13 Mart 2015 Cuma

Böyle bir okul var mı?

Eski bir Türk filmi var, Perihan Savaş oynuyor, bir de Sezercik. Esas oğlan rolündeki sanatçıyı hatırlamıyorum. Perihan Savaş gencecik bir köylü kızı iken zengin oğlandan bir çocuğu oluyor, ama köylü ya, çocuğunun babası olacak alçak bizim kızı almıyor, köyde bırakıyor, çocuğu alıp şehre götürüyor. Seneler çocuğunun hasretiyle geçiyor. Çocuk da az büyüyüp Sezercik oluyor. Bir şekilde bu Sezercik anasına kavuşuyor ve onu babasının beğeneceği bir kadın yapmak için uğraşıyor. Külkedisinin zilyonuncu versiyonundan bir demet. Neyse bu külkedisinden hanımefendi yapma çalışmalarından birinde bir eğitmen (şimdi çevrilse bu film, yaşam koçu filan derdik herhalde) bizim bu köylü kızımıza özgüvenini artırıcı önerilerde bulunuyor: “Ben çok güzel bir kadınım” cümlesini tekrar ettirmeye çalışıyor. Ah tabii bizimkinin ağzından da “Beeen çoh gözel bi gadınım” gibi şiveli bir cümle çıkıyor. Aklımın bir yerinde takılmış kalmış. Ne zaman özgüvenim sarsılsa o sahneyi ve çoh gözel gadını hatırlarım.

Geçen yine kendimle sohbetlerin birinde (evet kimse dinlemezse, yazamazsam, kendimle sohbet ediyorum, ayol içimde mi kalsın şişerim. İç sesim ve ben karşılıklı takılıyoruz, iyi geliyor ha) aklıma geldi. Kendi kendime “Beeen çoh gözel bi gadınım” alıştırması yaptım. I-ıh pek tutmadı, zira bu ara kendimi hayli hımbıl, biraz da bıngıl ve hatta çoh yıpranık hissediyorum, yalan değil. Baktım güzellikten yana özgüvenimi toparlayamayacağım, akıldı, fikirdi, oralara kaydım. Sonra aklıma ne geldi. Ben aslında akıllı birisi sayılırım, kafa az buçuk çalışıyor. Daha önemlisi ben çok çalışkan bir insanım (ki bence bu akıldan filan daha önemli).  Hep böyleydim. Hep hırslı ve çalışkan bir öğrenci oldum. Bu iyi bir şey olabilirdi, eğer kendimi ve enerjimi doğru yöne kanalize edebilseydim.

Başka bir yoldan anlatayım; ben öğrenci iken her derste iyi olmak için kasardım. Fizik kötü mü? Sabahlara kadar fizik çalışırdım. Hatta özel ders almıştım. Özel ders öğretmenine şu can alıcı soruyu sorduğumu çok net hatırlıyorum: “bu dersi yapamadığım için mi sevmiyorum yoksa sevmediğim içi mi yapamıyorum acaba?” Cevap olarak gülmüştü, ben de “ulan çok boktan biri soru sordum en iyisi güleyim geçeyim” diye düşünmüş, sebepsiz neşeye katılıvermiştim. Sonra fizik dersim de diğerleri gibi 5 tam nota yükselince unuttum gitti.

Eğitim sistemimiz o vakitler çocukların neyi daha iyi yapabildiklerine değil, her şeyi, her dersi iyi yapabilmelerine odaklanmıştı. Bütün mesele nottu. Mesela not ortalaması fen lisesi sınavlarına girebilmek için ilk şarttı. İstersen fen matematiğin müthiş olsun diğer derslerin ortalamayı tutturamayacak kadar kötüyse, sınava bile giremiyordun. Muhtemelen benden daha fazla fen lisesinde okumaktan zevk alacak ve okumayı hak edecek pek çokları sınava bile girememişti. Ben girdim. Aferin Yeliz, zoru başardın. Zaten sonrasında da birkaç saatlik bir üniversite sınavına odaklı üç yıl geçti gitti. Sonrası malum, mühendis diplomasıyla meslek hayatının ilk iki yılı hariç zerre mühendislik yapmamış şahsımla karşınızdayım.

Hiç düşündünüz mü Türkiye neden mesleğini yapmayan insanlarla dolu? Ya da mesleğini yapan ama hayatından hoşnut olmayan ve daha otuzunda emeklilik hayalleri kuran? Ya da diplomasını anahtar olarak kullanıp başka alanlara yönelmiş? Hiç düşündünüz mü? Bu insanlar aptal mı? Başarısız mı? Peki ya potansiyellerini doğru yöne yönlendirmiş ve aslında iyi oldukları alan için çok çalışmış olsalardı, bugün ne durumda olurlardı?

Arca için okul arayışındayız malum… Ben devlet okulundan yana uzun bir direnişin ardından pes ettim. Mevcut koşullarımız sebebi ile özel okula yönlendik. Peki hangi okul? Aklımızda tabii ki birkaç seçenek var. “Madem özel okula gidecek dil eğitimini iyi veren bir okul olsun”, kriterler arasındaki ilk sırada yer alıyor. Akademik başarı denen tantanayı geçiniz. Eve mümkün mertebe yakın olsun, fiziki şartları, öğretmenler vs gibi kriterler de var tabii ama benim aklımdaki tek soruya cevap verecek bir okul arıyorum ve öyle bir okul var mı bilmiyorum:

“Benim çocuğum hangi konuda iyi ve iyi olduğu konuda daha iyi olması konusunda onu nasıl yönlendirebilirsiniz?” 
İşin komik tarafı ne biliyor musun? Ben bunları bir okul seçimi sırasında düşünürken ve okuldan beklentilerimin ilk sırasına yerleştirirken, evren kardeş benim karşıma bir yazı çıkardı ve nasıl bir ironidir ki, hayatı boyunca hiçbir okula gitmemiş, diploması bile olmayan birisi, Andre Stern şuradaki röportajının sonunda “okuldan bunalan çocuklara ne önerirsiniz?” sorusuna şu yanıtı verdi:

En önemlisi hayatta onları heyecanlandıran konuları bulmalarını öneririm. “Hangi konuda kötüyüm, nasıl daha iyi olabilirim” yerine, “hangi konuda iyiyim, nasıl daha da iyi olabilirim” sorularının cevaplarını araştırsınlar. Aynı alanlarda birbirleriyle yarışmaktansa farklı alanlardaki becerilerini ortaya çıkarmaya çalışsınlar.

Galiba ben bir okuldan, bir okuldan beklenmesi gerekenlerin ötesinde bir şeyler bekliyorum. Bu okulun işi değil belki de, bu çocuğun hangi okula giderse gitsin, aslında biz ana babaların çocuğuna vermesi gereken bir bilinç. Belki de asıl olması gereken hiç yönlendirmemek, bırakalım çocuklarımız hangi konuda iyi hangi konuda heyecanlanıyorlar, kendileri karar versin… Diyorum ama en başta ben burnumu sokmadan bırakabilecek miyim?

14 yorum:

Adsız dedi ki...

http://alkislarlayasiyorum.com/m/content/32668/ben-donyanin-en-gozel-garisiyam Başka şeyler de yazasım var da bebeler beni bekler:) baisy

GeCe dedi ki...

Böyle okullar var dünyada ama tr de ne kadar mümkün bilmiyorum. Kızım 1 yıl sonra (4 yasında) başlayacak okula. Şansımıza eve en yakın okul bir dalton okulu çıktı. Tam da böyle bir okul, blogumda yazmıştım.http://ge-ce.blogspot.com/2014/11/helodunya-icin-okul-arays-dalton-plan.html

morkalemlik dedi ki...

unschooling? homeschooling çok kafamı karıştırıyor bu aralar sırf bahsettiğin sebeplerden. olur mu ki
Yapılabilir mi ki.
Bir cesaretli bir tırsık


Adsız dedi ki...

ben biraz gerçekçi yazayım , affına sığınarak. kesinlikle amerikan kolejine ver. Yalnız ders anlamında değil, kendine özgüvenli, sosyal ,insanlar yetiştiriyor. Çok geniş ve her kesimden arkadaşı oluyor. Evinize de yakın, küçücük çocuk yollarda , servislerde zebil olmasın. Biraz pahalı kabul ediyorum ama değer bence
Çenebaz

Adsız dedi ki...

Peki bizim maddi imkanları olmayan annelerin çocuklarına ne olacak ? Şizoide bağlamam normal o zaman ...

annegazetesi dedi ki...

Amerikan Koleji'ne (SEV) ben de vermeyi çook isterim, yeğenim Tarsus Amerikan'a gidiyor, gerçekten her konuda harikulade bir okul. Ama gelin görün ki inanılmaz pahalı! Sadece okul+yemek+servis parasıyla da bitmiyor ki, bunun kıyafetleri var, (hemen hemen her haftaya gelen) doğumgünü organizasyonları var, kırtasiye bedeli var, gezi bedelleri var, yok şu yok bu... o kadar çok para gerekiyor ki, bizim bütçemiz maalesef elvermez. Pöfff bak yine moralim bozuldu şimdi :(

Unknown dedi ki...

Bam telime basmışsın arkadaşım, hem kendi adıma hem de bizim teogzede oğlan adına... Biz de bu aralar sınavdı okuldu ödev yapmamaktı uğraşıp duruyoruz (matematikle ciddi sorunu var, temel eksiklikleri yüzünden anlamadığı için ödev yapmaktan kaçıyor, yapmadıkça anlamıyor, anlamadıkça kaçıyor kısır döngüsünde).
O yazıyı geçen gün okudum ben de, fena oldum. Bu aralar ne yapsam nasıl yapsam diye debelenmekteyim, bunaldım da ama bu bunaltıdan bir şey çıkacak diye ummak istiyorum :) Oğlan bana göre bir konuda şanslı, net resim yeteneği var da ben ne yapıcam bakalım...

Unknown dedi ki...

Bu arada aklınızda bulunsun, BBOM oluşumu İzmir için de kollarını sıvadı diye biliyorum. Hatta adresini de kopyalayayım da tam olsun: http://bbomizmir.org/

küçük Joe dedi ki...

Tarif ettiğiniz okul Montessori sistemi. Fakat Türkiye'de uygulamadaki yeterliliklerinden son derece şüpheliyim. Benim çocuğum yok fakat olsa benim gözümde ideal eğitim montessori ile proje bazlı eğitimin karışımı olurdu.

Yeseren Yaprak dedi ki...

Erken yaşta öğrenilen bilgi çok önemli. Ama bir çocuk devlet okulunda okuyor ise, çoçuk evden geldiğinde iş annede bitiyor bence. O çocuğa özel okulun verdiği bire bir anlatımı ve dersi oyunlaştırarak anlatmak annenin elinde. Onun dışında, Türkiye de mezun olanların işlerini yapamaması bence o mesleği gerçekten sevmemelerinden kaynaklanıyor. Mesleğini seven insan, ne yapar eder, düşükte olsa bir maaşa çalışır

Adsız dedi ki...

Arca kendisi yolunu bulur ,Yeliz. Hic dert etme. Yeter ki sen ne yap et, hicbir sey (kurum, sinav, sistem, ogretmen, ot mok...) ozguvenini zedelemesin. Kendine guvenini kaybetmesin. Bu da devlet okulunda olmuyor, bizim sistem kafa ezmek uzerine kurulmus resmen. Eskiden boyle dusunmezdim ama yas aldikca diyorum: ne imkaniniz varsa seferber edin, yollayin koleje.

okuyanguzel dedi ki...

OFFF OFFFF..
Böyle okullar ülkemizde yok ama başka ülkede varlar. Bakınız Yonca Tokbaş'ın bugünkü yazısı:
http://sosyal.hurriyet.com.tr/Yazar/Yonca-Tokbas-4yaprakliyonca_232/14-yasinda-is-tecrubesi_28457077

Unknown dedi ki...

Mesafe uzak, ama kendi gittiğim okulu tavsiye edebilirim. Mev güzelbahçe. Amerikan koleji / takev benim düşünce yapıma pek uymuyor. Zengin bir aileye sahip değildim, çok şükür maddi durumumuz kötü de değildi, orta halli diyeyim. Öncelikler ve hayat tercihlerimiz farklıydı ailecek, eğitim sistemi, imkanları, eğitmenleri bence kaliteli bir eğitim için ideal. Bir araştırın derim..

Unknown dedi ki...

Yelizcim sen yazdıkça ben darlanıyorum bu okul mevzunda:( Ama benim kriterlerimden biri eğer özel okul olacaksa aile bütçesini zorlamamalı, anne*baba oraya para yetiştircem derken helak olup bunu çocuğundan çıkarmamalı.. Ve eğer özel okul olacaksa yine eğer kıytırık bir özel okulsa (ki burada akademik başarıyı kasttetmiyorum) yine bir ke re bir kere daha düşünüp devlet okulu seçeneği ve destekleme mevzuuuu düşününülebilinir, ama senin muhterem karşıydı hatırladığım kadarıyla... Bir de Seeen çoh gözel bi gadınsınnnn:)