Yürürken dönüp bir daha bakma ihtiyacı hissettiğiniz şeyler
çıkıyor mu karşınıza? Benim çok çıkıyor.
Çoğu ilginç şeyler değil. Pusetinde uyuyan bir çocuk, el ele
tutuşmuş yaşlı bir çift, farklı dövmesi olan bir kimse, bakışlarını üzerimde
hissettiğim ve aniden dönüp ürkütmek istediğim annesinin elinden tutan küçük
çocuk… Yanımdan geçip gittiklerini sanırlar ama dönüp tekrar bakarım onlara ve
bir fotoğraf karesi alırım, çaktırmadan klik! Sonra hafıza denen albümün
sayfaları arasına katarım o anı, bazen unutulur gider bazen de yazılarda servis
edilir.
Fotoğrafçı olsaydım, ki Allah biliyor çok isterdim olmayı,
sokak fotoğrafçısı olurdum.
Sokak fotoğrafçısı = an hırsızı.
O “an”ı çalıveriyor, bir fotoğraf karesine hapsediyor ve sanatçının çektiği her karede en azından bir öykü gizleniyor. Belki bir portre çekiminde de hikayeler yakalayabilirsin ama sokakta yaşam var, sokaktaki öykü başka.
O “an”ı çalıveriyor, bir fotoğraf karesine hapsediyor ve sanatçının çektiği her karede en azından bir öykü gizleniyor. Belki bir portre çekiminde de hikayeler yakalayabilirsin ama sokakta yaşam var, sokaktaki öykü başka.
Ben de işte o öyküleri fotoğraflayabilmek isterdim. Hayali
bir deklanjör refleksim var ama her zaman gerçek anlamda çekemiyorum,
üşeniyorum, galiba biraz da çekiniyorum. Oradan öküz göründüğüme bakmayın,
naif, utangaç bir yönü var karakterimin, lütfen gülmeyelim …
Üşenmeyeceğim/utanmayacağım da tutuyor bazen ve cebimden
telefonu çıkarıp çekiveriyorum. Bu genelde Arca yanımdayken oluyor. Çünkü Arca
ile aheste hareket ediyoruz ve yolda gördüğümüz ilginç her şeyi birbirimize
anlatıyoruz. Ve ilginçtir, birlikteyken daha fazla ilginç şeyle karşılaşıyorum,
Arca o iflah olmaz merakıyla etraftaki en sıradan şeyleri bile ilginçleştirebiliyor.
“Dur bir fotoğrafını çekelim, babaya gösteririz” de oldukça cesaretlendirici
bir cümle oluyor. Ve eğer yanında küçük bir çocuk varsa kendini hiç de korunmasız
hissetmiyorsun. Etraf senin yaptığın o “yetişkinler
yapınca yadırganacak” hareketlerini, yanındaki çocuğun hatırına anlayışla
karşılıyor.
O armutları çektiğimiz gün olduğu gibi… Arca olmasaydı da
muhtemelen görürdüm armutları, fark edilmeyecek gibi değil. Haşmetleriyle
incecik dalın ucundan sarkıyorlar, düşmeleri an meselesi, berelenmeleri ve
ermeden çürümeleri… Ama biri, içinde her canlıya verecek kadar sevgi ve iyi
yürek taşıyan biri armutlara derme çatma bir destek vermişti. Keşke dallarımıza
ağır geldiğimizde düşmeyelim diye kollarımızdan tutan destekleyicilerimiz olsa,
koruyucu meleklerimiz… keşke... Belki de vardır, kim bilir? Ama şimdilik en
azından bu haşmetli armutların koruyucu meleğine, bize koruyucu meleklerin varlığına dair umut verdiği için şükredebiliriz…
#80şükürvesilesi Nr 9…