3 Ocak 2014 Cuma

Aile Çay bahçesi

Muhteşem bir çocuktan sonra “ay biz bu işi iyi yapıyoruz bir tane daha yapalım” diyerekten ortaya çıkan bir hayal kırıklığıyım ben. Yok lan o kadar değil tabii ama ben öyle olduğumu düşünürdüm. Ablam prenses, hanım hanımcık bir kız çocuğuydu, benim gibi peruk kafalı bir cadı beklentileri pek karşılamamıştır kanımca.


Babababak illa taklit edeceğim kızın oturuşunu, duruşunu... ama tabii serde asalet olmayınca benim gibi bir şebek çıkıyor ortaya.


Ne çekti ablam benden ne çekti be! Anası babası bunu öpmesindi, hep beni öpsündü. Zaten sevmezdi öyle fazla öpülmeyi, tepesine çıkardım öpeceğim diye. Iyyy yazık yav her yeri salya olurdu. Hep ben konuşayım bu zavallım hiç konuşmasındı. Hep dirsek atardım öne atlamak için. O hiç oralı olmazdı ama ben sürekli mücadele halindeydim.
Çıkış yolunu çok geçmeden bulmuştum!

Madem güzel değildim, esprili olabilirdim. 
Madem zeki değildim, çok çalışkan inek bir öğrenci olabilirdim.
Madem hanım hanımcık değildim, erkek Fatma olabilirdim.
Madem onun arkadaşlarıyla arkadaş olmak istiyordum, boyumdan büyük mantıklı laflar edip onun arkadaş grubuna girebilirdim.
Madem dümdüz ipek gibi saçlarım yok,… bak buna çarem yok. Ama avuntum var zira biliyorum ki ablam da benim saçlarımı kıskanıyor:)

Neyse ki "kardeş adaleti" bakımından muhteşemdi bizimkiler, dolayısıyla kendi çapımda yürüttüğüm bu mücadelede kimse kimsenin daha doğrusu ben ablamın gözünü oymadan büyüdük. Ve harika bir şey keşfettik. Birlik olmayı! Evet herkese karşı birlik olmayı.

Söylemesi ayıp gelmiş geçmiş en sağlam, en pis, en özenilesi kız kardeş ittifakını biz kurduk! Allah ayırmasın.

Ne diye anlatıyorum? Kız kardeş kıskançlığı üzerine kurulmuş olan romanı okurken sık sık çocukluğumuz aklıma geldiği için. Aile ne kadar önemli bir defa daha idrak ettirdiği için.

Aile Çay Bahçesi...

Yekta Kopan benim için “burun” idi, yani Arca sayesinde tanıdığım bir yazar. Hani dese ki “annemi Yekta Kopan ile tanıştıran benim” yalan olmaz. Muhteşem bir kitaptır Burun. 3 yaşlarında bir çocuğu olan herkese öneririm. Bir sabah kalktığında burnunun olmadığını fark eden ve bütün sabahı aile fertlerine burnunun nerede olduğunu sorarak geçiren Ali’ye bilgisayar tamir etmekte olan anneannesi banyoya bakmasını önerir, çünkü ... “Çünkü burunlar hep temiz olmak isterler!”

Sonra blogunu da takip ettim, yazılarını da, programını da ama hiçbir kitabını okumamıştım. Öyle oluyor bacım hiç şaşırma, ne kadar sevsen de bazen bazı yazarları atlayabiliyorsun.

Güzel yorumlara dayanamayarak “Aile Çay bahçesi”ne başladım ve bitirdim. Öyle oluyor bacım hiç şaşırma. Başlıyorsun ve hop bitiyor.

Adı güzelliklerle bezeli Müzeyyen… Müzeyyen’in iç sesinden dinliyorsun romanı. Hiç susmuyor iç sesi, hep soruyor, sorguluyor. Sen adı güzelliklerle bezeli Müzeyyen sanıyorsun hikayenin kahramanı, ama yanılıyorsun. Hikayenin kahramanı kadın. Her ne kadar ağırlık merkezi baba gibi görünse de, onunkinden ziyade onun etrafındaki kadınların hikayelerini dinliyorsun Müzeyyen’in iç sesinden… Hep kıçını toplamış anasının, hep kaçmaya çalışmış ama bir türlü kaçamamış karısının, hikayeleri hep birbirine benzeyen öteki kadınlarının, ona bakıcılık yapan son karısının, kucağına alıp sevdiği kızlarından daha güzel ve sevimli olan Çiğdem’in ve nihayet onun hayatının neresinde olduğunu sorgulayan Müzeyyen’i.

Nefreti, ikiyüzlülüğü de Müzeyyen’in sesinden dinliyorsun.

Müzeyyen bence doğuştan arıza bir tip. Çiğdem olmasaydı da annesi ölmeseydi de arızalı olacaktı. Çünkü kendiyle bile konuşmaktan, kendine bile dürüst olmaktan aciz pek çoklarının aksine onun sorgulamaları samimiydi.

Uzun lafın kısası hala okumadıysan bacım oku… Bir arızanın sorgulamalarında bir toplumun kadınlarını bulacaksın ve kitaba bayılacaksın.

9 yorum:

Kitap Eylemi dedi ki...

çok güzeldi , ben çok beğenmiştim.Siz şanslı gurubu bulmuşsunuz ablaızla ne güzel:)Ben hiç kardeşim olmadığından kıskançlığını da arkadaşlığını da göremedim...

Unknown dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
yeliz dedi ki...

kardeşlik güzel şey:) ama kardeşi olmayan da eksikliğini hissetmiyordur bence.

yeliz dedi ki...

yanlışlıkla sildiniz sanırım, benim posta kutuma düşmüş yorumunuz. teşekkürler

Unknown dedi ki...

Eşimin deafult olan Google hesabından gittiği için silmiştim, acemice ne yapacağımı bilemediğim için.....

yeliz dedi ki...

:)) yekta kopanı ben de çok seviyordum ve aynen hiç kitabını okumamış olmak hayret edilecek bir şeydi:) ama bu cidden güzel. Tutunamayanlara tutunmuş olman takdire şayan zira ben henüz cesaret edemedim:)

annegazetesi dedi ki...

Yeliz katılır mısın bilmem, kardeşlik güzel şey ama bence dünyanın enn güzel şeyi, insanın bir ablası olması! Hele de ablalar seninki (yani benimki) gibiyse :)

GeCe dedi ki...

Tam emin değilim ama bir süre önce bulduğum altkitap.net isimli site yekta kopanın editörlüğünü yaptığı yayınevinin sitesi galiba onun kitaplarının da bulunduğu bir çok kitap var sitede ücretsiz okunabiliyor. Mutlu yıllar bu arada sevgiler

sessiz balik dedi ki...

ben de yeni tanıştım kendisi ile ( yazar olarak tabii tvden ya da seslendirmelerinden bilirdim onu önceleri ) okuduğum kitabından blogumda bahsettim ama tavsiye edemeden de geçemeyeceğim
itiraf ediyorum iki kez okudum öykülerini