Bölünmek çok yoruyor.
Bir iş hayatın var, bir de ailen.
İşle ilgili oldukça yoğun ve stresli olduğum zamanlarda evi
çok ihmal ettiğimi fark ediyorum. Çok basit şeyleri… Mesela bir ödeme, internet
sağlayıcısı değişikliği, bulaşık makinesi tamiri… Arcayı hiç saymıyorum. Öyle
günlerde Arcayla geçirdiğim vakitte aklımı işten alamadığımı biliyorum. Ya da
evde acayip önemli bir şey varsa Arca hastaysa mesela, işte her şey allak
bullak oluyor. Defalarca kontrol ederek yaptığım bir çalışmayı hatırlamıyor ve
tekrar tekrar kontrol ediyorum. Motivasyon düşüyor, işler hiçbir zaman
yetişmiyor. Bu arada muhterem mütemadiyen kaynıyor, yakında su kaynatacağız.
Bazı zamanlar hayat farklı olsa nasıl olurdu diye düşünürken
yakalıyorum kendimi. Yaptığım iş bu kadar önemli olmasa (puhahah bilmeyen de
hayat kurtarıyoruz sanacak:P)
Doktora gidiyorum mesela, “danışmadaki kadınların işleri
benimkinden daha az stresli, kolay, böyle bir işte çalışsam” derken buluyorum
kendimi. Sonra silkiniyorum, o insanlar da senin yakındığın kölelik sisteminin
bir parçası, onlar senden belki daha az kazanıyorlar diye daha mı az
çalışıyorlar sanıyorsun? Ve bir tek sen mi hayat:P kurtarıyorsun? Üstelik aynı yorgunluğa daha az kazansan, ev sahibi
olmaktan veya tuttun mu eskilikten elinde kalan perdeleri bile değiştirmekten
geçtim, küçük burjuva zevklerini nasıl tatmin edeceksin?
Yok o zaman boşver çıkarma sesini diyorum. Çıkarmıyorum.
Küçük burjuva zevklerimden kendime bir barınak yapıyorum. Madem elimden gelen
bu, elimden geleni yapıyorum. Kafamı kitaplara gömüyorum. Kendime öykülerden
bir zırh hazırlıyorum, kimse geçemiyor içeri, izin vermiyorum. Kendime
güzellikler inşa ediyorum, kitap kulübü, dostlarla sohbet, blog, sosyal medya
avuntuları… Sonra birden hayatın gerçekleriyle burun buruna geliyorum.
Gündemdeki en ağır gelişmelere yaygara etmiyorum da kırk
yılın başı kullandığım DVD player bozulunca çileden çıkıyorum, sonra bitmiyor,
bulaşık makinesi, televizyonumuzu tamir etmediği için mahkemelik olduğumuz
firma, on yılda en çok beş defa kullandığımız mikserin çöpü boylaması, internet
kotasından tarafımıza giren kazıklar, artık silinemez hale gelmiş koltuk
yüzleri, Arca’nın eşofman dizlerinin yırtılması, tamir bile olamamış klima için
ödenen gereksiz para, ardı arkası kesilmeyen ufak tefek masraflar geriyor beni.
Bir odanın ışığının gereksiz yere yanması ya da saçlarımın çabucak uzayıp röfle
zamanının gelmesi cinayet için geçerli sebepler benim için. Cinnet hemen yanı başımda.
Bazen sırf kaçmak için uyuyorum. Bildiğimiz uyku. Arca ile yatağa girip sabah
kalktığımda hala kendimi yorgun hissediyorum. Depresyon alametleri ama ben de
dahil herkeste bir görmezden gelme eğilimi var.
Gözlerini kapattığında kendini görünmez sanan üç yaş çocuğu
gibiyim, görmezsem bu aptal hayata ait aptalca sorunlar da beni yok sayacak,
hatta yok olacak. Pıffff!
Tam deliliğin sınırına geldiğime inandığım anda, bir sınır
polisi “dur” diyor ve arkama bakmamı söylüyor. İyiydik yav yokuş aşağı
yuvarlanıyorduk diye söylenirken, dün düşünmemek için uyuyan bendeniz, bugün
bahçede oynayan yer cücesi ve babasına şükrederken buluyor kendini. Hayat
şükretmek ve depresyon arasında gidip geliyor. Neyse ki şükredecek çok şeyimiz
var da hala delilik mertebesine erişemedim.
Olağan sayıklamaları dinlediniz.
5 yorum:
Gerçekten olağan ve çok bildik sayıklamalar .
Hepimiz dönem dönem , bazen daha sık aynı sızlanmaları yapıyoruz demek ki.
Ve en kötüsü de sızlandığımız şeyleri değiştiremiyor oluşumuz. (mesela gündemi)
Değiştirebildiğimiz tek şey bakış açımız. Şükrederek daha pembe gözlüklerden bakabildiğimiz zaman iyileşiyoruz bir süreliğine.
Aynı durumdayız sanırım.Abartmıyorum bahsettiğin ufak tefek ayrıntılar bile aynı sayılır sadece evdeki eşyanın adı farklı belki. Gerçekten bazen nefes alamadığımı hissediyorum bazen. O kadar iyi anladım ki seni. Ama hayat böyle mi olmalı böyle gelgitler arasında geçip gitmeli mi? O herşeyden çok sevdiğimiz çocuğumuz hastayken işe mi gitmeliyiz, akşam eve geldiğimizde onunla oynarken bile iş mi düşünmeli miyiz? Çok kafam karışık bu sıralarda ve depresyonuın kıyısından dönemeyip içine girdim sanırım.
Ahu
Senden , benden, bizden sizden çoooookk. Yazdıkça , okudukça rahatlıyor insan :)
"Hayat şükretmek ve depresyon arasında gidip geliyor. " dün aynı şeyi yazdım biyerlere. Sonunu toparlayamadim da hayat böyle deyip geçtim...
aha işte durum bu! benim muhterem suyu kaynattı yalnız! fokurduyoruz!
Yorum Gönder