21 Temmuz 2014 Pazartesi

#deliduman

Bazı kitaplar çok merak uyandırır, tavsiyesine güvendiklerinden iyi eleştiriler duymuşsundur, günceldir, önemsediğin kalemler “oku” buyuruyordur. Okursun, diğer tüm kitaplar sırasını bekleyedursun…

“Deliduman” beklerse, sanki o tılsımını yitirecek bir kitapmış gibi geldi bana. Zaten şöyle birkaç sayfasını çevireyim bakalım nasılmış deyince birden içinde buluyorsun kendini. Bırakmak mümkün değil. 

Kenarda köşede kıyıda kalmış bir sahil kasabasında başlıyor öykü. Kasaba tam bir Türkiye gerçeği, sanki merceği tutmuşsun o küçük yüzölçümüne ve Türkiye’yi seyrediyorsun.

Her bir karakter o kadar tanıdık o kadar bizden ki…
Her gülümsemenin ardında “he vallaha doğru!” dedirten bir şeyler vardı. Bak, o ergen kızlar yazışması mesela. Çok gerçek biliyor musun? Benim kuaförün ortaokulda kızı var. Nasıl da hoş hanım bir kız. Kuaför geçende arkadaşıyla bir yazışmalarını görmüş, adamın resmen gözleri doldu anlatırken “ya yeliz hanım inanamadım, küfürlere, o laflara…” deyip durdu. Çocukluk tabii, bizim Arca’nın pipi popo demesi gibi ergenler de ağır küfür kullanınca büyük olduklarını sanıyorlar belki de. Romana dönecek olursak, o yazışma asla abartı değil, çok gerçek…

Sonra o dayı… Bilmiyor muyuz o dayı gibilerini? 

Çağlar İyice tüm bu karakter kadrosu içinde en göze batandı. Anlatıcı olduğu için mi bu kadar gerçeküstüydü? Ya da belki bana battı. Son zamanlarda bu çok fırlama, çok zeki ergen-çocuk anlatıcı modeli üst üste geldi herhalde. Ya da belki folik asit manyağı bir nesil var ve hepimizden daha üstün zekalılar, ben bilmiyorum. Yani belki Çağlar İyice bile iyice gerçek de ben farkında değilim.

Bir de ilk sayfalarda gözüme sokulan markalar acaba “Emrah Serbes acaba reklam mı aldı romana? Vay iyi bir pazarlama taktiği” dedirtti, vallaha battı, söylemezsem olmaz! Ama sonradan kanıksadım. Hop bir dakika yoksa bu da mı bir tür pazarlama hilesiydi…

Bu iki küçük ayrıntı dışında, ba-yıl-dım!!

Dün akşam bahçede oturuyoruz İlker’le, o telefonda oyun oynuyor, Arca – hayır efendim oyun oynamıyor – maşrapayla araba yıkıyor, ben de Deliduman’ı okuyorum. Durup durup “puhahahah çok iyi lan” filan diyorum. Kitapokumazhattasevmezgillerden İlker bile merak etti. Arca o mühim işini bırakıp, baktı, “n’oldu annem” dedi. Dedim ki harika bir kitap okuyorum, gülmekten kendimi alamıyorum. En son bu sabah metroda zor tuttuğum kahkahalarımın birkaç seyircisi oldu. Ay aman hiç de umursamam insanları.

Emrah Serbes günceli, gündemi çok iyi yakalamış, Türkiye gerçeğini bir kıyı kasabasından tutmuş, sonra İstanbul’a uzanmış ve ustalıkla Gezi Direnişine bağlamış. Gezi direnişi süresince fiilen orada bulunduğunu satır aralarında hissediyorsun zaten, orada yaşananların anlatıldığı son bölümler benim de tüylerimi diken diken etti, o günlere götürdü.

Ve kesinlikle bir Gezi kitabı değil, kesinlikle. Sadece romana çok yakışan bir arka fon olmuş Gezi.

Gezi direnişi, Çağlar’ı sihirli değnek değmişçesine değiştirmiyor, zaten böyle bir şey mümkün değil. Gezi Çağlar’a hepimize yaptığını yapıyor ve “dokunuyor”… “bir iz bırakıyor”

Son söz:
OKU! Pişman olmazsın, hatta dua edersin bana, iyi ki tavsiye etmiş, ne nur yüzlü eli öpülesi kadın şu çorbacı dersin, yaz ayları en doğru zamanmış, iyi ki okumuşum dersin... dersin yani benden söylemesi...

9 yorum:

lale dedi ki...

ben de hatta biz de çok beğendik Bibliyomanyaklar olarak...
Bugün sanırım akşama doğru benim deliduman yazım yayına girecek. Ama valla sen benden çok daha iyi tespitler yapmışsın... Mesela şu markalar olayı...Nasıl kaçırmışımmm onu yazmayı.

Leylak Dalı dedi ki...

Ben bazı bölümlerde zırıl zırıl ağladım, feci etkilendim. Mikrop'un yatalak babası ve o kemerle dövme sahnesi beni bitirdi...

Unknown dedi ki...

o sahil kasabası da yalovadır kesin, çocukluğu orda geçmiş emrah serbesin. insan yaşadığını tarifliyor en güzel.

yeliz dedi ki...

lale ablacım merakla bekliyorum yazını, yorumlarını:)
benim ilk emrah serbes kitabım çok çok beğendim, sanırım öncekileri de okuyacağım.

Sevgili leylak dalı...
aynen çok etkilendim o bölümde.
gözlerim doldu resmen. Türkiyedeki hemen her "kaybeden" insan profilinden bir tutam ekilmiş gibiydi. en yırtmışı dayı bile bir kaybeden aslında...
gerçi bana biraz dayısıyla diyalogları zorlama gibi geldi ne bileyim böyle lanlı lunlu dayıyla konuşulur mu lan:P diyesim geldi ama galiba dayıyla abi-kardeş gibiler sonradan aydım meseleye.

yeliz dedi ki...

aa kıyıdere diye bir yer yok mu yav:) bilmiyordum fatoş var sanıyordum.

Leylak Dalı dedi ki...

Bir de ilave yapayım yorumuma, editör kızkardeşimin eşidir. Hamili kart yakinim yani :)

Adsız dedi ki...

Yeliz sana yorum bırakmayalı epey olmuş. Deli Duman'ı Çeşme'de 3 günde okudum bitirdim. Çağlar İyice'nin dayısı ile lanlı lunlu konuşmaları, kardeşine olan sevgisi, kızlar arasında geçen o yazışmalar ve akabinde Çağlar'ın bunlardan haberdar olup yıkılması... Etkileyici kitap Deli Duman, seninle aynı hislerle okudum. Pelin/ İzmir

Pratik Anne dedi ki...

Aliyorum Bacim. Bak sen de Kitapyurdu.com dan komisyon al bence.

yeliz dedi ki...

@pelin... ah evet herkese ööneriyorum:)

@pratik annem, bu kitap siteleri birleşip bana biraz koltuk çıksalar iyi olacak:) sevgilerimle...