24 Temmuz 2013 Çarşamba

Kulüpte kitap mı tartışıyoruz sanıyorsun? - Önceki yazının perde arkası

"Sen sadece “birinin karısı ve bir diğerinin annesi” olmakla mı yetineceksin yoksa “birinin karısı, birinin annesi ve sen” mi olacaksın? " dedim ve dün akşamki kitap kulübü toplantısından sonra fark ettim ki ben seçimimi çoktan yapmışım.
Abicim sen bizi kulüpte kitap mı tartışıyoruz sanıyorsun? 5-10 kadın toplanıp terapi yapıyoruz birbirimize.
Dün akşamki toplantının kitabı “Varoluş Yok oluş” idi. Kitabın içinden çekip çıkardığımız bir cümlenin üzerinde dakikalarca tartıştık.

“hayatım şöyle olacak” dediğin yaşlardan “böyle bir hayatım var”dediğin yaşlara...

Apartman girişindeki boy aynasından kendine yeni elbisenle manken pozu çakarken kapıcıya yakalanmaktan daha kötü bir şey varsa, o da iş çıkışı otobanda kazaya denk gelmektir, hatta daha kötüsü o günün “eve kadar tutarım” diyerek işemeden ofisten çıktığın gün olmasıdır.

“En kötüsü de ne biliyor musun?” listesine zirveden giriş yapmak istiyorsan, trafikte sana kaza yaptırmaya çalışan hanzoya yüksek desibelden küfret! Ama dikkat et cam açık olsun.

Sonra o listeyi al, kıvır kıvır münasip bir … çöp kovasına isabet ettir.

Çünkü o b.ktan muhabbetin tamamı hikaye.

23 Temmuz 2013 Salı

Kuzgun

Bizim yer cücesi bence dünyanın en muhteşem çocuğu değil. En akıllısı, en güzeli, en tatlısı … en en en …. bir şeysi değil. Olmasın da zaten. Ama benim çocuğum ve onu en bi çok sevmem için sebebe ihtiyacım yok. Diğer taraftan herkeslerin onu sevmesi, takdir etmesi gerektiğini de düşünmüyorum, daha doğrusu düşünmediğimi sanıyordum. Öyle değilmiş.
Geçenlerde markete girdik. Yazlığa giderken deniz terliğini unutmuşuz, marketten alacağız. Arca’nın ayak numarasında bir terlik seçtim ama en az üç numara daha küçük, katiyen girmiyor. “aa buna yanlışlıkla 27 yazmışlar” dedim.

Alaçatı Kuytu

Mekanist’in yemek davetini duyan İlker fena halde kıskandı beni. Konu yemek içmek oldu mu karım demez kıskanır, kendisi de güzel yerlerde yesin içsin ister. Sosyal medya ile yegane bağı benim twitter hesabım olunca, sen de üye ol, sen de gezgin ol, seni de davet etsinler yavrum dedim ama nafile. Adam bırak yorum yazmayı, bana sms bile yazmaz.

22 Temmuz 2013 Pazartesi

Mekanist : Yeni hastalığım

Nihan beni Mekanist'in davetinden haberdar ettiğinde, "hmm dur bi bakayım" dedim. Zira benim gezme tozma işleri, bu yer cücesi aramıza katıldı beridir rafa kalkmıştı. Hatta hiç unutmuyorum Tuba ile yemekteyiz bir akşam, bunun telefonu bildirimden yıkılıyor, "aaa bu ne be?" dedim anlattı, böyle gittiğin yerlerden check in yapıyormuşsun. "Benim profil çok sıkıcı olur be, ev iş ev iş puhahah" demiş sallamamıştım, foursquare mi ne işte, oydu Tubanın kullandığı.

Bu ise Mekanist. Çok daha işlevsel bir şey. Sadece kim nereye girmiş çıkmış değil, "gittiği mekan hakkında ne düşünüyor?" "Nesi iyidir?" "Servisi? Fiyatı nasıldır?" gibi sorulara da cevap bulabiliyorsunuz. Hatta üye olduğunuz ve mekan ekleyip belli bir puana ulaştığınızda "gezgin" ve "guru" olabiliyor, etkinliklere davet edilebiliyorsunuz.

Cimri kadının alışveriş rehberi

İndirim dönemi haricinde elini cüzdanına atanı harcarım, bozuk para gibi harcarım.

Çok ihtiyacın varsa - ki hadi dürüst olalım, hiçbir kadının “gerçekten” hiçbir şeye çok ihtiyacı olmaz – o sitelerden alışveriş yapabilirsin. Ama o fotoğraflardaki çıtı pıtı hatunların üzerinde durduğu gibi duracağını sanıp da sepetini doldurma bacım. Zira senin gibiler sayesinde tekstil markaları on senelik outlet mallarını bir senede tüketmişler. Yapacağın şey basit, mağazalara sık sık uğrayıp deneyeceksin. Hem indirim öncesi tenha olur. Denediğin ürün bir şekilde o sitelere düşecek, düştü mü de havada kapabilirsin. Böyle bir Mudo elbisem var, allah seni inandırsın, indirimi beklesem bedenimde bulamayacaktım. Sezonda yarı fiyatına aldım.

İndirim döneminde bile sırf yeni üyesine 20 TL’lik ilk sipariş indirimi yapıyor diye, siparişimi ikiye bölüp İlker’i de üye yapıp, indirimin üzerine 40 TL’lik indirim almış utanmaz bir tüketiciyim. Üzerime deneyip hemen oracıkta telefondan sepete eklediğim ürünler var kaçmasın diye. Hayır mağaza ismi vermeyeceğim, sonra foyam ortaya çıkar, kapısından sokmazlar beni.

19 Temmuz 2013 Cuma

Anne ve Babalar için Okuma Önerileri

Geçenlerde bloga bırakılan yorumlardan biri "okuma alışkanlığı edindirme" üzerineydi.
Tesadüf bu ya, bugün mail grubunda bir arkadaşım aşağıdaki yazıyı paylaştı.
Kaynağına ulaşamadım tam olarak ama herhangi bir cümlesini gugıllayınca yazının önceden defalarca paylaşıldığını görüyorsunuz, oldukça eski bir yazıymış.
Kim hazırladıysa, eline sağlık, bütün düşündüklerimi yazıya dökmüş:)
Bana da paylaşmaktan başka bir iş kalmıyor:)

18 Temmuz 2013 Perşembe

Oğlan çocuklarının dünyası

Çeşme’de malum Allahın denizine kumuna para alıyorlar. Tatildeyken bir günümüzü şu “beach”lerden birinde geçirelim dedik. Lisedeyken toplanıp gittiğimiz Ayayorgi’nin salaş mekanları şimdi acayip isimli yerler olmuş, 70 TL’den kapı açıyor, bir de bilmem ne kadar da içeride harcayacaksın diyor. “Bağzı” sosyeteler gibi lahmacun+suşi menüsüne zaten asgari ücretlinin maaşını ödeyeceğin için harcama alt limitini haydi haydi aşarsın, endişelenmeye hiç gerek yok.
Bütçenin miktarını görünce hop direksiyonu daha makul beach’lerden birine kırdık. Denizi güzel, kumu güzel, güzel de içeriye girerken verdiğin para yetmiyormuş gibi bir de başında dikiliyorlar, belli aralıklarla ne isteriz diye soruyorlar. Arca’ya bir torba kiraz yıkayıp getirmiştim, utandım çıkaramadım.
Neyse… karar verdik sosyeteye karışacağız, o gün öyle…

Dumur Diyalog #101


Yaz ekranlarının fukaralığı, en çok boş vakitlerini televizyon karşısında geçiren muhterem kocamı etkiledi. Geçen baktım, televizyondan radyo açmama bile laf etmedi, uzanmış blogu okuyor, gözlerime inanamadım.
Hemen eleştirilerini sundu: “uzun zamandır dumur diyalog yazmamışsın” dedi. Doğru, en son mayısmış yazdığımda. (Bu arada kendisi de mayıstan beri bloga bakmamış, pis:P)
Onu bırak Arca’dan bahsetmiyorum bile, Gülçin dürtünce  fark ettim.
En iyisi yepyeni bir "dumur diyalog" ile Arca'dan haberlerin ısınma turlarına başlayalım.

17 Temmuz 2013 Çarşamba

Halka indim

Flaş ! Flaş!
“Yılların otoban gülü”, “orta şeridin şoför Nebahat’i”, “azami hız = 100 km” Yeliz, yani bendeniz, toplu taşımaya geri döndüm! Halka indim yav!
Bunun benzine gelen son zam ile benzin fiyatının 5 TL’ye çıkması, dolayısı ile en yakın takipçimize açık ara fark atarak dünyanın en pahalı benzinini satan ülke sıralamasındaki birinciliğimizi sağlamlaştırmamızla bir ilgisi yok. 

16 Temmuz 2013 Salı

Bir çocuk kitabı ne gibi özelliklere sahip olmalı?

--- Haftalık çocuk kitapları yazıları artık sadece blogda:) kahrolsun bağzı satılmış medya :P ---

Önce çocuğumuzun yaşına uygun olmalı. Üç yaşındaki kızınıza “Bir genç kızın gizli defteri”ni okuyamayız. Sonra illüstrasyonları ilgi çekici olmalı. Çocuk deyip geçme, son derece seçiciler ve iyiden güzelden anlıyorlar. Eh bilinçli ana babalar olarak hikayenin de eğlendirirken (yani sıkmadan) eğitmesini isteriz değil mi? İsteriz isteriz!

15 Temmuz 2013 Pazartesi

Genel istek üzerine… Mantarlı karides güveç tarifi

Genel istek derken Emine Beder, Devletşah kardeş, Portakal ağacı filan gibi aşçılardan bahsetmiyorum. Onlar kadar muhteşem yemek yapan annemi ve İlker’in annesini kastediyorum.

Evet ikisi de nefis yemek yapar. Ama balık sofrası kurulacaksa karides güveci ben yaparım! Söylemesi ayıp havamdan geçilmez. Bu ikisinin bilmediği tek tarifim var, bu da bana bir ömür yeter kanımca.

Küçük şeyler

Arca ile hastanede kaldığımız yaklaşık bir ay aslında korkunçtu. Bir tedavi vardı ama tam teşhis yoktu, her kafadan bir ses çıkıyordu, doğuştan mıydı, sonradan mıydı, neydi, nasıldı…

Hastaneden çıktıktan sonra bir gün, Kordon’da Ege’nin annesi Elif ile yürüyorduk, tedavi sürecinde bloga yazdıklarımı okumuştu ve nasıl böyle esprili bir dille anlatabildiğimi sormuştu. Elif elini üzerimden çekmeyen arkadaşlarımdandı o haftalarda, en az benim kadar biliyordu her şeyi ve gülebilmemize şaşırıyordu haklı olarak. “Her şey kötüydü ve gülmekten başka yapacak bir şey yoktu” gibi bir şeyler dediğimi hatırlıyorum. İki sene sonra Ege de hastanedeyken telefonda karşılıklı gülerken de hatırladık. Bazen gülmekten başka bir şey gelmiyor elinden ve ufak tefek mutluluklar için eşeleniyor insan.

12 Temmuz 2013 Cuma

Hiç aklımda yokken

Dediğim gibi "Bab-ı esrar" yol arkadaşım oldu o gün ama gözüm tabii yine diğer yolcuların kitaplarındaydı.

Uçağı beklerken kitap okuyan bir kadının yanına oturdum. İçimde ne okuduğunu göreceğime dair bir umut yeşerdiğini inkar edecek değilim, hepimiz beni tanıyoruz. Gel gör ki lanet kadın kitabın kapağını şöyle bir oynatmıyor ki göresin.

11 Temmuz 2013 Perşembe

Dünya ahiret kardeşim olsun ben bu Murphy denen herife çok gıcığımarkadaş!

En gıcık olduğum muhabbeti ben yapmayacağım, hayır "hep koşturmaca hep koşturmaca" yakınmaları ile başlayan "dünyayı kurtarıyorum" havalarıyla devam eden söylemlere girmeyeceğim. Hadi kabul edelim hiçbirimiz bir bok yapmıyoruz aslında. Küçük burjuvalar olarak küçük burjuva ihtiyaçlarımıza kıtı kıtına yetecek kadar para kazanmak için çalışıyoruz, hepsi bu!

Ben üç beş klima pazarlamanın peşindeyim, sen ona buna kredi satmaya çalışıyorsun belki, beriki inanmadığı bir sistemin içindeki çarklardan sadece biri... Ve böyle tüketiyoruz yaşamı. Birileri daha can veriyor, gencecik biri daha hayata veda ediyor ve biz böyle tüketiyoruz yaşamı! Hepsi bu!

5 Temmuz 2013 Cuma

Ahmet Ümit iyiymiş yav:)

Hiç okumamıştım Ahmet Ümit garip ama gerçek. Ki ben severim polisiye romanları. Demek ki rast gelmedi. Geçenlerde İstanbul'da Elvanla kitaplardan bahsederken "al" dedi "al benimkinden başla seversin" hehe biri bana kitap verecek ben de hayır diyeceğim mümkün değil! Bir de 500 sayfalık ateş tuğlası gibi kitabı ta oralardan taşıdım deli miyim neyim:)

4 Temmuz 2013 Perşembe

Bugünlerde...

Sesim çıkmıyorsa tamamen tatil rehavetinden:) Arca ile başbaşa tatil yapıyoruz ve ilginçtir henüz birbirimizi gırtlaklamadık:))) yok be şaka yapıyorum acayip eğleniyoruz. Bir şey yaptığımız da yok sabahın köründe uyan kahvaltı deniz yemek uyku... Adamım ipad oynarken anası kitap okuyor işte öyle sakin ...

28 Haziran 2013 Cuma

Öz

Yaz aylarında tatilini Türkiye'de geçiren ve her sene ayrı bir sebzenin mucizesinden bahseden Dr. Öz değil. Kitabın adı bu.

Hani "olmaz olmaz bizim ülkemizde olmaz öyle işler!" diye kestirip atan yol arkadaşım vardı ya, işte bu kitaptan bahsediyordu. Bu laftan sonra konuyu uzatmaya niyetim yoktu ama kitabı biliyor olması bile ilginçti, dayanamadım, sordum:

26 Haziran 2013 Çarşamba

"nedir o okuduğunuz?"

Niyetim hem gösterip hem de kitabın adını telaffuz etmekti, iki harfli kelimeyi söyletmedi bile bana. Yüzünü ekşiterek "ha yok biliyorum, olmaz o bizim ülkemizde olmaz o işler" dedi, döndü yüzünü cama. Mal gibi kaldım. Ona uzun uzun anlatacağımdan mı korktu ne?

Ben sevmem ki seyahatte sosyalleşmeyi, yüzlerce yolcunun arasında tek başımaymışım gibi seyahat ederim. Kimselere bulaşmam. Tamam kim ne okuyor diye bakacağım derken sekiz olmuşluğum var, halinden tavrından hayat hikayesini yazdığım tipler de var ama o kadar. Sohbet etmem, seyahat kafamı boşaltmam için fırsattır, ha doldurmak mı istiyorum, okurum. Hepsi bu! Kimse de bana bulaşsın istemem!

24 Haziran 2013 Pazartesi

Küfretmekte haklı mıyım? Haklıyım!

Kıçı acımayan hiç kimse ama hiç kimse karşıma geçip bana haksızsın diyemez! Altı gündür süren ateşimin, işe yaramayan antibiyotiğin ve bitmek bilmeyen boğaz ağrısının sırrı çözüldü: anjin!
Çözümü : beş gün iğne! Ve evet doğru tahmin iğne olurken kendini kasarsan sabah olduğun iğne akşamın bu saatinde hala acı acı anımsanır. Geçmez!