26 Haziran 2014 Perşembe

Kinyas ve Kayra

Güzel laflar ve gülümseten tespitler.
Kinyas ve Kayra dediklerinde bunlar gelecek aklıma şimdiden biliyorum. Bir de okurken canımın sürekli bira çektiği. O niye, bak hala çözemedim:)
Sondan başlamıştım Hakan Günday'a. DAHA. Ve çok sevmiştim. Yazarların ilk romanlarını okumak gibi bir takıntım var. Hasta ruhlu muyum lan ben? Ama merak ediyorum işte? İlk romanı... 
Elvan'la kitaplardan bahsettiğimiz o akşam "al oku" dediğinde tereddütsüz almıştım. İyi ki almışım. Kitap kulübünün temmuz kitabı oldu. 

Eğer yirmili yaşlarda olsaydım, kesinlikle hastası olurdum, çünkü tam da o yaşlarıma hitap eden bir kitap. Ama bunda Hakan Günday'ın bir suçu yok elbette, adam benim yirmili yaşlarıma yetiştirmiş romanı lakin ben geç kalmışım. 

"Daha" beni çok etkilemişti belki yazarın o kitabı yazdığı yaşa yakın bir yaşta okuduğum içindir, bilemiyorum. Kinyas ve Kayra içime işledi diyemeyeceğim ama çok sevdim. Gerek bir "ilk roman" olarak gerekse yazdığı yaş göz önüne alındığında çok başarılı, alkışlamayı bırak, saygıyla eğilirim:) 


Üzerinde düşünülecek çok alıntı var, paylaşmadan edemeyeceğim.

- Yalan ancak ayrıntılarla gerçek olur,birini kandırmanın en iyi yolu ayrıntılardır.
- Tek spor sekstir. Herkes kazanır. Hepsi bu…
- Ne kadar yalnızsan o kadar uzağa gidersin, ne kadar terk edersen o kadar ölürsün.
- Sorarlarsa “ne iş yaptın bu dünyada?” diye, rahatça verebilirim yanıtını: Yalnız kaldım. Kalabildim! Altı milyarın arasına doğdum. Ve hiçbirine çarpmadan geçtim aralarından….
- Bir fahişe ile bir rahibenin, bir cani ile bir polisin yan yana yattığı mezarlıklar bana, hayattaki tek gerçek, tek yalansız manzara olarak görünürdü. Ama hoşuma gitmeyen şeyler, içinde yine karşıma çıkan o insani kurnazlığı, ikiyüzlülüğü barındıran mezar taşı yazıları, dini sembollerdi. Yine devreye insanın yarattığı o tiyatro sahnesinin plastik dekorları giriyor ve ölümü dahi kendi çıkarına göre biçimlendiriyordu.
- “Kurtuluş” dedim. ‘Ankara’da bir mahalle.’ Fazlası değil. Belki bir de Bob Marley’in en iyi şarkısı. Daha fazla düşünmeye gerek yok. Adı her yerde. Kendisi yok. Kurtulmaya gelmiyoruz dünyaya. Daha da saplanmak için buradayız. Dibine kadar.
- Her uykusuzun kendine ait teorilerle dolu bir evreni vardır. İçinde hiçbir misafir bulundurmayan bir evren! Yaşarken ölmeyi, ölerek yaşamayı sadece uykusuzlar bilir. Gözlerinin altında biriken her küçük torba gördükleri hayallerle doludur.
- Beni yüzüstü gömün. Çünkü yeterince gördüm!
- Hayattaki en huzur verici şey önemsiz projeler yapmaktı. Çünkü işlerin önemi artınca verdikleri acı da artıyordu.
- İnsanların birbirlerine aşıkken gündelik hayatlarına devam etmelerini anlayamıyordum. Böylesi bir hareket bana ihanet gibi geliyordu. Kötü sahnelenmiş bir piyes gibi! Sanki bir insana değil de, bir koltuğa aşık olunuyormuş gibi! Ben gece gündüz hissettiklerimi, kızı, birlikte neler yapabileceğimizi, ona neler anlatabileceğimi düşünürdüm.
- Robinson’un bile yanına Cuma’yı veren dünya, üzerinde yaşayan bütün insanları tanıştırma gibi hastalıklı bir saplantıya sahipken uzak kalmamız çok zor olacak gündüzün ve gecenin seslerinden.
- Hayatı yok etmenin zamanı asla gelmez, çünkü bir saat sonra yaşayacaklarını bilemeyecek kadar insansındır.
- İnsan her acıya kolayca alışabildiği ve bir süre sonra varlığını bile unuttuğu için, yokluğunun da farkına varamıyor.
- Oksijenin kendisi uyuşturucu.Öyle bağımlısı olmuşuz ki birkaç dakikalık eksikliği öldürüyor.
- Aslında çoğalma hikâyeleri biraz düşünüldüğünde hayli ilginç noktalara varabiliyor. Din kitapları temel alındığında ve bu kitaplara inananların sayısının dünya nüfusunun yarısından fazlasının oluşturduğu göz önüne alındığında bazı mantıklar yürütülebilir. Din kitapları ilk insandan söz eder. Âdem’den. Bunu kabul edebilirim. Ve kaburgasından türemiş Havva’yı anlatırlar. Bunu da kabul edebilirim. Mucizeler dinlerin ana motorlarıdır ne de olsa. Ancak üreyerek çocuk yapmalarını ve o çocuklarında kendi aralarında üreyerek çoğalmalarını kabul edemem. Bir an için bütün bunların doğru olduğunu düşünsek bile ortaya şöyle bir tablo çıkar. İlk insan Âdem ve Havva ve onların çocukları normal insanlardı. Ancak torunları pek öyle olmazdı. Akraba evliliğinin ürünü olan torunlar normallikten anormalliğe geçmeye başlamışlardı. Ve kuşaklar boyunca sürerek bugüne kadar geldi söz konusu çoğalma. Anormallik katılaştı ve normal olarak algılanmaya başlandı. Kardeşler arası ilişkilerden meydana gelen çocukların yarattıkları kuşak sakat olarak dünyada yaşamaya başladı. Ve bugün düşündüğümüzde, ilk insan belki de altı parmakla, dört kollu, üç bacaklı olduğunu söyleyebiliriz. Bunlardan emin olmasak dahi, bizden kesin farklı olduklarını söyleyebiliriz. Gerçek şu ki dünyada binlerce yıldır hâkim olan insanlık, din kitapları esas alındığında, sakat bir ırktır. Hastalıklıdır. Kardeşlerin birbiriyle üremesinden ortaya çıkmıştır. Ve diğer bir gerçekse dünyaya gelen, bilimin hasta olarak nitelendirdiği çocukların, otistiklerin, spastiklerin ve sakat olarak tanımlanabilecek insanların aslında Âdem ve Havva gibi görünebilme, gerçek atalarımız olma ve insanin ilk yaratıldığı bicimde olma ihtimalidir. (burasını Arca yazmış sanki bkz. Arcadan varoluşsal sorgulamalar)
- Ve en büyük acının kendininkinin olduğunu düşünüyorsun. Dünyadan haberi olmayan bütün gerizekalılar gibi.
Ve favorim!
- O kadar iyimserdim ki, Pollyanna benim yanımda, uyuşturucu bağımlısı bir fahişe kalırdı.

Burada yüksek sesle kahkahayı patlattım!

4 yorum:

Gokyuzu99 dedi ki...

Temelde benzer şeyler düşünmüşüz kitapla ilgili. Kulüpte daha detaylı konuşuruz ama aynen yorumlarım:
- yazdığı yaşa göre harika
- biraz da geç ergen edebiyatı
olması yönünde oldu. Ancak hakkını vermek lazım, keyifle ve elinden bırakmadan okunan bir kitap olmasına rağmen, altı çizilecek satırları da hayli fazla... Öpüyorum.

Unknown dedi ki...

- “Kurtuluş” dedim. ‘Ankara’da bir mahalle.’ Fazlası değil. Belki bir de Bob Marley’in en iyi şarkısı. Daha fazla düşünmeye gerek yok. Adı her yerde. Kendisi yok. Kurtulmaya gelmiyoruz dünyaya. Daha da saplanmak için buradayız. Dibine kadar.

Benim de en sevdiğim bu, bende bir 10 sene kadar geç okuduğumu düşünenlerdenim bu kitabı. Ama kitap bittikten sonra bir rahtsızlık hissi olmuştu bende. Neden bilmiyorum? Yaşımdan olsa gerek :)

NeRİsa dedi ki...

Acil okumam gereken kitaplar listesine bir yenisi dah aeklendi teşekkürlere... O kadar iyimserdim ki, Pollyanna benim yanımda, uyuşturucu bağımlısı bir fahişe kalırdı.
burda koptum:)

elvan dedi ki...

Canım harika bir kitap yorumu olmuş. Özellikle son 3 alıntı benim de hoşuma gitmişti. Ben de yazarları ilk romanlarından itibaren okumayı severim. Gelişimlerini entellektüel açıdan değerlendiremem tabi :)) ama neyi nasıl yazdığını anlamaya çalışırım. Beni AZ çok çok etkilemişti. Kesin tavsiye etmişimdir yine tavsiye ederim