26 Nisan 2011 Salı

"İt Kuyruğu"ndan nerelere

Hiç unutmuyorum, bir gün babam elinde bir kitapla çıkageldi.

Aziz Nesin, “İt Kuyruğu”.

Biz ablamla o yıllar Aziz Nesin’in bütün kitaplarını okuyoruz, tapıyoruz o gümüş saçlı adama. Ben, pek Şeker portakalı gibi o yılların tüm çocuklarının okuduğu kitapları okumadım. Kitaplarla dostluğumun temelidir Aziz Nesin. Ablam bitirsin de ben de okuyayım diye gözünün içine bakardım.

Neyse babam imza gününe gitmiş, üşenmemiş sıraya girmiş, (normalde sıkıntıya gelemez) “Yeliz ve Yeşim” için imzalatmış.



Hayatımdaki ilk imzalı kitabım, hem de ilk hayranı olduğum yazarın kitabı. Ablamla yarışmıştık kim önce okuyacak diye. Hani yazar olunca el yazısı da güzel olacak gibi bir düşünce mi yerleşmiş ne, uzun uzun bakmıştım el yazısına.

Ben kitap dağıtan türüyüm, elimde kitap pek durmaz, illa ki birileri de okusun diye dağıtırım. Arkasını da aramam, kitaplık hep boştur. Ama o kitap hala durur, ara ara açıp Aziz Nesin’in el yazısına bakarım. Özeldir…

İzmir’de kitap fuarı vardı. İmza kuyruklarına girmeye niyetim yoktu sadece atmosferi koklamak istemiştim. Geçen hafta maaile yatak döşek yatarken İlknur arayıp bir şey istiyor musun fuardan dediğinde, kesinlikle gideceğimi söylemem bundandı.

Cumartesi aksilikler birbirini kovaladı ve yoğun programa sıkışamadı.

Bu arada istisnasız bütün gün Arca öksürdü. Burnu dolu, temizletmez… Gece bütün gece öksürmekten uyumaz, uyutmaz… Neden anlatıyorum? Çünkü Pazar günümüzün gelişi Cumartesi gecesinden belliydi.

Pazar sabahı o bütün gece uyumayan adam oymuş gibi keyifliydi. Hemen programı yaptık. Erkenden fuara gidiyoruz, Arca İlker ikilisi çimlerde debeleniyor, Yeliz kitap fuarını geziyor… Arca arıza çıkarıp 11:30’da öğle uykusuna yatınca Kitap Fuarı yalan oldu. İlker bana kıyamadı, şansımızı öğleden sonra denedik ama fuar girişi hınca hınç dolu. Ufaktan bir gösteri var, Arca protest bebek el çırparak eyleme katıldı.

Bir fuar girişine, bir de İlker ile Arca’nın o kapalı alana girmektense çimlerde koşmak isteyen ifadelerine baktım. Burnuma kitap kokusu geldi, aklıma o imzalı bir kitabın anısı düştü. Her kararımdan önce yaptığım gibi alt dudağımı dişledim,

“HADİ!!” dedim,

“Lunapark’a gidiyoruz! “



Çocukluk anılarımızı tazeledik. Arca çarpışan arabalara binmek için, İlker beni Kamikazeye bindirmek için yalvardı. Bense sadece birkaç kare fotoğraf çekmekle yetindim.

Çimlerde koştuk, kuşları kovaladık, Tea&Pot’a yürüdük.

Kitap fuarı içimde kalmadı desem yalan olur ama pişman olmadığım kesin : )

1 yorum:

mine dedi ki...

yaaa, ne güzel yazmışsın :) Benim de en sevdiğim ilk yazardır kendisi.
Bu arada biz de izmir'e geldik Yağmur'la ve sizinle aynı zamanlarda lunaparktaymışız. Keşke etrafa daha iyi bakınsaydım Arca'yı tanırdım.
üzerimizde akşam katılacağımız düğün için giydiğimiz, kamikazeye radara pek uymayacak kıyafetler olduğu için, aşağıdan bakıp boynumuzu büküp baktık sadece oyuncaklara. Yağmur'da, aynı yerde dönüp dolaşan, diğer oyuncaklara kıyasla tek güvenli oyuncak gibi gözüken trene binebildi.
Sevggiler...