Sene 1996 bilemedin 1997…
Bir belediye otobüsünün arka koltuğunda “çıkma teklifi” (gençler bilmez, bizim zamanımızda çıkma teklif edilirdi) alalı ve de naçizane kabul edeli bir sene olmamış daha…
90larda biz :) |
Kordon’da gezerken bir de bakmışız ki aynı fakülteyi kazanmışız, aynı binada ders alıyoruz, her teneffüs her öğlen her allahın günü birlikteyiz, ne çabuk sevgili buldun diye soran yurttaki kızlara “yok ben bulmadım yanımda getirdim” diye cevap verişim. o yıllarda üniversite tercihlerini ÖYS’den önce yaptığın için uğraşsan denk getiremezsin.
Kadere inanası gelir insanın, öyle bir tesadüf.
Fakülte yıllarının ilkinde bir gün, fark ediyoruz ki biz akranlarımız gibi barlarda partilerde kopmaktan ziyade restoranlara gidip yeni yemekler keşfetmeyi, yeni lezzetlerin peşinden olmadık yerlere girmeyi seviyoruz. Akranlarımız partilerde kopuyor biz şarap evlerinde panelenmiş peynirlerle şaraplar deniyor, akabinde muhteremin evinde deniyoruz yeni tadımları. Yılbaşı hediyesi Jack Daniels alıyorum daha yirmi yaşında değilim, biliyorum ki rafine zevklerine muhteremin, ancak Jack abi cevap verebilir. Bir muhterem kolay olunmuyor.
Bebekte iyi bir lokanta bulmuşsak ve dönüş yoluna cebimizde kuruş kalmadıysa, Beşiktaş’a kadar yürüyoruz, yürürken yediklerimizden sohbet ediyoruz, konu hep aynı “evde nasıl yapabiliriz?” Yaparız lan ne ki, bir de iyi şarap bulduk muydu…
Turistik bir mekan gezecek miyiz - Yerebatan Sarayı olur, Sultanahmet Aya Sofya olur - evvela oralarda ne yiyeceğiz, bunu araştırıyoruz, Google maps yok ki anasını satıyım.
Lokantalarda yediklerimizi evde denemek birlikte yemek pişirmek bizim tutkumuz… Evet daha yirmilerimizin başındayız. O yıllar daha farkında bile olmadığımız ortak bir tutkumuz var, yemek.
İnternetin yaygın olmadığı yıllar, 2000 diyorum öyle bir zamanda, araştırıp da beğendiğim yemek tariflerini bir deftere yazıyorum, kendime çeyizim o defter ve hala bizimle.
Bu yemek tutkusu bana çok yeni değil aslında. Yani ilkerle baslamadi.
Kendimi bildim bileli mutfaktayım. Kalabalık akraba sofralarına mantı yapılacaksa, ben sarımsak ayıklar yoğurt çırparım, hamuru kurumasın diye hızlı hızlı kapatmalarda başroldeyim. Yaşım beş.
Yemeklerin salataları, cacıkları benden sorulduğunda daha ortaokula başlamamıştım. Ergen midemi sıvazlamak için akşam üzeri yarım ekmeğe bir sandviç yapardım, ablam çökerdi, bir tane de kendin yap derdi, yapardım. İlk zeytinyağlı dolmamı yaptığımda 16 var yoktum. Yurtta tek göz ocakta dört kişiye tencere yemeğinin yanına mis gibi tereyağlı pilav yapardım da, yurt müdüresi bile şaşırırdı.
Demem o ki, yemek yaparım, iyi yaparım. Hep böyleydi.
Annemin babamdan şikayet konularından (epey var) biri yemektir. Annemin sık sık “biz yaşamak için yemiyoruz yemek için yaşıyoruz” dediğini duyarsınız. Sebebini, az yemekle birlikte iyi yemek yiyen, gıdasından ve daha ziyade gıdasının keyfinden asla taviz vermeyen babamın boğa burcu olmasına bağlayabiliriz. Bu yaşıma kadar yemekten zevk almayan bir tane boğa burcu mensubu görmedim, göreceğimi de sanmıyorum.
Burçlara inanın inanmayın, bazı birtakım net özellikleri vardır burçların. Koç rekabetçidir, Başak düzenlidir, Oğlak disiplinlidir, Yengeç duygusaldır, Akrep kincidir, Terazi çalışkandır, estetiğe düşkündür, Kova özgürdür, Aslan liderdir, Balık duygusaldır …
Boğa boğazına düşkündür. Yemek için yaşar.
Yükseleni terazi olan bir boğa olarak yemeğin iyisine düşkün , velakin sadece yaşamak için yiyenlere hayran bir kimseyim. Mutfağı zaman zaman yasaklamak zorunda kaldığımız muhteremin boğa olduğunu belirtmeme gerek var mı bilemedim.
Yirmi yedi yıllık ortak tutkumuzun yemek olması ve bunun belki de boğa burcu olmamızdan kaynaklanması sürpriz olmasa gerek, baksana tüm taşlar yerine oturuyor.
Bu uzun girizgahtan diyeceğim şu ki…
Bazı insanlar yemek yemeği unuturlar.
Bazı insanlar ne yiyeceklerini düşünmekten öyle sıkılmışlardır ki bilim iki hap atıp doyalım desin diye hayaller kurmaktadır.
Bazı insanlarınsa hayattaki tutkuları lezzettir.
Bu insanlar, bir lokantaya gittiklerinde yemeğin detaylarına inerler, var böyleleri, yediklerinin içindekileri tahminlerini romantik bir yıldönümünde karısına not aldıran.
Bunlar ki, sms okumaya üşenir ama ansiklopedik yemek kitaplarını hatmeder, vardır yani…
Bu gibi birtakım yemek düşkünleri sosyal aktivite olarak yemek yaparlar, yaptıklarını komşulara dağıtırlar. Böyleleri yemek yiyecek yer bulamaz, zira Michelin yıldızlı lokantalarda yiyemezsiniz onların yemeklerini, vardır böyleleri.
Bir arkadaşım hayat arkadaşını seçerken ortak tutkularının ne olduğuna baktığını söylemişti. Evet yaş ilerlemişse farklı şekilde inşa edilmiş hayatları birleştirmek gençliğe nazaran zor olabilirdi, bunu kabul etmek lazımdı, lakin eğer bir çift tek bir ortak tutkuda buluşuyorsa bu, hayat arkadaşı olmalarına yeterdi.
Yaşadığımız evlerin en kıymetli mekanlarının mutfak, en önemli sohbetlerin yapıldığı yerin mutfak masasının etrafı, en heyecan verici sohbet konularının ne pişireceğimiz olması tesadüf değil.
Bugün yirmi yedi senelik aşkıma baktığımda fark ediyorum ki, bizi birbirimizden farklı kılan onlarca şey varken hala birimize bağlayan tutkularımız var, biri yemek yemek, diğeri yeni yerler keşfetmek - ama illa ki keşfettiğimiz yeni yerlerde ne yiyeceğimiz :))
Yaşasın yemek yemek!