Evin tadilatı bitti. O
kadar uzun sürdü ki, aylar önce banyoya seçtiğim seramikleri unutmuşum.
Günlerimiz plan, program,
detayla geçiyor. Elimde metre, kalem kağıt, neyi nereye yerleştireceğimin
planını yapıp duruyorum. Dördüncü sekizinci kat arası mekik dokuyorum. Sürekli
notlar, çizimler, sürekli bir bilgi alışverişi, elimiz kolumuz dilimiz
sohbetimiz ev.
Sindire sindire, tadını
çıkara çıkara, aceleye getirmeden taşınalım istiyorum. Çünkü bir gün içinde tüm
toplanan kolileri bir nakliye kamyonuna yükleyip yine bir gün içinde boşaltıp
yerleşme mecburiyeti yok. Aynı apartmanda başka bir eve taşınmanın en iyi
tarafı bu olsa gerek. Lakin sindireceğiz derken bir ay daha kira ödemeyelim
tabii ki, fazla da sallanmamak lazım.
Ev planı aynı ama yeni
evdeki planlar tamamen farklı. Hiç kullanılmayan küçük tuvalet kiler/depoya
çevrildi, Arca’nın yatak odası olan oda, çalışma ve okuma odası oldu. Mutfağı
İlker çizdi, tamamen değiştirdik projeyi. Şu anda kullanmakta olduğumuz mutfağı
nasıl da harcamışız, halbuki çok büyük bir mutfak, insan biraz işin içine
girince anlıyor, anlatacağım, ama o bambaşka bir yazının konusu.
İlker bu haftayı
taşınmaya adadı. Temizlenen odalara mobilyalar kurulmaya başlandı. Hangi oda
kurulacaksa, onun mobilyası temiz gitsin diye akşamları temizliyorum. Zaten Marie
Kondo sağ olsun, çekmecelerden hurçlara, banyo dolaplarına kadar her şey
düzenlendi. Kitap, oyuncak, ıvır zıvır kolileri çoktan yapılmıştı. Mutfak da
kafada yerleştirildi. Geriye sadece tabak, bardak yıkanıp yerleştirilmesi
kaldı. Olur, olur hepsi olur…
NA, oğlunun ranzasını
getirdi dün. Evet, Arca ranza diye tutturmuştu, ikinci el bulduğumuza acayip
sevindik. Telefonla sürekli konuşuyoruz ama üç aydır görüşememiştik, NA, Arca’yı
görünce şok oldu. Çünkü bu yaz iştahı ziyadesiyle açılan Arca, neredeyse otuz
kilo çekiyor kantarda. Aralıklarla yazın bir ayını anneanne dede yazlığında
geçiren Arca, anneanneden en sevdiği yemekler, dededen dondurmalar, bahçeden
domatesler, ara öğün meyveler, sahilde süt mısırlar derken iyice semirdi. Bir
de düşün ki, saatlerce denizde yüzüp bisiklet biniyor. Geçen hafta oradaydık,
bir insan denizin içinde üç saatini geçirebilir mi? Hadi o geçirdi, ya ben?!
Dalgalarla oynayacağız derken cıcığımı çıkardı yeminle! Sonra hafta içi teyzesi
ve durucuğuyla bisiklet idmanı yapmış, marifetlerini anasına göstermesin mi?
Gösterdi sağ olsun altı yedi kilometre bisiklet sürdük. Bir o kadar da İlker’le
gezdiler. Bu kadar hareket etmese, kanımca obez olur. İlker okul başlayınca
kilo verir diyor, vallahi ben korkuyorum. Bakalım göreceğiz.
Bu yaz, Arca özgürlüğünü
ilan etti. Anneanne yazlığına gitmediği zamanlar, kah babasıyla şantiye,
tadilat işlerine koştu, kah teyzesine gitti, Duruyla takıldı, kah babaannesine
gitti, ya da birlikte bizim evde takıldılar. Tabii bir de ben bazı haftalar
birkaç gün izin alıp yazlığa götürdüm kendisini… Tam bir serseri mayın gibiydi
ve hayatından son derece hoşnuttu. Önümüzde bir ilkokul birinci sınıf heyecanı
var. Yok sanıyordum ama varmış, geçen döküldü cüce;
Okula başlayınca karne
verecekler mi, diye soruyor. Maalesef diyorum. Ama önemli olan senin öğrenmek
için çaba göstermen ve öğretmeninin verdiği görevleri yerine getirmen, karne
çok küçük bir ayrıntı sadece diyorum. Biraz rahatlıyor mu ne, “haaa biliyorum” diyor
kapatıyor konuyu.
Bizim evin halleri işte
böyle…
Taşınma tüyoları
Mutfak düzenleme sanatı
Ve çok daha fazlası
yakında pek yakında bu sayfada:)
6 yorum:
Kolay gelsin Yelizcim, güzel telaşlar bunlar. Huzurla oturun yeni evinizde..
birden ev toplama birden eşya yerleştirme taşınma kabusum olmuştu sindire sindire en güzel tabii vakit varsa :) kolay gelsinn
Kolay gelsin.
ne güzel ne tatlı heyecanlar.. ben öyle bir günde apar topar taşınmıştım, siz tadını çıkarın inşallah.. bu arada ben Arca'yı oğlum Ayaz'dan 1 yaş kadar büyük sanıyordum.. Ayaz da bu yıl okula başlayacak :) yıllardır okuyorum pes valla kendime..
Ne tatlı bir heyecan..Kolay gelsin....
kolay gelsin yeliz :) yıllar önce :P bir post paylaşmıştın evim olsa şöyle dekore etsem diye ;) birden o geldi aklıma :)
Yorum Gönder