10 Temmuz 2014 Perşembe

Middlesex

Çok karakterli romanın merkezindeki karakter bir hermafrodit yani çift cinsiyetli bir insan. Bu genetik bir farklılık aslında. Ve hepimizin aşina olduğu homoseksüellik, travestilik veya transeksüellikten çok farklı bir şey. Dişi olarak doğup hayatının belli bir dönemi kız çocuk olarak yaşadıktan sonra erkek oluyor kahramanımız. Ama tam erkek oluyor diyebilir miyiz? 


Hayır! Bence hayır. O tam anlamıyla bir üçüncü cins. Ne dişi ne erkek…ve üremesi mümkün değil. Aslında bu cins oldukça nadide bir tür. Belki de böyle olması, doğa ananının bize bir uyarısı. “Bak yavrum akraba evliliği yapmayın, yoksa çekinik olan bu gen açığa çıkar ve çift cinsiyetli çocuklarınız olur. Bu çocuklar üreyemez ve neslinizin devam etmesi mümkün olmaz” diyor. Aman ha neslimiz kurumasın : )

9 Temmuz 2014 Çarşamba

Hiçbir şey sonsuza kadar sürmez

Önceki üç yılı saymazsak 2008’den beri blogger’da 1510 yayın, 9860 yorum ve 962.254+ sayfa görüntüleme (milyona az kalmış) … Günün çorbasının bugün itibariyle istatistiksel verileri… 

8 Temmuz 2014 Salı

Yaşam kalitenizi artırmak için sporu tercih edin…

Reklam metni yazarı olacak kadınmışım be peh! Şimdi Gülçin yazmış da oradan aklıma geldi.

Bisikletle işe gittiğim ilk gün götü başı dağıtmış olmama rağmen dünyanın en pozitif insanıydım. Telefon da bile sesim çınlıyordu. Spor, dedim, hayata pozitif bakmanın yolu bu. Az biraz bacak iyileşsin yine bisikletle işe gitmeye devam edeceğim. Sonra ne oldu? Annem ayağını kırdı. Ne alaka deme yav, bisiklet için sabah erken kalkmak lazım, refakatçi olmaya gitmek için bisikleti bir şekilde bırakmak lazım. Neyse öylece bekledi beni… Hayır yılmış değildim, “düştüm de korktum” yok bizde. Bakma sen çocukken dere tepe bir cesaretle bisiklet binerdik, şimdi kendime azami dikkat ediyorum. Yokuş aşağı gitme konusunda temkinliyim, mümkün mertebe kaldırımdan seyrediyorum. Canımı sokakta bulmadım yani…

3 Temmuz 2014 Perşembe

Dumur diyalog #126

Y: Arca, markete gidiyom geliyon mu benle? (siz beni salon kadını sanıyorsunuz ama ben Bruce Wayne iken izmir şivesiyle konuşuyorum, geliyom gidiyon...)
A: Annecim sana eşlik etmek isterdim ama hiç sürpriz (abur cubur) almak istemiyorum.

2 Temmuz 2014 Çarşamba

Maksat yeşillik olsun…

"What a busy day!"
“Al benden de o kadar!” Diyecektim de İngilizcesine dilim dönmedi. Biz açıyoruz bu meşguliyetleri başımıza. Ulaşılabilir olmakla alakalı her şey. Sen elin Çinlisini whatsapp’tan wechat’ten hababam dürtersen, o da seni dürter.

Şöyle bir fark ettim de, benim işler bir rahatlamıyor. Ay sonu yoğunluğu, efendime söyleyeyim, sipariş dönemi yoğunluğu olur insanların. Benim fıtratımda yok dönemsel yoğunluk. Bende meşguliyet daimi.

Bugün bir ara bir arkadaşıma “var ya departman gibi çalışıyorum, acilen yetiştiremediğim işlerim için birini almaları lazım” gibi bir cümle kuracak oldum, peşi sıra cümlenin manasızlığına beraberce güldük. Nasıl olsa yapıyorsun yeliz, ne gerek var? Abarttığımı düşünene dalarım, bizim sektörde diğer firmaların bazı elemanlarının iş tanımını ben boş zamanlarımda icra ediyorum, öyle bir profesyonel yaşam hallerindeyim. Harbi söylüyorum. Geçen hafta derneğin komisyon toplantısındayız, bir konu gündeme getiriyorum, katılımcılar “ay ona bizim şirkette başka arkadaş bakıyor” diyor. Başka bir konuyu aktarıyorum, eh o ithalat departmanının işi diyor. Ulan ben bunların hepsini kendim yapıyorum diyecek oluyorum, “enayi misin” derler diye sesimi çıkarmıyorum.

Şikayetleri dinlediniz…

Ay neyse…

30 Haziran 2014 Pazartesi

Alper Canıgüz candır!

Ve tabii ki acar dedektif Alper Kamu veledi!
Kahramanın ismini Albert Camus'tan alıp almadığını düşündüm önce ama sanırım değil. Enterasan bir velet. Bünye beş yaşında ancak zeka uzay. Çokbilmişliklerinde tam bir roman kahramanın gerçek üstülüğü var Alper Kamu'nun.

İlk kitabını birkaç sene önce okumuştum, "oğullar ve rencide ruhlar", yaz kitabı arayışına girdiğimde ve eğlenceli ne okunabilir dediğimde ilk aklıma gelenlerden biri Alper Canıgüz oldu. 

26 Haziran 2014 Perşembe

Kinyas ve Kayra

Güzel laflar ve gülümseten tespitler.
Kinyas ve Kayra dediklerinde bunlar gelecek aklıma şimdiden biliyorum. Bir de okurken canımın sürekli bira çektiği. O niye, bak hala çözemedim:)
Sondan başlamıştım Hakan Günday'a. DAHA. Ve çok sevmiştim. Yazarların ilk romanlarını okumak gibi bir takıntım var. Hasta ruhlu muyum lan ben? Ama merak ediyorum işte? İlk romanı... 
Elvan'la kitaplardan bahsettiğimiz o akşam "al oku" dediğinde tereddütsüz almıştım. İyi ki almışım. Kitap kulübünün temmuz kitabı oldu. 

Eğer yirmili yaşlarda olsaydım, kesinlikle hastası olurdum, çünkü tam da o yaşlarıma hitap eden bir kitap. Ama bunda Hakan Günday'ın bir suçu yok elbette, adam benim yirmili yaşlarıma yetiştirmiş romanı lakin ben geç kalmışım. 

25 Haziran 2014 Çarşamba

Dumur diyalog #125

Tüm öğleden sonrayı araba yıkayarak geçirdikten sonraki gün yağmur yağar.
Arca feci dellenir. "Of ya daha yeni yıkamıştık! Bu ne ya?!"
--------

Hastanenin bahçesinde babasıyla tepişirken İlker'in kolu acır;"ya Arca bak nasıl acıdı yaaa"
A: Sızlanma baba, doktor vardır burda gösterirsin!

24 Haziran 2014 Salı

Bil bakalım seni ne kadar seviyorum

Bu kitaptan daha önce bahsettim mi bilmiyorum. Tek bildiğim şimdi tam sırası. Zira Arca'nın bu ara favorisi hem de açık ara. Halbuki çok uzun zamandır bizimle ve bir ara yine keyifle okunmaktaydı.

Öyle tatlı öyle naif bir öykü ki... İki tavşan biri büyük biri küçük. Küçüğün aklı fikri büyüğü ne kadar çok sevdiğini anlatmakta. İçten içe de hep onun daha fazla sevdiğini kabul ettirmekte. Büyük de az değil ha... Boyuna daha büyük ölçütlerle tarif ediyor sevgisini. Küçük de ezikleniyor haliyle... Ama mücadele tam gaz devam... Ta ki uyku saatine gelene kadar.

22 Haziran 2014 Pazar

Hastane günleri

Bir kaldırımın anneme ettiği... kırık bir bacak. Acilde geçirilen ilk gece. Alçıyı takınca hah dedik eve gidiyoruz. "Puhahaa" şeklinde götüyle güldü kader ve tıp ilminin temsilcileri "ameliyat" dedi. Biz yürü git dedik yok anneme değil o yürüyemiyor biz bunu doktorlara dedik ama dinletemedik. Bir de acil dediler aman hemencecik ameliyat olacak diye seviniverdik. Kader bir "puhahaha" daha çekti cümlemize.

18 Haziran 2014 Çarşamba

Arca yavrum senin annen bir sulu gözdü....

Bak bacım bu fotoğraf sana hiçbir şey ifade etmeyebilir. Çocuk işte uyuyor, anası da manyak mı ne fotoğrafını çekmiş vah yavrum diyebilir kimileri. Biraz daha dikkatli başka birilerinin aklından ise “yuh lan kadına bak çocuğun tırnakları çapa gibi olmuş, kesmemiş, az ye de bir tırnak makası al eline” düşüncesi geçebilir.

Hepsine eyvallah.

Tepelemeyeceğim ancak yüksek müsaadenle çemkireceğim…



16 Haziran 2014 Pazartesi

Tıklayan barnaklarınız altın tutsun, hadi bakiim...

Bisiklet tatbikatımı müteakip yurtdışında medeni memleketlerde yaşayan arkadaşlardan gelen katlanır bisiklet önerisine tabiri caizse balıklama dalmıştım. Zaten bisiklet alacaktım, mecbur. Hemen araştırmalara giriştim. Allah (yok yav google) karşıma bisiklet canavarı bir arkadaşın sayfasını çıkardı. Canavarkesifte.com

Katlanır bisiklet ile yaptığı testleri anlatıyordu. Önce öyle tanıdım, sonra bisikletle metroya girme denemeleriyle ilgili videolarını izledim. Emin olmalıydım, bu katlanır bisikletler metroya sınırlama saatleri dışında da  sokulabiliyor muydu? Mantığım sokulabileceğini söylüyordu, zira bisikletin olayı o zaten, toplu taşımada rahat taşınsın! Ama yurdum güvenlik görevlisinin yurdum metro istasyonlarındaki işgüzarlığı oldukça ilginçti. Girin siteye izleyin ama giremem dersen özet geçeyim. Canavar arkadaş, katlanır halde girmeye çalışıyor, izin yok! E ben bunu çantasına koyup geçirsem? Ses yok. Çantayla geçirebildi ama sonraJ Hatta dedim ki bak ciddiyim, bana açık konuş, buna göre bisiklet alacağım, sokar mıyım sokamaz mıyım? Çantayla dedi, peki.

Dumur diyalog #124

Doktorculuk oynarken;
A: arca sen bana ne güzel bakıyorsun, sen büyünce doktor ol bence.
A: ben büyüyünce bişey olmayacağım, bütün gün evde oturup belgesel izleyeceğim, yaramazlık yapacağım.

...............

13 Haziran 2014 Cuma

Allah gönül yarası vermesin

Bugün bisikletle metroya bindiğimi, Bornova’da inip bir güzel Işıkkent’e pedalladığımı anlatacaktım ama al işte boktan yaralanma hadisesi “bisikletle metroda nasıl seyahat edilir” başlıklı bilgilendirici paylaşımdan rol çaldı, pis!

Üstelik hiç de cool bir kaza değildi, hatta kaza bile denemez.

BAL’ın önündeki kavşaktan geçtim, hadi dedim mis gibi kaldırım var, kaldırımdan gideyim, bam! Yav bu bisikletin gidonu çok hassas. Tamam bunu biliyorum, katlanan bisikletlerde hızlı bir yön değiştirme sağlıyor, yani kötü bir şey değil ama arkadaş, işte kaldırıma çıkarken gidonun hakimiyetini kaybet sen, denge yalan olsun sonra pat! Dizimin üstüne düştüm, pedal da epey paraladı bacağı. Bu arada bir türlü katlayamadığım pedalların katlanabilir olduğunu öğrenmiş oldum. Direkt bana katlandı diyeyim, sen anla!

10 Haziran 2014 Salı

Arca cücesinden varoluşsal sorgulamalar

Geçenlerde sorduğu soru aynen şöyleydi: “annem şimdi senin annen anneannem. Onun da annesi büyük anneanneydi, onu hatırlıyorum. Peki onun ve onun ve onun anneannesi kimdi? Yani en önceki kimdi? Yani bütüünnn anneannelerin annesi?”

Araba farı görmüş tavşan gibi kaldım öyle.

Peki ne yapacaksın şimdi Yeliz?

9 Haziran 2014 Pazartesi

Çocuklarda uyku saati

Arca'nın erken uyumasını çok önemsiyorum. O uyuduktan sonra yapacağım keyiften değil yav - evet tabii bu da var :P - bence çocuklar erken yatmalı. Özellikle de bizimki gibi erken kalkıyorsa. Biz sabah öpüşüp koklaşmadan ayrılmıyoruz. Ben sıvışabilirim aslında ama bebekkenden beridir alıştırdık vedalaşmaya, şimdi uyusun diye bıraksan arıza yapıyor.

Eh biz de bu durumda akşamları tam zamanlı olarak cüceyle ilgilenip - allah seni inandırsın bazen mutfak bile toplanmıyor - erkenden yatağa şutlamayı tercih ediyoruz.

Bir ara bizimle daha fazla vakit geçirmek için uyku saatini 21:00 sonrasına atmaya çalıştı. Özellikle şu yaz saati uygulaması tantanasıyla uyku saati şaşmaya başlamıştı. Gestapo ana mode on vol.129873914 derhal devreye girdi. Ulen nasıl sen kuralları piç edersin?!

Çok geçmeden dahiyane bir çözüm bulundu. Yok yav bulunmadı tamamen spontane gelişti her şey:)

7 Haziran 2014 Cumartesi

Krema mantar penne... E daha ne?!

Efendiiiimm bu yavru muhteremin el emeği göz nuru. Bizde yalan yok, adam kendi düşündü kendi yaptı. Neredeyse mutfağa sokmadı beni. Ama öncesinde istişarelerde bulunduk yani fikir aşamasında katkım olmadı dersem manasız bir tevazu olur.
Ne alaka deme! Yemeği hazırlama öncesi, sırası ve yeme sonrası ilker yeliz sohbetlerinden ciddi bir yemek programı çıkar!

"Çocuklarımızın güvenliği için onları nasıl bilinçlendiririz?" : Kitaptavsiyeleri

Giriş:
Siz birazdan uzun uzun yazacaklarıma bakmayın.
"Çocuklarımızın güvenliği için onları nasıl bilinçlendiririz?" sorusuna kafa yorarken karşıma çıkan iki tane kitap var. 
“Sır Versem Saklar mısın?” kesinlikle tavsiye ederim, soru cevap şeklinde bir kitap ve çocuğun katılımını sağlarken aklında da yer ettiğine inanıyorum. Diğeri bir hikaye kitabı; “Çağlar tanımadığı insanlarla bir yere gitmez” bu da çocuklara tanımadıkları ya da çok az tanıdıkları insanlara güvenmemek gerektiğini anlatıyor. Kitapların künyelerini yazının sonuna yazdım, link verdim.

Kitap önerileri yaptığıma göre, Arca cücesinin incilerini anlatabilirim:)
.................................
Arca eskiden kitap seçmezdi, ne getirir koyarsam önüne, büyük bir iştahla benimserdi kitabı.

6 Haziran 2014 Cuma

Dumur diyalog #123

Kuzenimin oğlunun sünnet düğününde oryantal Asena sanatını icra ederken Arca koşar gelir babasının telefonunu ister ve Asena'nın her saç sallayışı, her göbek atışı kare kare telefona kaydedilir. Program biter, anası evladına sorar;
Y: Nasıldı Arca dans gösterisini beğendin galiba?
A: Annem biliyor musun o kız çok güzel dans etti, hem de topuklu ayakkabılarla hiç düşmedi biliyor musun?
............

İ: Hadi babacım bak anne yorgun gel beraber uyuyalım bu akşam
A: Düşüneceğim
İ: Ne kadar sürer düşünmen?
A:  5 gün filan sürer.
Beraber uyuma klişesi bitmeyecek hiç bitmeyecek!

3 Haziran 2014 Salı

Chocolate chip cookies - Nestle orijinal

Arca cücesinin babaannesi sağlıklı beslenme gurusu gibi bi' şeydir.
Envai çeşit ot yer, o otlardan acayip yemekler kavurmalar filan yapar.
Tek düsturu vardır, sağlıklı olacak!
Mutfakta sağlıkla ilgili okur, uygular, aktarır. Hatta İlker'e sorsan sağlık uğruna lezzetten ödün bile verir. 
Ama biz bu hafta, ailecek korkunç sağlıksız bir kurabiye ile onu yoldan çıkardık.
Buna kısaca "babaanneyi yoldan çıkaran kurabiye" diyebiliriz, pek kısa olmadı ama doğru!
Şöyle anlatayım, üç tepsinin bir tepsisini yazlığa götürdük, yemediklerimizi eve geri götürecektik, akşam çayının yanına ister mi diye sordum, "sizin evde daha varsa, sen onların hepsini koy bana, kırıntılarını bile koyabilirsin, yerim" dedi. 
Lezzet anlamında daha da söyleyecek laf kalmamıştır.