir sabah uykusu çekecek, ben de yatardım onunla enerji toplardım. Ama çalışmak zorundayım, üstelik işe giderken 30 km araba kullanmak zorundayım. Sabah Nihat Sırdar reklama girdi, karşıdan tatlı sabah güneşi vuruyor, pencerelerden ılık rüzgar yüzümü yalıyor, ahanda dalacağım. Açtım telefon İlkere. En azından telefonda konuşurken daha dikkatli araba kullanıyorum. Reklamlar bitesiye kadar sohbet ettik.
Köpek etti bu köpekler beni, allahım duy sesimi!!!
7 yorum:
Uykusuz araba kullnmak mı:((( benim bile uykumu getirken o sabah güneşi gerçekten de hep sürücüleri düşünürüm... tatil dönüşleri hep sabah güneşiyle gireriz İstanbul'a... zor inerim arabadan, yani az daha gidilse gidicem modunda olurum...
The Notebook iki kez izledim hatta ikincisnde otobüsteydim... o kadar seçenek içinde bile bile tuttum onu seçtim ve burnumu çeke ağladım ...
Öptüm Arslan 'ım Arcayı ... sevgilerimle
Ah canım Yelizim , hsonu anneye gidin birazda amorti etsin senin bu yorgunluklarını. Öperim çok
:))) Kolaylıklar... İki oda arasında mekik dokumaktan, halının üzerinde yatma operasyonlarını çok iyi bilirim:(
yelizim çok çok çok az kaldı. arca sen de sık dişini koçum. hepsi çıksın çok rahatlayacaksınız
of yelizcim ayni durumdayiz yaa :(
kopek dislerin ikisi pirt diye cikiverince 'amaaan demek bizde kolay cikacak, iyi hadi yirttik' moduna girmistim, ama su sonuncu fena surunduruyor bizi de :( ustelik daha oyle patlamak uzre filan da degil.
kolay gelsin hepimize ne diyim.
Allah'ım, korkuyorum :(
Yelizciğiiiiimmm, ben kıyamam ikinize de !
Böyle zamanlardan birinde alıştırdım Nil'i yanımızda yatmaya.Ama "bayan rahatına düşkün" şimdi kendi yatağını tercih ediyor ama yanında mutlaka ben'le birlikte :)))Aklıma ne geldi; Arca yanında yatırmıyor diyorsun yaa ahh sen de ne deli yatardın Yeliz'im.Tüm gece tekmeledikten sonra uyanır kibar kibar çok rahatsız ettim mi sizi diye sorardın.Ne şeker şeydin sen yaa çocukken.Şimdi katmerli şekersin!
Çoook öpüyorum ikinizi de !
Yorum Gönder