24 Ağustos 2012 Cuma

Bukowski

Tatil hazırlıkları tamam! Bayılıyorum yüksek perdeden girişlere : )


Yok be yav bayram çamaşırlarını yıkadım sadece. Ütü yapmak zor geldi. Katladım tıktım çantanın içine. Zaten yazlığa gidiyorum, orada da ütü var çok şükür. Geçen seneki kavanozlarımı torbaladım, yeni kapak alınacak, şişe domatesi yapılacak. Arca’nın ehemmiyetle üzerinde durduğu kumandalı arabası, fotoğraf makinası, bilgisayar… Tamam işte.

İlker’e bir kap sebze pişirdim. Allahım mikemmel bir kadınım! (laf aramızda Nadire abla yokken köpekler yemez halimizi)

Tatil hazırlığının en titizlendiğim kısmı kitap seçmek. Bu sefer artık mokunu çıkarmayayım 5-6 kitapla gidip de sadece birini okuyup dönmeyeyim, akılcı bir seçim yapayım dedim. “Açlık oyunlar”ından sonra tempoyu düşürmeyelim, hazır tatil moduna girmişken çıkmayalım demiş “aklından bir sayı tut”a başlamıştım. Bu ilk başlayışım değil, geçen sene seksen sayfa kadar okuyup tırstığım kitap bu. İlker’e anlatıyorum, gece uyuyamadım oğlum, çok pis tırstım diyorum, gülüyor, insan okuduğundan tırsar mıymış? Hayal gücünün sığlığına sağlık! Sen okuma zaten!
Neyse o gergin kitabı alacağım da ya yine tırsarsam diye alternatif olmalı. Çanta çamaşır bir köşede bekleyedursun ben çöktüm kitaplığın önüne. İpek Çalışlar’ın “Latife”sinden sonra “Halide Edip Adıvar”ını almıştım taaa ne zaman. Evirdim çevirdim yok biyografi havamda değilim. Elif Şafak’ın Araf’ından birkaç sayfa okudum, hmm olabilir de ne bileyim sanki sonra okunmalı gibi, daha kış vakti kitabı gibi … “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” bak bunun girişinden epey okumuş başka bir kitabın heyecanıyla kenara koymuştum. Süperdi ya bak bu olur. Birkaç tane ağır telden çalan var… Havam değil. Ulen yine softirik kitap eksikliği hissediyor bünye! Acilen kitap siparişi vermeliyim.

Derken Bukowski’ler geçti elime. Vedalaşamadığım paylaşamadığım kitaplarım var benim. Daha doğrusu yazarlarım. Kosinski ve Bukowski’nin yeri ayrı, üniversite yıllarımdan yadigar onlar bana. Elvan tanıştırmıştı bizi. Sayfalar solmuş iyice, epey eski basımlar. “Kadınlar” diye bir kitabı vardır, arkasında adamımın ağzından cümleler dökülür: “Bir kadın olarak doğmuş olsaydım kesinlikle orospu olurdum …”

Kapağın içini açınca o yıllar mutlaka düştüğüm notu buldum iç sayfada; “Beyoğlu – 1997”. Şimdi artık kitapçıya gidip de kitap aldığım yok. Ne yazacağım 2012 – dr.com.tr veya 2012-nadirkitap.com mu? peh!

1997’nin yaz stajı geldi aklıma. Fakültenin ikinci senesinde Maçka kampüsünde üç haftalık atölye stajına katılmak mecburiydi. Gruplara ayırır asistanlar, grupta herkes her tezgahın önünde bir şeyler yapar. Havşa açarsın, torna tesviye yaparsın. Tek tek gezersin bütün tezgahları. Tezgahlar ikinci dünya savaşından kalma. Kuvvetle muhtemel Nazi zulmünden kaçan değerli öğretim görevlileri yanında getirmiştir.

Eğe yaparken tüylerim kalktı, kardeş ben tırnağımı törpüleyemem ayağımın altına topuk taşı süremem ne eğesi! Bizim asistanlar, yazık, kız yüzü görmemiş tabii, hemen kaynardım, “ay hocam ben yapamıyorum”. Aaaa kıyamazlar kızlara: ))))

Bir taraftan da nasıl sakarım allahım, benim neyime tezgahta iş yapmak!

Eğeden yırttık, kaynaktan kaçış yok. Kolay değil o öyle. Önce elektrot kaynağı yapıyorsun sonra kaynağın üzerindeki cürufları temizliyorsun, kalın olmayacak kaynak dikişin, gözenekli olmayacak. Kaynağım şahane oldu, birkaç kişinin kolunu bacağını yakmak ve gözüme cüruf kaçırmak dışında pek zayiatım da olmadı. Lakin sakar olduğumu, atölyeyi başımıza yıkabilecek potansiyelimi fark eden arkadaşlar beni gruptan dışladılar. “Sen otur biz yaparız” dediler.

Kuvvetle muhtemel muntazam kaynak dikişim hepsini kıskandırdı. Aman neyse canıma minnet. Almışım elime “Kadınlar”ı, tezgahın birinin üzerine tünemişim, ohhh onlar yapıyor ben okuyorum. Asistan girdi atölyeye, hemen araziye uydum tabii ama kitap tezgahın üzerinde kaldı. Geldi, aldı kitabı, evirdi çevirdi, hemen herkesin yaptığı gibi arka kapağını okumaya başladı. Ve pek tabii kitabın “Torna tesviyenin püf noktaları” olmadığını anladı.

Abaza olabilirler ama salak değillerdi bizim asistanlar:P

Kitap bizim asistanı ziyadesiyle sarmış olacak bir süre elinden bırakamadı. Neden acaba? puhahahha

Neyse, Bukowski’lerimi toparladım, “Kasabanın en güzel kızı” öykü kitabı. Ne zamandır öykü okumamışım. Önce Cass, sonra “15 cm” derken kopmuşum. Yüzünde dehşetle karışık “napıyorsun kadın burada hilkat garibeleri gibi?” ifadesi ile muhterem kocamı kapı eşiğinde görene kadar, kitaplığın önünde nerden baksan bir saattir yerde oturduğumu fark etmemişim.

Ve.. hali hazırda tatile hangi kitabı götüreceğimi bilmiyorum! “Kumral ada, mavi tuna” gelse bari, dün mesaj üstüne mesaj attım, sahafa. Tatile gideceğim de… kargoya verdiniz mi , yetişsin istiyorum da… bık bık… Sonunda gecenin bir vakti “kargoya verildi” mesajı düştü :)

görsel: haberpotasi.com
......

“Kadınlar” arka kapak;

“Bir kadın olarak doğmuş olsaydım kesinlikle orospu olurdum. Erkek olarak doğduğum için sürekli kadınları arzuladım, ne kadar aşağılardaysa o kadar iyidir. Buna rağmen kadınlar -iyi kadınlar- beni korkuttu çünkü onlar ruhunuzu ele geçirmek isterler sonunda, peki o zaman ne kalırdı benden geriye korumak isteyeceğim?”





9 yorum:

laleninbahcesi dedi ki...

Bukowski ha serseri:))

Kumral Ada Mavi Tuna en sevdiğim Buket Uzuner kitabı sonra İki Yeşil Su Samuru gelir. Kumral Ada'yı okurken biyografi okuyacakmış gibi olacaksın dikkat et:)) tipler pek tanıdık gelecek sana... Ana bu o lan diyeceksin:)))
Öpüyorum seni Yeliz, Bukowski'ye bakma sen serserinin teki ama en sevdiğim serserilerden biri...

Handan dedi ki...

Ha ha ha o atölyede biraz araştırsak büyük büyük dedelerimizden izler buluruz derdik :) O makinalar çalışıyor muymuş hâlâ :)

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Kumral Ada Mavi Tuna şahane bir tatil kitabı seçimi. Bukowski'ye gelince; herkes sevmiyor ama ben severim keratayı. Kadınlar'ı okuyacağım mutlaka :))
İyi tatiller bu arada :)

yeliz dedi ki...

@Handan, sen hangi fakültedeydin? 15 sene önce süper çalışıyordu şimdi kimbilir ne haldedir:)

@hayat izlerim, heyecanla bekliyorum umarım tatile yetişir:) kadınlar kült olmuş bir kitaptır, mutlaka okunmalı:) sevgiler

yeliz dedi ki...

@lale ablacım çatlarım kimin biyografisi be? var ya acayip merak ettim şimdi. akıldan bir sayı tut yine ertelenir kanımca:)

elif-kayra dedi ki...

iyi tatiller

Apple tree dedi ki...

Aslında Bukowski'yi okumayı bıraktığım kitap kadınlardır ama son zamanlarda ben de düşünüyorum tekrar okumayı, Bukowski, Kosinski ve tabiki Salinger'ı. Bakalım bana bu "genç" yaşımda neler anlatacak kitaplar ;).iyi tatiller Yelizcim.

Handan dedi ki...

Işletme Fakültesindeydim ben, her bir şeyi öğreticez diye girmediğimiz atölye , labaratuar kalmamıştı okulda :) 25 yıl önce onlar , bir gün daha dayanmaz gibi duruyorlardı, görüntüye aldanmamak gerekiyormuş bak, mutlu oldum birden nedense :D

Adsız dedi ki...

Aklından bir sayı tut kesinlikle korkunç değil.Sonunda öyle ruhani,mistik,akıl okuma filan olmadığını anlıyorsunuz zaten.Korkmayın,okuyun:)

Sevgiler..

Öykücü