Bir fotoğraf çekinirsin ve yüzündeki sarkmalarla çizgiler kabak gibi ortaya
çıkar. Yaş almaya hoş geldin. Daha doğrusu yaşlandığını fark edenler kulübüne.
Arca geçenlerde anaokulundan beri en sevdiği arkadaşı Kayra için, “biliyor
musun Kayra benim beş yıllık arkadaşım!” dedi. Poyraz’ı hatırlattım, “a evet ya
Poyraz benim yedi yıllık arkadaşım vay be” diye ekledi. Biz arkadaşlarımızdan
bahsederken yirmili yıllara geçtik bile. Elvan, Gülayşe, Emel, Tuba yirmi
yıllık arkadaşlarım, ya Zeynep? Yirmi üç yıl olmuş. İlker’le tanışmamızın
üzerinden yirmi bir yıl geçmiş. “Hey gidi” diyor insan.
Bazen yolda genç çocuklara rastlıyorum, lise öğrencilerine. Onlarda İlker’in
geçmişi ile Arca’nın geleceğini görüyorum, hem hüzünlü hem umut dolu bir
gülümseme beliriyor yüzümde, hoşuma gidiyor.
Geçen akşam İlker, üşüdüğünü söylüyordu, aldığımda benimle alay ettiği
pijama takımını giymiş de ısınmıştı. Kahkahayı patlattım, yaşlandın işte,
dedim, yaşlılar üşür, nerede benim kış vakti şort atlet gezen kocam, nerede?
İlker’in her geçen yıl seyrekleşen saçlarından ve henüz dökülmemişlerin
neredeyse tamamının beyazladığından hiç bahsetmeyeyim.
Yaşlandığının en net göstergesi ne biliyor musun? Henüz birkaç sene evvel meydana
geldiğini sandığın bir olayın aslında en az 10 yıl gibi bir mazisi olduğunu fark
ediyorsun ya, işte o zaman, zamanın aslında avuçlarımızdan kayıp gittiğini
anlıyorsun.
O çok sızlandığım yazıya Ahu’nun bıraktığı yorum, bunların hep mevsimsel
olduğunu söylüyordu. Sahi bu yaşlanma farkındalıkları hep yılsonuna, hep
sonbahar aylarına mı denk geliyor yoksa? Yoksa yaşam muhasebesi mi? Olabilir.
Yaş almak güzeldir, zira buna engel olabilecek bir teknoloji henüz
geliştirilmediğine göre, kabul etmek ve sevmekle yaklaşabiliriz yazgımıza.
Ve çok samimiyim, yaş almak gerçekten güzeldir, yeter ki sağlıklı huzurlu
ve keyifli yaşlanalım.
10 yorum:
Yaşlanmak ile yaş almak ifadesi bile etkiliyor bilinci. Yaş almanın olumlu bir algısı var, kazanımlar. Kaybedilenler ise gelir geçer olanların dışında zaten bağırıyor bize hiç bir şey yerinde durmuyor diye. Geçmiş yıllara dair yaşayamadığı, tatmin olmadığı çoksa insanın belki yaşlanmaktan korkuyor. Kendi ile uyumlu, yaşadıklarından tatmin ve şükredenler ise hiç takmıyor ya da hiç yaşlanmıyor. Hayatında sevgi varsa onu bir tuş gibi ister reset ister delete olarak kullanıyorsun. Yalnız değilsen, sevgi varsa yaşlanmaz insan..Selamlar..
sevgilimizle yaşlanalım yeterki, huzurla ve mutlulukla...
Mevsimler değişikliklerde insan kendi hayatındaki değişiklileri de sorguluyor belki :)
"Yaşlandığının en net göstergesi ne biliyor musun? Henüz birkaç sene evvel meydana geldiğini sandığın bir olayın aslında en az 10 yıl gibi bir mazisi olduğunu fark ediyorsun ya, işte o zaman, zamanın aslında avuçlarımızdan kayıp gittiğini anlıyorsun."
Ah nasil da guzel kelimelere dokmussun Yeliz. Birde cocuk sahibi olunca, gozunun omumde buyudugunu gorunce son surat, bende o hizla yaslandigimi farkediyorum. Oncesinde falancanin cocugu okula baslamis, yok digeri universitede falan hi hi deyip geciyordum ama gozumun onunde olunca benimki kacamiyorum gerceklerden :)
Yaslandiginin gostergesi diyince, lisemden gelen bir email yikmisti beni. "Mezuniyetinizin 25. yilinda..."diye baslayan bir email. Ne 25'i ya. Nalcaklar!
Korkmayın �� Bu yaşlarda fena değil.Hatta çok eğlenceli. Kapıyı çekip çıkabiliyorsunuz mesela çünkü geride kalanlar sizin bakımınıza muhtaç değiller artık. Dana kadarlar��Sonraartık sinemaya, yemeğe gittiğinizde paraları artık çocuklar ödüyor. Ay, şu kitap çıkmış eve gelirken al diyebiliyorsunuz ve böyle bi sürü şey.�� Boges bir hikayesinde, bankta otururken kendi gençliği gelir yanına oturur.Ona der ki;bir gün kör olacaksın ama korkma,birdenbire değil aynı akşam olur gibi yavaş yavaş olacak der.Öle işte yavaş yavaş ��
Geçen eşim bi yorum yaptı gördüğü bi yazı üzerine: 30 yıl öncesi deyince onun da benim de hala 70'ler geliyor aklımıza, oysa birkaç sene içinde 30 yıl öncesi dediğimiz şey 90'lar olacak :)
Sürelerin göreceliği üzerine kendi yaşamlarımızdan pay biçmemize başka bir örnek: Şimdilerde tam gaz ergenliğini süren evdeki 15'lik delikanlıyı, daha ilkokulun başlarındayken resme merakı var diye Enki Bilal'in sergisine götürmüştük. Çok farklı bir tarzı vardı adamın, ağzı açık bakmıştı işlerine. Nasıl yapmış bunları böyle diye sordu, adam yıllarını vermiş resme dediğimizde ise şöyle cevap verdi gücenik gücenik: "Ben de aylarımı verdim!" :)
Şimdi iyice ilerletti resim işlerini ama geçen bunu anlattık, katiyyen hatılamıyor :))
İnsan bazen zamanın nasıl geçtiğini anlamıyor. özellikle gençlikten sonra zaman sanki daha hızlı geçiyor.
Allah sağlıklı mutlu yaşlar versin :)
şu an elımde borgesın o kıtabı var ve en cok bahsettıgınız oykuyu begendım.ve dusundum ben 20 yasımla karsılassam ona neler derdım dıye ? kesın akıllı ol kızım derdım cıddıye alma ınsanları bu kadar :)))))
nasıl celısıyoruz kendımızle aslında bazen.hem zaman gecsın ıstıyoruz hemde yaşlanmayalım.pazartesı gunlerı offff cabucak haftasonu olsun ıstıyoruz sabah uyanıyoruz aksam olsada yatsak dıyoruz,oglum dogdugunda ayyy bır 9 aylık olsa da ele avuca gelse derdım ,9 aylık oluncada ay bır an once anaokulu cagı gelse dıye dusunurdum.sımdı 22 yasında ehhh tabı dogal olarak bende malesef 25 ımde degılım.Benı cizgıler,cubuklar selulıeter falan hıc endıselendırmıyor acıkcası ben yaslanıyorum dedıgımde eyvahhh zamanım azalıyor dıye dusunuyorum.aslında daha cok yapıcak işim var.yapamadıklarımın panıgı sarıyor benı.ama malesef eskı enerjımı yakalayamıyorum arttık.eskılerı bosuna 40 tırt dememısler.hep dıyorum keske bedenım ruhuma ayak uydurabılse görun bakın neler yapıcam o zaman :))))
Yorum Gönder