6 Mayıs 2014 Salı

Sakın kımıldama

Bazı kitaplarla hemen samimi olamazsın. Hayır bu sadece kendinle özdeşleştirmekle ilgili bir durum değil. Bazı tuğlalar eksik kalır. Ama bazı kitaplar senden ne kadar uzak görünseler de içine işler.

"Sakın kımıldama"nın kitaplıktaki ikamet süresi yıllarla ifade edilir. Yazarın okuduğum ilk ve bir okur olarak ağzımı burnumu dağıtan kitabı "Sen dünyaya gelmeden önce" öyle sarsmıştı ki, derhal diğer kitapları da alınmalıydı. Alındı ama uzun süre diğer kitapların arkasına atıldı. 

Beyin travması geçiren on beş yaşındaki kızı, çalıştığı hastaneye getirilmiş bir doktorun anlatacaklarını dinlemek için kendimi bir türlü hazır hissedememiştim. Sonra bir gün bir aşk hikayesi okumak istedim ve çok düşünmeden "Sakın kımıldama"ya başladım. Ve bitirdim. İçime işledi. Ağlattı. 


Italia nasıl bir karakter olabilir diye kafa patlattım. Saçma değil mi? Değil! Değil aslında, saçı başı eni boyu değil bahsettiğim. Karakteri, geçmişiyle asla olmayacak geleceğiyle ve bugünüyle yaratmış yazar. Dokunuyor insana, hem de hiç öyle bir niyeti yokken... O naif görüntüsüyle dokunup içindeki sert kayayla sarsıyor insanı. Öyle güçlüymüş ki annesi ayrık otu dermiş ona. Çocukluğumdan kalan küçük bir anıyı paylaştığımda Nil de bana "ayrık otu" demeye başlamıştı, okurken gülümsedim. 

Tabii ki Italia ile alakamız yok ama tesadüfler beni her zaman gülümsetir. 


Birkaç alıntı ile bitirelim, ama bitirmeden önce...
hazin dokunaklı bir aşk hikayesi için kesinlikle okunmalı. 
Hatta izleyenlerden öğrendiğime göre filmi de kesinlikle izlenmeli!

“Ben kendimi asla doğal hissetmedim, olmaya çalıştım, sırıtan çabalardı bunlar, çünkü doğal olmaya çalışmak zaten bir yenilgidir.”

“Cesaret, yeni aşklara aittir. Eski aşklar hep biraz kalleştir.”


“Akıl küçümserken, beden sevebilir mi?”

“Ben düşlerle kendimizi cezalandırdığımıza, çok ender olarak da kendimizi ödüllendirdiğimize inanıyorum.”

“Beni biraz yalnız bırakan bir gizlilik var onda.”

“İnsanın değişmediğini, yalnızca hayata uyduğunu biliyordum.”

“Aşk anlatılamaz, yalnızdır. Kendi kendine yanılır ve yorulur.”


“Mutluydum, mutlu olduğumuzu asla fark etmeyiz ve neden iyi bir duygunun anlaşılması bizi hep hazırlıksız, kayıtsız bulur, diye kendi kendime sordum. Öyle ki yalnızca mutluluk özlemini ya da sürekli onu beklemeyi biliriz. Ben o an mutluydum ve bunu kendi kendime söylüyordum: Mutluyum!” 

5 yorum:

BitliTurist dedi ki...

“Akıl küçümserken, beden sevebilir mi?”

Keşke kitapta sorunların cevapları da olsa :) Neyse ben bu kitabı okurum ;)

elif dedi ki...

Ben de ilk fırsatta filmini izleyeceğim..

elif dedi ki...

Bu arada Yeliz biraz önce yazarın 2014 basımı yeni bir romanı olduğunu gördüm. Ben bi sevindim görünce, Sabah Denizi adı. Sen de sevin diye yazayım dedim:)

yeliz dedi ki...

Ay çok teşekkür ederim bakayım hemen

yeliz dedi ki...

Aslında biraz var oku mutlaka çok seveceksin