Kemeraltı kazan biz kepçe

Termal atlet denen naneyi ablam ve Arca’dan çok olmasın çok ama çok terleyen Duru sayesinde öğrenmiştim. O vakitler Arca portakalda vitamin bile değil. Ablamlar İstanbul’a geldiklerinde M&S’dan almıştık. Sonra Duru büyüdü, M&S’ler açıldı İzmir’de…

İlker aslen tekstil mühendisi olduğu için (bakmayın buradan inşaatçı ve baterist gibi görünüyor ama diploma tekstilden) ona sormuştum, ne iş diye. Bir olayı yok aslında, dokuması filan farklı ve en güzel tarafı terletmemesi değil, terlediğinde çabucacık kuruması, vücut terli kalmıyor. Arca koşup oynayıp terleme yaşına geldi beridir M&S’i zengin etmekteydim. En son yaptığım alışverişten tatmin olmayınca alternatiflerin peşine düştüm.

Annem Kemeraltında varmış dedi, daha uygunmuş dedi. İlker’in annesi, Arca ve ben sabahın köründe indik Kemeraltına. Katlı otoparkın oradan girdik, sora sora Kızlarağası Hanının oralara uzandık. Hemen her dükkana sorduk. Yok Allah yok, Allah seni inandırsın iki saat bütün Kemeraltını aradık. Bir ara İlker’in annesi “yok sıkma canını bugün besmelesiz çıktık herhalde, bulamayacağız” şeklinde umutsuzluğuma tercüman oldu ama yok yılmadık. Arca’yı iki oyuncak araba ve tatlı vaadiyle kandırıp her yere soktuk.

A: Annem burası neresi?
Y: Kemeraltı annecim
A: Annem bir daha buraya gelmeyelim, her gün bile gelmeyelim
(her gün bile gelmeyelim = hiç gelmeyelim, asla gelmeyelim)

Heheh Agora’ya benzemez oğlum burası. Ama var ya ben de nefret ederdim Kemeraltından. Annem hemen her hafta getirirdi, her şeyin alası buradadır çünkü, her şeyi bulabilirsin.

Neyse bir şekilde şekercilerin sokağında meşhur şekerci Kemal Kutucu’nun sırasında işportacıdan bozma bir çamaşırcıda hallettik. Farklı, bambudan mı ne öyle ilginç bir şeyden dokuma. Türk üretimi, Black spade diye bir marka. Denedik beğendik (Arca bile yumuşacık annem dedi) o bakımdan reklama girmez, öneriye girer : ) Neyse mutlu mesut Özsüt’e girdik. Bu Özsüt zilyon tane dükkan açmadan önce burada tek başına takılırdı. Kemeraltına gittin mi Özsüt’ten kazandibi yerdin. Nefisti! Sonradan çocuklar işi büyüttü sanırım, Kemeraltı’ndaki bu ilk dükkan hala müze gibi durur ve Türk kahvesi işte böyle sunulur : )

Arca’nın yürümekten helak olmuş minik bedeni “süpangule” ile dinlendirildi, otoparka yürümeye enerji depolandı.

Otoparka girmeden önce bu şaşkın üçlü ne gördü? Marka meğer otoparkın dibindeki büyük çamaşırcıda varmış! Alkış büyük alkış.

Var ya bu postun başlığı “Arca oğlum senin annen bir salaktı!” olur da İlker’in annesine hürmetimden sesimi çıkarmıyorum, gelin kaynana toprağındandır filan demiyorum : )