“Dear colleagues,
the time has come: after 45 years, 8 months and 18 days at …..”
Böyle başlıyordu e-mail. Bizim şirketin tüm dünyadaki çalışanlarına
iletilmişti. Bir insan 45 yıl 8 ay ve 18 gün çalışmıştı bu şirkette ve artık
ayrılıyordu. Bunca sene … hemen her sene iş değiştiren, daha fazla maaş bir
kademe üst kademe için piyasada firma bırakmayan bir neslin aktif olduğu
dönemdeyken boğucu, sıkıcı geliyor… bunca sene…
Evet öyle
geliyor. Zira geçen gün bir arkadaşım, çalışmakta olduğu kurumsal firmanın 26
senelik elemanlarına bıyık altından gülüyordu sohbet sırasında. Neden dedim,
sence başarı değil mi? Değilmiş. Bu kadar yıl insan ileri gitmeli (Türkçesi kademesi
yükselmeli), kendini geliştirmeli (Türkçesi daha çok para kazanmalı) imiş. Peki…
Bir başkası,
uluslar arası bir etkinlikte 70 yaşında hala bizim 25’lik elemanların
pozisyonunda çalışmakta olan bir ecnebi amcadan bahsetmişti, yadırgayarak…
Yadırgaması doğaldı zira bizim ülkemizde bu kadar yıl çalışıp aynı pozisyonda
isen hala, çalışma daha iyi gözüyle bakılıyor. Okurken bile beş sene içinde
müdür bilmem ne olman lazım diye dayatılıyor. Çevrenin beklentisi öyle yüksek
ki…
Yıllar geçtikçe bir de bakmışsın çevre tarafından çoktan belirlenmiş hedeflerin
peşinde koşuyorsun.
Peki mutlu
musun? Değişir. Kişiye göre değişir. Kişinin hayattaki amaçlarına göre değişir.
Zira başarı dediğin sadece parayla, kademeyle olsaydı, bugün “para saadet
getirmez” gibi aforizmalar dilden dile dolaşmazdı. Başarı dediğin kendinde yarattığın
tatmin duygusuyla ilgili… Eğer yaptığın işi iyi yapıyorsan, bu seni tatmin
ediyorsa, tamamdır bence. Zira hayat iş değildir. İşin hayatını kaplamıyorsa ve
hayattaki hedeflerin profesyonel yaşam ile sınırlı değilse, çevrende
yadırgansan bile, bu da iyi bir şeydir.
Hatta belki
daha iyi bir şeydir.
45 yıl aynı
şirkette çalışmış olan amca, 26 yıllık abla… sen onları profesyonel
yaşamlarıyla değerlendiriyorsun ve kendini geliştirmemişlikle yaftalıyorsun, “peh”
derken… Peki cidden öyle mi, biliyor musun? Belki bir sivil toplumuna üyeler,
belki bir dernekte harika işler başardılar, insanların hayatlarına dokundular
bir şekilde… Ya da sadece kişisel gelişimlerine ayırdılar boş zamanlarını? Kim
bilebilir?
“Üç günlük
dünya” derler ya… Ne olduğunu yeni anladım. 3 gün = dün, bugün, yarın.
Dün, bitti.
Yarın belirsiz. Aslolan bugündür!
Bugün neler yapıyorsun? Çocuğunla, ailenle
güzel vakit geçirdin mi? Kendine vakit ayırdın mı? Kimseyi kırmadan ama
kimsenin de seni kırmasına izin vermeden, iyi hislerle mi günü bitirdin?
Yani bugün
kendinden hoşnutsan dünün bir önemi yoktur, yarın ise… kim bilebilir?
Beni soracak
olursan katiyen hoşnut değilim, acilen röfle yaptırmam lazım. 19 hafta olmuş
yuh yav! Yuh!
2 yorum:
Çok doğru katılıyorum söylediklerine. Bende mezun oldum bu bankaya başladım. Halen aynı bankadayım.
Ahu ben:) (yeni sapığın, o kadar çok yorum yapıyorum ki yazılarına kendimi sapık gibi hissettim.)
Hepsini okuyorum yorumların ama mailden cvp yazacağım en kısa zamand:)
Yorum Gönder