Zeynep’le
çocukları İstanbul’da açılan Legoland’e götürme fikrinin ilk ne zaman
şekillendiğini hatırlamıyorum. Sömestr tatili olsun dedik, bir nevi karne
hediyesi gibi. Sadece Legoland’e değil Kidzania ve bunun gibi çocukların seveceği
ve İzmir’de olmayan oyun/etkinlik merkezlerine gidecektik. Hatta kocaları
bırakalım, anne çocuk olarak gidelim, hem daha az maliyetli olur diye düşündük.
Toplu taşıma ile ulaşımı sağlardık, fazla da kalmayacaktık zaten üç gün
yeterdi. Akşamları çocukları erken uyuttuk mu, otel odasında ayağımızı uzatır
şarabımızı yudumlarken sohbet ederdik… Şahane bir plan!
10 Şubat 2016 Çarşamba
9 Şubat 2016 Salı
Esra Erol, Foucault, edebiyat
Survivor’ın ilk bölümü. Her ortalama Türk ailesi gibi geçtik televizyonun karşısına bakıyoruz. Bence televizyon izlemek değil, televizyon bakmak diye bir eylem olmalı. Zira izlemek biraz daha komplike bir şey, televizyon ise çok da kafanı yormadan “bakmak”la da rahatlıkla beynine kaydedeceğin mesajlarla dolu.
Neyse…
Benim muhterem, hemen birini işaret etti, “benim stilim” (ya da aynı konseptli başka bir program) programında yarışmacıydı bu, dedi. Nasıl ya? Diyecek oldum sustum. İlker televizyonda yayınlanan reality show’ların hemen hepsini izler. Ütopyayı da, evlendirme programlarını da.
8 Şubat 2016 Pazartesi
Arca ve spor
Arca’ya bazen üzülüyorum. Bence onun için hayat zor.
Çünkü karşısında sürekli “konuş evladım, meramını düzgünce anlat,
mızıldanma” deyip duran ebeveynleri var. Garip bir hayal dünyasından onu
sürekli çıkaran tipler bunlar. Karakter yapılarımız hiç benzemiyor. Tamam zaten
o bir birey, bağımsız bir birey tabii ki benzemeyecek de, zıtlıklar yoruyor. Uzlaşmaz
bir döngünün içinde debelenip duruyoruz. Biz muhteremle tüm farklılıklarımıza
rağmen asgaride buluşabilen insanlarız. Ailenin diğer üyesindeki bu aykırılık
da neyin nesi?
Ota boka ağlıyor. Bazen gel yavrum ağla için açılsın diyorum da bazen de eh
be çocuğum buna da ağlanır mı diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Hemen dudak
bükülsün, hemen gözler dolsun. Tüm neşesine rağmen hassas ve melankolik bir
yapısı var.
Diyorum ya, hayat onun için zor. Küçük balık burcu…
5 Şubat 2016 Cuma
Kendini değerli hissetmek
Çocuklarımıza vereceğimiz en önemli şey nedir?
Koşulsuz ve sınırsız sevgi?
Sıcak huzurlu bir yuva?
Tabii ki hepsi ama hepsinden değerlisi “değer”. Evet, değer vermeliyiz. Kendisinin değerli olduğunu hissettirmeliyiz ki kendisini sevsin. Yetişkinliğinde de kendisini seven bir birey olsun. İnsan kendisini severse, kendi kaderini eline alacak cesareti bulur. Cesaret ise, körü körüne korkusuzluk değildir. Cahiller ve ahmaklar korkusuz olur, cesur insanlar ise korkularına rağmen eyleme geçerler. Cesaret, korkulara rağmen eyleme geçebilmektir.
Bu aralar çok fazla kişisel gelişim kitabı okuduğum belli oluyor mu? İhtiyacım varsa demek…
29 Ocak 2016 Cuma
ondan bundan şundan
Değişik bir şey oldu.
Masalı paylaşmam onu herkese armağan etmem beni müthiş hafifletti. Okuyanlar
beğendiklerini söylediler ve ne güzel temennilerde bulundular. Ve hatta çocuklarına okuduklarını ve çocukların da sevdiklerini söylediler:) Çok
teşekkürler:) Sanırım bundan daha büyük bir mutluluk olamazdı.
Sevgili Secce, bir kız bir oğlan blogundan tanıyorsunuz onu, yayınevlerini tekrar
denemem gerektiğini söyledi mesela, hiç de itiraz etmedim, tekrar
gönderdim. Sonra fikrine güvendiğim arkadaşlarıma gönderdim. Masal Arca için yazılmıştı, burayı okuyanların ve beğenenlerin
çocuklarına armağan edilmişti, bir yayınevi de getir resimleyelim ve
yayınlayalım derse, o zaman daha fazla çocuğa resimlerle ulaşmış olur. O kadar…
Arca çok hasta. Pazar
akşamından beri ateş düşmedi. Sadece ilaçlarla biraz düşüyor o kadar. Burun
akıntısı, öksürük… Artık en son İlker dün aldı doktora götürdü. Grip testi
negatif çıktı. Boğaz kültürü sonucuna göre antibiyotiğe başlayabilir. Yarın
İstanbul’a gidiyor olmasaydık, bu kadar gerilmezdik ya, neyse…
27 Ocak 2016 Çarşamba
Dört yıl önceki şahsıma sevgiyle... Artık özgürsün.
Bir süredir
yazıştığım bir arkadaşım var. Hayır, birbirimizi hiç görmedik, hiç tanışmadık. Bloga
“adsız” yorum bırakan B. , bir gün bana bir e-mail yazdı. Zamanlama o kadar müthişti
ve o kadar ihtiyaç duyduğum şeydi ki, resmen sarıldım. Her canlıya “bütün
sevgimi sana vericem” diyerek cıcığını çıkarırcasına sarılan Elmayra adında bir
çizgi film karakteri vardır ya işte onu gözünüzde canlandırın. Elmayra benim!
26 Ocak 2016 Salı
Kitap yorumu: Büyük Sihir // bölüm 2
Elizabeth Gilbert’in TED Talks’taki konuşmasından bahsetmiştim.
O konuşma beni Büyük Sihir isimli kitabıyla buluşturdu. Ne tesadüf ki, kitap Türkiye’de daha yeni yayınlanmış.
--- LAN yoksa bir pazarlama stratejisinin kurbanı mı oldum lan! ---
O konuşma beni Büyük Sihir isimli kitabıyla buluşturdu. Ne tesadüf ki, kitap Türkiye’de daha yeni yayınlanmış.
--- LAN yoksa bir pazarlama stratejisinin kurbanı mı oldum lan! ---
Kitap yorumu: Büyük Sihir // bölüm 1
Kaptan Düşükdon'un maceralarında maceranın
kendisine gelesiye kadar birkaç "önce şu" öyküyü okursunuz. Tamam,
anlatacaktır ama "önce şu" öyküyü anlatmalıdır.
Bir Kaptan Düşükdon macerası vaat etmiyorsam da benim de ilgi
çekici bir maceram var, o yüzden az önce bitirdiğim Büyük Sihir isimli kitabı
anlatmadan "önce şu" olayı okuyun, diyeceğim, sonra “sadede gel
kadın, ne çok konuştun” demeyesiniz.
22 Ocak 2016 Cuma
Kariyerinizi nasıl alırsınız? Makro, mikro, multiple?
Her yıl iki defa
uğradığım göz doktorum, şahsına münhasır birisi. Özgeçmişinin sonunda “evliyim,
bir çocuk babasıyım ve kelim” yazarak günümü müthiş şenlendirmişti. Göz
sağlığıma önem verdiğimden ya da doktorumun eğlenceli mizacından dolayı yılda
iki defa gitmiyorum kontrole. Sağlık sigortasına kaktırdığım lenslerim altı
ayda bir bitiyor da o yüzden gidiyorum. Muayene gerçekte en fazla yedi dakika
sürüyor ama sohbet uzuyor.
Geçen yine sohbet
sırasında nerede çalıştığımı, kaç senedir çalıştığımı filan sordu. Genelde on
iki sene deyince insanlar şaşırıyor.
Genç gösterdiğim için
değil, biliyorum. Şimdiki trendin aksine aynı yerde kök saldığım düşünüldüğü
için. Şimdi trend “mikro kariyer”, üç sene bir yerde iki sene bir yerde
çalışmak… Dikey bir kariyer planı değil, nerede para nerede daha iyi imkanlar
oraya geçiş üzerine kurulu bir kariyer yapısı var artık. Belki jenerasyonun
yapısı ile ilgili, hiçbir şeyden tam tatmin olmayan bir nesil geldi bizden
sonra. Bir taraftan şirketler de böyle bir kariyer yolu benimseyenleri tercih
ediyor, sonuçta maliyetler herkesin malumu.
Ama benim anlatacağım
kariyer tipi mikro kariyer değil, bu trend bile geçmek üzere. Biz fosil olduk:)
21 Ocak 2016 Perşembe
M Treni Patti Smith
"Lütfen sonsuza dek kalın. Gitmeyin. Büyümeyin”
Arca'nın bu ara iyice büyüyen ve koca bir adamınki gibi kokan ayaklarından nefret ediyorum. Bebekken yaptığımız gibi burnuma sokuyor ve kıkır kıkır gülmemizi bekliyor. Ama ben sinir oluyorum. Halbuki onlar benim çocuğumun en sevdiğim yeriydi.Lanet olsun büyüyor.
20 Ocak 2016 Çarşamba
Kadın Girişimciler: Elit Meze
Çalışan kadınların halini
yine en iyi kadınlar anlar.
O hiç görülmeyen fark
edilmeyen ev işlerinin nasıl kotarıldığını, çalışsın çalışmasın en iyi kadınlar
bilir.
Özellikle de yemek. “Ne
pişirsem?”
“Misafir gelecek ne ikram
etsem?”
Bizim evde ne
pişireceğimize de misafir geldiğinde ne ikram edeceğimize de – pişirmek de
dahil – gönüllü dahil olan bir muhterem var ama peki her evde muhterem var mı?
Yok.
19 Ocak 2016 Salı
Kitap yorumu: Anne, Baba ve Çocuk Arasında
Paylaşmak iyidir. Birilerine bir faydam olur mu, düşüncesi
ile yaptığım paylaşımların çok büyük kısmından ben bir şeyler öğrenerek çıktım.
Örneğin "ebeveyn kitapları gerekli mi" ve "ebeveyn kitaplarıgerekli" derken onlarca kitapla tanışma fırsatı bulacağımı hiç
bilmiyordum. Ama buldum. Mesela "koşulsuz ebeveynlik"... Mesela
"Anne, baba ve çocuk arasında"...
Fikirlerine çok güvendiğim birkaç arkadaşım tarafından
önerilince, derhal edindim "Anne, baba ve çocuk arasında" kitabını ve
sanırım bu kitabı okumak yaptığım en iyi şeylerden biriydi. Şimdiye kadar
okuduğum pek çok kitabın bu kitaptan esinlenmiş olduğunu fark ettim. Eleştirel
bakış açısı ile öne çıkan "koşulsuz ebeveynlik" ise, Haim G. Ginott
ve kitabını çok olumlu anlatıyordu.
Okurken onlarca sayfa işaretlemişim. Bugün, okumamın üzerinden haftalar geçmişken, kitap hakkında birkaç kelam edeyim istedim ve işaretlediğim sayfalar arasında hangisini alıntılasam bilemedim.
Okurken onlarca sayfa işaretlemişim. Bugün, okumamın üzerinden haftalar geçmişken, kitap hakkında birkaç kelam edeyim istedim ve işaretlediğim sayfalar arasında hangisini alıntılasam bilemedim.
18 Ocak 2016 Pazartesi
Çocuklarda müzik eğitimi
Çocuğunuz müzik eğitimi alıyor mu? Bir müzik aleti çalmak
için ders alıyor mu? Neden? Neden çocuğunuza müzik aleti çalmak üzere ders
aldırıyorsunuz? Neden hem çocuğunuzun hem de kendinizin değerli vaktinin bir
kısmını bu işe ayırıyorsunuz?
Yeteneği olsun olmasın, çocukların bir müzik aleti çalması
çok önemlidir. Her çocuk müzik yeteneği ile doğmayabilir, her altı yaşında
piyano dersi almaya başlayan çocuk Fazıl Say olacak diye bir kaide de
yoktur. O halde amaç ne? Açıkçası ben Arca'nın müzisyen halasının
yönlendirmesine ayak uydurdum, onun bu konudaki tecrübelerine güvendim,
ellerine teslim ettim. Ancak olayın sadece çocuğumun piyano çalmasından başka
bir boyutta olduğunu fark ettiğimden beri farklı düşünüyorum.
17 Ocak 2016 Pazar
kısa #13 : Sınır
Arca uyudu. Muhterem kocam yeni oyuncağı Apple TV ile ilgileniyor bana bizim kuşağın çok iyi hatırlayacağı "karışık kaset"imsi müthiş bir şarkı arşivi hazırlıyor. Nefis şarkılar, hemen hepsi üniversite yıllarımızda dinlediklerimizden ve sanırım o yıllardan beridir benim müzikle hiçbir ilgim olmamış. Son on senedir ne dinliyorsun desen, bakar kalırım. Tamam var birkaç sanatçı ama anılarıma katkıları olmadığından olsa gerek, gönül bağım yok. Bak şimdi U2'dan One çalıyor hey yavrum hey. Laf aramızda muhteremle ikimizin şarkısı olur. Neden? Bilmiyorum, bu olsun bari dediydik galiba.
Benim halimse işte tam da bu!
13 Ocak 2016 Çarşamba
Neyi dilediğine dikkat etmek lazım
Metro ile EVKA-3
istikametine gelirken sağda, istikametten dönerken solda, Sanayi ile Bölge durakları arasında,
bir zeytinlik çıkıverir karşına. Uçsuz bucaksız. Bana bizimkilerin memleketini,
Akhisar’ı hatırlatır. Zeytincilik Araştırma Enstitüsü orası. Ben her gün
önünden geçerken – hava da güzelse – ah şu yoldan bir yürüyecek vaktim olsa, ne
keyifli yol derdim.
Al işte! Geçen cuma yürüdüm.
Hem de yetinmedim, Bölge’den de Bornova’ya kadar yürüdüm. Hay ben o yürüyeyim
diyen dillerimi!
#damladakiokyanus : bir iyilik hareketi
Geçen
yıl, yılın bitmesine seksen gün kala yılın son gününe kadar her güne bir şükür
vesilesi bulacağıma dair kendi kendime bir hedef koymuştum. Kimi gün bulamadım,
kimi gün ikişer üçer buldum. Aramaktan, etrafıma bu arayışla bakmaktan
vazgeçmedim. Bulduklarımı paylaşmaktan da… Bu, pollyannacılık değildi, “a
dilenci gördüm, çok şükür dilenmiyorum” değildi, anlamsız, eğreti olumlama
refleksi de değildi. İyilikti. Aslında içimde olanı dışıma vurmaktı. Kendine
küçük şükürlerden ördüğün kozanın içinde iyi hissetmekti. İyi olursan, iyi
hissedersen, başkalarına da faydan olur…
Tam da ihtiyacım olan
zamanda tam da ihtiyacım olan şeyi bulmuştum, iyi gelmişti. O zamandan beri
daha fazla şükreden bir insan olduğumu fark ediyorum.
Deli Anne Mümine, “damladaki
okyanus olalım” düşüncesi ile kadınları çağırınca, iyilik yapalım, iyilik kartopu
gibi çoğalsın çığ olsun deyince işte o günlerin bana verdiği huzuru düşündüm. Hemen
mailine cevap yazdım, içinde olmak istedim. Küçüktü büyüktü, fark etmez,
önemliydi. Kimseye hiçbir şeye dahil değil ve her şeyin içinde çünkü insan
için.
Hep derim bu dünyayı
kadınlar kurtaracak, çünkü kadın yapıcıdır, üreticidir, iyileştiricidir.
Kadınlardan çıkan
iyileştirici #damladakiokyanus hareketi tüm insanlığın hayrına olsun.
Deli Anne’nin yazısı
için, buraya bir tık:)
9 Ocak 2016 Cumartesi
Dumur diyalog #154
Y: piyano çalışmadın arca neden? Gerçekten neden?
A: cubuş bak, şöyle: ben piyano çalmayı çok seviyorum ama piyano çalışmayı hiç sevmiyorum!
--------
İ: arca traş olman lazım yarın murat abine gidelim.
A: tamam ama modelli olsun şöyle yandan bir şimşek bir çizik yapsın.
(Yaptırmadık tabii ne modeli lan okul zamanı! Ama model dediği şu aşağıdaki görsel)
---------
Arca İlker ve ben basketbol oynuyoruz.
Arca kulağıma fısıldadı: "cubuş bence sen babişten daha iyi basketbol oynuyorsun."
(Bunun neresi dumur deme! Harbi dumur çünkü ben spor yapmayı beceremediğimden beden derslerinden tam notu garantilemek için sene sonu dans gösterisi hazırlardım ve İlker de okul basketbol takım kaptanıydı, dumur net!)
8 Ocak 2016 Cuma
Blogger'lık, Instablogger'lık, Blog yazarlığı, başka?
Geçenlerde Betül Mardin’in
bir anısına denk geldim. Tam hatırlamıyorum, aklımda kalanları yazacağım. Betül
Mardin’in babası ile kızı İngiltere’ye gidiyorlar. Mütevazı bir otele
yerleşiyorlar. Akşam yemeğini yine İngiltere’ye gelmiş olan dostlarıyla
yedikten sonra o kişilerin kaldığı otele gidiyorlar. Otel çok lüks, odaları
şahane, imkanları felaket. Kızı mahzunlaşıyor ve soruyor: “neden biz de böyle
bir otelde kalmıyoruz?” Dedesi de diyor ki:
UNUTMAYIN, BAŞKA BİR OKUL MÜMKÜN :) BBOM İZMİR tanıtım toplantısı
Merhabalar:)
Benim kurulduğundan beri hevesle takip ettiğim, toplantılarından bir kısmına katıldığım BBOM oluşumu yazık ki bizim cücenin eğitim hayatına yetişemedi İzmir'de. Ama ben hala hevesle ve heyecanla takip etmeye devam ediyorum.
Duyurusunu ilk yaptığımda yıl 2012, "keşke İzmir'de de olsa" diye iç geçirmişim:)
Hatta heyecanla katıldığım ilk toplantının ardından da BBOM'u anlatmıştım.
Bize yetişemedi ama İzmir'de devam ediyor her şey, Renkli Orman Erken Çocukluk Merkezi'nin tanıtım toplantısının duyurusunu yapıyor olmak beni müthiş mutlu ediyor.
Altta ilanı görebilir, daha da altta BBOM derneği ve İzmir Kooperatifi hakkında bilgi edinebilirsiniz.
UNUTMAYIN, BAŞKA BİR OKUL MÜMKÜN :)
BAŞKA
BİR OKUL MÜMKÜN DERNEĞİ VE İZMİR KOOPERATİFİ
Başka Bir Okul Mümkün (BBOM) Derneği, 2010 yılında
mevcut eğitim sisteminden derdi olan aileler, eğitimciler ve gönüllülerin bir
araya gelmesiyle kurulmuştur. Amacımız; eğitimi yaşamdan ve çocuğun bireysel
özelliklerinden soyutlamayan, katılımcı demokrasiyle yönetilen, ekolojik
dengeye saygılı ve ticari kar amacı gütmeyen okullar kurmak.
BBOM modelinin temellerini 4 eksen oluşturmaktadır.
Bu dört eksenin de uygulamaları dünyada bulunuyor, fakat bunların hepsini bir
arada uygulayan bir model olmaması BBOM’u yenilikçi ve farklı kılıyor. Bu
eksenleri birer cümle ile açıklamak gerekirse:
1- Demokratik Yönetim: Okulla ilgili kararlar, okulun tüm
bileşenlerinin karar sürecine katıldığı okul meclislerinde alınıyor. Okullarda,
doğrudan katılımı ve sorumluluğu esas alan bir yönetim şekli var.
2- Alternatif Eğitim: Her çocuğun biricikliğinden yola çıkan BBOM okulları
sadece akademik başarıya odaklanmaz. Okul yaşamında bireyselleştirilmiş
eğitimin uygulandığı, alternatif ölçme-değerlendirme yöntemlerinin
kullanıldığı, konuların multi-disipliner bir program ve karma yaş gruplarıyla
işlendiği bir eğitim anlayışı öngörülür.
3- Ekolojik Duruş: Ekolojik değerlerin mimari, beslenme, eğitim, atölye
çalışmaları, okul-dışı aktiviteler ve programda merkeze konulduğu bir eğitim
anlayışı bulunur.
4- Özgün Finansman: Aile ve gönüllü inisiyatifinin işleteceği, ticari amaç
gütmeyen ve bursluluk oranını maksimumda tutmayı hedefleyen, kendi kendine
yeterliliği esas alan finansman modeli bulunuyor.
İlk okulumuz, 2013 Eylül ayında Bodrum'da çocuklara
kapılarını açtıktan sonra Ankara ve İzmir’de de “başka bir okul mümkün” diyen
aileler bir araya gelmeye başladılar ve 2015 yılında çocukların verdiği
isimlerle Ankara Meraklı Kedi İlkokulunu ve İzmir Renkli Orman Erken Çocukluk
Merkezini (Anaokulunu) hayata geçirdiler. Antalya, Kaş, Bursa, Eskişehir ve
Çanakkale'de veliler okul açma çalışmalarına başlamış durumdalar.
Geçen zaman zarfında Sabancı Vakfı’nın “Fark Yaratanlar” ödülü ve Ashoka Vakfı’nın “Change Maker Schools” networküne dahil olmamız bizi daha da motive eden
unsurlar oldu.
Renkli
Orman Nasıl Bir Okul?
Renkli Orman Erken Çocukluk Merkezi, İzmir Başka Bir
Okul Mümkün (BBOM) Eğitim Kooperatifi’nin bir okuludur. Bornova Yakaköy’de
Kooperatif üyeleri tarafından 2015 yılında kurulan Renkli Orman EÇM, Başka Bir
Okul Mümkün Derneği’nin çocuk haklarını hayata geçiren, çocukların kendilerini
gerçekleştirmelerini sağlayan, katılımcı demokrasiyle yönetilen, ekolojik
dengeye saygılı ve ticari kar amacı gütmeyen okullar kurmak ve yaygınlaştırmak
hedefleriyle uyumludur.
Renkli Orman Erken Çocukluk Merkezi; yaratıcılığı,
çocukların özgürlüğünü, doğayla bağ kurmalarını öne çıkaran, çocuk merkezli,
çocukların ilgi ve merakları ile belirlenen esnek ve kendiliğindenliğe çokça
yer veren programa sahip bir okuldur. Biz, eğitimi kapalı, izole mekanlara
sıkıştırmak yerine açık havada, hayatın içinde yaşayarak öğrenmenin
çocuklarımıza hayat boyu eşlik edecek eşsiz bir öğrenme deneyimi vereceğine
inanıyoruz.
Çocukların oyunla öğrendiklerini biliyoruz. Oyun, keşif
ve kendi kendilerine giriştikleri araştırmalar... Böyle bir öğrenmede doğa,
çocuklarımız için mükemmel bir öğrenme alanıdır.
Renkli Orman, bir öğrenme topluluğu olmayı hedefler:
Ebeveynlerinin okul ekibiyle birlikte çalışabildiği, ebeveyn, eğitimci ve
çocukların okulu sahiplendiği dayanışmacı bir topluluk...
Saygılarımla,
Yasin SANCAK
İzmir BBOM Eğitim Kooperatifi
YK Başkanı
Aşağıdaki videolar BBOM çalışmaları hakkında bilgi
verecektir:
7 Ocak 2016 Perşembe
Kara kitap
Kara
kitap hakkında bir şey yazmak haddime değil. Büyük insanlar tezler yazmış,
hatta kitaplar yazmış, incelemeler yazmış üzerine, ben mi tüy dikeceğim? Mümkün
değil.
Geçen yıl bu zamanlar
Tufan kitabı ödünç verdiğinde, "çok acayip bir kurgu, çok zekice yazılmış" demişti.
Geçen kitap kulübünün son Nobel edebiyat ödül konuşması üzerine yaptığımız atölye toplantısında Selda, Orhan Pamuk için genel bir tanımlama yapmıştı: “Medeniyet kuramcısı” ooooo…
Aynı akşam bir tabir de
Pınar’dan geldi, “kurgulayıcı / kurcalayıcı,” hmmmm…
Kadınlara bakar mısın,
düşünmüş, irdelemişler Orhan Pamuk’u, helal olsun.
O an masada oturanlardan
bir kısmımız gözlerini kısıp, bu yaratıcı tabirlere vay be derken Sıla; “eh biz
de bu durumda avcı toplayıcı oluyoruz” lafını patlatınca kahkaha koptu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)