21 Haziran 2011 Salı

Koltuksuz köyden bildiriyorum

Hani aile toplantıları olur, halalar teyzeler kuzenler hep beraber akşam gezmeleri yapılır. Çocukken çok yapardık, hemen her hafta birinin evinde toplanılırdı. Televizyon izlenecek ise, koltuklar yetmez haliyle, çocuklar yerde otururdu. “Annelerimizin babalarımızın dizinin dibinde oturmak” deyimi lugata o zamanlar yerleşmiş demek ki.

Bünyeye de yerleşmiş olacak, şu yaşıma geldim hala koltukta oturmayı sevmem. Dostlar oturmaya geldiğinde gecenin ilerleyen saatleri kendimizi yerde buluruz İlkerle. Onu da kendime benzettim. Ya da televizyona bakarken, meyve mi atıştırıyoruz, hop o koca sehpanın yanına çöküvermişiz. Etrafta yaklaşık on tane koltuk ama bizim totomuz zemin istiyor.

Çıplak ayak da bir nevi geçmişe gönderme! Evde terlik giydiğimi bilmiyorum. Annemin “karnın ağrıyacak” lafları kulağımda, ama ben kulak arkası ediyorum. Ümit abla olmasa Arca’ya çorap giydirmek aklıma gelmeyecek. İşin kötüsü çocuğa “terlik giy!” diye baskı yapamayacağım, “önce sen giy!” demez mi?

Dün resmen hastalıktan yerde sürünüyordum. Bütün akşam uyudum, Arca’ya yaklaşmadım. Bir de benim mikrop başka mikropsa, Arca bi de benimkini kaparsa! …. komple teorileri vol.bilmemkaç!

İlker de hasta, Ümit abla halimize acıdı, Arca’yı alıp götürmeyi teklif etti. Cüce canımıza okumayı tercih etti.

Ben sızdığımda İlker bakmış Arca’ya ama çok pis yüz göz olmuşlar. İlker’in tüm iyi niyet ve sakinliğini kötü emellerine alet etmiş, çizgi film açtırmış. Uyandığımda İlker’in şurup içirme girişimlerini sallamıyordu. Depolanmış enerjimi sert yapmaya yönlendirdim.

Pek de yapmacık oluyor, içim gülüyor ama kaşlar çatık ses yüksek ve kararlı!

“hmmm hadi bakim, şurup içilecek”

“hmmm çabuk tuvalete çiş vakti!”

“saat on yatağa kon! Hayır bu akşam anne hasta duş yok, yat bakim yatağa!”

“hmmmm kapat gözlerini, görmiycem açtığını, tatili düşün, hayal kur, kapat bakim! Çabuk uyu!”

“hmmm” çok önemli, genizden gelecek, seviyesine inilecek, eller belde, gözünün içine bakılacak, taviz yok, kaşlar mutlaka çatılacak!

Ulen bu düdük yüzünden iki kaşımın ortası kırışacak.

Neye uğradığını şaşırdı cüce, tüm direktifler anında yapıldı, kıçına motor takılmış gibi. İyi polis kötü polis numarasını çok feci yedi : )

Geçici bir süre için sergilediğim bu despot tavrımdan zerre kadar pişmanlık duymuyorum.

Bu da böyle biline!

4 yorum:

Unknown dedi ki...

biliyormusun senin yazılarını uzun bir süredir okuyorum sanki okudukça deşarj oluyorum gibi geliyor bana.kötü birşeyler anlattıgında bile beni mutlu etmeyi başarıyorsun.ama birde sana sormalı tabiiki.bu arada sana ilk defa mesaj atıyorum.hayata yaklaşımın bana yakın geldi için senin yazdıklarını okumak keyif veriyor bana.bu böyle biline.alaaaaa

ÇokBilmiş dedi ki...

Ben de gündelik hayatından bahseden blogları okumaktan çok sıkılıyorum ve okumuyorum da zaten. Ama seninki başka. Muhakkak okuyorum ve bayılıyorum :)

Bir de ekleme yapayım: Vücuda bir mikrop girdikten sonra bağışıklık sistemi kapılarını kapatır ve ikinci bir mikrop giremez. Yani bir insan hem kızamık hem de grip olamaz :) Ya da iki farklı gribi bir arada geçiremez :) Bu nedenle korkmana gerek yok, cüceye sarılabilirsin :)

yeliz dedi ki...

merhaba eylem,
çok mutlu oldum mesajına. inan almaktan mutluluk duyduğum yorumlardan biri oldu benim için:) insan bir kaç eş dostun okuduğunu sanarken bambaşka birini güldürebilmek çok sevindirici,
görüşmek üzere:)

yeliz dedi ki...

vay süper haber çok bilmiş. iyi eve gidince yumulayım cüceye. kıyamam çok pis itilip kakıldı dün akşam:)

laf aramızda ben de sıkılıyorum öyle bloglardan:P