15 Temmuz 2014 Salı

PAPYON: Güven nesnesi mi? Yoksa bir şeylerin eksikliği mi?

Arca ile babası süpermarkete gittiklerinde para atıp oyuncak yakaladıkları oyunu oynarlar ve bir ayıcık kazanırlar. Arca bu ayıcığı pek sever. Bir gün sabaha karşı uyumakta olan annesinin yanına kıvrılır ayıcığı ile ve annesine “bu ayıcığı çok seviyorum, adı ne olsun?” diye sorar. Annesi uyku sersemi, açık tek gözü ile oyuncağa şöyle bir bakar ve boynundaki papyondan başka hiçbir ilginç özelliği olmadığı için “papyon” olsun deyiverir. Arca ismi benimser, öyle çok benimser ki annesi “ayıcığını çek annecim” gibi bir cümle sarf ettiğinde hiddetle “onun adı ayıcık değil, PAPYON” diyerek ağzının payını verir. Aynı hiddet, Papyon için “şu” “o” “oyuncak” “hayvan”… gibi kelimeler kullanıldığında da vukuu bulur.


Arca Papyon’dan kesinlikle ayrılmaz. Papyon’la konuşur, yemek yer, hatta sofradaki yemekleri önce Papyon inceler, onaylar, Arca öyle yer. Papyon’a fikir sorulur, Papyon’a bazı şeyler öğretilir, birlikte televizyon seyredilir, sohbetler edilir. Herkes ama herkes Papyon ile tanıştırılır, herkes Papyon’u sevmek öpmek, Papyon tarafından öpülmek zorundadır. Hiç beklemediğiniz bir anda Papyon’u yanaklarınıza öpücük kondururken bulabilirsiniz, gözünüzü açtığınızda Papyon gözlerini dikmiş size bakıyor olabilir.

Papyon’un ne olduğunu sorarsınız, “kardeşi midir?” “arkadaşı mıdır?” “oyuncağı mıdır?” HAYIR! Hiçbiri değil! O Papyon’dur! O kadar!

Ayşe bebek… Ablamındı, ilk alındığında Ayşegül imiş adı. Ablamla fazla anıları yok, zira ben baskın çıkıp sahiplendim bebeği ve ablamla tek kare fotoğraflarından başka anı bırakmadım aralarında. (Ablamın ikinci çocuk istememesinin altında yatan sebep “ben” olabilir miyim? Hmm bunu bir ara sormalı)

Ayşegülün adı oldu Ayşe. Ayşe kıymetlimdi, annem çeyizine vereceğim derdi, öyle de oldu, hala benimle. Açık konuşayım Arca ile bile paylaşmak istemediğim için (İlker ise oyuncak bebekle erkek çocuk oynamaz psikolojisiyle) Ayşe’yi bu zamana kadar göstermedim bile, sakladım.

Tatillerde Akhisar’a gidilirdi, teyzemler hemen takılırdı bana “aa Ayşe’yi alamayız Yeliz, arabada yer yok”, “otobüse almıyorlar Ayşe’yi burada kalacak”… Zaten her an düşmeye hazır gözpınarlarımda bekleyen yaşlar damla olur yuvarlanırdı yanaklarımdan, bir Sezercik edasıyla “ama ama ama ben onu kucağımda tutarım, çantama koyarım” diye ikna etmeye çalışırdım takılanları. Halbuki hepimiz bilirdik, Ayşe bizimle gelecekti ama nedense bu danışıklı dövüş tiyatro her seyahat öncesi tekrarlanırdı.

Ayşe ile ilgili kurduğum hayalleri çok net hatırlıyorum. Sadece yabancı memleketlerdeki çocukların sahip olduğu pilli bebeklerden biri olduğunu hayal eder, konuştururdum Ayşe’yi. Ona elbise dikerdim. Kalıp çıkarırken de hali hazırda kumaş olan bedeninin makas kesikleri yapardım, salak mıyım neyim… Sonra cerrah olur dikerdim. Son kesik hala kolunda. Çok çekti Ayşe benden çok… Çok da dertleştik biz onunla. Koca kız olmuştum, alır karşıma konuşurdum. Sanki cevap verecek. Gelmiş geçmiş en iyi terapisttir Ayşe.

Arca yaşında iken Ayşe benim için ne idiyse, şimdi Arca için Papyon o.

Bundan sebep ilişene fena dalıyorum. İlker sinir oluyor Papyon’a, bir yere götürmek istemiyor, öpülmek istemiyor Papyon tarafından, hatta öyle gıcık ki yırtık dondan çıkar gibi çıkmasına, tenhada yakalasa fena benzetecek. Çocukluğumu ve Ayşe ile anılarımı anlattım İlker’e, çektim kenara ilişme nolur dedim. Önemli abicim, işte anla! Öküz değil, anladı, anlayış gösterdi.

Papyon’a aileden biri gibi davranmakta zorlanmıyorum, hatta dondurma yemeye giderken Papyon da görsün çarşıyı diye, sırt çantası aldım, yan göze oturttum, Papyon etrafı seyretti, Arca da yanımda, Papyon’a anlattı da anlattı. Yani bu Papyon hayali arkadaş gibi bir şey ama hayali değil, biz görüyoruz yani… Hatta yakında bana anne diyecek diye korkuyorum.

Şimdi gelelim can alıcı konuya… Bu normal mi? Burnunu karıştırıyor diye pedagoga götürecek manyaklardan değilim elbet ama benim bildiğim bu “güven nesnesi” denen meret bir yaş civarı edinilir (ki ben çok uzun uğraşlar vermiştim edinsin diye…), beş yaş civarı vedalaşılır. Bizim oğlan tersine mi gidiyor, nedir allasen? Edinmedi, edinmedi, şimdi mi aklına geldi? Benim onun yaşındayken benzer yollardan geçmiş olmam olumlu bir akış şeması çizmiyor vallaha, süper düper bir insan değilim, belki de böyle bir manyak olacağımın sinyallerini Ayşe ile vermiştim de o vakitler pedagog filan yoktu, götürememişlerdi, olamaz mı? Kardeş istiyor filan demesin kimse dalarım, sorduk kardeşi filan değilmiş, arkadaşı da değilmiş, dedik işte Papyon o kadar!

O kadar da ne? Ne iş? Bilen anlatsın bilmeyen sonsuza kadar sussun. 

12 yorum:

pelin dedi ki...

belki de sadece bi takıntıdır..ya da "kazanmış" olması hoşuna gidiyordur..yeni bir oyuncak gösterseniz ya da yeniden bir nesne kazanmasını sağlasanız? hani belki papyondan vazgeçer, nolduğu anlaşılır bu bağlılığın..

Gulcin dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Gulcin dedi ki...

Arca konusunda yorum yapamayacagim tabi ki ama senin Aysen gibi benim de |Mavisim vardi Yeliz. Aynen senin gibiydim ben de. Ben nereye Mavis oraya. KOca bebek. benim kadar neredeyse. Bez ama oyle bir yere tikistirilmasina kattiyen izin vermiyorum ki. Bir yere sigmaz! Sonunda tatillerde anneannemde kalmasini kabul etmistim :)Hey gidi gunler be :)
Hatta bak hala ailemizde gundemdir kendisi :)

http://gulcince.blogspot.co.uk/2011/11/cok-hain-planlar-icindeyim.html

Hüma Kuşu dedi ki...

Hüma'nın Ada'sı vardı. Ada bizimle her yere gelirdi, hatta ben bir gün Ada kayıp filan olursa ne yaparız diye aynısından alıp yedeklemeyi düşünmüştüm, sonra başka bebekler alındıkça Ada gözden düştü. Acaba papyona benzer başka oyuncaklar mı alsanız çaktırmadan.. hani takıntıysa takıntısını yenmesi açısından

Hüma Kuşu dedi ki...

Papyon'un "p" si küçük olmuşş. Arca görse kızar bana :)

pelin dedi ki...

ay bak şimdi hatırladım piçom vardı! allahım koca kazıktım taşınmıştık piçonun olduğu çantayı eski evde unutmuşlar..gecenin bi yarısı babamı acıbademden etilere geçirmiştim piçoyu almak için! yuh bana! yani oluyor bunlar demek ki! :)

CEREN dedi ki...

Benim oğlumun da Köpüş'ü var,başlarda öyle çok takıntılı değildi aslında ama travma ile biten bir kreş tecrübesi yaşadık,6 ay sonra başka bir kreş bulduk,yeni kreşine başlarken tanıştığımız öğretmeni "evden güvendiğin bir oyuncağını yanında getirebilirsin" dedi Demir'e ve Köpüş hayatımızın vazgeçilmezi oldu. Köpüş sayesinde okulda kendini yalnız hissetmedi.İlk yıl heryere birlikte gidip geldik Köpüş'le ama artık yollarımız ayrıldı,ara sıra aklına geliyor,"Köpüş beni özlemiştir " falan diyor, hemen alıyoruz yanımıza biz de :) Lafı fazla uzattım galiba ama diyeceğim o ki bence boşuna endişeleniyorsun,zamanı gelince Arca'da Papyon ile vedalaşacaktır. Geç bulmuş,çabuk kaybetmek istemiyor çocuk demek ki, ne yapsın :)

Adsız dedi ki...

Merhaba yeliz hanım.Benim oğlum da 5,5 yaşında.Bizde de durumlar benzerdi bir ay öncesine kadar ve ben blogunuza girip bakmıştım aynı şeyi yaşamış olabilirmiyiz diye:)Blogunuzu 6 aydır takip ediyorum.Oğlum kuzeyle de aynı şeyler yaşadık.1 yaşından beri bildiği ve hiççç umursamadığı 2 oyuncak ayıyı birden sahiplendi.Nemo ve çınar diye isim de koydu ve okula getirip götürmeye başladı.Garipsedik başta eşimle ama sesimizi de çıkarmadık.Her yere beraber gittik,uyuduk,yemek yedik.Babaanne de unuttuğunda gittik aldık;)vee bir kaç ay sonra nemo ve çınar yine evdeler hatta yazlıktalar ama arada hatırlanıyorlar.İtiraf etmek gerekirse ben bu bir kaç aylık 'bağlılık'tan hoşlandım belki bebekliğinden beri arabalar hariç hiçbir oyuncağını sahiplenmediği için..sevgiler ilknur teker hızlı

Gamze Esra Ersöz dedi ki...

Yüzümde kocaman bir gülümse ile okudum yazınızı :)Oğlunuz da maşallah çok tatlı, allah bağışlasın...

Aslı dedi ki...

6.5 yaşında ki kızımın var bir ayıcığı, adı da ayıcık. 4 aylık falandı dayısı hediye almıştı. Küçükken ben uğraşmıştım uyku arkadaşı kıvamında bir oyuncak olsun diye, o zamanlar pek takmadı, hatta her gece bir başka oyuncakla uyumayı istedi ama sonra tam kestiremediğim bir zamanda ayıcık her yere giden, onsuz yatılmayan biri oldu çıktı. Zaman zaman uzaklaştırdım, bazen kabullendi bazen gecenin bir yarısı ayıcık buldurdu. Hala en kıymetlisi, özellikle uzak yolculukların vazgeçilmezi ama bağımlısı da değil hani. Benim gözlemime göre ne zaman ayıcığı önemsemeyi bıraktık, bağımlısımı olacak diye takmadık, yani kabullendik, ayıcık bağımlılık nesnesinden en iyi arkadaş kıvamına geldi. Son 3 gündür ayıcık çatı katında kaldığı için (rahatlıkla ulaşabileceği halde) onsuz uyuyor, bu gece ayıcık beni özlemiştir dedi ama onsuz da uyudu :) ay çenem düştü, yani bence bırakın arkadaşı olsun onun. Hangimiz her zaman yanımızda olan bir arkadaş istemiyoruz ki.

Adsız dedi ki...

Selam , uzun zamandır yazılarınızı keyifle okuyor, anlattıklarınızı çok yakın kankim anlatıyormuşçasına keyifle dinliyorum.
Bu konunun uzmanı felan değilim ama yakın bir zamanda yeğenim için yaptığım ileri zeka testlerinde şu soru var''çocuğunuzun hayali arkadaşı var mı?''evet bu hayali değil'' ama her şeyini buna siz de dahilsiniz paylaşabilecek kadar Papyon'a güveniyorsa ; bunun kime ne zararı var , çok ama çok keyifli de.diğer taraftan anlatmak istediğiniz bir şeyi aktarırken zorlanırsanız aracı bile olabilir;diş fırçalama, yeni bir şeye alışmada karşılaşılan zorlukta vs.Bence asıl sorun bizim toplum olarak algımızda.eğer Arca erkek değil kız olsaydı bu kadar sorgulayacak mıydık? 2 çocuk annesi ve en az sizin kadar çocuklarımın psikolojisini ,ıvırını zıvırını fazla fazla düşünen biri olarak ben çok kurcalamazdım.Sizde rahat olun.Herşeyi fazlasıyla iyi ve de harika yapıyorsunuz zaten.sevgiler.Nazmiye.

elvan dedi ki...

😀😊 ben Ayşeyi ilk kez görüyorum ;) benim de küçükken hayali arkadaşlarım vardı. Gayet sesli bir şekilde konuşur oyun oynardım hatta Arca'dan baya büyüktüm. Sanırım sıkılıyordum tek başıma, yalnızlığımı dolduruyordum. :) geçer canım paylaşma isteği olabilir.