22 Ocak 2012 Pazar

Bu pazar : Sığacık


Bu manzaraya karşı tekne hayalleri kurduk. Sahi bu pazar tam balık havasıydı. Teknemiz olsa, buradan kalkıp teknede piknik yapıp, balık tutup dönerdik muhtemelen.

televizyon, giyim kuşam... kısaca geveze blogger'ın gece mesaisi

Geçenlerde İlker saçma sapan bir program izliyor ligtv'de. Bunu da anlamış değilim. Hani izleyecek bir şey yoksa televizyonu kapat, yani illa ki ses olmasını için sürekli açık durmasının manası ne? İlker TV karşısında uyuyakaldıysa bile açık olacak, uyku probu gibi, kapattın mı açıyor gözlerini. Bu "açalım ses olsun" olayına aşinayım ben. Bizim evde dört televizyon vardı vaktiyle. Evet dört kişi yaşıyorduk ve dört televizyonumuz vardı, kişi başı bir televizyon.

20 Ocak 2012 Cuma

Tehdit çaresizlerin başvurduğu bir yöntemdir

“Tevazu gösteremeyeceğim çok pis taktik yapar, cüceyi ters köşeye yatırır ne yapar ne eder dediğimi yaptırırım” alt metni ile (yok yav resmen açık açık!) burada atıp tuttuğum çok oldu, biliyorum. Daha dün ukelalık yapıyordum değil mi? Çok pis cüce kafalarım diye? 

Bilen bilmeyen de beni böyle cool – relax ortaya karışık bir şey zannedecek. Biliyorum yazdıklarımı okuyunca benim bile totom hafiften kalkıyor, vay be! diyorum.
Lakin iş benim işbilirliğimle işbitiriciliğimle bitmiyor. Dünya etrafımda dönmüyor, kısacası. Bir de madalyonun cüce tarafı var.

19 Ocak 2012 Perşembe

Geliş gidiş ben bu bebeye alışveriş olayını çözdüm şerefsizim.


Belli mağazalarda ne zaman nasıl ucuza uygun üst baş alınır küçük bir el kitabı filan yazabilirim.

Hatalar yapmadım mı? Elbette yaptım ama çok sistematik çalışarak takibi elden bırakmayarak kaliteyi ucuza mal ettiğimi düşünüyorum, bu da şimdilik yeterli.

Bir de işin sırrı bokunu çıkarmayacaksın. Ucuzluk var diye kökünü kuruttun mu astarı yüzünden pahalıya gelir yazık olur paracıklara.

Kendim için ilk indirimden önce çöp almazken boyu dize gelmiş eşofmanı pek tabii indirime kadar giydiremiyorsun cüceye.

Çok pis cüce kafalarım!

İlker geçen gün Arca’nın az buçuk mal olduğuna karar verdi.

Pek bozuldum. İnsan “karıcığım pek akıllısın” der, değil mi?

İşin şakası bir yana Arca’nın çok zeki olduğunu düşünmüyorum (olmasın aman) ama çok da mal değil be, sadece biraz … Ne bileyim… Dur birkaç örnek vereyim.

18 Ocak 2012 Çarşamba

Soğuk havaları sevmemek için 10 Sebep

Sevmiyorum kardeş zorla mı?


Üşümek yeterli bir sebep değilse daha çok sayacaklarım var.

Dumur diyalog #40

İlker benimle uğraşıp dururken, "annecim baban bugün formunda maşallah" dedim.
Arca, "Forum'a gidelim!"
.........................................................................................................................................

17 Ocak 2012 Salı

Nergis

Kokusu geldi mi oralara?

Yanımdan ayırmıyorum. Evin içinde nereye gitsem, nergis dolu vazo benimle oraya geliyor. Suyuna şeker bile attım daha uzun ömürlü olsunlar diye. Birkaç dal yanıma almayı bile düşündüm, ofise. Ben ki ofisteki masamın üzerine kişisel eşya pek koymam, çocuğumun fotoğrafı yok daha ne diyeyim ama birkaç dal nergis ...

Günün çorbası büyük bir sır perdesini aralıyor!


Aslında bütün veriler elimizdeydi. Kiminle konuşsak, kiminle dertleşsek hep aynı sorun çıkıyordu karşımıza : ÜST SOLUNUM YOLLARI ENFEKSİYONLARI

Bebelerimize musallat olan canımızdan bezdiren bu ana başlık altındaki illet, özellikle okulöncesi çocukları hedef alıyordu.

Ana babalar enfeksiyonsuz geçen her gün için Allah’a şükrediyor, antibiyotik olasılığına karşı tetikte bir hayat sürüyorlardı.

16 Ocak 2012 Pazartesi

Yaratıcı drama mı? almayalım bizim cüce kitabını yazıyor.

Yazıyor şerefsizim. Oğlum diye demiyorum, ben hayatımda bu kadar pislik, bu kadar içten pazarlıklı, bu kadar oyuncu, bu kadar şerefsiz bir yer cücesi daha görmedim.

Pazar gecesi İlker'e "biz bu oğlanı niye yaratıcı drama derslerine sokmuyoruz yavrum, satrançtan daha başarılı olur, yeminlen" dedim. Cevabı "Arca ancak o derse ders vermeye girer!" oldu. Haksız da sayılmaz.

Urla

Cumartesi günü kaçırdığımıza pek üzüldük. Yağmurlu ama ılık bir gündü. Bu aralar böyle ılık bir gün bulmak zor.

Arca'yı günlerdir dışarı çıkarmıyoruz, malum ateş perşembe günü bile vardı. Halbuki nasıl istiyorum oksijene kavuşsun ciğerler... Olmadı.

15 Ocak 2012 Pazar

Neşeli ol ki genç kalasın


Bu dünyadan da zevk alasın….

Şarkının devamını katiyen hatırlamıyorum. Ama süper tespit! Eminim İsviçreli bilim adamları bunu bilimsel olarak test edip onaylamıştır.

14 Ocak 2012 Cumartesi

Tepside kalanlarda hala gozum var

Lazanya&kirimizi sarap
İlker diyette koruma programina girdi ilk kacamak ogununu lazanya ile kutlamaya karar verdik.
an itibariyle İlker maca dalmis Arca oyuna .... benimse aklim hala lazanyada:)

Hayatın anahtarı

13 Ocak 2012 Cuma

Dumur Diyalog #39

Findus’u okurken yaşlı Pettson’dan ve yalnız yaşamasından yola çıkarak Nadire abla, “çevrede yalnız yaşayan biri var mı?” diye sormuş. Bizimki yok demiş. NA, babaannesini hatırlatmış. Arca, “Babanem yalnız yaşamıyor ki, Necla ile yaşıyor.” (Necla teyze babanenin genelde birlikte takıldığı komşusu)

Bir annenin evladına itirafları

Evladım, itiraf ediyorum… Dün akşam yatmadan önce okutmak istediğin dergilerin 3 tanesini yorganın altına saklamak suretiyle okumaktan yırttım. Bir defasında da seni “okuduk zaten” diyerek kandırmıştım. Utanıyorum.

11 Ocak 2012 Çarşamba

Ruhumu bir lezzete sattım!

Ülker ürünlerini eve sokmuyorum. Kendimce bir protesto yöntemi bu… Tabii Ülker bu duruma “çok da tın” diyerek omuz silkebilir, ben de kendisine iade ederim aynı eylemi. "Dağ dağa küsmüş.." şeklinde takılırız. Ancak bir ürünü var ki muadili yok diyet atıştırmalıklar pazarında.

Kim? Kimse hemen çıksın ortaya!

Ah ulan bir yakalasam çok fena yapacağım o veledi! Kim ulan kim o "Findus Kaybolunca" kitabını beğenen velet? Hanginizin bebesi? Hadi o beğendi, niye tavsiye ediyorsun be kadın?

Dedim ki kesin bizim Esra Özlem'in bebesi Ada'nın marifeti. Biz Ada ne okursa alırız kardeşim, kendisinin kitap zevki Arca ile tamamen örtüşür. Lakin Esra'nın o kadar acımasız olacağını sanmıyorum, o kadar olamaz. Hiçbir ana hiçbir anaya bu haksızlığı yapamaz. Başka biri olmalı ama kim!

10 Ocak 2012 Salı

"Hayat"

Az kalsın rafa kalkıyordu. Bu aralar aslında hiç öyle Ayşe Kulin filan okuyasım yoktu.

"Yüzyıllık yalnızlık"tan birkaç sayfa okumuştum bile.

Başarmış birilerinin hayat hikayesine ihtiyaç duyduğumda başucumdaki yerini almıştı. Bir de ihtiyaç duyulan kolay okunacak bir kitapsa seçimin Ayşe Kulin olması çok normal.

9 Ocak 2012 Pazartesi

Dumur Diyalog #38

A: Yemeğin yanında meyve suyu içelim
Y: Nerden çıktı annem meyve suyu? Hiç öyle meyve suyu içmezdin yemeğin yanında.