29 Aralık 2011 Perşembe

Cansu bize geldi


Aylardır görüşmüyorlardı.
Sırayla hasta oluyorlardı.
Cansu'nun geleceğini öğrendiği o gün takım eşofmanlar giyildi. Bevk'in aldığı parfüm süründü.

28 Aralık 2011 Çarşamba

Dumur diyalog #35

A: Cansu beni koklasın.

Y: Çok güzel kokuyorsun.

Hafta sonu Vol.3 : DIY'ın Dibine vurdum şerefsizim!


Hafta sonu ayazdan burnumuzu dışarı çıkarmadık. Arca pencereden güneşi gösterip "bugün hava çok güzel" şeklinde kıtır attı ama yemedim:P Yağmur, kar eyvallah... 10 C'ye kadar dış hava koşulları eyvallah ama ayaz soğuk bııırırırı...

Arca ile tek başımıza olduğumuzda her şey çok güzel. Üçüncü şahıslar olmasın mümkünse, hatta İlker bile... Tüm cumartesi günü tek arıza çıkarmadı. Tamamen onun istekleri doğrultusunda hareket ettik.

Misal erkenden öğlen uykusu uyumak istedi, hay hay... Erkenden pilav istedi, hemen! Yanına et, derhal! Ayran pek tabii!

Kurabiyelerden bahsetmiştim.

Şirinlere ev yapalım mı dedim, atladı fikrin üzerine!

Yaratıcılıktan değil be ya... Ela'lara gittiğimiz o gün çok şaşırtıcı bir şey oldu ve Arca, Ela'nın oyuncak evi ile epeyce uzun vakit geçirdi. Oyunlar kurdu, konuştu, vs...Eve döndüğümüzde ilk iş İlker'e anlattım.

Nitekim Şirinler'in şarkısını söyleye söyleye beklentimden çok daha uzun zaman bu dandirik evin önünde oyunlar oynadı.

"Oyuncağın, oyunun kızı erkeği olmaz"ı pek güzel gösterdi bize.

Ela'nın oyuncak evi ile pek mesut zamanlar geçirdi
Postun alt metnini henüz kavrayamayanlara açıklama:
Var ya bu anne D.I.Y.'ın dibine vuruyor dostlar.
Ayakkabı kutusundan oyuncak ev yapıyor var mı ötesi?
Üstelik çevreci bir duyarlılık ile "geri dönüşüm" olayına destek bir öneri sunuyor!
Hey yavrum hey!! GERİ DÖNÜŞÜM D.I.Y.'I BURADA!!  D.I.Y.'A GEL  D.I.Y.'YA!

27 Aralık 2011 Salı

Hala duymadınız mı? STET?

Sınır tanımayan ebeveynler topluluğu , kısaca STET.

Nehir blogunda bahsetti, hala duymayanlar duysun, duyursun.

Değerli insanlar güzel işler yapmak için bir araya geldi. Şimdi bir dernek oldular, amaçları çok basit ve net:
Gebeliğinden itibaren maddi manevi zorluk içindeki her anneye yardımcı olmak...
Web siteleri burada.

Gönülden destekliyorum.

"Tevazu, kişinin kendisini anlamadığını kabul etmesidir."


Hafta sonu kitabın biteceğini biliyordum. Hani bazı kitaplar vardır, bitmesin istersin, bitişini ertelersin. Pazar Arca uyuduktan hemen sonra uyuyakalmışım, her yerim ağrıyordu. Bir pazara gitmek bir insanı bu kadar mı yorar kardeşim! Ama böyleyimdir ben, hafiften depresyondaysam, uyku paklar beni. Tam dalacakken telefon çaldı, uyku açıldı.

Hafta sonu Vol.2 : İktisadi İlimler Akademisi

"Selam ayaz mı ne varmış dışarıda, tıkıldık eve! Annem iktisat ekonomi tasarruf filan diyor. Koydu cüzdanı, kumbarayı önüme, maksat muhabbet"

26 Aralık 2011 Pazartesi

Hafta sonu Vol.1 : Chocolate chip cookies activity

Arca : "of kurabiyeleri de koyduk fırına, bekle şimdi işin yoksa! Ege'nin annesi Elif teyzeyi yakaladığm yerde öpmeli, süper yapboz yav!"

“haydi oylar Yeliz’e, Yeliz gelsin meclise”!!

Yaşım 33.

25 sene bu şekilde çalışırsam emekli olacağımı düşünüyorum.

Allahın biçtiği ömür bilinmez lakin bu hayat şartlarında 25 sene yaşayabileceğimi sanmıyorum. Dolayısı ile emekli maaşımı muhtemelen hiç göremeyeceğim.

Eğer milletvekili olursam;

25 Aralık 2011 Pazar

Evde bir çocuğun olması demek…


Evin mütemadiyen savaş alanı olması demek.
Buzdolabında bolca süt, meyve, yoğurt demek, sağlıklı beslenmek demek

24 Aralık 2011 Cumartesi

Kaz ayaklarımın müsebbibi bulundu


Hayır pek çok sırıtmak değil sadece. Tamam o da var. Tamam cidden sürekli sırıtan bir suratım! Lakin sadece o değil. Asıl sebep lensler! Daha doğrusu kuruyan lensler!

23 Aralık 2011 Cuma

HAYIR, yalnız değilim! : Bu bir TO DO LIST postudur!


Geçenlerde Gamze ile yazışırken ikimizin de sadece kendimizde var olduğuna inandığımız, bir benzerimizi bulduğumuz için ölümüne sevindiğimiz bir yönümüzü keşfettik. 

LİSTELER!

Hiç bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum, benden bir tane daha var, üstelik neslimin tükendiğini sanıyordum. Evet biz Gamze ile “to do list”lerin bile listesini tutan kadınlarız. Hayata ne gibi bir katkımız var bilmem ama biz böyleyiz, bizi seven böyle sevsin!

Yeni yıl yaklaşırken fark ettim ki ben – tatil günümde yapılacaklardan, menüye kadar, market alışverişinden, yılbaşı hediyelerine ve hatta “okunacak” “alınacak” “daha sonra alınacak”, “alınsa da olur alınmasa da olur” kategorisindeki kitaplara kadar liste hazırlayan – ben, hayatımda hiç yeni yıl listesi hazırlamamışım.

Hay bin kunduz!


Dün saat dedim çıkarmıyorum dedim ya, hay eşek arıları sokasıca dilim! Akşama doğru klik diye bir ses, saati elimize aldık. Var bir gudubetlik hadi hayırlısı : )

Hafta sonu dötümüz donacakmış. Ayaz olacakmış. Ayaz bir hava koşulu değildir, hiç haz etmem kendisinden! Ilık olsun yağmur olsun. Ha illa ki soğuk yapacaksa kar yağsın, bir anlamı olsun.

Uzun lafın kısası umumiyetle evde ikamet edeceğiz cüceyle.

22 Aralık 2011 Perşembe

“Bebekten sonra hayatınızda ne değişti?”


Hani klasik anket soruları vardır, “bebekten sonra hayatınızda ne değişti?”

Ulan hayatım değişti dalga mı geçiyorsun!

Dün şu ZAZ ileilgili yazıyı okuyan Emre, kahkahalarla beni aradı. Evet “okuyucularımdan beğeni telefonları alıyorum” alt metnini işte tam bu noktada yazıya enjekte ediyorum! Çiçek göndermek isteyen olursa adresimi verebilirim:P

Emre kim diye merak edenler yazının sonundaki dip notu okusunlar. Burada bana uzun uzun şahıs tasviri yaptırmasınlar.

Neyse biz telefon sohbetine dönelim.

Taktik taktuk tiktak tiktak


Dün akşam annemlere gittik, balık alkol. Maçın bitimine doğru benim gözler kaymaya başladı. Arca bir cin. Ufak tefek uykusuzluk arızalarını müteakip uyudu eve gelince… Ben de o miskinliğin üzerine dört gündür kıyamadığım fönlü kafamı yıkadım, biraz miskinlik daha… 

Dumur diyalog #34

Hazzın ertelenmesi ile ilgili olan oyunu yeniden oynamak konusunda konuşurken...
A: Noel Baba’ya kızıyorum.
İ: Neden babacım?
A: Hep kitap getiriyor, hep kitap getiriyor, hiç oyuncak getirmiyor.

---------------------------------------------------------------------
A: Annem seni seviyom.
Y: Neden beni seviyorsun?
A: Anne olduğun için seviyom.

21 Aralık 2011 Çarşamba

Magandalık sana mı kaldı kadın!

Yağmurun şehri esir aldığı o gün, sabahın beşinde İstanbul’a gitmek için yola çıktım. Bu aralar taksi kullanmıyorum, otoparka bırakmak daha ucuza mal oluyor.

Neyse… Gece gök yere inmiş, sokaklar Venedik’ten hallice… Arka sokaklardan kestirmeden gidiyorum. Zira velet sabahın köründe naz yapmaya karar vermişti. Önümde tıngır mıngır bir beyaz Şahin. Ne sinyali belli olur, ne freni. Sollayayım şunu dedim. Hiç huyum değildir, tin tin takılırım önümdekine, şeytan dürttü kanımca. Magandalık şeytanı. Gaza bastım, tam yanından geçerken bir su birikintisine – su birikintisi pek mütevazi bir tanım oldu, Tahtalı barajından hallice demeli – girdim, bütün su beyaz Şahin’in üzerine…

Karışık kaset


Yağmurun İzmir’le işi bitmiş, bulutlarını da alıp gitmiş bu sabah. Geriye yıkanmış, temizlenmiş bir şehir kalmış. Öpesim geldi, hani çocuklar banyodan sonra mutlaka öpülür ya …

Bizim gençliğimizde (hey allam yaşlanıyoruz) “karışık kaset” diye bir kavram vardı. Hatta bunun için dükkanlar vardı, resmen sektördü yav! Misal Göztepe’de bir Murat vardı, karışık kaset hazırlardı. Yasemin Hediyelik eşya dükkanının yanında. Birkaç basamak ile inersin, her yağmurda su basar. Listeler vardı, seçerdin. Sevgililer birbirlerine mesaj kaygılı karışık kasetler hazırlardı. Hah işte muhterem kocam dün gecesini buna ayırdı. Tabii devir değişti, şimdi karışık MP3 CD’si hazırlanıyor.

20 Aralık 2011 Salı

"Bebenizle vedalaşıp öyle evden ayrılın" diyor...

ben değil uzmanlar... işe giderken çocuğunuzla vedalaşarak evden ayrılın, böylece gittiğinizi bilsin. En doğrusu buymuş. Biz de uzmanların pek değerli görüşlerine riayet ettik ve bu yaşına kadar hiç uyurken bırakmadık Arca’yı. Çok bilirim sabah sekizde melek gibi uyurken dürtüp, "kalk len anan gidiyor, öpüş koklaş sonra arıza yapma" dediğimi.

Yalnız küçük küçücük bir detayı atlamış uzmanlar…

Salyangoz ailesinin pazar gezmeleri

Yağmur yağdı mı duramıyorum evde, salyangoz muyum neyim:)

Yürüyüşe çıkamıyorsam, balkona çıkarım mutlaka o yağmur kokusunu duymam lazım. Misal dün akşam korkunç geçen İstanbul seyahatinden ve Arca’yı uyuttuktan sonra montları giyip balkona çıktık İlker’le. Yıllar sonra ilk defa iki fırt sigarasından çektim, içime çekmeden ama : ) 

Hey gidi eski dost hey gidi ezeli düşman!

Neyse yağmur en güzelinden Pazar günü yağmıştı. İlla ki dışarı çıkalım diye tutturdum İlker’e. Güzelbahçe mi Alsancak mı derken Alsancak ağır bastı. Üç yedek kıyafet ve hatta içlik tayt Arca’nın nazik totosu üşümesin diye. 

Kıbrıs Şehitleri, Kordon… 

19 Aralık 2011 Pazartesi

İlker'e diyet bozduran kurabiyeler

Son bir taneyi, yalvar yakar kaçırdım İlker'den. Bayıldı!!

Tarçınlı, zencefilli, ağızda dağılan kıvamda... Yani tam kıvamında...

Tarif veriyorum.