26 Kasım 2021 Cuma

Instagramda kalmasın

 


Ergenim Arca ile tavuklu pilavlarımızı kaşıklarken bugünün şahane bir gün olduğuna karar verdik. 


Ben rutin işlerle ve planlamalarla ve tabii ki görece az toplantılarla geçirdiğim bir evde çalışma gününün sonunda kendimi tükenmiş değil de enerjik hissetmenin coşkusu içindeydim. Tabii bir de cuma olması… tabii bir de haftalar sonra ilk defa bir saatlik öğle tatili yapmam ve tabii ki bu zamanı, tavuk suyu hazırlayıp bir odayı temizlemeye ayırmam tüm günüme keyif katmıştı. (Çaktırmadan düzen temzilik mi sever oldum? Yaşlanıyor muyum ne!?) 

Ergenim Arca’nın bugünkü testleri iyi geçmiş, önceki iki testinden de tam not almıştı. Evet bok gibi bir havaydı, evet ilkerimiz yoktu ama gün iyiydi ya! Hele bir de tavuklu pilav hey yavrum hey! Aslında tavukları haşlarken niyetim sadece tavuk suyuna çorbaydı, zira kar kapıda, bünyeyi sağlam tutmalı ama baktım tavuk çok suyu da çok pilav yapmayayım da napayım? 


An itibariyle… 

Bir şişe kırmızı şarap açtım…

Pijamamın üzerine en pofuduk sabahlığımı giydim.

Yün çoraplarımı dizlerime kadar çektim.

En sıcak battaniyemin altına girdim.

Sandal ağacı tütsümü yaktım -kışa daha fazla yakışan bir koku bilmiyorum!- 

Spotify’da eskilerden tanıdık bir şeyler çalıyor. 

Dışarıda usul usul bir yağmur. 

Peki ben bu günüme şükretmeyeyim de ne edeyim :) 

16 Kasım 2021 Salı

N’aber nas’sın?

 Bizim evin ergenini kocam -canım ciğerim- antrenmana götürdü. Aynen şu aşağıdaki şekil hissettiğim iş gününün sonuna evde sakince ve yalnız başıma oturmak yakışırdı, yakıştı. Depoya su almaya inip şarapla yukarı çıktım, serin serin yudumluyorum. 



Birazdan İlker marketten arayacak, iki olasılık var:

1-somon buldum sadece salata yap

2-yeşil mercimek pişir

Diyecek. 

1+2 de olabilir, mercimek yemeğini yarın yerler, zira ben İspanya’ya gideceğim. Vaka sayıları bu kadar artmışken bizim şirket henüz iş seyahatlerine sınır getirmedi, gidiyoruz bakalım. Yarın komite devlet kararlarını açıklayacak. Kuvvetle muhtemel evden çalışmak norm olacak, isabet olacak, virüs cirit atıyor, iki doz aşılılar bile hasta oluyor, ama biz haftada üç gün ofisi dolduruyoruz. Aman neyse ne… 

3 Kasım 2021 Çarşamba

Bayramlar, değerler, Atatürk…

 Belçika’da Kasım ayına tatille başlanır, 1 kasım azizler günü, tatil. Bu civarda bir haftalık okul tatili olur ve bizim ofis özellikle de okul çocuğu olanlar tüm hafta izin alırlar. Ben de kocamın dönüşü oğlumun tatili derken iki gün izin aldım, sakin birkaç günün tadını çıkarıyorum. 

Haftaya da uzun haftasonu yapmışlar, ayın onbirinde birinci dünya savaşının ateşkesi kutlanıyor, peşi sıra haftasonuna denk gelmiş resmi bir tatili koymuş dört gün tatil etmişler. Tabii bunlar bizim memlekette aşina olunmayan bayramlar, kutlamalar…


Ne azizimiz var ne de birinci dünya savaşının ateşkesi bize yaramış…

30 Ekim 2021 Cumartesi

Türkiye’den kocam geldi, evde bir bayram havası…

 Sabaha karşı yola çıktığı için uykusuzdu, 1-2 saat dinlenmek istedi. O uyurken yanından gitmeyeyim istedi. 

24 Ekim 2021 Pazar

İçimden gelmiyor.

 Geçenlerde instagram hesabındaki mesaj kutumda ne zamandır paylaşım yapmadığım için meraklanmış, hatırımı sormak isteyen bir takipçim vardı. Hayır takipçi demek çok ayıp kaçıyor çünkü Adile tünelin ucundaki ışıktan, yani Arca'nın tuvalet iletişimi sürecinden beri blogu okuyan bir arkadaş benim için. Nedense sosyal medyada takipleşmek normalken blogdan tanışlarıma takipçi demek hoş olmuyor. Demek ki blogun samimiyeti.... diye uzatmayacağım, karşılaştırma yapmayacağım zira her ortamda kimin ne kadar kendi ait hissettiğinin kararını ben veremem. 

10 Ekim 2021 Pazar

Ne yapıyorum? Ne okuyorum? Ne izliyorum?

 Yırttık bu defa. En azından biz. ikinci testimizin de sonucunu negatif aldık, Arca okula döndü ve rahat bir nefes alır gibi olduk. 

4 Ekim 2021 Pazartesi

Corona günleri

Geçen pazartesi, sabah okuldan alın dediler, yakın temas arkadaşının COVID testi pozitifmiş. Son temas ettikleri gün önceki salı ve Arca da ikinci doz aşısını çarşamba olmuştu. Arca'da hiçbir semptom yok, dolaysıyla hiç şüpheye düşmedik. Ne de olsa daha önce de sınıftan çocuklarda görülmüştü, teste götürmüş, karantinaya almıştık. Bu da böyle olacaktı muhtemelen. Hem hiç semptom yok, hem aşısı da var (yani en azından ilk doz).

Test sonucu salı gecesi ulaştı: Pozitif! Büyük şok, endişe... Ertesi sabah telefon trafiği, okul arıyor, devlet arıyor. Uzun uzun neler yapacağımız konuşuluyor. Arca derhal izole edildi, odasına kapandı, tuvaleti banyosu ayrıldı. Odasından maskesiz çıkmıyor, odasına maskeye giriyoruz. Yemeklerini odasında yiyor, ortak alanlarda bulunması yasak. Evet, çok ağır görünüyor ama bu hastalığın kimde ne etki göstereceğini bilmiyoruz, pandeminin başında yaşadığımız hastalık corona mıydı bilmiyoruz, iki doz aşımız var, bizi korur mu, korumaz da hafif geçirmemizi sağlar mı, Arca daha kötüler mi bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey, İlkerle ikimizin kendimizi üst seviye korumamız gerektiği. 

3 Ekim 2021 Pazar

Bana bi' geldiler!

 Muhteremin gelişinin uzayacağı haberini almamızı müteakip benim asfalyalar ufaktan atmaya başlamıştı. Kendimi üç hafta idare edecek şekilde programlamıştım, bir o kadar daha idare etmem mi gerekecekti? Zaten her allahın günü evin ergeniyle stres yüklü atışmalar, evin idaresi, işin derdi yükü... İlk haftalar iyi kotarıyorum derken, işler boka sarmaya başlamıştı.

Artık ufak tefek şeylere bile ağlar olmuştum. Arca'nın küçüklükten beri sakladığı formalarını yanlışlıkla ihtiyaç sahipleri kutusuna atmış olmak bile ağlatıyordu beni. Arca'nın ayaklarının ağrıması mesela, acaba, yeşil sahalara gitmekten sıkıldım diye kader ağlarını mı örmüştü. Evet, öyle olmalıydı, hepsi benim suçumdu. Annelik bitmeyen bir vicdan muhasebesi ve de suçluluk duygusu değil miydi? Daha geçen gün tuvalette ayaküstü muhabbet ettiğim iki çocuk anası arkadaşıma da aynısını dememiş miydim? "çocuklar küçükken ilerde geçecek sanıyorsun ama inan bana seninki üç yaşında altını ıslattı diye kendini suçluyorsun ya on üç yaşında da suçlayacak bir şeyler çıkıyor yani suçluluk bitmek bilmeyen bir annelik nişanı sanki..." Kadını da bozdum mu acaba? İnşallah hayattan soğumamıştır. 

İlker'in geldiğinde halletmesi planlanan işlerden Arca'nın aşısı, benim artık normal olmadığımın sinyallerinin başladığı gün oldu. 

26 Eylül 2021 Pazar

18 Eylül 2021 Cumartesi

Temposu düşük farkındalığı yüksek

 Bugün Arca, yeşil sahalardan uzak kalmasının tesellisini takımının maçını izlemekte bulmak isteyince, kırmadım evladımı, maça götürdüm. Kendi oğlum oynarken izliyorum da, öbür veletleri izleyecek değildim, ergenimi bıraktım, yürüyüşe çıktım. 

İlkerle çıktığımız yürüyüşlerden farklı olarak tempom epey düşük, çevreye farkındalığım epey yüksekti. Durup çiçeklere konan kelebekleri izledim hatta fotoğraflarını çektim.



Evlerin arasından usulca akan bir kanalın kenarında popolarını titreterek yüzen ördekleri seyrettim.


Evlerin bazıları cadılar bayramı konseptine giriş yapmış, balkabakları sergiye çıkarılmıştı. 



Parkta bir banka oturduğumda o kadar sessizdi ki, gözlerimi kapatıp yüzümü yaprakların arasından sızan güneşe döndüğümde, düşen yaprakların sesini duyabiliyordum.



Birkaç ağaç gövdesini de okşamış olabilirim. Evet bunlar İlkerle spor maksatlı yürüyüşlerimizde asla müsaade edilmeyen hareketler hazır yalnızken tadını çıkaralım;)


Yalnızken tadını çıkardığım bir başka şey de salonda kitap okumak. Kimse ilişmiyor, kimse zırt pırt araya girmiyor. Kitabıma ara verdiğim tek zaman Arca’nın ara sıra odasından gelip bir şey sorması ya da benim kalkıp çayımı tazelemem… 


Çok şahane bir kitaba başladım. İzmir’den getirdiklerimden, Klara ile Güneş. Kazuo Ishiguro dehası. Biraz daha okudukça paylaşırım, daha ilk elli sayfada şimdilik muhteşem diyebilirim;)

Perdenin aralığından sızan güneş, boyun tutulması ve diğerleri

 Havada ilkbahar tadı var, hani ısınıvermiş bir nisan günü gibi ama takvimler 18 eylülü gösteriyor. 

Güneş ılık, kuşlar ötüyor nefis bir esinti… tadını çıkarmak lazım zira bunun gibi birkaç gün daha ama sonrası güz sonrası kış.


Senede birkaç defa başıma gelen boyun tutulmasından muzdarip olduğum için hiç neşem yok.  


Bu hafta her gün bir kalp çarpıntısı bir gerginlik.


Pazartesi, Arca sınavının olduğunu unutmuş mal gibi gitmiş derse ve tabii sınav başarısız. Ergen talks vol.7482828 neyse ki akşam kitap kulübü vardı. Çayımı koydum, tütsülerimi yaktım, sohbetle gerginliğimden kurtuldum.


Salı malum tanker devrilmesi…(iki post evvel)