5 Şubat 2023 Pazar

Kendi memleketini tanıyamamak üzerine

 Geçtiğimiz haftalarda birkaç gün İstanbul’daydım. İş için. Yarım gün Hendek sonrası Anadolu yakası, yani aslında İstanbul sayılır mı bilmiyorum. Bizim zamanımızda Anadolu yakası İstanbuldan sayılmazdı.

İstanbul’da okumam, annem için ne kadar endişe kaynağı olduysa babam için de o kadar gurur kaynağı olmuştu. Annem benim okula başladığım yaşta evlenip başka şehre taşınmış, üst üste iki çocuk doğurmuş, ben kıçı kırık bir okulda mı okuyamayacağım, diyor, endişesini bir türlü anlayamıyordum. Öte yandan babamın gururunu da bir o kadar anlayabiliyordum. Oralar, Beyoğlu, Beşiktaş babamın onbir yaşında tahta bavulla bir başına ayak bastığı şehrin yıllarını geçireceği semtleriydi, benimle kırk sene sonra o semtleri yeniden yaşıyordu. Hatırladığı kravatsız çıkılmayan Beyoğlu’nu şimdi görse kanımca oturur ağlar zira 90’ların sonunda bile özlemini çektiği Beyoğlu bambaşka bir yer olmuştu. 

Cumartesi yazısı, diyet öncesi demlenmeler

 Bugün blog yazmak için üçüncü girişimim içindeyim. Öncekilerin her birinden ağzımın payını aldığım için bundan da umutlu değilim ama işte bakacağız.

Sabah… 

Nefis bir yağmura uyandık. Hafta sonu için bundan daha güzel bir başlangıç düşünemiyorum. Kahvemi aldım sabahlığımla terasa çıktım ve yüzümü gökyüzüne çevirdim, yüzümü yağmur yıkadı. Ablamların bir haftalık ziyaretlerinin sona ermesi bile neşemi kaçıramaz çünkü burda oldukları süre içinde biriktirdiğimiz anılar, kahkahalar, kimseden daha yakın olamayacağımı bildiğim birinin yanında olması hissi o kadar güzeldi ki, ancak şükredebilirim. İyi ki geldiler ve fakat her şey gibi bunun da sonu geldi. 

21 Ocak 2023 Cumartesi

Okumalara doyamamak

Geçen haftaydı…

Baktım yağmurun dineceği yok, baktım, bizim evin pipilileri öğlenden başladılar maç izlemeye, bastım çıktım dışarı. En favori parkım, kuvvetli rüzgar sebebi ve emniyet kaygısıyla kapatılmıştı. Ben de güzergahımı değiştirdim, mahalle aralarında yeni evler yeni dükkanlar, semtler keşfetmeye yöneldim. Bariz bir düzenleme dikkatimi çekti, tepelerde büyük bahçeli, çok pahalı olduğu her halinden belli evler göze çarparken, tren istasyonu ve tramvay duraklarına yakın sokaklar görece küçük, bitişik nizam sıra evlerden oluşuyor. Merkez cadde ise dükkan üstü evlerle dolu. Vaktiyle esnaf altta dükkanı üstte dairesi şeklinde yaşarmış buralarda. Gelenek devam ettirilmiyor, üst evler daire daire bölünüp kiralanıyormuş şimdilerde. 

Böyle böyle yağmur altında sekiz kilometre yürümüşüm. 

14 Ocak 2023 Cumartesi

Söz büyüdür, dil büyülü bir şeydir ;)

Saatlerdir durmaksızın yağan yağmur yüzünden, açık havada yürüyüş yapma planımı erteleyip duruyorum. Evde yapılacak dünya kadar iş varken (duş temizliği, ayakkabı dolabı düzenlemesi, blog yazmak :) ) yürümek de ne? İşte tam da bu yüzden yürüyüşe çıkmalıyım bence. Çünkü bana yürümek ve açık hava iyi geliyor. 

İki gündür departmanla takım çalışması adı altında Durbuy’deydik. Akşam yemek içmek, sabah toplantı yapmak ve doğa yürüyüşü ile kapanış. Yağmur çamur ve türlü mücadeleler (kalçayı kırmayalım, kaymayalım mücadele bu yani :))) bana müthiş bir enerji verdi. Hatta inanmazsın aklım daha iyi çalıştı, çalışanların yararına diye anlatılanlardan bir türlü “şirkete ne faydası var”ı çıkaramamışken bir anda tüm meseleyi çözdüm mesela. 

5 Ocak 2023 Perşembe

Yorumlara cevaplar

Teknoloji özürlü müyüm yoksa bir ayarları yanlış mı yapıyorum bilmiyorum ama bilgisayardan yorum girebiliyorken ve tüm yorumları cevaplayabiliyorken Ipad veya telefondan hiçbir şekilde yorum yazamıyorum, ne kendi bloguma ne de başkalarına. Yoksa ben her bloga girdiğimde sağ yandaki blog listemdeki bütün yazıları okuyorum ama yorum yazamıyorum, lanet! 

Demokrasilerde çare tükenmez. Pragmatik yaklaşımda dünya markası bendeniz yeliz geçen yazıya yorumların cevaplarını post olarak giriyorum. Oh!

Baştan başlıyorum;

@terspabuclar : harika bir temenni. 45 de olsak 85 de içimizdeki çocuk hep bizimle olsun, şefkatimizle sarmalayalım onu sevgiyle :)

@pelinpembesi : Yaşlanmak diye bir şey var ve ben son beş yıldır fiziksel olarak çok hissediyorum, artık inkar edemeyeceğim kaçamayacağım şekilde her tarafımdan belli oluyor ama ne yapacağız farkında olacağız ve kendimizi seveceğiz.

@ahu : Canım Ahu erkeklerin bizim kadar hızlı hissetmediklerini düşünüyorum. Baksan ilkerle aynı yaştayız çoğu insan onu daha yaşlı sanıyor ama o tüm o kilolara saçlarda beyazlara rağmen benim gibi hissetmiyor.

@Sadece C. : Canım Ceren. Ne güzel kitaptır Tezer Özlü’den Leyla Erbil’e mektuplar. Şimdi sen yazınca açtım birkaç mektup okudum :) birden aklıma geldi acaba Leyla’dan Tezer’e mektuplara ne oldu, hiç yayınlandı mı? Tezer’in “yeryüzüne dayanabilmek için” kitabını da oku mutlaka yani okumadıysan. Dün Brükselin çok eski bir semtinden geçerken benzer bir şeyi düşündüm, 50 yıl önce de hatta 100 yıl önce de buralar hep böyleydi gibi, sanki değişmiyor, belki şehrin dokusu hiç değiştirilmediği içindir.

@Sibel : Bak doğru o hafiflik bende de var. Kendimi daha özgür hissediyorum hatta biraz daha gevşeyiversem görüntüme bile takmayacağım :) Güzel 45 yaşlarımız olsun :)




4 Ocak 2023 Çarşamba

“Bir sal yahu!”

 Bugün artık birbirimize iyi seneler dilemeyi bıraktığımız gün olsun mu? 


Kendime yılbaşının üzerine dört gün daha izin verdim. Hiç öyle “aman zaten kimseler gelmeyecek işler yavaş olacak, izinlerim cebimde kalsın, ofiste yayarım” hesapları yapmadım, aldım iznimi sadece kendim için, sadece kafa dinlemek için. Ve dinlenmek için. 

24 Aralık 2022 Cumartesi

Bugün

Demiş miydim, ben buralarda hasta yatar iken İlker de İzmirlerde şifayı kaptı diye? Kaptı da akabinde geldi diye? Demediysem de öğrendiniz hayırlı olsun. Geldi beraber karşılıklı iki kanepede nalları diktik yattık. Hatta ben geçen pazar gününün tamamını uyuyarak geçirdim. Ben böyle virüsün taaa…

Ama geçti bitti, an itibariyle makarna için domates sosum tencerede tıkırdarken, tüm gün yıkadığım çamaşırlar kururken, evin pipilileri maç izlerken ve tüm ülke noel kutlarken şarabımı açtım, tanıdığım hristiyan arkadaşlara noel kutlama mesajlarımı yazdım, bloguma sığınıyorum. Canım blog seni özledim. Yazmayı özledim aslında. Tatlı tatlı yazmayı özledim. 

Bir gün bir evim olacak, bir manzaraya - orman göl veya deniz olabilir ama bence deniz olsun çünkü manzaraların en güzelidir deniz - bakan pencerenin önünde bir yazı masam olacak, o manzaraya bakarken yazacağım, saatlerce günlerce… 

16 Aralık 2022 Cuma

3N bir ben Aralık özel hastalık sayısı

 Ufaktan boğazım gıcıklandığında sadece üşüttüm diye düşünmek ne kadar büyük bir gafletse, başıma bunların geleceğini bilmeden sadece içimiz ısınsın diye koca bir tencere tavuk suyuna çorba pişirmek de o kadar büyük isabet olmuş. Noel pazarında sıcak şarapları ılık ılık boğazımdan geçirirken bunların hiçbirinin farkında değildim. Hem tramvaya binerken maske takmaya geri dönmüştüm, bana ne olabilirdi ki?

12 Aralık 2022 Pazartesi

Karşı konulamaz bir yazma isteği ile uyanmalar vol.3: “ Kendini iyileştirme işi nasıl yapılır?”

 Nerde kalmıştık?

Noel pazarında. Döndüm. Ben sadece sosisli ve sıcak şarapla yetirken Arca sosisli, empanada, souvulaki , iki sıcak çikolata ve waffle ile doymak bilmeyen ergenliğin tüm gereklerini yerine getirdi. Kusmadan eve gelmemiz büyük başarı. 



Şimdi matematik çalışıyor, az sonra yılbaşı ağacının süslerini takacak. 

Son zamanlarda okuduğum ve mutlaka yazmam lazım dediğim kitapta. 

Karşı konulamaz bir yazma isteği ile uyanmalar vol.2 : x y z kuşaklar ve daha fazlası

 *** önceki yazıdan devam ***

Yemekten bahsetmek karnımı acıktırdı. Aç olduğum fakat ne yemek istediğime karar veremediğim zamanlarda, ya tuzlayıp biberlediğim zeytinyağına ekmek banarım ya da sahanda yumurtaya. Bugün ikincisini tercih ettim. 

Karar vermek benim için diğerlerine göre hep çok uzun süren bir eylem olmuştur. Kişilikle alakalı, yanlış karar verme korkusuyla… 

Karşı konulamaz bir yazma isteği ile uyanmalar vol.1

 Pazar sabahı 11 aralık. Yalnız uyandım. İçimde karşı konulamaz bir yazma isteğiyle. 

Ne yazacağımı, neler neler yazacağımı biliyorum zira haftalardır biriktiriyorum. Kendimle sohbet ettiğim zamanlarda - evet bence ben çok iyi bir dinleyiciyim ve hayır, deli değilim - “ben bunu blogda yazsam ya” dediğim onlarca konu var. 


Beni bir türlü rahat bırakmayan zihnimi ancak yazarak huzura erdirebilirim. Yani hayır, rüyamda görmedim, sadece bugün ihtiyacım olan yazmak.


Bugün neye ihtiyacım var?” 

20 Kasım 2022 Pazar

Demiştim ki; “ oha lan ne bok soğuk! Yaşanır mı lan burda!”

 Bugün cumartesi

Hayatın içine küfreder gibi bir soğuk var

Sabah saatlerinde bu gerçekle hiçbir alıp veremediğim yoktu. Dedim ki, zaten hafta başından bizim evin pipililerine demişim “başınızın çaresine bakın, ben flamanca sınavına ve işteki sunuma çalışacağım, yoğum bu hafta sonu n’aparsanız yapın!” 


Ders çalışacağım. Evden çıkmayacağım!


Bunlar maça gitti. 

17 Kasım 2022 Perşembe

Yaşlandığını nasıl anlarsın vol.8

 Yaşlandığını - hadi tamam yaşlanmak demeyelim de yaş almak diyelim, nihayetinde kafa kağıdı eskiyor, aynı hesap - nasıl anlarsın serimizin bu bölümünde, siz, çok kıymetli sayın okurlarla, hayata dair ufak tefek detaylardan bahsedeceğim. 

Yani yaşlandığınızı iliklerinizde hissetmeniz için illa büyük olaylar olması gerekmiyor.


6 Kasım 2022 Pazar

Ordan burdan hayattan

 Başlık bulamadım. Bulmak için vakit harcamak istemedim. Son anda uydurdum ordan burdan falan filan.

Hiç dışarı çıkmaya yeltenmediğim için soğuk mu bilemiyorum ama yağmurlu bir pazardı. Tam battaniye altına girip sıcak bir çay eşliğinde kitap okumalık. Ben de öyle yaptım. Kulüpten kızların ama en çok Bahar’ın önerdiği Miras’a dün başlamıştım, bugün yarıladım. Çok iyi gidiyor. Norveç edebiyatı sevgim yıllar önce başlamıştı, Doppler evet sanırım buydu. Derken Tufan’dan ödünç aldığım Karl Ove’larım … hala bitirmedim, aman diyeyim biterse gider. 



Norveç edebiyatındaki yalınlığı seviyorum, okurken beni oralarda yaşatmalarına bayılıyorum. 

1 Kasım 2022 Salı

Her şeyin bir ömrü var

 Bu sabah instagramdan takipleştiğim bazı arkadaşlarımın paylaşımlarında nurturianın kapandığını gördüm. Anne baba ve bebek paylaşım platformuydu, ben de kurucusunu blogdan tanıdığım için tanıtımını bu blogda yapmıştım. Ta 2010 yılında. 



20 Ekim 2022 Perşembe

Kendime izin veriyorum

Dün işte gergin bir gün geçirdim. Sunumun gerginliğini geçtim, kişisel algıladığım pek çok ufak tefek şey yaşadım. Üstüne de daha az ufak tefek sıkıntılar şeyler. Aslında tüm günüm kendime kızmakla geçmişti, ufak tefek şeylere gereğinden fazla önem vermiştim, ufak tefek insancıklara… ufak tefek zaferimsi hamlelerle tatmin de olmamıştım, garip bir tat kalır ya, yüz buruşturan işte öyle bir şey.


16 Ekim 2022 Pazar

Sen yeterlisin

 Naber? 

Bir daha hiç otuz beş olmayacağının ne demek olduğunu biliyor musun? 

Dünyaya tutunmakla ilgili farklı kafalarda olduğumuz o yaş bir daha hiç gelmeyecek. 


peki ya 31? Yer cücesini doğurduğumuz? İki yaşına kadar ne eğlenmiştik? Hatırlasana… 33ümüzde ebemizi görene kadar ne eğlenceliydi evde bir bıdığın olması. Hep biricik olsun istedik ve hiç ötesini düşünmedik, dikkatimizi hiç dağıtmadık ki ne çok “büyüğümüz” aksini önermişti. Ana babalığımızı şekillendirdiğini inkar edebilir miyiz o hastane günlerinin? Travmanın her minik tetikte hortladığını… inkar edebilir miyiz? Ben edemem.


Peki farkında mısın bir daha aynı coşkuyla Bulutsuzluk Özleminden “sözlerimi geri alamam” şarkımızı fakülte partisinde dudak dudağa dans ederken söyleyemeyeceğinizin İlkerle? Zıplayıp beline atlamıştım bacaklarımı belinin etrafında sarmıştım öylece öpüşerek şarkıya eşlik etmiştik, ve o bizim şarkımız oluvermişti. On kilo daha zayıftık, 25 yaş daha genç. Sene başına 2.5 kilo ? Not too bad …


Bugün parkta yaptığım bir saatlik yürüyüşte ve dönüşte kulağımda şarkımızda bunları düşündüm. Farkında mısın o gülü koklamak için durmasaydım uğurböceğini hiç fark etmeyecektim. Ve bundan on yıl sonra bu anı bir daha asla yaşayamayacağımı fark edemeyecektim. Biliyor musun hayat geçiyor. Çok pis çok hızlı hiç geçmezmiş gibi derken bir anda kovalıyor yıllar birbirini.



Biliyor musun ilk defa bir reklamda aydım bir daha çocuk olamayacağıma … Yitip giden çocukluğuma sessizce gözyaşı döktüm yalnız başıma bir uçak koltuğunda. Çok acıttıydı o gün, sonra dün İdil kendi terapisinden bahsetti, 5 yaşındaki çocukluğuna sarılır gibi bir yastığa sarıldığını anlattı, o vakittir her yaşımın yelizine sarılıyorum ayrı ayrı ve diyorum ki “seninle ilgili değil sen elinden gelenin de ötesinde yaptın” 


Ben yeterliyim.

Sen yeterlisin.




11 Ekim 2022 Salı

3N 1 ben: Eylülden Ekime doğru

 Geldik neler yapıyorum, neler okuyorum neler izliyorum serimizin eylül ekim sonbahar temalı dokunuşlarına…


Neler yapıyorum?


Deli manyak gibi çalışmayı saymasak bile epey bir şey yapıyorum. Deli manyak çalışmaktan kastım şu, kendimi kaybediyorum. Bir konudan öbürüne, bir sunumdan diğerine bir toplantıdan diğerine atlama hızım ışık hızını geçti. Öyle ki, günler bir kuaför randevusu alamadan geçiyor. Basit saçma bir birkaç dakikalık kuaför randevusu alamıyorum, unutuyorum, hatırladığımda mümkün olmuyor filan. Baktım Belçika halkı İkiçeşmelik pavyon konseptine maruz kalacak, temiz naif görselliklerini piç etmeyeyim dedim, cumartesi markete giderken kuaförün önünde durdum da haftaya randevu aldım. Façayı düzelteceğim. 

9 Ekim 2022 Pazar

Bir pazar günü

 Dünyanın sonuna yolculuk….

İlkerle Bois de la Cambre parkında yürüyoruz. Ara sıra başı boş köpeklerden sakınıyorum kendimi ara sıra kol kola gezinti yapıyoruz, bazı bazı yavaş ilerleyenlere gıcık oluyoruz, bazı bazı temiz havayı içimize çekiyoruz. 

4 Ekim 2022 Salı

Tam “covid bitmiş arkadaşlar” diyeceğim …

Gülesim geliyor. Post covid dönemine geçtik, seyahatler yüz yüze toplantılar serbest bırakıldı, eyvallah. Derken bizim ofise Avrupa’nın her yerinden insanı topladık, dönüşüne grupta herkes çift çizgisini paylaşmaya başladı. Yok yav bitmedi bitmeyecek. Ama biz bitmiş bitirmişiz gibi yapmaya devam. 


Bugün Paris’ten dönüyorum, üç yıldır ara verilen sektör fuarının standlarında adam adamın üzerinde tövbeler olsun. Millet etkileşime nasıl da aç kalmış. Kendimi gara daha doğrusu garın karşısındaki cafeye zor attım. 


Hastaysan, Covid mi, eski usül grip mi diye soruyorlar, öylesine… ikisine de tepki aynı. Sıfır. Yani bitmiş mi, bitmemiş mi kimsenin umrunda değil. Abicim biz ne yaşadık üç yıldır?


Gündemler başka şimdi. Herkes cebinin derdinde. Eh bu “eyyyy Avrupa”nın başında bir reis yok ki, gazları tehlikede. Nasıl bir kış geçireceğiz, götümüz ne derece donacak, gündem bu. Hatta bu hayat pahalılığı savaş getirir mi, diye konuşulmaya başlandı, malum enflasyon 10%. Kimsenin covidi düşünmek aklına gelmiyor. 


Şimdi bu satırları yazarken benim bile gündemim değişti. An itibariyle Paris’ten Brüksel’e giden trendeyim, sinyalizasyon dediler durduk yarım saat gecikme. Öyle işte… Gündemi neyin işgal edeceği belli olmuyor. Neyse beleş internet var neyflix izleyeyim bari.