Benim ablamla aramda 3.5 yaş var. Bugün bizim mükemmel ilişkimize bakan biri muhteşem paylaşımlı bir çocukluk geçirdiğimizi sanabilir. Ama doğru değil. Ablamla ben taban tabana zıt iki çocuktuk ve ben üniversiteye gelinceye kadar yaklaşık 18-19 sene boyunca hiç yakın bir ilişkimiz olmadı.
Ben it gibi sokakta oynayan, kendi arkadaş çevresi (çetesi) olan bir velettim, ablam evden dışarı çıkmayan bir prenses. O kadar ki 12 yaş civarındaydım, sokakta oynuyorum, bir gün ablam eve çağırmaya geldiydi de, arkadaşlarım bir ablam olduğundan haberdar oldu.
Ablam lise çağlarındayken biraz daha açıldı, arkadaş çevresi genişledi. Ben 13-14 yaşlarındayım... Biraz erkenden serpilip, biraz da çokbilmişin önde gideni olduğumdan, bana biçilen yaş 16-17... Bundan sebep, ablamın yeni arkadaş çevresine musallat olmakta beis görmedim. Benimle sohbet eden arkadaşları, onlardan 4-5 yaş küçük olduğuma inanamıyorlardı, zira yaşımdan büyük laflar etmekte üstüme yoktur. Ablamın sıklıkla bana "git kendi yaşıtlarınla oyna, bizimle takılma" dediğini hatırlıyorum, dinliyor muydum? Asla! Dedim ya o zaman da dötün önde gideniydim. Ablam için ne kadar uyuz bir durum olmalı, şimdi farkına varıyorum.
Bırak çocukluğunu, tüm hayatı boyunca kızkardeşiyle arkadaşlık ilişkisi sınırlı kalmış, bunu da 6 yaş farka ve farklı cinsiyetten olmaya bağlamış olan muhterem bile yukarıda anlattıklarıma şaşırdı. Zira biz ablamla arkadaş olabilcek tüm altyapıya sahiptik, değil mi ya...
Sebebi, bu kardeşli ama yalnız büyüyen çocukluğumuz mudur bilinmez, ablam da ben de, aman çocuğumuzun bir kardeşi olsun illa ki, demedik. Nitekim ikimiz de tek çocukta kararlıydık.
Ablamın şu anda 18 yaşındaki kızına ne kadar mükemmel bir anne olduğunu gördükçe fark ediyorum ki, o benim ideal annemmiş belki de... koruması kollaması ve yakınlığıyla... Ablammış ama işte ancak ikimiz de yetişkin olasıya kadar arkadaşım değilmiş. Şimdi en iyi arkadaşım, sırdaşım...
Geçenlerde arkadaşlarımızın 6 yaşındaki oğlu bizdeydi. Arca'nın tüm sorumluluğu üzerine alması, çizgifilm açmadan önce babasını arayıp izin istemesi, dışarı çıkarıp top oynaması, siteyi gezdirmesi, ayakkabı bağcıklarını bağlamayı öğretmesi (öğretmeye çalışması diyelim) ... İtiraf etmeliyim ki şaşırdım.
Muhteremle daha evlenmeden önce bile tek çocuklu bir aile olmaya karar vermiştik. Nitekim imkanlar daha fazla çocuğa el verseydi de, muhtemelen kararımızdan dönmezdik. Allah biliyor ya, ve tabii bu blogu takip edenler de:) , analık benim kumaşımda yok. Bir tane olsun, bizim olsun dedik hep. Ama işte böyle durumlarda sık sık sohbeti geçiyor, hani işte ne güzel birbirleriyle takılıyorlar. Bak Arca sabretmek nedir, ilgiyi bölüşmek nedir tecrübe ediyor, rehberlik ediyor, bir şeyler öğretiyor ki kendinden ufak bir birey, tüm o çok bilmişliğini aktarabileceği muhteşem bir kaynak...
Hatta #ergentalks işe mi yarıyor diye düşünmedim değil! Ama yok ya, işe yaraması için çok erken.
4 yorum:
Çok hoş yazmışsın. Az gülmedim aralarda...
Annemler üç kız kardeş, üçü de ne fizik olarak ne huy olarak birbirlerine zerre kadar benzemezler. Küçük teyzem dünyanın en temiz, en titiz, en becerikli kadınıdır. Yemek pişirme konusunda (tatlısı tuzlusu baklavasına kadar) üstüne tanımadım. Diğer ikisi ''olduğu kadar, olmazsa kader'' hesabıdır ama onlar da kendi aralarında fraksiyonlara ayrılmıştır:))) En güçlü ortak noktaları birbirleriyle sık sık küsmeleri idi ki bu çok komikti. Bazen üçü birden birbirine küs, bazen ikisi barışık diğeri küs vb. vb. Anneannem çok çekti bunlardan. En küçükleri genç yaşta yaşamını yitirdi maalesef. Kaldılar iki...
Link verdiğin eski yazını okudum da Yeliz ve yorumları da tabi:) Asortik Krep gelip "ben demiştim" diye yorum yazabilir:))
Pınar
Halamlar üç kızkardeştiler ve aynı şekilde sürekli biri birine küs olurdu, çocuk aklımla aklımda tutmaya çalışırdım :))
Ah Pelin yorumunu gecenin bir vakti okuyunca eskilere gittim, dumur diyalogları filan okudum, ne güldüm ya, iyi ki hatırlattın. Canım Asortik krep nasıl da haklıymış
Yorum Gönder